Pizza’da lahmacun yemek!-7 (Pompeii, Napoli)

Efendim,
Roma’dan çıktık yola,
İstikamet;
Pompeii.
TIR parkı görüyorum, sağ tarafta.
Ne zaman TIR görsem,
Şoförlerini tebrik ederim.
Sen o koca koca TIR’ları kullan
Ve tırlatma?

Paralı yola girdik,
Fazla sıra beklemedik ama
Zaten nerde bir yol varsa,
Orada yolunu bulanlar vardır.
Yol olan yerde, yolsuzluk,
Yolsuzluk olan yerde de yolunu bulanlar…
Et ve tırnak gibidirler.

Ne zaman ki
Şu bizim Boğaz Köprüsü’nden geçişler,
Trafiği aksatmayacak bir şekilde olacak,
İşte bu;
Çağın buluşu olacak!
Ulan, Avrupa’dan uçakla gel birkaç saate, Yeşilköy’e.
O yakadan, bu yakaya gel kaç saatte?
Sanki Orhan Abimiz,
‘’Bir araya gelemeyiz’’i burada bestelemiş!
Orhan Abi deyince, çok severim, bayılırım şarkılarına.
Sanki Mevlana gibi sözleri kendince bestelemiş.
Ama neden eskisi gibi üretemiyor?
Şundan;
Bestelerine kulak verin,
Vites ile uyumludur,
Ama şimdikiler otomatik?

Hayatta en sevmediğim şey;
Sırada beklemek!
O yüzden hep masada beklerim, ben!
Zaten eşimi de nikâh masasında beklemiştim!



Napoli’yi,
Teğet geçtik,
Ekonomik kriz gibi
İstikamet;
Pompeii.
Diyelim, bir yarışmaya katıldınız,
Mesela;
Cansız Para,
Şöyle bir soru soruldu;
Bunu tarihte ilk kim buldu?
Hiç düşünmeden, Pompeiililer deyin.
Çünkü
Rehberimiz diyor ki
İşte bunu tarihte ilk Pompeiililer bulmuştur, ya!
O kadar sık dedi ki
Bilseydim çetele tutardım.

Efendim,
Pompeii’de 34 Ağustos MS 79 tarihinde kıyamet kopuyor…

Hemen yanı başında komşusu,
Vezüv Yanardağı;
Neron Roma’yı MS 64 yılında yakınca, yaklaşık on beş yıl sonra,
Ulan demiş;
Neron Roma’yı yakar da
Ben Pompeii’yi yakamam mı?
Ya da
Kutsal kitaplarda geçen kıyametin bir provası olmasın?
Anlamadığım,
CD/DVD yakan cihazlara Neron’u çağrıştıran Nero diyoruz da
Neden Vezüv adı verilmedi acaba?
Hatırladığım kadarı ile
Vezüv radyoları vardı, bir ara.

Şimdi gelelim, ikinci perdeye;
MS 79 yılında patlamadan, yaklaşık 1700 yıl sonra(1748)
Tesadüfen, bulunmasın mı? Pompeii!

Acaba kıyamet koptuktan sonra,
Bir o kadar zaman mı bekleyeceğiz?



Bırakın taş üstüne taş kalmamış, patlamadan sonra.
Ne kadar lav bulutu varsa, leş kargaları gibi çöreklenmiş Pompeii üzerine,
Sanki bir anda kara bulutlar kaplamış, her yeri.
Hani kar koca dağları örter ya, battaniye gibi
Vezüv de bunu toz bulutu ile yapmış.

Pompeii bana pompalı tüfek ismini çağrıştırıyor, nedense.
Pompalı ama
Hava basmıyor!

Efendim, rehberimiz Hakan bıçkın da olsa
Yerel bir rehber olmazsa giremiyor, Pompeii’ye.
Çalışırsa, müdahale var, yetkililer şöyle diyor;
Giremezsin, kardeşim,
Başçavuşun eşeği mi osuruyor, burada?

Bizim 70’lik delikanlı, bıçkın, bir o kadar da çapkın
İtalyan rehberimiz gelmesin mi?
Meğerse her gelen gruptun bir bayanı çok beğenir,
Bana göre bu grupta en güzel kadın bu dermiş
Vay eşek oğlu vay!
Namussuz, ırz düşmanı!
Ama çaktırmasalar da
Hanımlar da gizli gizli bir merak başlamasın mı?
Acaba kimi seçecek?
Beni seçer mi?
İnsan beğenilmese çatlarmış,
İşte bu nedenle hiçbir heykelde çatlak oluşmuyor…

İtalyan rehber, Ancelotti, bizim rehber yanında, süs biberi.
Her şeyi Hakan anlatıyor…
Bizim içimizden maşallah ne bilgili çocuk derken,
Hakan başlıyor, traşa.
(Küçümseme anlamında değil de, mizah işte)
Kim bilir bu kaçıncı traşı?
İlk anlatılan yollar…
Gelen arabaların genişliğine göre yapılmış ama
Öyle her aracın gideceği şekilde değil.



Sadece standartlar olanlar…
Bu da bize,
Türk Standartlar Enstitü’sünün (TSE) kökleri nereye uzanıyor, onu gösteriyor…
O zamanlar da enflasyonu düşük göstermek için,
Hiç kullanılmayan;
Kürdan,
Diş macunu,
Jöle gibi malzemeleri kullanırlarmış!

Başladık yürümeye,
Rehber nereye, biz oraya…
Bizim Efes nasıl ise
Burası da öyle kalabalık,
İğne atsak yere düşüyor!
Şu sıralar antik kentlerin sular altında kalması hususu var ya;
Keyifli-Hasan, Allioni gibi(Ulan yazması bir dert, okuması bir dert, ne zor ismin var be, kardeş)

Efes’i en babayiğit çıksın, sular altında bırakamaz.
Çünkü
Dünya müsaade etmez.
Kültür mirası.
Keyifli-Hasan ile Allioni gibi yerler biraz geç meşhur olmuş!
Yani her işte
Atı alan Üsküdar’ı geçmeli.

Bir tane sütun görüyorum,
Artemis’i(Efes)hatırlatıyor bana…
Ama bir farkla.
Bizimkilerin tepesinde bir leylek görürsünüz, en sadık yâri;
Antik kentlerin.
Bu ise leyleksiz.
İşte buradan mı geliyor acaba?
Leylek leylek havada, yumurtası tavada.



Bir tane ölmüş insan sergileniyor, camekân içinde.
Kim bilir kim?
Şimdi ruhu nerede?
Cennet mi?
Cehennemde mi?
Bu arada ideolojik olarak bir kişiyi çok sevebilirsiniz ama
O sevdiğiniz kişi şimdi nerede?
Allah bilir, elbette.
‘’Her koyun kendi bacağından asılır’’ diyen kasap, ne doğru söylemiş?
Sanki maden göçüğünden çıkmış gibi
Rehberim yalancısıyım;
Bunlardan epey varmış daha.
Sergilenen çürüyünce depodan bir tane yenisi, yerine.
Siz olmak ister miydiniz, bu kişi?

Antik kentler de az çok standarttır, tesisler;
Tiyatro,
Alışveriş Merkezi(Agora)
Ah, Nilüfer ah ne güzel de söylemişsin’’Burası Agora Meyhanesi…’’ni.
Stadyum,
Hamam,
Mabet ve tapınaklar…

En çok neresi dikkat çekiyor, dersiniz?
Genel ev!

Demek ki
Diğer evler; genel olmayan ev!
Vallahi, ziyaretçi akınına uğruyor…
Ulan, nedir bu milletin zoru?
Yoksa
Dünya;
Maddi ve manevi çatışmalar ile uçkur ve çukur davalarından mı ibaret!
İşin ilginci;
Duvarlara da resmedilmiş, bu çok özel anlar!
Ama yataklar, taş!



Taşta sevişmek kolay olmasa gerek!
Dilimize göre, uçkura en düşkün millet biziz!
Ne olsa, şöyle diyoruz;
Aşk olsun!
Aşktan sonra ne olur?
Çocuk!
İşte bu nedenle futbol taraftarı gibi üç, üç, üç demeye gerek yok bence
Dilimize bile dolanmış bir kere.


Antik kentler en çok kimin işine yarıyor?
Tabii ki
Hediyelik eşya satanlar…
En kıskandığım bayan ismi de
Hediye!
Ulan, önüne gelen şöyle diyor;
Hediye Paketi olsun!
Ne şanslı bir kızmış, şu Hediye!

Gladyatör arenası.
Meydan yemyeşil.
Türk İtalyan dostluğu kapsamında,
Burada, Akdeniz zeytinyağı ile ne güreşler tutulurdu be!
Cazgır;
Pelvan, pelhan,
Altta kaldım diye sevinme,
Üstte çıktım diye erinme!

Bu arada bol miktarda sütun var,
Sütunlar genel olarak üçe ayrılır;
Dor,(Erkek kıvamında, biraz kalas bir hali var)
İon,(Kadınımsı çizgiler, kalçalar oldukça geniş)
Korint(Kenger yaprağı, vejeteryanımsı bir mesaj taşımakta)




Çıkışta,
Pompeii’ye özgü, limonata.
Limon desem limon değil,
Greyfurt desem greyfurt değil ama enfes bir şey.
Tadı hala damağımda.
Olsa da içsek diyorum!
Er biriciği; en az bir kilo, be yav!
Maşallah derya kuzusu, bunlar…

O an aklıma Adana Bıcıbıcı’sı geldi,
Hani şu bebelerin banyosunu hatırlatan.
O sımsıcak havada,
Buz rende üzerine, şerbet ve nişasta,
En üste de meyve süsleme.

Bizde de
Efes çıkışı; her ne kadar o muhteşem yarma şeftaliler varsa da
Arzu ederse,
Efes beleşçiliğinde, isteyene, o kavurucu sıcaklarda, bir tane,
Efes birası verilebilir.
Ki buna,
Ruslar, Almanlar bayılır!
Girişte de Tuborg verse,
Çıkışta alkol muayenesinde, maliyeciler köşeyi döner!
Bedava sirke baldan tatlıdır,
Ne demek anlar, altın yumurtlayan misafirlerimiz!
Bundan sonra da
Yoğurdu üfleyerek yemek atasözünü öğrenmiş olurlar!

Tam çıkışta, ayıp değil söylemesi;
Bir tuvaletim geldi,
Ulan dedim, bayan olsak, hemen giyiver, şu tuvaleti.
Ya da
Tuvalet tazele!
Ama biz erkeğiz?
Ne pok yiyicez?
Bu gidişle altımıza edicez!



Pompeii çıkışı geldik, Napoli’ye.
Hani bizde vardır ya bazıları Trabzonluyum demez de
Of’luyum der ya
İşte bu Napoliler de öyle!

Beni en çok, burası etkiledi.
Bir ilginç,
Bir garip,
Bir değişik Napoliler…
Hangisinden başlasam ki?
Mesela
Burada vuruk olmayan araç yok!

Varsa da hemen vuruyorlar!
Ve kimse yaptırmıyor,
Dolayısı ile kaportacı da yok,
Bu nedenle darbe olması mümkün değil.
Bence hükümet,
Bizdeki kaportacıları bir kapatsa,
Hiç te fena olmayacak!
Geçenlerde pantolon denedim,
Tezgâhtar dedi ki
Abi, oldu mu?
Dar be! Der demez,
Dedi ki
Aman abi, bunu deme,
Yerin kulağı var!



Şöyle ki
Araç çarpıla çarpıla kerat cetveline dönüyor,
Belediye kaldırıp mezara gömüyor,
Ruhuna Fatiha,

Sigorta da ödüyor.
Şimdi böyle bir sistemde siz olsanız ne yapardınız?
Sisteme uyardık!

Aslında bu sistem tam bize uygun,
Malum bizde hiç kaza olmaz,
Kimse kimseye çarpmaz,
Sürücüler çok dikkatlidir, çok ta nazik!

Rehberimizin yalancıyım(İyi bu iş valla, topu taca atmak gibi bir şey)
Şehrin en kalabalık caddesinde,
Araç içinde seks yapılsın mı?
Bütün İtalyanlar hayır demiş, burası;
Yetmez ama evet!


Maradona transfer edilecek,
Pamuk eller cebe demişler,
Maradona şıp diye damlamış!


Avrupa Birliğinden para almışlar,
Vezüv Yanardağı patlarsa, halk yollardan kolay tahliye olsun diye
O paraları da yemişler.
AB deyince,
Sizi gidi üçkâğıtçılar,
Ödeyin bakalım paraları,
Çare;
Pamuk eller cebe.

Mesaiye ise memurlar amirler dâhil kafaya göre takılıyormuş
Bu nedenle kimse kimseye,
Ulan senin kaşının üstünde gözün var diyemiyormuş!

Bu Napolilerde,
Biraz Lazlık,
Biraz da İzmirlilik havası var.
Bazen öyle şeyler yapıyorlar ki
Ulan diyorsun, bunu hamsi yemiş bir Karadenizli yapmaz!
Bazen de
Öyle cesurlar ki
Aydın Efesi Yörük Ali gibi
Bazen öyle eserliler ki
İzmir Meltemleri esintisi gibi

Bir sabah kalkıyorsun,
Aracın tekerleri yok!

Bizdeki gibi Çin Çin Mahallesi var, doğru oraya.
Dört teker ne kadar?
Altı yüz,
Aracın plakasını söylüyorsun, dört teker, yüz lira!
Hangisi daha ucuz?

Bence İtalya ayrı bir Cumhuriyet,
Napoli ayrı.
Aslında buraya ayrı gelmek,
Ve biraz daha uzun kalmak, hatta yaşamak lazım.
Ve bize çok benzer yanları var!
Sanki kankayız,
Ya da
Ruh ikizlerimiz!

Ben sıra dışı insanları severim.
Bir kere sıra içi değiller!
Ne yapacaklarını kendileri de bilmiyor!
Kural da neymiş?
Kanun biziz, keman düşünsün diyorlar.

Napoli coğrafi olarak İzmir Körfezi,
Napoli de İzmir.
Onlarda mafya,
Bizde kabadayı.
Bakar mısınız?
Hem kaba,
Hem de dayı!

Ulan şu İtalyanlar da
Papa var,
Baba var,
Mafya var,
Analığın adı bile yok!

Demirel’in tabiri ile
Böyük böyük gemiler cirit atarken,
(Cruise diyorlar, böyük demek varken!)
Sürat tekneleri kendi kendilerine gelin-güve olmaktalar.


Körfezin ortasında,
Biraz Bodrum Kalesi,
Biraz Mersin Kız Kalesi karışımı bir kale var,
Ama
‘’Kalenin Bedenleri’’ sadece bize mahsus!



Körfezin bir kısmı o kadar yoğun ki, yatlardan,
Sanki doğal bir marina.
Ya da
Çeşme Alaçatı!

Havasından mı?
Suyundan,
Balığından,
Rakısından deniz olan yerler bir başka oluyor, canım.
İmkân olsa,
Keşke siyasilerin eski deyimi ile
Her ile deniz getirebilsek?

Kimse alınmasın ama
Bana göre insanlar ikiye ayrılıyor;
Deniz çocukları,
Kara çocukları…
Bir de
Havalı çocuklar var, baba parası yiyen!

Napoli yakınlarındaki Capri Adası’na gidemedik,
Gidebilseydik, burada;

Sadece arkadaşız, diyenler,
Seviyeli birliktelik yaşayanlar,
Aşka yelken açanlar,
Gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirenler,
Cemil İpekçi ve çok özel arkadaşı gibiler,
Anlayacağınız sosyete, sofistike bir yer.

Denize girenler var,
Denize.
Nedense herkes girmek istiyor, denize.
Zaten askerlerin de en fiyakalısı;
Denizcilerdir.
Deniz Akkaya, güzeldir,
Deniz Seki güzeldir,
Deniz ürünleri çok lezzetlidir,

Napoli’nin şöyle bir özelliği var;
Çakma Merkezi.

Başta Vatikan olmak üzere,
Her şeyin çakması var.
Zaten bu anlayışla,
Mafya gelişmiş;
Ben sana bir çakarsam?
Ahmet Çakar, buralı olabilir, mesela.
Ya da
Bunarın kökeni;
Fred Çakmaktaş’a kadar uzanıyor, olabilir.
Napolilerin gözleri;
Ata’m gibi
Çakmak çakmak.

Dedim ya
Napoliler bir başka,
Buradan özel yetkisiz savcılara suç duyurusunda bulunuyorum;
Napoliler kask takmıyorlar,
İşin açıkçası kimseyi takmıyorlar…



Sophia Loren’i görüyorum, bir posterinde.
Şu bizim Sophia.

Dünya güzeli, Sophia.
Sanki
Camii yıkılsa da mihrap yerinde diyor, bakışları ile.

Yine rehberin yalancısıyım;
Bankacılık çok gelişmiş!

İlk başladığı yerlerden biri de
Siena.
Biz de ise Efes diyorlar.
En iyi korunduğu için;
Mabede koyarlarmış paraları, o zaman.
Ve şöyle derlermiş;
Paran kadar konuş!

İki tane zenci çocuk gördüm,
Sevimli mi sevimli keratalar…

Allah bu dünyada kimi karşısındaki hor gördüğü anda,
Hemen o şekle ve duruma soksun, Yarabbim.
Mesela
Küçümseyerek sizi gidi dilenciler dediğinde,
Dilenci,
Çekil yolumdan sefil tinerci,
Tinerci,
Zirifi karanlığa benzeyen yaratık,
Zenci.

Havada bir uçak, süzülüyor…
Karada olacak değil ya!
Gerçi son zamanlarda,
Deniz uçakları,
Deniz altılar…


Ulan Allah’ın verdiği akıl ile bu insanoğlunun ne yapacağı belli olmaz!
Yüce Mevla’m bile bazen diyebiliyordur,
Acaba fazla mı verdik, şu akılı?

Siz hiç deli hayvan,
Deli bitki gördünüz mü?
Ama insanoğlu, deli!

Büyük bir alışveriş merkezindeyiz.



Ama alışveriş kelimesine,
Müslüm gibi itirazım var!
Bence veriş-alış olmalı,
Vermeden kimse al demiyor, valla!

Bir kafe, merkezde.
Mafya burada buluşurmuş.

Baktım şöyle,
Valla kimseyi göremedim.
Her halde geleceğimi duydular,
Hemen tüydüler!

Napoli’de bir ev yeni ise

Yanındaki tam tersi.

Hani bizde bir cadde, hepsi zengin,
Bir mahalle hepsi gecekondu olur ya
Napoli’de karışık salata gibi maşallah!


Ya TV antenlerine ne demeli?
Her kanala bir anten var gibi
Sanki anten tarlası mübarek!
Çamaşırları asmışlar, balkona.
Yârim bana el salla!



Çok kızınca ne deriz?
Geber inşallah!
İşte bu geber, tuvalet markası.

Ulan nereye girsem, tuvalete;
Karşıma yazan yazıya bakar mısın?
Geber!
Sen, geber!

Napoli ile ilgili daha söylenecek çok şey var;
Ama uzun lafın kısası;
Ben de de
Napoli ruhu var!


 Yazılan Yorumlar...
Ferudun Babacan
(13 Mart 2011)
Sibel Hanım,
Çok teşekkürler, yorum ve katkı için.
Sibel Sönmez
(13 Mart 2011)
Pompei, zamanında gemicilerin en önemli limanlarından birisiymiş...Aylarca kara yüzü görmeyenler kendilerini buraya atar, en çok da "meşhur" genelevleri ziyaret ederlermiş...Bu yüzden bazı dini bütün katolikler yanardağ patlamasını bu tarz günahlara bağlıyorlar...
Efsaneye ilginç ve hoş bir anlatım olmuş...
Ferudun Babacan
(11 Mart 2011)
Valla Neşe Hanım,
Kim ne biliyorsa,
Samimi bir şekilde paylaşmak lazım.
NEŞE
(11 Mart 2011)
Zaman zaman yemek-içmek sırları da vereyim o zaman,damaklar da şenlensin !
Ferudun Babacan
(11 Mart 2011)
Neşe Hanım,
Keşke daha önce söylese idiniz?
Ama
Babalara gelmeyelim?
NEŞE
(11 Mart 2011)
Napoli ye gidenler arası portakallı ve bademli krema ile zenginleştirilmiş katmer ve rom lu "baba"tatlısı yemeği lütfen unutmasınlar,ben böyle bir lezzet görmedim,yemedim hayatımda !
Ferudun Babacan
(11 Mart 2011)
Hakan Bey, çok teşekkürler...
Napoli bana şunu öğretti.
Dünya yansa umurlarında değil.Araban çizildi, aklına Napoliler gelsin.Sevdim, bu insanları.
hakangeziyor
(11 Mart 2011)
Pompeiyi görmedim...Napolide sadece 12 saat geçirmeme rağmen çok keyifli geçmişti...Oraya bir daha gideceğime kendi kendime söz vermiştim...İnşallah bunu bir gün yapacağım...
Napoli denildiğinde aklıma önce Santa Lucia bölgesi, sonra da pizza geliyor...Özellikle de Sorbillo...
Kaleminize sağlık Ferudun Bey...
Ferudun Babacan
(11 Mart 2011)
Neşe Hanım,
Yorumlarınız o kadar güzel ki.
Sanki sadece sizin için bile yazabilirim.
Çok teşekkürler...
NEŞE
(11 Mart 2011)
Nöbetçi yorumcunuz İstanbul dan bildiriyor:Yine beni çok güldürdünüz..Napoli hayranı ve birkaç kez giden biri olarak bu şehrin gerçekten ayrı bir cumhuriyet olduğuna inanıyorum..Geçen yıllarda çöp toplama işinde belediye ile Mafia nın nasıl birbirine girdiğini hatırlayın,kaldırımlardaki tezgah işgallerini gördünüz,Roma daki merkezi hükümet bile baş edemiyor bunlarla !Antik kentler standarttır ,cümleniz çok doğru,gerçekten öyledir ve antik dünyada belli bazı yapılar yoksa o kent,kentten sayılmazdı.Ayrıca "sütun tipleri" yorumunuz da harika,ben de öğrencilerime öyle anlatırdım..Teşekkürler...