Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Hırvatistan ::::: Dubrovnik ::::: Dubrovnik: Bir Adriyatik Klasiği...        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Hırvatistan Dubrovnik 17 Eylül 2010 24 Haziran 2010
25 Haziran 2010
12251 1 basak 

 Dubrovnik: Bir Adriyatik Klasiği...
 (Genel)

Adriyatik Denizi kıyısında dünyanın en güzel ve en iyi korunmuş kale-kentlerinden birisi olan Dubrovnik'teyiz. Balkanlar gezimizin Karadağ sınırlarındaki son gezi noktası olan Kotor'dan hareket edip Adriyatik'in müthiş manzarası eşliğinde Dubrovnik'e vardık.

Günümüzde Hırvatistan'ın en önemli turizm merkezlerinden biri olan Dubrovnik, tarihte güçlü ve bağımsız bir cumhuriyet olarak varlık göstermiş. Burası 7. yüzyılın ilk yıllarında önce Laus daha sonra Ragusa adında ufak kayalık bir adada kurulmuş bir yerleşim. Osmanlı 16.yy da Hırvatistan ve Slovenya'nın büyük bir kısmını topraklarına katarken, Dubrovnik eski adıyla "Ragusa Cumhuriyeti" olarak yüksek miktarda vergi ödemiş ve bu şekilde bağımsızlığını devam ettirmeyi başarmış. Dolayısıyla balkanlarda görmeye alışık olduğumuz Osmanlı izlerini taşıyan bir şehir değil burası. Eski şehirde ortaçağ Avrupa'sındaydık sanki. 1991-1992 savaşında Dubrovnik çok ağır bir bombalamanın hedefi olmuş. Söylenildiğine göre Sırplar bir günde 300000 bomba yağdırmış Dubrovnike. Savaş sonrası yıllarda UNESCO ve Avrupa Birliği ülkeleri kente büyük fonlar akıtmış ve kent büyük ölçüde tekrar ayağa kaldırılmış. Burada ilk rotamız olan UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi'ne alınmış eski şehre (Stari-Grad) doğru ilerlerken yol üstünde durup tepeden şöyle bir manzaraya bakmadan geçemezdik herhalde.
Eski şehrin etrafı surlarla çevrili. Çeşitli kale burçları ve kuleler ile kuvvetlendirilmiş (herhalde Avrupa'ya yayılan Osmanlı korkusu nedeniyle olsa gerek) kent surları 2 km uzunluğunda. Yüksekliği ise bazı yerlerde 25 metreyi buluyor. Eski şehre giriş ücretli değil ancak surların üzerinde dolaşmak için 2 ila 4 € arası bir ücret ödeyerek bilet almak gerekiyor. Ayrıca buralarda düzenlenen rehberli turlar da mevcut. Fiyatları yaklaşık 6-8 €. Bu surlarda dolaşmadan tam bir Dubrovnik gezisi yapılmaz diye düşünüyorum. Surları dolaşmak için güneşin etkisinin azaldığı saatler tercih edilmeli ancak 19.30'a kadar açık olduğu bilgisini de vereyim.
Kenti doğu- batı yönünde kesen ve Pile Kapısı ile Place kapısı arasında geniş ve ünlü Stradun caddesi (Placa olarak da adlandırılıyor) yer alıyor. Caddenin her iki yanında özgün taş binalar giriş katlarında çeşit çeşit dükkânlar ile uzanıyor. Pile Kapısı'ndan girildiğinde ilk olarak kapının üzerinde bir niş içine yerleştirilmiş Aziz Vlas (Blasius) heykeli dikkat çekmekte. Ermeni asıllı Aziz Vlas Dubrovnik kentinin koruyucu aziziymiş ve birçok binanın duvarında ve kapı süslemesinde kullanılmış.
Surlardan içeriye doğru ilerlediğimiz zaman sağda Dubrovnik'in ilk su tesisatını yapan Onofrio della Cava adına yapılmış olan Onofrio Çeşmesi'ni görüyoruz. Çeşme 15. yüzyılın ortalarında yapılmış. 1667 yılındaki depremde zarar gören çeşmenin 16 tane bölmesi ve her bir bölmede ise bir rölyefi var. Bu tarihi çeşmeden akan suyun tadına da bakarak geziye devam ediyoruz. Çeşmenin karşında Fransisken Manastırı yer alıyor. Manastırın yapımına 1317'de başlanmış, bir sonraki yüzyılda tamamlanmış. Manastırın en önemli özelliği Avrupa'nın en eski eczanesi olarak adlandırılan bir ilaç laboratuarının bulunması. Müze haline getirilen bu kısımda eskiden kullanılan özgün laboratuar aletleri, seramik taslar, kavanozlar ve eski tıp kitapları sergileniyor. İçinde ayrıca dini eserlerin yer aldığı bir müzede bulunuyor.
Eski şehirde Stradun Caddesine adım atar atmaz turist akını ile karşılaşıyoruz. Stradun Caddesi şehri doğu kapısından batı kapısına bağlıyor. Kalabalık içinde yürümeye çalışırken Budva ve Kotor'un küçük, sakin ve nezih caddelerini özledik galiba. Kalabalık ve sıkışıklığın nedenini hemen anlıyoruz: caddenin sonuna kadar orta yerinde kurulmuş yiyecek masaları ve bu yiyeceklerden sınırsız olarak yararlanmak isteyenlerin oluşturduğu kuyruklar. Bize yiyecekler çok cazip görünmüyor ve hızla burayı geçip caddenin sonundaki meydana çıkıyoruz. Burası tam bir festival havasında. Meydanda müzikli gösteriler, bandolu geçit törenleri derken bu renkli görüntülerin tadını çıkarıyoruz.
Festivalin etkisinden kurtulup tarihi manastır, kiliseler ve saraylara odaklanmamız lazım çünkü burada zamanımız ne yazık ki çok az. Stradun caddesinin sonundaki meydanda (Loggia Meydanı) en önemli tarihi binalar yer almakta. Meydan aynı zamanda popüler bir buluşma mekânı adeta. İlk olarak saat kulesi ve özgürlük simgesi olan Orlando sütununu görüyoruz. Orlanda, eski dönemde kılıcıyla Dubrovnik'in özgürlüğü için savaşmış bir kahraman. Bu heykelin el ve kol uzunluğu ölçü birimi olarak kullanılmış. Meydana açılan daracık sokakları izlemek ayrı bir keyif gerçekten. Saat kulesinin arka tarafından ise limana çıkılıyor. Bu eski limandan Hırvatistan'ın birbirinden güzel adalarına turlar düzenlenmekte. Bizim vaktimiz olmadığı için maalesef katılamadık.
Saat kulesinin sol tarafında zamanında gümrük işlerinin yapıldığı Sponza Sarayı yer alıyor. Burası da depremde önemli bir zarar gördüğünden 1700'lerin başında yeniden yapılmış. Bunlar dışında yine aynı meydanda görülebilecek yerler Aziz Blasius Kilisesi ve Rektörler Sarayı. Sarayda bir zamanlar şehri yönetenler ikamet ediyormuş. Alt bölümünde mahkûmlar için koğuşlar bulunuyormuş. Rektörler Sarayı'nın üst katında ise Dubrovnik Kent Müzesi bulunuyor. Sarayın yakınında bulunan Katedral 12. yüzyılda yapılmış ancak 1667 de büyük depremde tamamen yıkılmış ve bugünkü 3 nefli ve kubeli muhteşem Barok yapı İtalyan mimar Buffoloni tarafından yapılmış. Katedralin hemen yanında Katedral Hazinesi bulunuyor. Burada sergilenen yaklaşık 200 adet altın ya da gümüş dini eşyalar görülmeye değer. Kilise, manastır, katedral derken deniz tarafında bulunan sinagog ve ara sokaktaki mescit farklı dinlere duyulan saygıyı gösteriyor.
Eski şehirde uzun, merdivenli ve dar sokaklar... Burada insanlar tarihle içi içe yaşıyor. Pek çok noktada hünerlerini sergileyen sokak çalgıcıları ve göstericiler mevcut. Her daim hareketli olduğu izlenimini uyandırıyor insanda. Bir de pazar kuruluyor. Her şeyi bulabilmek mümkün ancak Dubrovnik'te alışveriş için marketler daha uygun fiyatlı. Dubrovnik'te geçerli para birimi Kuna (KN) ve yaklaşık olarak 7,5KN 1 € ediyor. Alışverişte € rahatça kullanılabilir ancak bazen para üstünü Kuna olarak verebiliyorlar. Hesabınızı şaşırmayın.

Havanın kararmasıyla beraber akşam yemeği için otelimize yöneliyoruz. Burada ara sokaklardaki İtalyan restoranlar ve deniz ürünleri restoranları da gayet iyi bir tercih olabilirdi. Dubrovnik gezisinde konaklama mekânımız, şehir merkezine 9 km mesafedeki "Mlini" yöresinde yer alan Hotel Astarea idi. Üç yıldızlı bu otel Dubrovnik Riviera'sı olarak adlandırılan bölgenin en güzel koylarından birinde yer alıyor. Otel denize 50 mt mesafede kolayca ulaşılabilir bir konumda. Hizmet kalitesi bakımından normal bir otel. Otelin oda fiyatları 57 €'dan başlıyor ve odanın çeşitli özelliklerine göre giderek artıyor. Otelle ilgili bir diğer özellik de kişi başına öğle yemekleri 13 €, akşam yemekleri ise 10 € olarak belirlenmesi. Sabah 06.30 civarında girdiğimiz deniz ise berrak görüntüsü ile oldukça temizdi. Burada denize girmek için oldukça fazla seçenek var. Dubrovnik çevresinde 150 tane mavi bayraklı plaj bulunuyor.
Otel'den Dubrovnik merkezine kişi başına 4 € vermek suretiyle gidiş-dönüş hizmeti sağlıyorlar. Buna göre biz de akşam yemeği sonrası eski şehre gitmek ve orayı bir de gece görmek için shuttle otobüsünde yerimizi alıyoruz. Aslında vakit elverişli olsa otelin bulunduğu güzergâh ile kent merkezi arasında vasıta bulmak da mümkün. Gece bir başka güzel görünüyor eski şehir ve kalabalık da biraz olsun azalmış. Oturmak için seçtiğimiz mekan Troubadur Jazz Cafe oluyor. Müzik dinlemek için çok iyi bir seçim oldu ancak daha hareketli eğlence isteyenler ara sokakları şöyle bir dolaşsınlar diyorum. İyi seyahatler...








 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(30 Ekim 2010)

Son zamanlar da çok popüler bir tatil hedefi haline geldi Dubrovnik..Siz de çok güzel anlattınız..Otelinizi birkaç dosttan daha duyduk,herkes beğenmiş.Bize de gitmek şart oldu gibi geliyor artık..Teşekkürler.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.