Başım Belada, Belarus'la!

Allah, önce sağlık, sonra iş karşılığı versin,
Baldan tatlı baldız dedi ki;
Ferudun Abi (Enişte demez)
Biz boruları sattık, Belarus çıktı, gider misin?

Hep duyardım,
Ruslar afet, Ruslar şöyle, Ruslar böyle…
Ulan dedim, gideyim bari de bir yerinde inceleyim;
Kendi kanaatim oluşsun.
Belarus’u tersten okursanız, Rusbela,
Yani Ruslar Bela oluyor…

Buluşma yeri, Yeşilköy!
Uçak Belarus Hava Yolları.(Belevia)
Kapı, 203 numara.
Bu çok önemli.
Uçak Alanında başka kapıya olmaz!
Kapını bileceksin, arkadaş.
Hava soğuk, kış yani.

Yaklaşık üç-dört otobüs kadar beleşçi var.
Bunların bir kısmı,
Bu gezilere gidi gide o kadar uzmanlaşmışlar ki
Özellikle boru döşeme konusunda.
Adamlar sadece boru satmasını bilmiyor,
Döşemeden de çok iyi anlıyorlar.
Ne mi döşüyorlar,
Tabii ki boru!

Şimdi bir öz eleştiri yapalım;
Geziye katılanlardan kaçı, Belarus’u okudu.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Beyaz_Rusya


Bu gibi gezilerde amaç ne?
Valla bir grup, karı-kıza,
Bir grup kumara,
Bir grup ta alışverişe geliyor…
Şehrin tarihi ve turistik yerlerini gezicem diyen kaç kişi?

Zaten firmalar da şöyle düşünüyor;
Çalsın sazlar,
Oynasın kızlar!

Allah,
Allah Vergisi denilen şeyi;
Bazı kullarına akıl,
Bazılarına güzellik,
Bazılarına içsel güzellik,
Bazılarına yaratıcılık,
Bazılarına yetenek,
Bazı istisna kullarına da
Hepsini birden vermiş.
Bize ise
Gelir vergisi.
Ama buna da şükür,
O kadar işsiz var ki?
Şimdi gelelim, Bela Ruslara,
Valla dünya ahret kardeşim olsunlar,
Onlar bizim bacımız sayılır,
Maşallah, Allah nazarlardan saklasın,
Kem gözlerden korusun,
Güzeller…



Peki, nedir bunun sırrı?
Genetik.
Bir de ırk karıştıkça maalesef duru güzellik bozuluyor.
Eskiden ulaşım yok,
Teknoloji yok,
Komünist rejim,
Kapalı kutu gibiler.

Ama şimdi?
Glasnost,
Perestroyka,
Gorbaçov,

Ekonomik krizler,
Buna inanan safça kerizler, falan filan, derken,
Bu günlere geldik.


İndik, Minsk’e.
Otobüslerle doğru otele.


Victoria Hotel

İlk intiba;
Çok olumlu ama iner inmez yaşadım bir facia;
Ben cep telefonu uluslar arasına açık zannediyordum,
Meğerse değilmiş!
O an aklıma;
Orhan’dan’’Feryada gücüm yok, feryatsız duy beni’’ geliyor.
Ardından,
Ahmet Kaya’dan,
‘’Beni burada arama Anne’’
Hanım da sağ olsun hiç merak etmez!
Yanımdaki arkadaşa rica ettim, ondan bir mesaj çekerek,
Bundan sonra otelden arayacağım, dedim.

Cep ilk çıktığında,
Herkes birbirine garip garip bakardı,
Bu ne?
Mafya mı ulan bunlar, yoksa denirdi.
Sonra bir nevi tekeli yaşadık,
Epey kazıklandık…
Hiç unutmuyorum, bir mesaj atmıştım, müşteri ilişkilerine;
Bir mesaj, bir ekmek fiyatına,
Ekmek mi alayım?
Mesaj mı çekeyim?
Ama şimdi, 9 TL’ye 10.000 mesaj.
Yakında, konuşma bedava,
Yine de konuşmazlar, dinlemeler nedeni ile
Bu sefer, konuş lan!

Şimdi sırada, uluslar arası dolaşım(roaming) var.
Bırak yaban elleri, yakın zamanda Kıprıs’a gittik,
Yavru Vatan demişiz ama
Orada da maalesef kazık!
Altı saniyede bir fiyatlandırma.

Şimdi diyebilirsiniz ki
Kısa kes Aydın havası olsun,
Saadet’e gel,
Saadet benim anam, rahmetli, nur içinde yatsın,
Sizlere benim gibi çatlak bir evlat doğurmuş!
Ama bunlar da hayatın gerçekleri…

Otel mükemmel,
Hemen yanında kumarhanesi de var.
Bende kumar alışkanlığı yok,
Ama gider, bakarım sağa sola, beleş atıştırmaya.
Belarus kumarhaneleri ile dikkat çekiyor,
Ve işletenler genelde Türkler!
Sevinelim mi, üzülelim mi?
Özellikle Sudi Özkan yatırımlarından bahsediliyor…

Para birimi;
1 Türk lirası = 1910 Belarus rublesi.



Hani biz bir ara altı sıfır attık ya
Aslında Belarus’un da atması lazım ama
Parada yer alan resimleri değiştirecek bir durumları yok galiba.
Otelde bir banka şubesi var, istediğin zaman bozdurabiliyorsun.

Keşke şu paraların psikolojisi olsa da
Şöyle biraz kızınca hemen bozulsa?
Ey psikiyatrlar, bir el atsanız bu işe?

O gece,
Ayıptır söylemesi, kumarhaneye gittim.

Yukarıda Allah var, bir kuruşluk oynamadım.
Zaten milliyetçi yanım olsa gerek,
Sadece milli piyango ve sosyal loto, o da çok az.
Kapıdan ışık sızsın, hesabı.

Kapıda iki tane fıstık karşılıyor,
Onlara bakarken ruhun duymadan web kamera ile resmini çekiyorlar,
Ve seni üye yapıyorlar.
Geçenlerde Kıprıs’a gittim,
Bela Ruslar bu işte çok başarılı!

Geçtim, oturdum bir kenara.
Loş ışıklar, insanın içini gıdıklayan güzeller…
Ama bir ciddiler?
Tebrik etmek lazım.
Acayip ciddiler.
Tam bir profesyoneller.

Çok fazla anlamıyorum ama
Belli ki bir iş bölümü var.
Anladığım kadarı ile hem kameralar hem de birbirlerini kontrol ediyorlar.
Aklıma şu soru geldi;
Orada çalışan kızın erkek arkadaşı gelse,
İkisi beraber, ortak bir iş çeviremezler mi?
Bu soruyu, ilk fırsatta Mehmet Ali’ye sorucam!
Yiyiyorsun, içiyorsun,
Çok affedesiniz tuvalete gidiyorsun, beş kuruş para ödemek yok!
Demek ki bu işte para yok!

Ertesi gün,
Doluştuk ütübüslere, rehberlerimiz eşliğinde, mini bir Minsk turu yaptık.
Rehberlerimiz hem oralı, hem de buralı.
Biri, Bayan Türkoloji okumuş, eşi subay
Ama Ergenekoncu değil!
Çok tatlı bir Türkçesi var.
Düzgün konuşuyor, ne de olsa eğitimli.
Diğeri de bayan,
Uzun yıllar Türkiye’de çalışmış,
Hatta laf lafı açarken, aynı kişi tanıdık çıkmasın mı?
Selam söyle dedi, hemen ilettim, dönünce.
Allah’ın selamı ne de olsa.

Türkiye’de bir ara Rus bir yönetmen ile tanıştım,
Ona dedim ki, berbat İngilizcem ile
Yuri,
Neden Türkiye’de rehberlik yapan,
Sn. Petersburg’lu Yulia’nın, hayatını film olarak çekmiyorsun?

Film, Sn.Petersburg’tan başlar, Türkiye’de devam eder,
Kendisi gibi rehberlik yapan Kara Murat’a benzeyen Türk rehberine âşık olur.
Efes’te,

Gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz o ağacın altını hala anıyor musun?
Şarkısı eşliğinde, birbirlerine cilveler yapmalar…
Arada bir yol şaşırmalar…
Macera, şiddet ve mutlu son!
Bu arada her ülkenin tanıtılması,
Dalyan’da mavi yengeç,
Kefal,
Tekne turu,
Keratta-kerattalar…




Belarus,
İnanılmaz temiz.
Çöp yok,
Çöp şiş yok!
Ama çöp gibi bayanlar çok!
Manken gibiler maşallah, Allah sahiplerine bağışlasın.
Şimdi kızımız sayılır desem, demem.
Yaz kızım desem, demem.
Çünkü
Kız’la başlayıp ardından gelen suiistimalleri o kadar çok okuduk ki.

Şehir plancıları gelsinler,
Belarus’u görsünler.

Bir şehir bu kadar mı düzenli olur?
Bu kadar mı temiz?
Bu kadar mı bir sağlam alt yapı?
Hayran kaldım, hayran!

İşin ilginci hiç üst geçit görmedim ama
Trafik su gibi akıyor…

Ulan bizim Anakara, alt ve üst geçitlerle doldu, yine de sıkıntı var.
Baştan işi sıkar tutar, sağlam bir şehir plancılığı olursa,
O şehir güzel oluyor, arkadaş.

Taksiye bindik, dört arkadaş.
Şehir merkezine.
Alışveriş.
Benim amacım;
İngilizce-Rusça elektronik bir sözlük bulmak ama ekonomik olması da önemli.

Bu sözlüğü internetten epey araştırdım var ama pahalı.
Dedim ki
Ulan burası, merkezi.
Burada olmayacak, nerede olacak?
Herkes klasik hediyelik eşya peşinde koşarken,
Ben de manyak gibi
Koskoca Verişalış merkezinde, sözlük arıyorum.
Aradığım gözlük olsa?
Köşe başı, adım başı.
Herkes lens taksa,
Bir meslek grubuna insanlar gözlük giydirmeye devam eder,
Hakeme gözlük!
Bu berbat espriden sonra,
Bula bula benim internetten bulduğum sözlüğü bulmayayım mı?
İşte o dakikada pes ettim.
Bir ara Türkiye’deki üretici firmayı aradım,
Abi yaparız ama kar etmemiz için en az beş bin satmamız lazım,
Sen alacaksan hepsini hemen yapalım dediler.
Ben de ala ala,
Rusça bir klavye aldım.

Kızıma bir parfüm,
O da şöyle;
Satıcı kıza dedim ki
Sen seç, o da öyle bir güzel seçmiş ki
Aman dediler bir daha gidersen mutlaka bundan istiyoruz.
Şarap ve tabii ki votkalar ucuz.
Şili nere?

Belarus nere?

Oradan şarap gelmiş.
İlk kez Şili şarabı içtim, mükemmel.



Votka’ya gelince;
Hani soğuk havalarda, araç antifrizsiz olmaz ya
Ruslar da votkasız yapamaz.
Yapar diyen gelsin yanıma!
Kanlarında votka dolaşıyor…
Belki de tek zaaf noktaları.
O kadar içiyorlar içmesine de
Sabah soğuk suyla duş, doğru mesaiye…
Bir de ısrarcılar,
İç diyorlar, başka bir şey demiyorlar…
Hani biz de ikramı çok severiz.
Ama bir noktada, teklif bizden, günahı boynuna deriz.

Kim ne derse desin,
Ruslar eğitimli,
Kültürlü,
Zeki, kafası çalışan insanlar…
Bayanlar ne kadar güzelse,
Erkekler biraz tersi gibi

Burada da
Yüce Mevla’mın denge kanunu çıkıyor, karşımıza.
Biri güzel,
Biri özel!

Ve bizi seviyorlar.
Askerliğimi Bosna’da yaparken,
Bunların askeri kamyonu, bizim araca çarptı.
Hafif hasar.
Rus Teğmen geldi yanıma,
İyi ki size çarptık,
Eğer ABD’li birine çarpsa idik,
Bizi anında Komutana şikâyet etmişti,
O da cezayı vermişti.
Biz ise
Kadir’i izlemiş ve benimsemiş bir milletin çocukları olarak,
Şöyle dedik;
Hallederiz.

Namus anlayışına gelince;
Fahişelik bir meslek, insanlık tarihi ile başlayan.
Allah kimseyi muhtaç etmesin ama bir gerçek.
İnsanları kötü yola düşürmemek için yapılması gereken;
Yolları düzgün yapmak.
Bu kadar çukuru olan yollarda maalesef kötü yola düşen çok oluyor.

Ben birine yaklaşık üç ay gözlemim oldu;
Gözlemlerim şöyle;
Son derce işine sadık, disiplinli, bilgili, enerjik, severek yapıyor,
Son derece sempatik ve hayatımda tanıdığım en yetenekli pazarlamacı.
Ayaküstü satıyor,
Alanın bile ruhu duymuyor…
Bir ara korktum valla,
Bu beni satar dedim, içimden!

Yani demek istediğim;
İnsan her yerde aynı.
Siz iyiseniz, iyi.
Siz üçkâğıtçı iseniz o da beş kâğıtçı.


Günlük turda beni en çok etkileyen;
Stalingrad savunma hattı oldu.

Hani Ata’mızın meşhur bir lafı var ya;
Hattı müdafaa yoktur,
Sattı müdafaa vardır,
O satıh tüm vatandır;
Bunu ne zaman söyledi?
Sakarya Meydan Muharebelerinde,(1921)

Ruslar bu sözü duymuş,
Ve anlamış olsalardı,
O hattı tesis etmezlerdi.
Çünkü
Kilometrelerce, aklın dahi alamayacağı şekilde tahkim edilen savunma hattı,
Almanlara bir gün dayandı.
Demek ki
Rakip güçlü ise
Boksta olduğu gibi iyice yoracaksın,
Sonra yenmeye çalışacaksın.
Üstüne üstüne gidersen en kısa zamanda nakavt olursun.

Stalin Hattı’nda askeri malzemeler var;
Füzeyi görünce, göğe doğru yükselmiş,
Yakıt fiyatları geldi aklıma.
Ucu da epey sivri idi mübarek.



Tanklar ise çeşit çeşit.
Politikacıların en sevmediği paletli yürüyen zırhlı araç.
Birden pantolonumun dar be olduğunu hissettim.
Görevliye sordum, ne işe yarar bu?
Balans dedi.

Engeller ise
Ferdi’den ‘’aramızda engeller şarkısını’’ hatırlattı.
Engelliler geldi, aklıma.
Engelliler haftası.
Bürokrasi.
Bu gün koluna girdiğim ama vatandaş dedi ki;
Ben yardım istediğimde bana yardım etmeyen kördür.

Topları görünce,
Müthiş sağ ayağım ile duran toplara çok iyi vurduğumu hatırladım.
Kundağı motorlu top demişler, top ve kundak, ne alaka?
Topu topu kaç kişisiniz?
Topsuz alanda savunma,
Topa sert girme,
Ve top geyikleri…

Savaş Uçağı;
Adı konmuş, barış bile değil.
Rahmetli Barış Manço’dan Sarı Çizmeli Mehmet Ağa;

Makineli Tüfekler;
Hala tıkır tıkır çalışmaz mı?
Sanki ölüm kusuyorlar…

Tüfekler;
En iyi bakım; atışla yapılır, diyor.
Sanki
At, at, at heyecanlı der gibiler.

Harbi,
Harbiyeli,
Harbi Delikanlı,
Sokup çıkarma ile çalışan.

Radar;
Sinek avlar gibi sinyal peşindeler…
Sürekli dönmekten kireçlenme olmaz, boyunlarında.

Askeri motorlu araçlar;
Kerat cetveli gibi dört çarpı dört.
Renkleri haki.
Homurtu halindeler…



Belarus’ta beni en çok etkileyen;
Kütüphanesi oldu.
Dünyanın en büyük kütüphanelerinden.
Bina oldukça görkemli.
İçine girip gezmek nasip olmadı.
Bir gerçek var ki
Bu gibi turlarda,
Belki asıl görülmesi gereken yerler gezilemiyor…

Bu kütüphane anlayışı,
Belarus’ların eğitime ne kadar önem verdiğinin,
Kültür seviyelerinin göstergesi.
Bir gerçek var ki bizler maalesef okumayı sevmiyoruz.
Üflemek tercihimiz!

O kütüphaneye bir girebilse idim,
O kütüphane bana girerdi.
Kaybolurdum…
Başımı kaldıramazdım.

İsviçre’de girmiştik, bir kütüphaneye.
Türkiye’ yi tanıtan kitaplara dikkat edeyim demiştim;
Göre göre ne gördüm;
Sadece Kürtçe kitaplar.


Otelin akşam yemeğinde,
Bir bayan solist ve orkestrası var, çok güzel çalıyorlar...
Bir istek te bulundum,
Her şey güzel olacak;
Ruslar bu şarkıyı duyunca,

Kola bastı gibi oynayıp nerdeyse çıldırıyorlar.
Bağlasan ipleri koparırlar.

Müzik, evrensel.
Müzik notaları, ülkelerin birbirlerine verdikleri notalara hiç benzemez.
Demokrasiyi en güzel anlatan şey;
Senfonik orkestra, başlarında bir şef.
Birbirlerini tanımasalar da
Prova yapmasalar da
Dilleri, dinleri, tenleri eğitimleri her şeyleri ayrı da olsa
Sadece notalara bakarak, çalmaları?
Ulan bir ses çıksa ya!
Ya da
Çalan bir telefon?

Hırvatistan’da diskoya uğradık, gece 0200
Nerdeyse çıt yok.
Tam o sırada Tarkan çalmasın mı?
Yakalarsam, ananı bellerim!
Ölü toprağı serpilmiş, o yer, birden titremeye başladı.
İşte müziğin gücü.
İletişim kurmada,
Ve ülkeyi tanıtmada en iyi yol.


Şansızlık bu ya,
Otelimizde Belarus güzellik yarışması var.

İnsana;
Bu Ruslar Bela dedirten anlar.
Başlarında idareciler, biraz yumuşakça.
Magazinciler,
Papayı yemiş Paparazziler…
TV röportajları.
Bakan bir daha bakınca,
Başbakan üç defa bakıyor.
Ben salağın şöyle bir tanımı var;
En az bir yanı ile aşırı dikkat çeken bayana;
Elizabeth,
Bunlar sosyetik ise ikoncan denir.

Bu bela Ruslar güzel olmasına güzel de
Biraz çirozlar.

Ne o öyle.
Kara, kuru.
Kadın dediğin şöyle etli butlu olacak,
Balık gibi
Kılçığı boğazında kalacak!

90–60–90 nerden çıktı?
Şehir dışı; 90
Şehir içi; 60
Şehir dışı; 90

Güzellere bir ilgi, bir ilgi.
Bu kadar ilgi olunca,
Uçak gibi havalanıyorlar, maşallah.
Birileri tutmasa, uçacaklar.

Peşlerinde, yaşlı kurtlar.
Muhtemelen babaları.
Neden durumu iyi olan,
Genç ve tazeyi tercih ediyor?
Manava gittik, meyve ve sebzenin nasıl olmasını isteriz?

O an aklıma;
Süha Özgermi geliyor, bu tür yarışmaların vazgeçilmez ismi.
Jüride Hıncal Uluç,
Ve kart zamparalar…
Aman canım,
Güzel olmuşsun neye yarar?
Bahtın güzel olsun, diyen tecrübeliler…

Ben güzele güzel demem benim olmadıkça.

Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna,
Umurunda mı dünya?

Seni anan, benim için doğurmuş!

Ben de isterim o elma yanaklardan!

Güvenme güzelliğine bir sivilce,
Güvenme zenginliğine bir kıvılcım,

Akdeniz Akşamları;

Allah’ım neydi günahım ben nerde yanlış yaptım;

Nasıl ki
Ressamlar, heykeltıraşlar eserlerini özene bezene yaparlar,
Allah ta bunları özene bezene yaratmış.

Burada kısa keselim,
Biraz daha devam edersem, hanım beni kesin boşar!




Kutsal Ruh Katedralini görüyoruz,
Ama içine girmeden.
Güzel bina, görkemli.
Ruslar Ortodoks’tur ve ikonlar meşhurdur.
Bizim de ikoncanlarımız!

Hani çocuklar de ya
Benim babam, senin babanı döver.
Tek Yaratan;
Allah,
Dinler Allah’ın,
Peygamberler Allah’ın,
Kutsal Kitaplar Allah’ın.
O halde dinler arası bu kavga, bu şiddet, bu anlaşmazlıklar niye?

Yüce Mevla’m,
İstese idi,
Hepimizi tek tip yaratırdı.
Birçok din yerine,
Tek Din, tek Peygamber, tek Kutsal Kitap
Neden acaba, birden fazla?

Ailem farklı bir dine sahip olsa idi
Benim dinim ne olacaktı gibi saçma sapan sorular, geçiyor, aklımdan.
Gerçi saçma ve sapan olmasa,
Avcılık olur muydu?

Kutsal Ruh deyince,
Her şeyde bir ruh olmalı,
Mangada manga ruhu,
Takımda takım ruhu,
Hizmetlide de tuz ruhu!


St. Peter ve Paul Kilisesi
Yine içine giremiyoruz, panoramik tur ne de olsa.



Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli diyoruz.
Şaka bir yana,
Nasıl bizim,
Özellikle Mimar Sinan ve Kalfalarının yaptığı;
Selimiye,

Sultan Ahmet,
Süleymaniye,
Şehzade Camii gibi muhteşem eserlerimiz varsa,
Bunlarla gurur duyuyorsak,
Onlarda da aynı.

Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına da yapma ilkesinden hareketle,
Buraları ziyaret etmek lazım.
Kuralları neyse uyarak.
İbadete saygı,
Allah’a saygı.



Bağımsızlık Meydanı,
Bizim nasıl Cumhuriyet Meydanları varsa,
Bela Ruslarda da burası var.
Yine bir dikili taş.
İnsanoğlu dikmeden duramıyor, illa dikecek.
Allah’tan paraşütçüler çok usta,
Buralara pek uğramıyorlar!


Hükümet Binası.
Kimler geldi, kimler geçti?
‘’Ben hizmet için gelmedim’’ diyen olmuş mudur?
Ya da
Mal varlığı azalan?

Katoliklik;
Katolik Kilisesi Azizlere ve Meryem'e diğer kiliselerden daha fazla kutsiyet verir.
Sadece erkekler papaz olabilirler. Evlenemezler, cinsel ilişkide bulunamazlar.
Katolik Kilisesi boşanmaya, kürtaja ve suni döllenmeye karşıdır.
Günah çıkarma çok önemli bir yer tutar.

Ortodoks;
Patrik ruhani başkandır, yanılabilir.
Roma Katolik Kilisesi evrensel değildir, papa gibi o da yanılabilir.
Kutsal Ruh, Sadece Baba'dan çıkmıştır.
İsa hem insan, hem tanrı tabiatına sahiptir.
Meryem ve aziz ikonalarına saygı gösterilir.
Komünyon (Kudas) ayininde ekmek mayalı olmalıdır ve şarap sulandırılmalıdır.
7 sakrament vardır.
Patrik, başpiskopos, piskopos ve keşişler dışındaki papazlar ve diyakozlar evlenebilir.
Sadece ilk 7 konsilin kararları kabul edilmelidir.

Protestan;
Katoliklerin tersine Protestan rahipler evlenebilirler,
Bazı Protestan mezheplerinde kadınların da rahip olabilme hakları vardır.
İncil'in anadilde okunabilmesi de Protestanlığın bir başka özelliğidir.
Protestanlıkta azizlere ve Meryem Ana'ya dua edilmez ve dilekte bulunulmaz.
Protestanlar,
İncil'in Katolik Kilisesi tarafından kabul edilen bazı kitapları apokrif olarak tanımlar,
Ve Tanrı Sözü olarak kabul etmezler.



Zafer Meydanı,
Ramazan’ı kıskanmışımdır, Ramazan gelir, Ramazan gider.
Zafer’i kıskanmışımdır, Meydanı vardır.
Hediye’yi kıskanmışımdır, paketi olur.
Benim ise bir kedim bile yok!


Akşama gazinoya gittik.
Türk Gecesi.
Önce Rus Müzikleri.
Ve aramızda olan Rusların eşli dansları.

Bizden çıkan yok!
Birden bizim oyun havaları.
Fırlamayan yok!
Bu sefer Rusların ağzı açık,
Allah’tan sinek yok!


 Yazılan Yorumlar...
Ramon
(25  Aralık 2013)
Minsk gercekten güzel bir yer özellikle eğlenmek için sürekli yaşarsanız sıkılırsınız. Resmi istatistiklerde dünyanın güvenli şehirleri arasında gösterilir çünkü kolay kolay polis vukuat kaydı yapmaz bu da istatistikleri düşük tutar. 2 hafta kadar önce minsk e yaklaşık 2 saat uzaklıkta olan Baranoviçi adlı şehirde olaylar çıktı. Burada 40 civarında rusça öprenmek için tr den gelen Türk var. Bunların kaldığı yurdu 1000 kişi basarak linç etmek istedi polis yetmeyince asker devreye girdi hala bu arkadaşlar bırakın eğlenmek için dışarı çıkmayı alışverişe çıkamıyorlar. Çünkü 3 Türk sokakta saldırıya uğra yaralandı. Türk büyükelçiliği soruşturma talep etti. Şu anda kafelere diskolara Türkleri almıyorlar. Onun için belarus un her yeri aynı değil gecen yol gomelde de bir Türk saldırıya uğra öldürülmüştü
Ferudun Babacan
(20 Ekim 2012)
Yulia,
Orada tanıştık mı ki?Yorumun için çok teşekkürler:))
Yuliya
(20 Ekim 2012)
Minskte rehberlik ve tercümanlık hizmetlerini sunuyorum. E-posta adresim kuka13@mail.ru
angaralı namık
(10 Nisan 2011)
ben angaralı olarak angarayı gezmiş gibi oldum
Ali Kavruk
(20 Mart 2011)
Mizah senin ruhuna işlemiş.
Allah seni hep güldürsün.
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Neşe Hanım,
Bu tür yarışmalarda, yarışma sonuçlana kadar organizasyon müsaade etmiyor.Müsaade istedik ama başarılı olamadık.Meşhur olmak kolay değil:)
NEŞE
(15 Mart 2011)
Şehir "haroşo" gibi de güzelleri videonuzda pek seçemedim...Otosansür işliyor galiba sizin evde Ferudun bey,eşinizin bayii gezisi yok mu ?
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Bilgin Bey,
Ah şu Elizabethler, Ah...
Çok tşk.ler...
A. Bilgin
(15 Mart 2011)
Ferudun bey, güzel bir "ülke" anlaşılan, gidip görmek gerek ama Elizabetten onay çıkmaz. Biz de sizin yazdıklarınızı okumakla idare edelim. Elinize sağlık.
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Ricky Martin diyarları fena olmasa gerek:)
NEŞE
(15 Mart 2011)
Kadınlara bayii gezisi yapılsaydı nereye gidilirdi diye düşünüyorum...Herhalde ben "Latin" ülkelere bayii gezisi isterdim...
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Neşe Hanım,
Yüzde doksan dokuzu erkek.
Gerçekten güzeller, Allah sahiplerine bağışlasın.
Arzu ederseniz videosu da var;
http://ferudun.mediashare.com/?edalbum=ferudun442914
NEŞE
(15 Mart 2011)
Ferudun bey anladığım kadarı ile sadece erkeklerin katıldığı bir bayii gezisi değil mi ?Ben bu işi anlamıyorum galiba keyifli olur mu böyle tek cins geziler...Evet Rus kızları çok güzel oluyor diye hep duyuyor ve görüyoruz ama siz yerinde test ettiniz,haydi hayırlısı....
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Hakan Bey,
Bu gezide video çektim.
Foto çekimi yapsa idim, O güzelleri de koyar,
Hep beraber sevaba girerdik.
Çok tşk.ler...
hakangeziyor
(15 Mart 2011)
Ferudun bey, bu güzellik yarışması hakkında bize anlatmadıklarınız ya da "es" geçtikleriniz var gibi? Yoksa bana mı öyle geldi :)
Kaleminize sağlık...
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Erdin Bey,
Çorbada tuzumuz bulunuyorsa ne mutlu.
Çok teşekkürler...
Erdin İVGİN
(15 Mart 2011)
Ferudun Bey yine yaptınız yapacağınızı ve yüzümüzde bir tebessüm oluşturdunuz. Teşekkürler. Kaldığınız otelde Belarus güzellik yarışması olması da ne kadar büyük şanssızlık :)
Ferudun Babacan
(15 Mart 2011)
Vay Asker arkadaşım,
Çok teşekkürler....
Ben şimdi bu motivasyonla Baküye kadar giderim.
ümit Eser
(15 Mart 2011)
komtan
Kaleminden bal damlıyor.Yeni türde de ( gezi yazıları )
çok başarılısın.Gitmiş kadar oldum. Teşekkürler..