Cuma günü saat 14.30’da Özlem Ardahan Seyahat’e ait minibüs ile Şavşat’a hareket ediyoruz. Özlem Ardahan köprünün orada, hemen köşede. (Özlem Ardahan – 0478 211 3796) Aynı işletmenin Posof’a da aracı var. Dolayısı ile aynı yol üzerinde bulunan Damal ve Hanak’a da. Günde bir veya iki araç kalkıyor. Ancak yolcu durumuna göre sayı artabilir de. Örneğin sabah sorduğumda Şavşat’a 08.30 ve 12.30; Posof’a da 10.00’da demişlerdi. Ancak 14.00’de gittiğimde Şavşat’a 14.30’da bir araba daha kaldıracaklarını söylediler. Ben de yolculuğa onunla başladım zaten…
Ardahan-Şavşat arası 48km, Artvin-Şavşat arası 70km. Ardahan’a daha yakın olmasına rağmen Artvin’e bağlı. Minibüs düz bir arazide bir süre ilerledikten sonra belirli bir eğimde tırmanışa geçiyor. Ta ki 2000m’den 2480m’ye kadar. Yol boyunca çam ağacı sayısı bir miktar artıyor. 2480m’lik zirvenin ardından kocaman dağlık bir manzarayla karşılaşıyoruz. Ve çam ağaçları ve daha fazla miktarda kar ile karşılaşıyoruz. Artık bundan sonrası virajlı yollar. Yol bu kadar virajlı olmasa Ardahan-Şavşat arası 20-25km’ye düşer sanırım.
Etraf karlı ancak yolda bir problem yok. Yollar açık. Şavşat’a 8 km kala küçük bir derenin kenarında Laşet vadisi var. Kelime anlamı “domuz ini” imiş. Belki de yaban domuzları vardır buralarda. Vadi Laşet’e doğru kıvrıla kıvrıla ilerliyor. Burada bir restoran ve konaklama yapabileceğiniz otel mevcut (Laşet Motel-0 466 571 21 36; Mobil: 0 535 734 67 11) Otelin tanıtımında “Güneşin dağlardan doğuşunu ve batışını izlemek ayrı bir güzellik katar insanın ruhuna. Büyük şehrin bireyi kuşatan bütün gerginlik ve gürültüsünden uzakta huzur ve sessizlik içinde çam kokusunu solumak ister misiniz?” deniyor. Fiyatı adam başı 60 TL imiş. Restoranın alabalığı ve mıhlaması meşhurmuş. Bir de salatası…
Şavşat’a yaklaştıkça burada yayla evlerine benzer yerleşimler görüyorum. Ayrıca nefis dağ manzaraları var. Yeşilin beyazla kardeşliği buralarda başlamış olsa gerek. Dağlar zincirleme olarak sonsuzluğa doğru uzanıyormuş gibi. Muhteşem…
Ve az Sonra Şavşat’tayım. Hımm… demek ki Şavşat böyle bir yermiş. İki dağın arasında yol boyunca belirli bir eğimde uzanan küçük bir ilçemiz. Öğretmenevini soruyorum. Hemen valiliğin arkasında. İçeri giriyorum. İçerisi kalabalık, bütün masaları adamlarla dolu bir lokal. Çaycısı geçici olarak resepsiyon işlerine de bakıyor. “Abi burada konaklama imkanı yok” diyor. Uygun bir pansiyon soruyorum. Gökçe Pansiyon’u tarif ediyor.
Az ötede buluyorum Gökçe Pansiyon’u. Karşılıklı sırayla dizilmiş üç-beş katlı apartmanların bulunduğu bir sokakta küçük bir tabelası var. Demir kapıyı açtığımda bir abiyi merdivenlerin arkasındaki küçük bölmede kalorifer kazanını tutuşturmaya çalışıyorken görüyorum. Elleri is olmuş. Beni görünce, yaptığı işten vazgeçip bana yardımcı olmaya çalışıyor, gayet güler yüzle.
Odamı gösterirken ayak üstü sohbet ediyoruz. Kendisinden, pansiyonundan ve Şavşat’tan bilgiler veriyor. Efkar Tepe’sine de çıkmamı öneriyor. “Oradan güzel fotoğraflar çekebilirsin” diyor. Çantamı bıraktıktan sonra gezmeye başlıyorum. Gökçe Pansiyon’da konaklama 20TL. (Gökçe Pansiyon-0466 517 2126 – Yeni Cad. No:50)
Biraz kitabi bilgi: Artvin ilimize bağlı Şavşat en kuzeydoğudaki ilçelerimizden birisi. Toplam nüfusu yaklaşık 25.000, merkez nüfusu ise 7000’den biraz fazla. Toplam 61 adet köyü var. Kars havaalnından Şavşat’a düzenli işleyen servisler mevcut. Ardahan-Şavşat-Artvin yolu ilçenin tam ortasından geçiyor.
İlçedeki yapılaşma yamaç boyunca uzanıyor. Dik yamaçta binalar için bolca perde beton kullanılmış. Virajlı bir yoldan Efkar Tepe’sine doğru çıkarken ilçe merkezinin de önemli bir kısmını gezmiş oluyorum. Efkar Tepe’si, adından da anlaşıldığı gibi bir tepe, ancak neden “Efkar” diyorlar bilemiyorum. Meraklanıp da sormadım. Ünlü yazar Fakir Baykurt’un anılarını topladığı bir kitaba ismini vermiş Efkar Tepesi. Fakir Baykurt kitabı tanıtırken şöyle diyor. “Türkiye'nin uzak köşelerinden birinde, Şavşat’ta bir tepe vardır. Adı ‘Efkar tepesi’ dir. Bu tepeden bakınca bütün Türkiye resim gibi insanın önüne serilir. Bir yan alabildiğine yeşil, yeşil!...Bir yan, bilemiyeceğiniz kadar yoksul ve geri. Varlıklar içinde yokluk, olanaklar içinde kısır kısır döngüler…Korkunç bir çelişkidir bu…”
Tepeden her yer tüm çıplaklığıyla görünebiliyor. Bu tepede bir de kafe var. Çok şirin bir yer. İçeride küçük çocuklar var. Kafenin ortasında bir soba yanıyor. Bu ahşap yapının içerisi sıcacık. Çocuklardan biri kahve servisini de yapan, ablası veya annesi zannettiğim biriyle tavla oynuyor. Diğerleri televizyonda çizgi film izliyor. Huzur bulduğum bu ortamda bir kahve içiyorum. Kahve 1,5TL. Tepeden diğer yakayı da fotoğraflıyorum. Nehir boyu Artvin’e giden yolu görüyorum.
Kendimi bir masalın içindeymişim gibi hissettiğim bu kafeden ayrılma zamanı… Buradan ilçeyi içine alan bir fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Açı iyi ancak fotoğraf iyi olmamış. Yine de görmek isteyenler için bir şeyler gösterir. Buraya ilçenin alt ucuna kadar indikten sonra çıkmıştım. Şimdi ilçenin üst ucuna doğru yürüyeceğim.
Garaja doğru yürüyorum. Ancak garaj kapanmış. Büfesini kapatmakta olan abiden Artvin otobüs bilgilerini öğreniyorum. Her saat başı sabah 06.00 ya da 07.00’den 17.00’ye dek. Ücret 10TL.
Tekrar ilçe merkezine doğru yürüyorum. Kaymakamlığın bir sokak altında bir sokakta internet kafeye giriyorum. 20-25 kişilik bir kafe. İçerisi boş. Yalnızca burayı işleten iki kız var. Birinin şivesi oldukça değişik geldi beni. “Soda var mı?” dedim. “Yok, ama ben hemen alırım.” diye atıldı ve bi koşu aldı geldi. Saolsun…
Pansiyonuma dönüyorum, Gökçe Abi bir isteğim olup olmadığını soruyor. Maçahel’e de gitmek istediğimi söylediğimde bana bir Artvin haritası veriyor. Ve çocuğu ile ilgilenmek üzere gidiyor. Daha önceki konuşmamızda, geçen hafta Kanada’lı ikiz kızın burada kaldığını söylemişti. Onlar, sınır ötesi doğa korumaya dikkat çekmek için İpek Yolu’nu bisikletle seyahat eden Kanadalı bisikletçi kızlar olabilir. Kate Harris ve Melissa Yule. Kars’daki bir yerel gazeteden öğrenmiştim. Google’da, “cyclingsilk” ifadesini aratırsanız karşınıza çıkıyor.
Güzel bir uykudan sonra sabah 07.00’de pansiyondan ayrılıyorum. Garaja gitmek üzere yola çıktığımda, yolda bir minibüs görüyorum. Artvin minibüsü olduğunu öğreniyorum. Ve biniyorum. Minibüste bir yolcu vardı. Beş dakika kadar iki yolcuyu bekledikten sonra hareket ettik.
Bu taraflara yolunuz düşerse kalmasanız bile Gökçe Pansiyon’da Gökçe Abi’ye bir uğramanızı öneririm. Yaylalara sizi götürebilir, hatta yaylalarda konaklayabilirsiniz de. Yaylada kendi konaklama yeri varmış. Daha evvel üniversite öğrencileri vs. gidenler çok memnun kalmış. Ayrıca Karagöl Sahara Milli Parkı ve Sahara Yaylasına da çıkabilirsiniz. Gökçe Abi emekli bir isim. İçinden gelerek yapıyor bu işi. Sizin dilinizden anlar. Dediğim gibi kalmasanız da bir ziyaret edin…
Görüşmek üzere…
|