Etrafımdaki herkes “Barselona, Barselona” diye övgü dolu sözlerle bahsedince artık buraya bir ziyaret farz oldu dedim ve 5-11 Nisan 2011 tarihleri arasında arkadaşlarla keyifli bir Barselona gezisi yaptık. 5 Nisan günü Ankara’dan Anadolujet ile İstanbul’a uçtuktan sonra, Sabiha Gökçen Havaalanına geldik. Aslında havaalanında bir şeyler yemek için vaktimiz olmakla birlikte, çok aç olmamamız ve midemizde kıpırdanmalar oluşmaya başladığında da “Star Alliance” üyesi olan Spainair firmasının ikramları ile imdadımıza yetişeceğini düşünerek bir şeyler yeme-içme olayını biraz erteledik. Artık zaman gelmişti, Barselona bizi bekliyordu ve biz uçaktaydık.
Bir taraftan bizim hosteslerimizin daha güzel ve ingilizcelerinin daha iyi, akıcı, anlaşılır olduğunu düşünürken; bir taraftan da hafiften acıktığımız için bize neler ikram edecekleri aklımızdan geçmiyor değildi. Ancak kısa bir süre sonra koltuğumuzun önünde duran menüyü görünce, burada ikram olmadığını anlıyor ve yaklaşık 3 saat sürecek yolculuğumuzda menüden ne seçebiliriz telaşına düşüp, “bu ne biçim Star Alliance üyeliği” diye fısıldaşıyorduk. Menüde yer alan seçeneklerin ise son derece sınırlı olması canımızı sıkıyor, Spainair “acaba ucuz ve pahalı olmak üzere farklı tarifeler mi uyguluyor” diye aramızda konuşuyorduk. Ardından mecburen bir şeyler seçmek istiyor ve en lezzetli görünen sandviçten tatma kararı alıyorduk. Hostese bu güzel dileğimizi iletiyor ancak o sandviçten sadece iki adet kaldığını öğreniyorduk :( O noktada mevcut koşulları paylaşmamız gerektiğinden hareketle “sandviçleri tam ortadan bölmek suretiyle” geçici olarak açlık sorunumuzu gideriyorduk:)
Bu şekilde başlayan yolculuğumuzun El Prat Havaalanında sona ermesiyle birlikte heyecanımız bize her şeyi unutturdu. Bagajlarımızı aldıktan sonra şehir merkezine nasıl gideceğimiz konusunda elimizdeki www.gezialemi.com sitesinde yer alan Barselona yazıları çıktılarına bakıyor ve tren ya da otobüs tercihimizi otobüsten yana kullanarak Aerobus’a binmek üzere yolumuza devam ettik. Otobüsün önüne geldiğimizde hemen kapısının önünde duran görevliye kişi başı 5.30 € ödeyerek biletlerimiz satın aldık.
Havaalanından şehir merkezi yaklaşık 12 km olup, otobüsün içerisinde gidiş ve dönüş güzergahına göre hangi noktalarda durakları olduğu bize yol göstermekle birlikte, Başak ve Onur ile benim farklı otellerde kalacak olmam dolayısıyla Espanya meydanını geçtikten sonraki durakta hep birlikte indik. (Sonradan şehir içerisinde birçok yere taksi ile gidip, taksinin pahalı olmadığını görünce, havaalanından şehir merkezi yaklaşık 25-30 € arasında tutar.) Daha sonra metroya geçip onların ve benim hangi duraklarda inmemiz gerektiğini düşünürken, metro için bilet almak amacıyla hemen metro girişinin önünde yer alan bilet makinelerine yönelip, 7.85 €’ya satılan ve 10 kullanımlık olan T 10 biletimizi aldık. (Bu bilet şehir içi otobüslerde de kullanılmakla birlikte, tren için kullanılmıyor.) Bu biletin 30-50 gibi daha fazla kullanımlık olanları da satın alınabiliyor.
Benim konaklayacağım “Hostel LK Barcelona”’ya Google earth’ten bakıp Espanya meydanına çok yakın olduğunu görmekle birlikte, metronun Espanya durağından çıktıktan sonra hangi yönde olduğunu anlayamamam dolayısıyla, rezervasyon çıktısında yer alan adresi birilerine sormak istedim. Ancak İspanyolların çoğunun İngilizce bilmemesi ya da otelin yerini bilmemesi dolayısıyla bayağı bir uğraştıktan sonra, ingilizce bilen bir İspanyol, cep telefonundan Google earth’e girip otelin yerini ararken, kenarda duran bagajım konusunda sivil bir polis gelip beni hırsızlığa karşı uyardı. Daha sonra o da otelin yerini bulamayınca taksiye binmem gerektiğini düşünüyor ve taksiciye yöneldim. Taksici doğrudan arabanın bagajını açtı ve ben adresi gösterince bagajı tekrar kapattı. Bu durumu, otelin oldukça yakın olduğunun ve beni yakın mesafede diye almak istemediğinin bir göstergesi olarak yorumladım. Ama otelin yerini tarif etmek yerine, tekrar bagajı açıp benim bavulumu alması, “kazıklanacağım” yönünde hisler uyandırdı ama mecburen taksiye bindim.
Espanya meydanında yer alan ve arena görünümlü alış veriş merkezinin yanından girip beni aynı noktada üç kere döndürüp her defasında da “sorry” demekle en sonunda otele geldik. Taksimetrede 5 € civarı bir şey yazarken bir düğmeye basıp 7 € civarı ücret ödedikten sonra o an kazık yediğimi ama bunun seviyesini bilmiyordum :) Ta ki sabah olup da otelden Espanya meydanının yürüyerek yaklaşık üç dakika ve daha sonra da Katalunya-Espanya arasında bindiğim taksi ücretinin de yaklaşık 5 € olduğunu görünce durumun vehameti ortaya çıkmıştı :)
“Hostel LK Barcelona’nın” tam bir hostel olmadığı, hostel ile otel arasından bir şey olduğu internette yazıyordu. Hostelde seçtimiz oda, banyosu ve tuvaleti içerisinde olan üç kişilik bir oda idi. Ancak, diğer iki arkadaşımın birtakım sebepler dolayısıyla Barselona’ya gelememesi neticesinde üç kişilik odada tek başıma kaldım. Oda biraz havasız olmakla birlikte, çarşafların her gün değiştirilmesi, odanın-banyonun her gün temizlenmesi, güleryüzlü personeli, merkeze, metro ve tren istasyonlarına olan yakınlığı dolayısıyla kesinlikle tavsiye edilebilecek bir yer. Üç kişilik odanın gecelik maliyeti de 53 € idi. Hostelin birinci katta yer alan yarım saati 1 € olan internet, yine 1 €’ya çay-kahve-su makineleri de diğer imkanlar. Odalarda saç kurutma makinesi bulunmamakta ancak resepsiyondan talep edilirse bu olanağa da sahip olabiliyorsunuz. Yine birinci katta yer alan buzdolabına dışarıdan aldığınız her şeyi serbestçe koyabiliyorsunuz, ki hostelin hemen yanında market var. Metronun çalışma düzeni ile ilgili sorularınızı da resepsiyondaki görevliye sorup ondan metro broşürü ya da gezilecek yerlerle ilgili dokümanlar alabilirsiniz. (Hosteli bu şekilde översem bana komisyon ödeyeceklerini söylediler:) )
Eşyalarımı odaya bıraktıktan sonra midemin guruldadığını fark ediyor ve saat 23.00 gibi şehrin en işlek caddesi olan La Rambla’ya gitme kararı aldım. Bunun için metroya binip L1 hattı ile dört durak sonra Katalunya meydanında indim. Metronun 24.00’da sona erdiğini bilmekle birlikte, “hiç olmadı yürüyerek dönerim” diye düşünerek, Katalunya meydanından aşağıya doğru süzülen La Rambla caddesinde yürümeye başladım. Her ne kadar “Çukurova’nın kavruk Mesut’u” da olsam :) Akdeniz ülkelerindeki insan tiplerinin birbirine çok benzemesi dolayısıyla yabancılık çekmedim. Cadde üzerinde yer alan restaurantların iç taraftakilere göre biraz daha pahalı olabileceğini bilmekle birlikte, rastgele birine oturup, İspanyolların meşhur paella’sı, birkaç tapas ve bira ile birlikte kendime ziyafet çektim. Cadde üzerinde paellenin fiyatları 12-15, tapasların fiyatları da 4-8 € arasında değişiyor. Diğer yerlerde ise paella 9-12, tapaslar da 3-6 € arasında. Paellanın doğrudan sarı görünümlü olanı daha çok satılmakla birlikte, mürekkep balığı ile siyaha boyanmış olanı da sunuluyor. Ben, ikisini de denemekte fayda var diye düşünüyorum. Tapaslar ise çok çeşitli olduğundan bazılarının ne olduğunu menüden anlayamayabiliyorsunuz ve rastgele seçtiğinizde “bu ne yahuuu” diyebiliyorsunuz. O yüzden, bazı yerlerde tapaslar ısıtılmak üzere doğrudan hazır olabiliyor, bunlara gidip bakılarak sipariş verilebilir.
Yemeğimi yedikten sonra, saatin geç olduğunu ve yorgun olduğumu fark edip, yürümeye karar verdim. Bunun için birkaç kişiye nasıl gideceğimi sorup, tarif üzerine yola koyuldum. Geç vakitle birlikte caddenin portföyü değişiyor, travestiler, pek sevilmeyen romanlar ya da clublara koşturanları görüyorsunuz. Caddenin ara sokaklarından yürürken, ne olduğu belli olmayan değişik insanlar ya da uyuşturucu satmaya çalışanların yoğunluk kazandığı dikkatimi çekti. Bunun üzerine, “Sanırım tehlikeli bir şey yapıyorum” diye kendi kendime söylenip, adımlarımı hızlandırdım. (Koşmuş da olabilirim) Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra otele gelip güzel bir uyku çektim.
Ertesi gün Başaklarla şehir turu yapmak üzere Katalunya’da buluşacaktık ancak yorgunluktan uyuya kalıp buluşmaya biraz geç kalınca şehir turunun diğer gün yapılabileceğine karar verip, kahvaltı yapmak üzere Las Rambla’daki La Boqueira Market’e gittik. Burası Las Rambla’nın ortasında sayılır ve metro ile başka bir yerden gelinip, doğrudan buraya gidilmek isteniyorsa metronun “Liceu” durağında inilmesi gerekiyor. Bu markette daha çok 1-1.5 €’ya tropikal meyveler ve meyve suları satılmakta iken, ara ara deniz ürünleri, sakatatçılar, kuruyemişçiler, tapasçılar, pohaça türü şeyler satanlar da bulunuyor. Burası acayip keyifli ve renkli bir yer. Burada gezerken “bizde buraya benzer neresi var?” diye düşündüm. Belki bir miktar İstanbul çiçek pasajı ve yan sokakları olabilir. O da parça parça…
Bu hoş mekandan, 2-3 €’ya çeşitli ve değişik kahvaltılıkları alıp, taze meyve suları ile güzel bir kombinasyon yaptık. Bu market akşam 20.00 civarı kapanmakta ve Pazar günler ise çalışmamaktadır. Ayrıca, marketin hemen yakınında La Rambla’nın üzerinde yer alan Carefour’dan da geziye başlamadan önce sularımızı aldık. Bu arada La Rambla gündüz çok kalabalık ve cadde üzerinde şovlar yapılıyor.
İlk günkü kahvaltıdan sonra, Sagra da familia’ya gitmek üzere Katalunya meydanına geldik. Metroya binmeden önce görevlilerden nasıl gitmemiz gerektiğini öğrenmeye çalışırken, birden Türkçe bir ses “nereye gitmek istiyorsunuz” diyor ve bize Sagra da familia’dan geldiklerini, taksinin 5-6 € yazdığını söyledi. Ama bir taraftan da taksicinin kendilerini kazıkladığını, 6 €’dan fazla ödeme yapmamız gerektiği konusunda bizi uyardılar. Biz de onların dediğini yaparak ve taksiye 5.5 € ödeyip Sagra da Familia’ya geldik. Bu arada metro ile gitmek istenilirse, L2 ya da L5 metro hatlarının Sagrada Familia durağında inmek yeterli.
Burası inşaatı henüz bitirilmemiş olmasına rağmen çok güzel bir yapı. Burada bol bol fotoğraf çektirdik. Sagra’nın içerisi de gezilebilmektedir. Ancak, ben bir arkadaşımın “içerisi inşaat alanı, hiç girmeyin” cümlesinden hareketle yapının dışını görmekle yetindim. Ama Başaklar içeriye girmeye karar verdiler. Ben onları dışarıda bekleyip etrafı gezdim. Buralarda bol miktarda hediyelik eşya satan dükkan bulunmakta ve buralardan magnet ya da buna benzer birçok şey alabilirsiniz. Barselona’da, marketlerde olduğu gibi hediyelik eşya satan dükkanları çalıştıranların hemen hemen hepsi ya Hindistan ya da Pakistanlı.
Yaklaşık 1.5 saat sonra, Başaklar Sagrayı gezmeyi bitirdi ve içerisini çok beğendiklerini, asansörle yukarıya çıktıklarını söylediler. Ben de ismini vermeyeceğim sayın arkadaşımın kulaklarını çınlattım:) Bu arada, Sagraya 15 € giriş ücreti, asansör için de ayrıca 2.5 € para alınmaktaymış. Yani toplam 17,5 €. (Bence çok) Onlar da hediyelik eşya dükkanlarından birkaç magnet aldıktan sonra, taksiye binip La Rambla’ya gittik. Daha sonra La Rambla gezisinden vazgeçip onların oteline yakın olan ve La Rambla’ya benzeyen Passeig De Gracia caddesine gidip, güzel bir yerde tapas, Sangria eşliğinde akşam yemeğimizi yedik. Burada yediğimiz, içtiğimiz şeylerin fiyatı kişi başı 25 € kadar tuttu, yemekleri ve mekanı çok beğendik. Yorgun argın otelin yolunu tuttuğumuzda saatler geceyarısını geçiyordu… …………….. İkinci gün kahvaltımızı yine La Boqueira markette yapıp bol miktarda meyve yedikten sonra, üzeri açık otobüslerle şehir turu yapmanın bizim gibi uzun kalanlar için gerek olmadığını, zaten otobüsün gideceği yerlere bizim gideceğimizi düşündük. Elimizdeki notlara ve kitaplara bakıp, Park Güell ve Montjuic tepesine gitmeye karar verdik. Öncelikle metronun L3 hattına binip “Lesseps” durağında inip, 10-15 dakika yürüdükten sonra Park Güell’e geldik. Buraya giriş ücreti alınmıyor. Şehri yukarıdan görmenin keyfine varıp, bol miktarda fotoğraf çektirdik. Parkın içerisinde Gaudi’nin bir dönem yaşadığı ev bulunuyor ancak biz girmedik.
Parkı gezdikten sonra, aynı güzergahı takip edip metroya geldik. Yine La Rambla civarında bir şeyler atıştırdıktan sonra, yürüyerek sahile indik. Sahil ile La Ramblanın kesiştiği noktada yer alan Cristof Colomb anıtı önünde foto çektirdikten sonra, Montjuic tepesine teleferikle gitme kararımızı harekete geçirmek üzere La Ramblanın sonundan sağa dönüp yürüdük. Teleferik noktasına geldiğimizde buradan binemeyeceğimizi, diğer teleferik noktasının da buradan yürüyerek yarım saat kadar süreceğini öğrenip taksiye bindik. Diğer teleferik noktası ise, La Ramblanın sonundan sağa değil sola dönülüp marineye doğru yüründüğünde 15-20 dakika kadar sürüyor. Böylece Barselona’nın sahil keyfi eşliğinde teleferiğe geldik.
Teleferik ücreti 10 €. Montjuic'e gitmeden sadece yukarıya çıkmak isterseniz 5 € . Asansörle teleferiğe çıktıktan sonra süper manzaralar yakalayıp fotoğraflarken bir taraftan da plajı gördük. Ardından, teleferiğe alınan 10-12 kişilik gruplarla Montjuic tepesine doğru deniz üzerinden muhteşem Barselona manzarası ile yaklaşık 8 dakikada amacımıza ulaştık. Bu tepeye teleferik dışında, Espanya meydanından yürüyerek ya da otobüsle de gidilebiliyor. Montjuic tepesi “Yahudiler Tepesi” anlamına geliyormuş. Burada Katalunya Sanat Müzesi, Olimpiyat Stadı, İspanyol Köyü ve birkaç müze daha bulunuyor. Espanya Meydanının manzarası da harika…
Burayı da gezdikten sonra, otobüse binip tekrar La Rambla’ya gittik. Zaten Barselona’da bulunuyorsanız her gün La Rambla’ya uğramamanız çok zor. Her zaman hareketli, her zaman keyifli bu caddede mutlaka gözleyebileceğiniz ve izleyebileceğiniz bir şeyler var. Caddede bir süre oyalandıktan sonra dar ve tarihi sokaklardan oluşan Bari Gotic kısmına yöneldik. Burada da bir parça dolaşıp, bir şeyler atıştırdıktan sonra, marketin birine girip 2-8 € arasında değişen çok çeşitli şaraplardan iki adet seçtik. Plastik bardaklarımızı ve çerezlerimizi de aldıktan sonra, saat 23.00 civarı, Bari Gotic’in dar sokaklarının birinden geçip küçük bir meydanda bunları keyifle içtik…
Üçüncü gün ise, metronun L4 hattının “Jaume” durağında inip biraz yürüdükten sonra Picasso müzesine geldik. 10 € ödedikten sonra müzeye giriş yapıyor ve yaklaşık 1.5 saatte burayı gezdik. Resme ve özellikle de Picasso’ya merakı olanların gezmesi gereken bir müze olduğu fikrinde birleşip plaja gitmek üzere metroya bindik.
Barselona’da bulunduğumuz dönemde hava sıcaklığının gündüz 25-28 derece olması bizi sıcak kumlara doğru itiyordu ama bir sıkıntı vardı: Benim yanımda mayo yok…:) Bu sıkıntıyı 4 €’ya giderdikten sonra La Ramblanın bitiminden sola doğru dönüp marineyi takip edip biraz yürüdükten sonra hafif sola doğru yönelerek plajı karşımızda gördük. Plaja girmeden önce hemen girişteki markete uğrayıp şaraplarımızı seçip, 1 €’ya satılan ve paket içerisinde 4 adet içi kremalı pohaçalardan aldık…
Plaja geldik ama başka bir sıkıntı ortaya çıktı: Biz üzerimizi nerede değiştireceğiz yahuuu? Plajda kabin yok ama ileride bir tuvalet olduğunu tespit edip mecburen burada üzerimizi değiştirdik. Artık kendimizi sıcak kumlara ve serin sulara atmamız için herhangi bir engel görmeyip, denize girmeye karar verdik. Deniz suyu sıcaklığı düşük olmakla birlikte (aslında düpedüz buz gibi demem lazım:) ), tatlı bir serinlik ile plajın sıcaklığında şarabımızı yudumladık. Saat 18.00 gibi havanın hafiften soğumaya başlaması ile birlikte, tekrar La Rambla’ya gelip akşam yemeği için mekan aradık. Yemeğimizi yedikten sonra, Bari Gotic’te yer alan barlara girip çıktık ve biralarımızı yudumlayıp keyifli sohbetlere dalarak “ne iyi ettikte geldik buralara” sohbeti eşliğinde geceyi noktaladık…
Son günümüzde yani pazar gününde (arada Girona gezimiz var ancak o başka bir yazının konusu olacak gibi) yine La Rambla’da kahvaltı yapmaya karar verdik. Bir şeyler atıştırdıktan sonra bu sefer La Boqueira kapalı olduğundan meyvelerimizi yiyemeden plan yapmaya koyulduk. Pazar günü öğle saatlerinde, Bari Gotic’te İspanya’nın yerel danslarından biri olan “sardana” dansının yapıldığını rehber kitaptan öğrendik ancak bir türlü yerini bulamadık. Bu arada, Pazar günü Bari Gotic’te her sokak arasında sergiler, eğlenceler, standtlar açılıyor. Oraları gezdikten sonra, akşam Flamenko gösterisine gitmek üzere plan yaptık.
Flamenko gösterisi normalde yemeksiz 35, yemekli 65 € civarında. Bana göre çok. Hiç niyetim yokken Başakların rehber kitaptan öğrendiği bir kafede yarım saatlik bir gösterinin 8 € olduğunu öğrendik. Elimizde kafenin adresi bulunduğundan oraya gittik ve gündüz kapalı olduğunu gördük. Ancak kafenin camında hangi saatlerde gösteri yapılacağına dair bir afiş var. Bu afişte, 20.30, 21.30 ve 22.30’da gösteri yapılacağı, ücretin 8 € olduğu ve yarım saat süreceği yazıyor. İçeride herhangi bir ikram yok. Biz de saat 20.00 gibi La Rambla’da buluşup, yemek yedikten sonra bu seanslardan birine gideriz diye düşündük.
Bu düşünce faslından sonra Başaklar çikolata müzesi, İce Bar ve bit pazarına gitme planı yaparken, benim önceliğim sigara satılan bir yer bulmak oldu. Neden mi? Plansız programsız hareket edersen böyle Barselona’nın ortasında nikotinsiz kalırsın elbette…:( Pazar günü Barselona’da sigara satan yerler kapalı, marketlerde zaten sigara satılmıyor ve sorduğumda da bar veya restaurantlarda bulabileceğimi söylediler. Oraya sordum, buraya sordum ama maalesef sigara bulamayınca kendi kendime “içilmesin kardeşim” dedim:)
Bari Gotic’te dolaşırken yorulduğumun farkına varıp bir yerde oturdum. Karşımda gördüğüm manzara beni çok mutlu etti ve kapısı açık olan tabacco dükkanına girdim. Sigaralar ülkemizdekine göre iki kat pahalı. (4,75 €) Sonra, Başak’tan bit pazarının kapalı olduğu mesajı geldi, ben de sahile Kolomb Anıtı’nın hemen altındaki pazarın oraya yöneldim. Bu pazarda eski eşyalar, ipek olduğu söylenen şallar, antika saatler, yani ne ararsanız var. Hava süper ve herkes sahilde.
Havanın kararmaya başlaması ile birlikte, La Rambla’ya gelip Başaklarla buluştum. Flamenko gösterisinin yarım saat süreceğini düşünüp önce gösteriyi izlemeye karar verdik. Gösteri gerçekten çok başarılı idi. Kafenin adı: Tarantos, (Plaça Reial, 17, 08002). Bu adresi şöyle tarif edebilirim: La Rambla’dan sahil yönüne doğru giderken Liceu metro durağını geçtikten sonra hemen solda Ferran sokağı bulunmakta. Bu sokağın sağ tarafındaki dar sokaklardan herhangi birine girildiğinde Plaça Reial’e çıkılmakta ve zaten kafe bu meydanın sağ tarafında yer alıyor. Madrid’deki aslından esinlenerek oluşturulan Plaça Reial’de çok sayıda restaurant bulunuyor ve bunlardan birine oturup tarihi doku içerisinde güzel bir akşam yemeği yedik. (Meraklısına ortalama bir akşam yemeği, sangria ile birlikte kişi başı 22-25 € arasında değişiyor)
Artık gitme vakti geldi. Sabah kalktım, yüzüm her zamanki gibi asık, buz gibi:) Bagajımı alıp Espanya meydanında Aerobus’a bindim. Check in yapıldıktan sonra, pasaport kontrolüne girdik ve vaktimiz olmasına rağmen alt katta yer alan alış veriş yerlerine pasaport kontrolünden geçtiğimiz için gidemedik. Çünkü, pasaport kontrolünden geçilmesi ile birlikte mağazaların bulunduğu katın bağlantısı kesiliyor. Bu defa gelirken yaptığımız hataya düşmedik, uçağa binmeden önce bir şeyler yedik. Aferin bize :)
Barselona’yı beğendim mi derseniz, cevap evet…Barselona’da elinizde metro haritası olduktan sonra bir yerden bir yere gitmek çok kolay. Ayrıca, 2-3 kişi için de taksi zaman zaman daha mantıklı oluyor. La Boqueira markette kahvaltı yapmak hem ucuz hem güzel. Tapas, ana yemek, içki fiyatları değişkenlik gösteriyor ve La Rambla üzerinde yeme-içme yerine aynı şeyler içerilerde daha uygun fiyata sunuluyor. Ayrıca, Barselona’ya göre Girona’da bar, kafe yada restaurant görevlileri daha kibar ve güleryüzlüler. Biz akvaryuma, tore akbara, tibidabo’ya gitmedik ama meraklısına güzel olabilir. Ayrıca, Barselona için beş gün fazla diye düşünüyorum. Çünkü biz gün fazla diye rahat davrandık. Bizim yaptığımız şeyleri üç-dört günde de yapabilirsiniz. Ya da biz Girona dışında Barselona dışına çıkmadık, süre uzunsa daha başka şehirler falan düşünülebilir.
Yeni yerlerde görüşmek üzere…
|