Yavru’m Vatan Kıprıs! 4 (GaziMağusa –Yurda Dönüş)

Selimiye Camii/Lefkoşa(Saint Sophia Katedral)ne kadar görkemli ise
Lala Paşa Camii/Gazi Mağusa(Saint Nicolas Katedral)

1298–1312 yazıyor, kapısı üzerinde, kırmızı bir tabela.
O kadar görkemli.
Gotik tarz ne demek bu Camiileri görünce,
Hayatınız boyunca bir daha unutmazsınız.
Aklınızda kalması gereken;
Gotik’te, sivrilik var.

Kazıklı Voyvoda ne yapmıştı insanoğluna?
Kazıklara oturtmuştu.



Din ayrımı yapmadan emeği geçen herkesi minnetle anmak lazım,
Başta yapın diyen,
Kaynak sağlayan,
Mühendisler,
Ustalar,
Bu günlere taşıyan, bakan, koruyan,
Ameleler oraya ter döken herkesi tebrik etmek lazım.
Hemen girişte,
Sol tarafta namaz saatleri.
Tıpkı
Otel resepsiyonlarındaki dünya saatlerini gösteren gibi
Emine Hayri’nin armağanı, basit bir dolap ama epey işe yarıyor.


Tam bu yazıyı yazarken,
Son dakika haberi;
Erbakan, rahmetli.
Allah rahmet eylesin.
Hepimiz faniyiz,
Bu dünya kime kalmış, bize kalacak ki?


Camii’ye yakışmayan bir yazı,
Eğri, büğrü yazılmış, iple bağlanmış!
Yukarı Çıkmak Yasak!
Hünkâr Mahfeline.
Hünkâr değiliz ki çıkalım?
Camii içinde,
İmam Odası,
İlk kez görüyorum, böyle bir şey.

Mustafa Kemal Uğurata Hayratıdır, diyor, çıkışta.
Camii’ye yakın otantik takı’ya uğradık,
Ben Kıprıs’ı tanıtan kitaplara baktım ama
Tam istediğim gibi olana rastlayamadım.
Ama ismi güzel;
Otantik Takı.

Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Banksı Ltd. diyor, tabela.
Valla bu iş iyi iş.
Benim bildiğim banka Ltd ile pek kurulamaz ama Kıprıs’ta kuruluyor, demek.
Buradan dolandırıcılara duyurulur!
Kur bir Ltd. banka.
Sonra uğrama!



Gezi programında olmayan,
Saint Peter, Paul Katedrali(Sinan Paşa Camii)
Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi Mezarı,


Ruhuna Fatiha.
Ben Ölü deniz’e bile Fatiha okumadan girmem.
Mehmet Emin Efendi Mezarı da biraz ilerisinde.
O’nun da ruhuna Fatiha.

Ama kapalı,
Neden acaba?
Minaresi yarıya kadar, üstünde ise telsiz anteni var!
En az Selimiye ve Lala Paşa Camii kadar görkemli ama
İşletmeye açılması lazım.

Bir tane araba görüyorum,
Her şeyi ile bizimkinin tıpkısı.
Ay insan ne kadar heyecanlanıyor,
İkizini görmüş gibi!
Bir de sahibi olsa idi başında,
Nasıl memnun musun muhabbeti ne giderdi, bunun yanında.

Köşk Pansiyon, tam karşımda.
Ben hayatımda hiç Köşk’e çıkmadım diyen,
Kalabilir burada.

Venedik Sarayı Duvarlarındaki taşlar, kıpırdamış biraz yerinden.
Aşınma da olabilir,
Hafiften tırtıklama da.
Sizi gidi taş hırsızları.
Taş deyince,
Beşparmak Dağları volkanik, yani taş.
Ve çok taş ocağı ile taş kırma tesisi var.
Böbrek taşlarını bile kırıyorlar dersem?
Sakın inanmayın!

Ali’s Pizza yazılı, tabelada.
Her yerde Mac Donald’s olur da
Bırakın Ali de
Benim Pizzam desin.
Helal Sana Ali!
Sen de müteşebbis ruhu görüyorum.

Türkiye İş Bankası,
Hani şu Ata’mızın, bir banka kuralım dediği;
Rahmetli Celal Bayar’ın ilk genel müdür olduğu,
Hindistan’daki Müslümanların gönderdiği,
Kurtuluş Savaşı’na katkı paralarından arta kalan, paralar ile kurulan,
Ve halen Ata’mızın Yüzde Otuz dokuz hissedarı olduğu banka.
Bazen düşünürüm,
Keşke Cumhuriyet’i de bir A.Ş. şeklinde daha mı iyi olurdu, diye?
Neden böyle düşünüyorsun diyenlere;
Düşünce suç olmamalı,
Çünkü
Çocuklar düşe kalka büyür!

Historia Kafe, Bar, Restaurant.
İsimdeki güzelliğe bakar mısınız?
Historia!

İngilizler döneminden kalma bir posta kutusu,
Demirden ama silindirik.
Ve hala yürürlükte.
Ah e posta ah,
Pabucunu dama attın, mektupların!
Artık baka postacı geliyor bile diyemiyoruz!
Postacı iki kere kapıyı çalmıyor,
Onun yerine,
Sehven çalmalar, sabahın köründe.

Bir tane sütün görüyorum;
Dor nizamı.
O zamanlar Windows olmadığı için mi acaba, Dor?

18 yaşından küçüklere içki ve sigara satışı yasaktır, yazısı.
İçki dükkânında.
Bizde ise 24 çıktı, son zamanlarda.
Ben ise o gündür,
Bu gündür üzüm suyu içmekteyim!

İçki dükkânındayız,
Sahibi; emekli polis.
Rahmetli Erbakan gibi 85 yaşında.
Ama hala dinç.
Bize gençlik resimlerini gösterdi;
Hani benim gençliğim nerede der gibi?
Allah sahibine bağışlasın, yakışıklı adammış ama
Kim bilir ne kadar ceviz, fındık kırmıştır?
Ceviz macunu Kıprıs’ın en meşhur, pekmezlerinden.

Allah günahlarımızı affetsin, iki tane şarap aldık,
Fiyatları 7–8 TL.
Bir tanesi valiz de kırılsa da
Seni tanımak çok güzel di be Amca.
Hele para bozduramamak var ya
Biraz sinir etse de
Psikolojisi yok,
Bizler gibi hemen bozulmuyor, be Amca.

Dalında bir limonu çekememiştim,
Sonunda onu da çektim.



O an aklıma benim salladığım şiirimsi geldi;
Bak sevdiğim beni sıkma,
Beni sıkacağına,
Portakalı sık,
Limonu sık,
İstersen kafana sık,
Ama ne olur, beni sıkma!

Hayatımda ilk defa otobüs durağı, trafik levhası veriyorum.
Bizde şehir içinde otobüsler pek sevilmez.
Kışkışlanır.

Akşama muhtemelen Bill Gates’e ait olan!
Windows Kafe’de buluştuk,
Salih Bey’le.
Aç mısınız dedi?
Valla
Açım, dedim.
Kapalı değil.
Sağ olsun bizi Girne’de, yeni açılan Jasmine Court Hotel’de giderken hemen sağda.
Çin Lokantasına gittik.
Açıkçası ilk kez gidiyorum, Çin Lokantasına.
Ama bizim de Çin Çin Mahallemiz var!
Oradaki gariban büfeler de en az lezzetlidir, Çin Lokantası kadar!
Yeri güzel, dekor güzel, çalışanlar güler yüzlü, daha ne olsun?
Salih Bey,
Güzel Kıprısçası ile öyle güzel konuşuyor,
Öyle tatlı şeyler anlatıyor ki
Ulan dedim, kaç kilo gelirse gelsin,
Kafayı çekeceğim!

Menüde,
Siyah Soya Fasulye, Soslu Tavuk,
Zencefilli ve Taze Soğanlı Dana Eti,
Pilav
Ve de Lokma Tatlısı
Bayıldım!
İlk fırsatta bir daha yemez miyim?
Hem sohbet,
Hem de
Yemek için çok teşekkürler, Salih Bey!
Biz de her zaman bekliyoruz, ona göre?




Villa Doluca, kırmızı, 3,5 Euro, Duty Free’de.
Varın gerisini siz düşünün!
Ulan az çok İngilizcemiz var;
Duty; iş, görev, vazife demek diye bilirken meğerse vergi anlamı da varmış!
İşte şimdi oldu!
Ama neden Türkçe yazmazlar, gümrüksüz diye?
Ulan bu vergi midir?
Nedir?
Sevmiyorum…
Belki de en önemli övünç kaynağımız;
Dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyor olmamız olabilir mi?


Uçağı beklerken Uçak alanında,
Kemerini çıkaran ya da takanları görüyorum.
Bu hareketi insanların içinde yapsan?
Ne derler?
Tepkileri?
İşte her şeyin bir yeri var, bir de zamanı!
Hadi biz kemer çıkarıyoruz da
Kemerliler neden çıkarır?

Seyyar bir vantilatör görüyorum,
Serin serin üflüyor…
Sanki
Sadece okumak yetmez,
Hem okumanız lazım,
Hem de üflemek lazım der gibi

Özürlülere ait işareti,
Mükemmel bir düşünce.
Keşke her alanda bunu uygulayabilsek?
Mesela ben sık sık özür dilerim derim!



Bir uçak geldi, piste.
Yer hizmetlerini izliyorum,
Arı gibi çalışıyorlar, arı.
Araçlar sanki çocukların oynadığı oyuncaklar gibi
Sebebi de
Kanatlar…
Çarpmamaları lazım.
Uçak çok pahalı.
Yakıt tankeri geldi, jet yakıt ama
Yakında doğalgazla işleyen uçak olur mu dersiniz?
Tam kanadının altında imiş, kapak.
Dayadı merdiveni, açtı kapağı, ikmal başladı.
Ya uçağı çeken çekiciye ne demeli?



Devede de boy var ama
Eşek çeker!
Havada arkasına rüzgârı da alınca saatte 1000 KM hız yapan uçağın,
Piste yerinden bile kalkamaması,
Hele geri geri hiç gidememesi ne kadar ilginç?
Bu aslında uçağın ne kadar ilerici bir ulaşım aracı olduğunu göstermez mi?
Ata’m,
Boşuna dememiş;
İstikbal, göklerde!

Uçak alanında, mescit var, ibadet için.
Güzel düşünce ama ya diğer dine mensup insanlar da ibadet yapmak isterse,
Uluslar arası uçak alanında?
Hani dinler arası diyalog ve hoşgörü?

Diyaliz ve Böbrek Hastaları, Dayanışma Derneği 1989 gibi birçok bağış kutusu var.
Şöyle içlerine bakıyorum,
Maşallah, halkımız bonkör.
Sadece Türk Parası yok ama her milleten.
Allah’ım insanlar daha fazla yufka yesinler!

Bir uçağın kalkışını izliyorum,
Kalkış gerçekten zor!
Sanki yer gök inliyor, bedenler titriyor…
Afrodit’in muhteşem şarkısı geliyor aklıma;
Kaldıramazsan kaldırırlar gülüm!

Ya valizleri taşıyan mini çekiciye ne demeli?
Sanki trenin tekerlekli hali,
Sevimli mi sevimli.

Karşıda radar fır fır dönüyor,
Kim geliyor,
Kim gidiyor,
Haber veriyor…
Allah kimseyi radardan kayboltmasın!
Âmin!
Ah be kardeşim radar, ah
Kim bilir sen ne duygularla radarı ürettin!
Ama bak, insanoğluna,
Hemen ardından, hayalet uçaklar…

Sinsice yaklaşıyorlar,
Radar olsan kaç yazar?
Sinsiliği yakalayan bir radar var mı acaba?
Sezar bile ne kadar şanslı imiş,
Sen de mi Brütüs derken,
Hiç değilse görmüş!

Uçak bakım hangarı.
Allah hiçbir uçağı düşürmesin, havada.
Düşenin dostu olmaz, sözü söylenmiş olmalı mı havada?
Bir kıl ve tüy bile ne kadar önemli, bakımda.
İdare eder, demez, teknisyenler,
Ya gider,
Ya da gitmez.
Boru değil ki bu?
Uçak!
Daha kim bilir nerelere uçacak?

Pist alanında,
Rüzgârgülü.
Rüzgâr nerden eserse oraya doğru yön vermekte.
Sanki bizlere de şöyle demekte,
Siz de böyle yapın yükselirsiniz, göklere,
Uçak gibi.

Hostesler geliyor,
Sanki defileye çıkar gibi.
Sürücü her yerde sürücü ama
Ne sürersin?
Kamyon!
Sen?
Uçak!
Havaya bakar mısın?

Siz hizmetçi,
Peki siz?
Hostes!
Havaya bakar mısınız?

Siz nesiniz?
Yıldız!
Peki siz?
Odun!
Havaya bakar mısınız?

Yani ne varsa, havada var.
Havada olan havalı oluyor!
Havanız batsın, havalılar!

Liderler de en önemli demeçlerini havada iken vermezler mi?
Çünkü
Ayakları yerden kesilmiştir, bir kere!
Çağ atlıyoruz,
Uçuyoruz,
Yakında uzaya gidiyoruz!

Hosteslerin kıyafetleri çok havalı.
Cemil İpekçi ve çok özel arkadaşı Bekir Coşar geliyor, o an aklıma.
İlham bu,
Ne zaman geleceği,
Kimin vereceği belli olmaz.

Onlar Manken,
Ben Mercedes’tim diyor sanki
Camii yıkılsa da mihrap yerinde, teyze.



Uçağın motoru gözüme ilişti,
Sanki hanım hariç her şeyin ikizi olmalı der gibi iki tane.
Bazıları da bir tane kıçta, etti, üç.
Bence kıçta her zaman bir motor olmalı,
Zorlanırken kalkışta hiç değilse pırt demeli!

Google arama motoru geliyor, gözümün önüne.
Ulan bizdeki de motor ama hiç sizin gibi yakıt harcıyor muyuz?
Sadece arıyor ve şöyle diyoruz;
Arayan Mevla’sını da
Belasını da bulur!

Kameralar her yerde.
Biri bizi gözetliyor, sanmayın ki Tv’de!
Artık teknolojik çağ!
Sanki Zeki Müren’den,
Aldığım her nefesin yarısı senin der gibi
Artık meşhur olmaya gerek yok!
Eskiden kameralar sadece ünlüler peşinde idi.
Şimdi herkes!

Bir uçak daha indi.
Elinde iki adet kırmızı yuvarlak rakete benzer uyarı işaretleri ile görevli,

Kibarca,
Gel ulan buraya demekte!
Sen havada, kilometrelerce uç,
İniş takımları yerde,
Nereye gideceğini bilme!
Ayakların yere bastı değil mi?

Karşımda sanki bir balina,
İki tane motor takmışlar,
Dua eder gibi kanatlarını açmış,
Kim bilir, nereden buralara kaçmış?



Uçağn adı;
Foça.
Sanki gidin, bir bardak fıçı bira için der gibi
Pegasus’tan Âli’cim de şöyle yapmakta;
Her uçağın adına, çalışanların yeni doğan bebek isimleri verilecek,
Ne kadar ince bir düşünce?
Benim favorilerim ise
Uçacaksın!
Ya da
Aşklayalım!
Türkü isimleri de yazılabilir,
Özellikle duygusal olanlar;
Minareden at beni, in aşağı tut beni.
Ya da
Yoğurt koydum dolaba ellere vay!
Yabancılar sorarsa, bu ne demek?
Tercüme edene bravo!

Jet yakıtları da
Bizdeki yakıtlar gibi uzaya gidiyor mu acaba?
Vergi yükü yüzde kaç?
Jetski de jet yakıtı ile işlerse,
Jet sosyete bundan nasıl etkilenir?
Eskiden Malkoçoğlu,
Bana atımı getirin derdi.
Şimdi kimler der;
Bana jetimi getirin, diye?

Engelli bir Hanım Efendi binecek, uçağa.
Tekerlekli sandalye,
Ve bu sandalyeyi uçağa taşıyacak, özel maksat kamyonu,
Vinçler devreye girdi.
Engeller sadece engelli koşu parkurunda gelmesin aklımıza?



Üç tane çöp torbası yan yana,
Cam, metal atıklar,
Kâğıt türü atıklar,
Ve diğer atıklar…
Diğer atıkları görünce,
Birden tuvaletim geliyor, nedense.

Cep telefonu şarj noktası.
Şarjı unutursanız, telaşa gerek yok!
Keşke
İnsanları da şarj edecek bir yer olsa?
İşte burada şarj cihazlarının tek tip olması, ne kadar önem kazanıyor…
İnsanları tek tip yapacağınıza,
Bu gibi cihazları tek tip yapsanız?
Karar alındı ama
Biraz geç kalınmadı mı?

Öneri ve Şikâyet Kutusu,
Seni hiç şikâyet eden oldu mu?
Pulsuz dilekçe yazsam, beni kabul eder misin?
Seni şimdiye kadar kale alan?

Tünel uçağa kadar uzanıyor,
En son yapılanla da iki katlı,
Bir grup inerken, diğeri binmekte.
Ucu akerdiyon gibi
Ah, Einstein ah,
Biraz daha yaşasa idin,
Işınlar mıydın?
E=MC(KARE) dedin ama
Seni kimse anlayamadı?

Ateş ne kadar önemli bir buluş ise
Tekerleğin ondan eksik yanı var mı?

İniş takımları açılmayınca, bilir bunu pilotlar ve de yolcular!
Arabada anlayamazsınız o kadar.
Ama tıka basa doldurulmuş o valizlerde tekerlek olmasa,
Neye yarar, pazılar?
Ya da
Valiz taşıyıcı, üç tekerlekli arabalar?
Bir de
O tekerlek diyorlar,
Bu tekerlek diyorlar,
Ona buna tekerlek diyenler,
Tekerlek kadar işe yaradınız mı hiç?

Haribo Şeker, 100 gr, 3,5 lira.
Ulan her şey güzel de
Ne zaman 3,5’i duysam,
3.5 atarım, ben.
Üç elli deseniz?

Kol böreği, 7.75
Parası olana, sudan ucuz,
Olmayana, kol saati, hediye!

Uçak Alanında,
Boyacı kirasının aylık 1,5 milyar olduğunu biliyor muydunuz?
Boyacı küpü değil bu!
Bir çift ayakkabı boyası;
5 TL.
Türk, Öğün, Çalış, Güven!

Artık şikâyet edeceksiniz, yazıya da gerek yok!
WEB’ten diyor DHMİ.
Kaç kişi giriş yapmış dersiniz?

Eskiden valiz kaplamak mı var mı?
Ama şimdi var!
Hem de makinesi bile var.



Fiyatı; 10 TL.
Şimdi kamyoncuları daha iyi anlıyorum,
Neden kaplama lastik kullanıyorlar diye!

Her yerde, sigara içmek yasak yazıları,
Bir o kadar da
Sigaralıklar konmuş, Adnan Menderes Havaalanında?

Hayatımda ilk defa,
Uçarken sadece kanat hareketlerine bakıyorum, uçuş süresince.
Kalkış anından,
İnişe.
Belki farkındasınız ama
O kanat hareketleri olmasa?
Kuşun kanat hareketi ile uçak kanat hareketi ne kadar benzer?
Ya da
İniş takımları?



Bana sorunca,
Hangi takımı tutuyorsun diye?
İniş takımları diyorum, iniş.
Allah göstermesin bir açılmasa, gövde üzeri iniş.
Siz hiç incir çalarken kıç üstü yere düştünüz mü?


Benden Kıprıs bu kadar,
Hoşgörü mizah ile başlar!




 Yazılan Yorumlar...
Ferudun Babacan
(31 Mart 2011)
KAL MAL Şimdi nereden hatırlayacağım seni?
Ama
Yine de çok teşekkürler...
KAL1059
(31 Mart 2011)
çok beğendim,
çok ama çok eğlendim.
seni sahalarda tekrar gördüğüme keyflendim.
sevgiler sunarımççç
Ferudun Babacan
(30 Mart 2011)
Gülden Hanım,
Okuyanlara da çok teşekkürler ama
Samimi yorumların tadı bir başka oluyor...
gülden
(30 Mart 2011)
tebrikler...inanılmz keyifli ,takipçisi olduk kıprıs yazınızın.....ben özellikle limonu sık....:))şiirinize bayıldım...tekrardan teşekkürler....kaleminize ve yüreğinize sağlık....
Ferudun Babacan
(29 Mart 2011)
Neşe Hanım,
Çok teşekkürler...
Düşenin dostu olmaz ama indirimlerde düşen kapanın elinde kalıyor...
Ferudun Babacan
(29 Mart 2011)
Eposta ile,
Ferudun, yediğin içtiğin senin olsun. Gezdiğin yerleri gayet güzel anlatıyorsun. Oraları görmeyenlerin beyninde adeta canlandırıyorsun. Böyle bir geziye-özellikle yurtdışı olursa daha iyi olur- seninle katılmak isterim. Böyle bir kampanya olursa beni de haberdar edersen sevinir ailece hepinize selam ederim.İyi gezmeler ve güzel anılar....
NEŞE
(29 Mart 2011)
Sadece Gotik kulelere değil,Allah sizi hiç bir yere düşürmesin....Aslında ben de zaman zaman sizin düşüncenizi geçirmişimdir aklımdan !
Ferudun Babacan
(29 Mart 2011)
Neşe Hanım,
İlgi ve yorumunuz için çok teşekkürler...
Gotik deyince aklıma paraşütle inerken, Dome Kilisesi/Köln
Kıç üstü düşersem?
Allah korusun!
NEŞE
(29 Mart 2011)
Final fotonuz muhteşem :İnsan başlı bir fantastik hayvana belki de bir sfenks e ters oturmuş koca sarıklı Hocamız...Herşeyin özeti gibi sanki...Ferudun bey,ben gotik sanattaki anlayışı severim,sivri sivri göğe yükselen mimari unsurlar ,tanrıya erişmeyi,yükselmeyi simgeliyor,yükselmek,taş da bile olsa güzel doğrusu...Sevgiler ve teşekkürler...