İki haftalık Almanya-Fransa gezimize devam ediyoruz. Eylül ayında Sakız gezisi araya girince, biraz değişiklik iyi olur düşüncesi ile Sakız ı yazmaya başlamış, Almanya gezisinin devamını yazmayı bu günlere ertelemiştim... İşte şimdi zamanı geldi.
Karaormanlardaki evimizden çevreye yaptığımız günübirlik geziler artık bugün bitiyor, sayılı gün çabucak geçti... Bugünün hedefi, Almanya'nın en güneyindeki şahane gölün kraliçesi Konstanz..
Bodensee veya Konstanz gölü, çok uluslu bir göl, çevresinde Almanya, Avusturya, İsviçre yer alıyor ve birbirlerine nispet yaparcasına muhteşem kasabaları diziyorlar göl çevresine. Tabii biz bu gezimizde, Basel deki pahalılığı bir daha yaşamak istemediğimizden Almanya tarafında kalmaya özen göstereceğiz. Bir de hemen yakındaki Mainau adasına gidelim mi, adanın güzel bahçelerinde dolaşalım mı derken programın çok sıkışacağını ve Konstanz a yeterli vakit ayıramayacağımızı düşünerek, Mainau adasından vazgeçiyoruz.
Eski şehre giriş...
Yolumuz 100 km... Autobahndan yaklaşık bir saatlik bir mesafe. Hava açtı, pırıl pırıl bir güzel günde Konstanz a geliyor ve emaneti 5 € luk bir parkinge bırakıyoruz. Konstanz tourism İnformationa daha önce yazıp, adresime gelen şehir planımızla eski şehre doğru yürüyüşe geçiyoruz.
Bir sonraki sokak İsviçre sınır kapısı, yani yanlışlıkla yolu şaşırıp mahalle içine alt sokağa sapsak kendimizi İsviçre de bulacağız. Bu bölgedeki birçok şehirde olduğu gibi, anıtsal bir ortaçağ kapısı tam karşımızda, buradan içerde ise bizi daracık sokakları ile tipik bir "altstadt" bekliyor.
Freskolu cepheler...
Hotel Graf Zeppelin...
Konstanz, Alplerden güneye-kuzeye, doğuya-batıya geçen yolların kesişme noktasında ticari ve askeri amaçların tam merkezinde bir şehir...Durum böyle olunca buradaki en eski önemli yerleşim tabii eski dünyanın tümüne sahip olan Roma'nın müstahkem bir kasabası olacak. Kalıntılar az da olsa mevcut, katedralin yanı başında cam bir mini piramidin altında görülebiliyor. Şehrin asıl tarihsel önemi, 1414-1418 arasında burada toplanan konsilde Alplerin kuzeyinde ilk kez bir papanın seçilmesi ve yine aynı konsilde çok ünlü bir ismin ölüme mahkum edilmesi... Praga gidenler çok iyi hatırlayacaklardır Jan Hus adını, eski şehrin ana meydanında güzel bir heykel grubunu... Jan Hus, Luther den yüzyıl önce Katolik mezhebinin bazı uygulamalarına karşı çıkıyor ve Hussitler adı altında toplanan taraftarlar imparatoru epeyce uğraştırıyorlar. İşte bu reformcu Jan Hus uzlaşma için meşhur konsile çağrılıyor, kendisine Konstanz a geliş-gidiş güvencesi veriliyor ama buna rağmen konsilden ölüm kararı çıkıyor ve Konstanz da yakılıyor, külleri de Ren nehrine savruluyor. Acı bir son...(1415 haziran)
Münster'e giriş...
Jan Hus un yürüdüğü yollardan muhteşem freskolu cepheleri seyrederek geçiyoruz, binaların cepheleri foto-roman gibi, neler anlatılmıyor ki. Biraz ilerde katedrali=Münster görüyoruz ama bana göre daha önce gördüğümüz gotik katedraller yanında biraz sönük kalıyor bu 12 yy. yapısı, sonraki yıllarda tabii birçok unsur eklenmiş.
İlginç ve komik çeşme...
Sonradan görme zenginlerin hayatı...
Tüküren şoför...
Yaya caddesinin bir arkasındaki geniş bulvarda bizi çok ilginç bir çeşme karşılıyor. Bu bölgenin yetiştirdiği en ünlü çağdaş heykeltıraşlardan Peter Lenk bu şehirde çok esprili heykeller yapmış, işte bu çeşmenin heykelleri de onun eseri.
Konu ilginç, sonradan görme zenginlerin hayatlarını eleştiriyor bu eserinde. Şişman ve yaşlı zengin hanımlar ve beyler vücutlarındaki biçimsizliklere bakmadan mini mayolar giymişler, tepede pahalı bir otomobil de son hızla giden bir tip aşağıya bakıyor, ayağı gaz pedalında, ağzından sular fışkırtıyor, en aşağıda havuzun kenarında oturan şişman kadına inat, güzel vücutlu bir çıplak genç kadın ana figür olarak yer alıyor...Bir de şirin bir maymun bakıyor aradan..."hepinizin akrabasıyım" dercesine...Yeşil bulvarda yer alan bu espri dolu çeşme bizi güldürüyor...
Ren kıyıları...
Karşı kıyı...
Yolun sonu Ren nehrine çıkıyor... Konstanz tam bir köşede yer alıyor, bir tarafı nehir, bir tarafı göl. Ren nehri bu gölden çıkarak binlerce kilometre aşacağı kuzeye doğru yol alacak, nehrin gölden çıktığı noktadaki köprü modern Konstanz ı Eski şehire bağlıyor.
Karşı kıyıda yüzyılın başında yapılmış Art-nouveau yapılar uzaktan parlıyor.
Biz köşeyi bir gözetleme kulesini seyrederek dönüyor ve yeniden eski şehire ama bu kez sahillere doğru yürüyoruz. Minik dereler yeşillikler içinden, tam yanı başımızdan geçiyor ve göle dökülüyor, kanosuna binmiş bir Konstanz lı müthiş sakin bir ortamda dereden göle doğru yol alıyor, su akıyor, biz bakıyoruz, tertemiz, mis gibi...Burada yaşamak çok keyifli.
Göle ulaşan dereler...
Eski Manastır, yeni lüks otel...
Kıyıya yapışık gibi duran adanın üzerindeki manastır artık çok lüks bir otel, yanından geçerek şehir parkına giriyoruz.
Parkın sahilinde güzel insanlar dinleniyor, ufuktaki karlı Alpleri, karşı kıyı Avusturya dan gelip-giden vapurları ve limanın girişindeki dev heykeli seyrediyorlar bizimle birlikte. Hem sosisleri mideye indiriyor, biraları içiyor, hem de çevreyi inceliyoruz.
Liman...
Limanın girişinde yer alan İmperia heykeli de yine Peter Lenk in eseri...9 mt. Yüksekliğinde hoş bir kadın, 4 dakikada bir ekseni etrafında dönüyor ve yarı çıplak, önden derin yırtmaçlı eteği ve neredeyse tümü açıkta göğüsleri ile ilginç bir tip, başında yüksek tüylü bir tepelik var...Asıl ilginç olan iki avucunda oturanlar...İki karikatür gibi komik tip, ikisi de çıplak, biri imparator, laik devleti sembolize ediyor, diğeri de bacak bacak üstüne atmış, çıplak ve sadece tacını takmış papa...1993 den beri burada bu heykel, artık Konstanz ın simgesi durumunda, kimse zarar vermiyor, kimse tükürmüyor.
İmperia...
Şehir Parkı...
Çiçekler içindeki sahil parkının ortasında kanatlı bir erkek heykeli var, Kont Zeppelin için dikilmiş, Zeplin in mucidi de bir Konstanzlı...
Konstanz a trenle gelmek de son derece kolay, çünkü istasyon işte tam karşımızda ve sahilde.
Ama bu bölgede en göze çarpan yapı ünlü konsilin toplandığı Konsil binası. Bu gün şık bir lokanta olan yapı ortaçağda kapalı bir pazar yeri, alış veriş merkezi olarak yapılmış, sonraları meşhur konsil burada toplanınca adı öylece kalmış.
Kont Zeppelin...
Konsil Binası...
Havuzlu pazar meydanının arkasındaki bir binada güzel bir kapı görüyoruz, kapının üzerinde pala bıyıklı bir Türk kafası yine bize bakıyor.
Ara sokaklarda kaybolarak güzel freskolu cepheleri seyrederek eski şehirden ayrılmaya hazırlanıyoruz. Cepheleri şahane renklerle boyanmış bu foto-roman binalar bugün güzel otellere dönüştürülmüş, fiyatları ucuz değil.
Geldiğimiz kapıdan çıkıyoruz... Konstanz ı çok sevdik, göle bayıldık, manzaralara doyamadık...
Güzel Kapı...
Türk Kafası...
Köşedeki Türk bakkalı şahane çilekleri dizmiş tezgaha, bir tabak çilek 1.70 €, Almanlarda 2.00 ye satılıyor, yolda yeriz diyerek içeri giriyorum parayı ödemeye. Karşıdaki İsviçre sınır kapısından alış -verişe geçenler de benimle birlikte kasa sırasında...İsviçreliler İsviçre de çok para kazanıp, mahallenin karşısına, Almanya ya geçip, ucuz fiyattan arabayı doldurup yine eve dönüyorlar, aldıklarını da bir battaniyenin altına iyice yerleştiriyorlar, alan razı, satan Türk bakkalları razı...Geçinip gidiyorlar...
Eski Şehirden Çıkış...
Karşı mahalle İsviçre
Yarın ayrılıyoruz Almanya dan ama yol üstünde Freiburg bizi bekliyor, şahane katedralde görecek çok şey var....