Tura geldi, Tura Gittik – 4 (Köln)

Süremiz bitti,
Çıktık yola, Alamanya’ya...
Yolda rüzgâr santralleri,
Miktarı epeyce fazla.
Bir kısmı durmuş,
Rüzgâr yok.
Rüzgâr olmadığı zaman,
Karşıdan dev klimalar esse, nasıl olur, Zihni Sinir?

Rüzgâr santrallerinin her biri sanki yere inmiş,
Kalkışa hazır pervaneli uçak gibiler.
Uçmaya çabalayıp duruyorlar,
Sanki yerinde say komutu verilmiş asker gibiler.


Yolun her iki yanı,
Yeşil mi yeşil ağaçlarla kaplı.
İnsan baktıkça içi açılıyor.
Yolumuz Köln yolu,
Otel Radisson SAS,
Bir gece kalınacak.


Köln’de yol çalışması var.
Var ama ağaç köklerini sarmış sarmalamışlar.
Ya kurursa diye gözleri gibi bakıyorlar.

Akşam alaca karanlık başlangıcında,
Köln Radisson SAS Oteline yerleştik.
Adamlar bu otelcilik işini biliyor.
Personel eğitimli mi eğitimli.
Tam anlamıyla profesyonel.
Odalarda bedava internet bağlantısı da var.
Tuvalet ve banyo tertemiz,
Tasarımları kendine özgü.

Gelelim buzdolabı felsefesine;
Kapağı açtığında tehlike başlıyor,
Bir şeyi içmesen de
Şöyle yerinden bir kıpırdattın mı?
Hemen hesaba yazıyor.
Ondan sonra ayıkla pirincin taşını.
Efendim ben içmedim de.
Anlat anlat heyecanlı oluyor, diyorlar.
Kısacası içeceksiniz, adam gibi için,
İçmeyecekseniz buzdolabına sakın dokunmayın!

Odaya girişler artık elektronik kartlı.
Yazılım müsaadesi verilmiş ise giriş var.
Yoksa kıvranır durursunuz.
Birkaç tane veriyorlar
Diyelim geri vermeyi unuttunuz,
Hiç önemli değil!
Zaten sistem oda çıkışı ile kendini sıfırlıyor.

Duş alma yerlerinin yarısı açık,
Yarısı kapalı.
Tam çözemedik ama vardır, bir nedeni.
Diyelim, duş alırken fenalaştınız,
Alarm butonları hemen el altında.
Mini şampuanlar, çeşit çeşit,
Seç beğen al.
Duş çeşmeleri çok şık.
Ve tasarımları hem güzel hem de kullanışlı.
Oldukça da, sağlam
Rezervuarı çekince föşşşşş diye bir şeş çıkıyor,
Su son derece tazyikli.

Bir priz arızası gördüm.
Şimdi söylerim,
Şimdi söylerim derken unuttum gitti.
Ama buraya yazmak nasip oldu,
Umarım okumuşlardır!



Her ne kadar kamera tasarımlarında kendi kendini çekmek,
Menüleri olsa da
Bunun en pratik yolu,
Aynadan kendinizi çekmeniz.

Otelin hemen girişine,
Reklâm maksatlı,
Yeni model bir Mercedes koymuşlar.
Taksileri ise söylemeye gerek yok!
Odalarda Mercedes katalogu,
Sanki bakın bunları biz üretiyoruz,
Ya da
Buralara kadar gelmişken,
Bunlardan bir tane alın,
Götürün der gibiler.
Üstelik
Sudan ucuz kadar da ucuzlar.
Bizde şu vergi olayı olmasa,
Ne arabalar, girer güzel memlekete,
Ama ne arabalar...

Dediler ki
Şehir merkezine gidelim,
Neyle?
Metro ile
Ama nasıl?
Rehberimiz dedi ki
Beni seven peşimden gelsin,
Atar atmaz valizleri odaya,
Hemen kaçtık dışarı,
Bindik metroya ama
Para atıncaya kadar indik,
Kazara yakalansa idik,
Çok ağır cezalar alacaktık,
Allah yardım etti!

İndik Köln şehir merkezine,
Üçte biri Türk.
Kendini Türkiye de gibi hissediyorsun.
Tiplerinden,
Kıyafetlerinden,
Davranışlarından bizimkiler hemen belli oluyor.
Dükkânlar desen, besbelli.

Yolda yere dört heavy metalci oturmuş,
Sere serpe,
Orhan Veli’nin dediği gibi
Böyle de yatılmaz ki
Ama dünya umurlarında değil.



Cadde ve sokak temizliği başlamış,
Belediye çalışanlarınca,
Çoğu da
Bizden gibi.
Çalışmak ayıp değil ama
Çoğunluk,
Altta kalanın canı çıksın mesleklerinde çalışıyor gibi.
Ne de olsa, işin ucunda,
Son model bir Mercedes ile memlekete gelmek var,
Kim bilecek buralarda ne kokoreçler yeniyor?

Dükkânlar açıl susam açıl,
Kapan susam kapan şeklinde,
Ne bir dakika önce,
Ne de sonra.
Hem çalışan hakları,
Hem de haksız rekabet.
Vaktinden önce açmayı kimse yemiyor,
Yerse cezası çok büyük.

Güvercinler,
Ah barış elçileri,
Dünyanın neresinde olursanız olun,
Size kimse kıyamaz.
Siz de yem peşinde.
Tıpkı
Siyasilerin peşinde koşan fanatikleri gibi
Nerde yem,
Orada kalabalık!

Döner kebap yazıyor, dükkân tepesinde,
Kocaman yazılarla.
Demek ki bizden diyoruz ve hemen ilk iş;
Türkçe konuşmak,
Tuvalet ihtiyacını söylemek.

Dom Kilisesi dünyanın en büyüklerinden,
Gerçekten devasa.
Şöyle başını kaldırmadan,
Göğe doğru bakmadıkça tam anlamıyla görülmüyor.
Yapımı asırlar sürmüş,
Dış cephe yangından çıkmış gibi isli.
Temizleme ve parlatma çalışmaları devam etmekte.
Bir çimento fabrikası kadar beton yemiştir, her halde.

Dom Kilisesinin tam karşısında,
Dom Hotel.
Don olacak değildi ya.
Elbette Doma dom.
Onların Dom Kilisesi varsa,
Bizim de dom dom kurşunu türkümüz var.



Dom Kilisesi olur da
Geniş bir meydanı olmaz mı?
Ve burada kayan gençler.
Aman Allah’ım,
Ne numaralar,
Ne numaralar...
Sanki meydan değil de sirkteyiz.
Tehlikelinin bini bin para.
Ha düştü ha düşecekler derken,
Yüreğimiz ağzımıza med cezirledi.

Almanya olur da
Bira olmaz mı?
Heneiken birası,
Oturduk bir kafeye,
İki tek attık,
Tadı gerçekten mükemmel.
Almanların bu kadar çok içmelerinin nedeni;
Geniş bir çevreleri olmaları,
Yani göbekleri.

Hava karardı,
Sıra geldi Hotele dönmeye,
Metro ile gitsek epey zor olacak,
Taksi de, aman pahalı canım pahalı,
Hadi dedim bir sorayım kaça gider?
Hem de bahane ile Mercedes’e binmiş oluruz.
Taksici dedi ki
Sekiz Euro’yu geçmez,
Dedim ki
Başka Radisson SAS var mı?
Yok dedi,
Ne olur ne olmaz,
Birkaç tane vardır, anlaşamayız gezdirir, durur,
Bizim taksicilerimiz böyle bir şey yapar mı?
Asla!
Doğal olarak çok yazar.
Mesela
Dorint Sofitel otelinden dört tane var dedi.

Otelin hemen çıkışında minik bir şelale var,
Para sesi,
Su sesi,
Bayan sesi.
Abdest almaya çok müsait, şelale.

Otelde sabah kahvaltısı yaptık,
Ne yersen ye
İstersen tıka basa ye.
Görevliye dedim ki
Kuş sütü var mı?
Çocuğun kafası karıştı,
Yok diyemedi,
Hayır, da diyemedi.
Dedim ki
Kardeşim bizim oralarda böyle bir deyim var,
Yani çok güzel,
Nerdeyse her şey var kahvaltıda.




Almanlar dönere alışmış,
Bir de kokorece alışırlarsa,
O zaman poku yediler!

Ziraat bankası, şekerbank görüyoruz,
Köln caddelerinde.

Allah günahlarımızı affetsin!
Dom Kilisesi içini gezicez.
Tam kapıda biri duruyor,
Kendi kendine dua edip duruyor,
Ama öyle bakışları var ki
Hafiften,
Ben sıyrığım der gibi.



Ekip Dom kilisesinden çıktı,
Caddede geziyor ama açık bir dükkân yok!
Bayanlar da aç kurtlar gibiler, maşallah!
Saldırmaya hazırlar,
Derken bir tane bulduk,
Dükkân sahipleri de şaşırdı.
Tatmin olmanın bir şekli de
Alışveriş.

Cadde ortasına,
Bizim bildiğimiz Türk tipi bir manav kurulmuş,
Muhtemelen bizden geçmiş, Alamanlara.

Cadde parke taştan yapılmış,
Logar kapakları çıkıntı şeklinde değil,
Belli bile olmuyor.

Bisiklet çok yaygın Alamanlarda,
Kültür haline gelmiş.
Biz de apartmana bir bisiklet park yeri yaptırdık,
Apartman sakinlerinden biri demesin mi?
Niye yaptırdınız?
Ben bunun parasını vermeyeceğim!
Şimdi gel de anlat,
Avrupa’da herkes bisiklete biniyor,
Sen de bin!

Almanlar ana yolları,
Yeşil ile öyle sarıp sarmalamışlar ki
Sanki cennet bahçesinde yol alıyorsunuz.

Elin memleketinde,
Yabancı dilini bilmezsen işin çok zor.
Otoyoldan çıkış manası,
Sanki bir şehir ismi gibi geliyor,
İnsana.

Yolda çekim yaparken,
İsim ve yol levhalarını çekin ki
Hatırlaması kolay olur,
Yoksa çok zor hatırlar,
Karıştırır durursunuz, çekimlerinizi.




Yolda giderken bir bakıyorsunuz,
Memleketten gelen bir TIR,
Emin adımlarla ilerliyor, hedefe doğru.
Buram buram memleket havası kokuyor,
Birkaç gündür buradayız ama şimdiden özledik,
Nasıl özlenmez?
Şalgam, turşu, kokoreç, iskender, bazlama, çiğ köfte, içli köfte, kelle paça, işkembe,
Nasıl özlenmez?
Şöyle sarımsaklı, sirkeli,
Orhan abi, Ferdi’nin acılı ve yanık sesi,
Müslüm’ün ayakta zor duran halleri,
Mustafa Keser’den gözleri fettan güzel,
İbo’dan dam üstünde un eler…

İçimiz dışımız çan sesi oldu,
Ah nerdesin be
O güzelim ezan sesi?
Ama
Kaliteli bir ses düzeni,
İyi ayarlanmış bir ses ayarı,
Ve de kadife sesli bir müezzin eşliğinde!

Yüksek hat telleri,
Helikopter çarpmasın diye toplar konmuş,
Bir güzel işaretlenmiş,
Geçenlerde biz de bir helikopter düştü,
Birçok askerimiz şehit oldu, pisipisine.
Hemen akabinde,
Biz yazımızı yazmıştık!
Ve ardından toplar hemen kondu!
Gidenler geri gelir mi?

Yol çalışması var,
Buradan gidin işareti,
Hem ışıklı, hem de ışıksız,
Görmeyene kör denir!


Önceki Yazı: Tura geldi, Tura Gittik –3 (Lüksemburg)

Sonraki Yazı: Tura geldi, Tura Gittik – 5 (Brüksel)


 Yazılan Yorumlar...
Ferudun Babacan
(18 Şubat 2011)
Neşe Hanım,
İlginiz ve yorumlarınız için çok teşekkürler...
NEŞE
(18 Şubat 2011)
Bir kez daha güldük,bir kez daha düşündük...Yorumlarınız keyifli,devamı da gelecek gibi....Teşekkürler...