Mısır: Herşeyin Başladığı Yer...

2010 yılı kurban bayramında Pronto Tur ile Kahire-İskenderiye turuna katılmaya karar verdik. Yurt dışı gezisi anlamında ilk gezim olacağından turla gitmenin daha kolay olacağını düşündüm. Ayrıca Mısır’la ilgili anlatılanlar da turla gitmemizin daha uygun olacağı fikrimizi pekiştirdi. Tur paketi olarak, 5 yıldızlı Le Meridien otelini içeren paketi seçtik. Kişi başı 3 gece 4 günlük tur fiyatı 350 euro idi. Otelimiz Mısır’ın Heliapolis bölgesindeydi. Heliapolis bölgesi Kahire’nin en gelişmiş bölgesi durumunda.

Turumuz Ankara Esenboğa Havaalanından sabah 05.00 uçuşuyla başladı, yaklaşık iki saatlik bir uçuşun ardından Kahire Havaalanına iniyoruz. Havaalanından çıkar çıkmaz tur şirketimizin ayarlamış olduğu Mısır yerel müziklerini çalan ekibin karşılamasıyla buluşuyoruz. Müziği duyunca gerçekten bir kıpırdanma yaşıyorsunuz ister istemez. Tur yetkilileri bizlere küçük papirüsleri hediye olarak hazırlamışlar... Klasik her turda olduğu gibi panoramik şehir turu atacaktık, ancak havaalanına geceden gidildiği için hepimiz uykusuzduk. Ama yine de panoramik tura başladık.



Tur olarak otobüslere bölünüyoruz, maalesef bize düşen rehber Mısır’la ilgili bizden daha az şey biliyordu. Turun sonuna doğru artık kimse onu dinlemiyordu zaten. Rehber bize Mısırla ilgili genel bilgiler verdi, kesinlikle pazarlık edilmeliydi. Gerçekten de öyle, pazarlık Mısır’da çok önemli. Söylenen fiyatın ¼ veya 1/5’ine düşebiliyorlardı. Ayrıca biraz da şehirden korkmamız gerektiği yönünde telkinlerde bulundu. Bunun temel nedeni turun ekstra olarak düzenlediği turlara katılmamızı sağlamaktı. Daha sonra gördüğümüz üzere öyle korkacak bir durum da yoktu..

Otobüsle şehri genel olarak geziyoruz, ilk olarak suikaste (vücuduna 72 kurşun isabet etmiş) kurban giden Mısır lideri Enver Sedat için yapılan anıta gidiyoruz, burada aynı zamanda Meçhul Asker Anıtı da bulunuyor. Yolumuza devam ediyoruz, geçtiğimiz günlerde büyük katliamların yaşandığı Tahrir Meydanı’na (Özgürlük meydanı) geldik. Avrupadaki büyük meydanlar gibi olmasa da yine de oldukça büyük diyebiliriz. Binaların görüntüsünden İngiliz sömürgesinin izleri anlaşılabiliyor. Mısırda trafik kurallarına pek uyulmuyor, çoğu yerde trafik ışığı yok, dikkatli olmak zorundasınız. Tahrir Meydanında elbette ışıklar vardı, ancak işin ilginç yanı bizde yayalara yeşil ışık yanarken yürüyen insan figürü orada koşuyordu! 

Resmi kayıtlara göre Kahire nüfusu 17 milyon, ancak orada aldığımız bilgiye göre tam 22 milyon insan yaşıyormuş. Bu da inanılmaz bir trafik demekti. İlgimizi çeken bir diğer nokta da arabaların çoğu Şahin, Murat 131 ve Serçe’ydi. Gece trafiğini görmeniz gerek, nerdeyse 5 şerit, İstanbul trafiği normal diyorsunuz. Hava sıcak olduğu için Mısırda insanlar gece dışarı çıkıyor, geceyarısı 02.00 de inanılmaz bir trafik olabilir. Ama bir şekilde akıyor. İnsanlar biraz da çılgınca araba sürüyor, ancak insanların trafikte dönüp birbirine baktığını da görmedik. Çünkü çoğu yerde Mısırlıların çok heyecanlı olduklarını, ve sürekli tartışmalarını gördük, ama trafikte gayet sakindiler!



Rehberimizin de önerisiyle, (ki ben yerel yemekler yemek istiyordum) Tahrir Meydanındaki KFC’ye girdik. Menüler bizimkilerden çok farklı, mesela kanatlar bütün halde satılıyor, ve tabelada yazan fiyatlar vergi hariç, aldığınız tutara vergi de ekleniyor, aklınızda bulunsun. Mısır çok ucuz bir yer olmasına rağmen, ki 1 TL yaklaşık 4 Mısır Paund’una denk geliyor, KFC fiyatları nerdeyse bizimle aynıydı ve lezzeti de o kadar iyi değildi.

Buradan çıktıktan sonra yolumuza devam ettik, Nil kıyıları, Ruda ve Gezira adalarını geziyoruz. Nil’in görüntüsü gerçekten güzel, ancak insanın aklına hemen bu doğa harikasının gelişmiş bir ülkede olması halinde çok daha güzel olacağı düşüncesi geliyor. Mısırda binalar çok bakımsız; binaların bir cephesinin sıvasız olması halinde vergi ödenmiyor, bu da binaların bakımsız kalmasına yol açmış. Ayrıca evlerin camlarının genel olarak çok kirli ve perdesiz olması da dikkatimizi çekti. Elbette bunda dönemsel olarak gerçekleşen kum fırtınalarının da etkisi varmış. Maalesef Mısır’da çevre kirliliği had safhada, hatta piramitlere giden yolda, (ki burası piramitler bölgesindeki otelleri de barındırıyor), lağım suyu küçük bir dereyle birlikte dışarıdan akıyor.

Yolumuza devam ediyoruz, Koptik Kahire’yi geziyoruz. Kıptîler veya Koptlar, Mısır'ın eski halkı. İskender'in Mısır'ı alması ve İskenderiye şehrini kurması ile beraber Helenistik bir kültür ile etkileşime geçmişler. M.S. 46'da Mark'ın Mısır'a gelmesi ile Hristiyanlığa geçiyorlar. Bu sefer de Romalılar din baskısı yapmaya başlar, ta ki Bizans dönemine kadar. Konstantinos Hıristiyanlığı serbest bırakınca biraz rahatlarlar. 416'da yapılan 4. Ekümenik Konsülünde Hıristiyan temel meseleleri hakkında anlaşmazlık çıkar ve Hıristiyan cemaatinden dışlanırlar. Kendi inanışlarına göre İsa'nın ilahi ve insani yanları birdir, hic ayrılmamıştır. Günümüzde Kıpti’ler Hristiyan Mısırlıları tarif ediyorlar. Görüntüler çok güzel, mistik bir havası var. Evlerin ve çevrenin temizliğinin Kahirenin merkezi ile ilgisi olmadığını görüyoruz, çok temiz ve düzenliler. Müslüman arapların dinlerinin temeli olan temizlikten bu kadar uzak olması üzüyor bizleri.



Şehir turuna devam ederken uzaktan Mısıra geliş sebebimiz olan piramitleri görüyoruz, kumdan dolayı biraz puslu, ya benim geçmişten gelen ilgimden ya da gerçekten öyle bilemiyorum, değişik duygular kaplıyor insanın içini! Ama rehber burayı yarın gezeceğimizi söylüyor.

Kahire Kulesi’ni de gezdikten sonra, bir Papirüs Atölyesine gidiyoruz. Aklınızda bulunsun papirüs bir su bitkisi, ve bilindiği üzere zamanında kağıt olarak kullanılmış, Günümüzde çok güzel papirüs tabloları var. Ama alırken dikkat edin, muz kabuğundan yapılan sahteleri var. Aslında bakınca da belli oluyor kalitesinden. Canlı olarak papirüs yapımını izledik, çok zahmetli bir işmiş gerçekten. Fiyatlar boyutlara göre değişiyor, pazarlığı unutmayın, pazarlık sonucunda 90 dolara güzel büyükçe tablomuzu satın aldık.

Artık çok yorulmuştuk ve geceden beri uykusuz olduğumuzdan otelimize yerleşmek istiyoruz. Yolculuğumuz ardından otelimize geliyoruz, otelimiz 5 yıldızlı, ancak Mısır’daki otel yıldızları bizimkileri karşılamıyor. Kalite daha düşük kalıyor. Akşama ekstra olarak Piramitlerde Işık Gösterisi turu var. Ancak yorgunluktan dolayı katılmak istemiyoruz. Otelimiz oda kahvaltıydı, başkaları için hazırlanmış açık büfeden yararlanmak istedik, 220 Mısır Paundu hesap geldi, iki kişi 50 TL, Mısıra göre yüklü bir hesap, Mısırdaki asgari ücretin 400 Mısır Paundu olduğunu duymuştuk.



2. Gün
Bugün ekstra olarak düzenlenecek tam günlük öğle yemekli Kahire Turu’na katılıyoruz. Turumuz piramitleri, Kahire Ulusal Müzesi’ni ve Khan el Khalil-i çarşısını kapsıyor, kişi başı 60 Euro. Turumuzda öncelikle Piramitleri ve Sfenski geziyoruz. Dünyanın yedi harikasından birisi olan Giza Piramitleri; Keops, Kefren, Mikerinos’tan oluşuyor.

Keops Piramiti (Khufu Piramiti, Büyük Piramit), günümüzde Mısır’ın başkenti Kahire'nin bir parçası olan Gize’yi (El Giza) çevreleyen antik “Gize mezar kenti”nde bulunan üç anıtsal piramitten en eski ve en büyük olanı. MÖ 2551-2560 yılları civarında yapıldığı sanılan bu anıtsal kompleks, dünyanın yedi harikasından birisi. Bu yedi harika içinde günümüze kadar ulaşan tek esermiş, varlığını günümüze dek hemen hemen tam olarak sürdürebilmiş. 146 m. yüksekliğinde ve inşasında ortalama 2.5 ton ağırlığındaki 2.3 milyon blok kireçtaşının kullanıldığı Keops Piramidi gerçekten inanılmaz, devasa bir yapı.

Kefren Piramidi’nin boyu 143,5 metre, eğimi 53,2 derece. Firavun Kefren’in oğlu Mikerinos’un yaptırdığı sanılıyor. En önemli özelliği piramidin en üst bölümündeki koruyucu kaplamalarının bozulmadan günümüze kadar gelmesiymiş. En üstündeki tas 36 tonmuş ve bu taşın oraya nasıl konduğu hala çözülememiş.



Mikerinos Piramidi, Gize Piramitlerinin en küçüğüymüş. 66,5 metre yüksekliğindeki piramit, Mikerinos öldükten sonra oğlu Shepseskaf tarafından bitirtilmiş. Mikerinos'un, Kefren Piramidi ve Keops Piramidinden diğer bir farkı, defin odasının aşağı oda olmasıymış.

Belçika asıllı mühendis ve piramit araştırmacısı Robert Bauval, Keops (diğer adlarıyla Khufu), Kefren (Khafra) ve Mikerinos (Menkaura) piramitlerinin dizilişleri ile ilgili olarak gerçekten önemli bir keşifte bulunmuş ve Orion takımyıldızının kemer yıldızları olan Alnilam, Alnitak ve Mintaka yıldızlarının gökteki konumunun söz konusu piramitlerin dizilişinin izdüşümü olduğunu bulmuş. Bu üç piramit Orion takımyıldızını işaret ediyormuş.



Gerçekten tuhaf bir duygu, en büyük medeniyetlerden birinin ortasındayız. Sırrının çözülemediğini biliyoruz, orada görünce bu algı daha da kuvvetleniyor. Piramitler tüm gizemiyle karşımızda duruyor. Gize Piramitlerinin en küçüğü olan Mikerinos’un içine giriyoruz. Kapalı alan fobisi olan kesinlikle girmesin, iki büklüm şekilde içeri giriyorsunuz, geliş ve gidiş aynı yerde, en ufak bir panik çok büyük bir faciaya yol açabilir. Kasım ayında gitmemize rağmen içerisi sıcak, yaz aylarında yıpratıcı olabilir. Daracık bir yoldan gidiyorsunuz ve küçük bir mezar var içerde, keskin bir koku var.

Piramitlerin çevresindeki (nizamiye dışı) binalar ve sokaklar çok izbe maalesef. Piramitlerde ve genel olarak Mısırda seyyar satıcılar çok fazla ve bıktırıcı. Kurtulmak için gerilmeden kesin ve kararlı olmak gerekiyor. Ayrıca fotoğrafınızı çekeyim dedikten sonra, eğer bu hatayı yaptıysanız, sizden para almadan bırakmayacaklardır, aklınızda bulunsun.



Piramit bölgesi ile Heliapolis arası yaklaşık 45 km, daha sonra yapacağımız bir gezide pazarlık sonucu taksiyle 12 TL ye ulaşım mümkün. Tabi ilk söylenen fiyat yine çok yüksekti. Piramitlere giriş ücreti 30 Mısır Paundu yaklaşık 8 TL, yani kendiniz gezecek olursanız çok daha ucuza mal edersiniz.

Daha sonra turumuzun ikinci önemli noktası olan Kahire Ulusal Müzesi’ne ulaşıyoruz. Beş bin senelik antik Mısır ve Firavunlar tarihinin hemen her döneminden 100.000 farklı eserin sergilendiği Ulusal Müze’nin ikinci katında bulunan Yeni Krallık Dönemi Firavunu Tut-Ankh-Amon’un Hazinesini görüyoruz. Yıllarca adını filmlerde duyduğumuz Tutankamon’un hazineleri burada sergileniyor. Bu konuda şanslıyız galiba, maalesef Mısır’da çıkan ayaklanmalarda müze önemli oranda yağmalandı. Müze içerisinde ayrıca ücretlendirilen mumya yapım bölümü var. Gerçekten görülmesi gereken bir müze, yine aynı şeyi düşünemeden edemiyoruz, bu tarihi eserler batılı bir ülkede olsaydı, nasıl pazarlanırdı?!

Turumuzda son durağımız Khan el Khalil-i adlı, bizim Kapalı Çarşımıza benzeyen dev tarihi bir çarşı. Burası çok eğlenceli bir mekan, her türlü hediyelik eşya, cafeler, restoranlar ve güzel bir kalabalık var. Alışveriş yapmak çok eğlenceli, zaten ucuz, bir de pazarlık keyfiyle beraber buradan ayrılmak istemiyorsunuz. Ayrılmak istemiyorsunuz dedim çünkü son gün yine buraya geldik. İşçiliği çok güzel takılar çok uygun fiyata bulunuyor. Ayrıca Mısır’ın Nobel Ödüllü dünyaca ünlü yazarı Nagib Mahfouz’a atfedilmiş ve lüks oteller zinciri Oberoi tarafından işletilen café de burada bulunuyor. Mısır’a özgü naneli çay, taze sıkılmış mango ve guava suyu (ki bunlar Mısır’da çok yaygın ve ucuz) içebilirsiniz. Çok hoş bir cafe, film karesi gibi, Mısır’da yediğim en lezzetli yemek buradaydı (ekmek arası sebzeli ciğer, belki de tek lezzetli yemek). Maalesef diğer arap ülkelerinin aksine Mısır’ın yemekleri güzel değil, yağ olarak palmiye yağı kullanılması, etlerin deve eti olması damak zevkimize hitap etmedi. Bu cafeye gelmenizi tavsiye ederim, fiyatlar Mısır’a göre çok pahalı olmasına rağmen hemen hemen Türkiye fiyatlarındaydı.



Akşam Nil’de yemekli tekne turuna katılıyoruz, kişi başı 50 euro. Bu tekneleri internetten araştırdığımda yaklaşık 65 TL ye geliyordu fiyatları. Bu yüzden ekstra tura katılmak daha makul geldi bize, turumuz yaklaşık 2 saat sürdü. Açık büfe yemek nispeten iyiydi. Programda yerel Mısır Müzikleri, Tannura, dansöz ve muhteşem Nil Manzarası vardı. Müzikler ve tannura gerçekten mükemmeldi, görmenizi tavsiye ederim.

3. Gün
Bir gün öncesinden karar verdik, turda tanıştığımız Nihat Ağabeylerin ekibiyle birlikte bağımsız gezecektik. Kahvaltıdan sonra yine taksilerle Khan el Khalili Çarşısına gittik. Gerçekten otantik bir çarşı, yiyip içip gezdik. Çeşitli hediyeler ve hatıralık eşyalar aldık.

Akşam ilk gün katılmadığımız piramitlerdeki ses ve ışık gösterisine kendimiz gitmeye karar verdik, van tipi bir araçla anlaştık. 8 kişi piramitlere yaklaşık 12 TL ye gittik. Piramitlerin tam karşısında bize yabancı olmayan bir zincir restoran var: KFC (ayrıca pizza vb. şeyler de vardı). Yemeğinizi alıyorsunuz, terasa çıkıp gösteriyi izleyebilirsiniz, içeriye girmenize gerek kalmıyor. Bir garson bizden para almak istedi, kendisi için istediğini düşündüğümüzden, müdürünü çağırmasını söyledik, tahmin ettiğimiz gibi ne gelen oldu ne de giden. Işık gösterisi ilginizi çekebilir.



4. Gün
Kahire’de son gecemiz de bitti, gece 02.00 de İskenderiye’ye otobüsle yola çıkacağız. Bu biraz yorucu oldu, yaklaşık 4-5 saat sürdü. Genelde yolda uyuduk, gün ağarmaya başladığında etrafı da kaçırmak istemediğimizden yolu da izledik. Yurt dışında bu yolculuklar da ülkeyle ilgili fikir edinmenize yardımcı oluyor gerçekten. İskenderiye’ye vardık, panoramik bir şehir turu yaptık, bunun içinde İskenderiye Kütüphanesi’de vardı. Daha sonra dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri’ne gidiyoruz, fener yıkılmış yerine 1404 yılında Kayıtbay Kalesi yapılmış, orayı gezdikten sonra İskenderiye sokaklarını arşınlıyoruz.

İskenderiye bir sahil kenti, bizim İzmir’i andırıyor biraz, Kahire’ye göre daha temiz ve düzenli. Her yerde mango suyu satılıyor, ancak yemek için aradığımızda satan yer göremedik. Bir tane bizim vitamin barlar gibi bir dükkana girdik, mango ve guava suyu içmek için, siparişimizi verdik, ancak istediğimiz şeyden farklıydı, guava parçalarını sütün içinde mikserden geçirdi, tabi bunu kirli elleriyle yapınca yanımızdaki bayanlar içemedi.



Bir kahveye oturduk ve Mısır’ın yöresel çayı olan Hoşari, mango suyu ve Türk Kahvesi söyledik. Hoşari bizim çaya benziyor ancak içindeki çay taneleri çok daha fazlaydı, demleme şeklinden olabilir sanırım. 7-8 kişiydik gelen hesap gerçekten çok komikti. Otelde yediğimiz yemeğin Mısır’a göre ne kadar pahalı olduğunu anladık.

İskenderiye Havaalanına geldik, eve dönüyoruz. Buraya havaalanı denemez. Bizim ilçe garajları gibi, wcye girmenizle çıkmanız bir oluyor. Her yer Türk turist dolu, kurban bayramından dolayı, biraz yorgun ve aç gözüküyorlar.

Türkiye’den Mısır’a gelen Kurban Bayramı turlarının büyük bölümünde ciddi sorunlar olmuş, biz nispeten şanslıydık. Ancak aşırı yoğunluktan dolayı kesinlikle rehber olmayan kişileri rehber diye çalıştırıyorlar. Programda çeşitli aksamalar ve gecikmeler oldu, kısacası turun Mısır hizmetinden kimse memnun kalmadı. Ayrıca Mısır’da fiyatlar çok düşük olmasına rağmen ekstra tur fiyatları Avrupa ile aynıydı.


Kahire’de Yapılmasını Tavsiye Ettiklerim:

• Piramitleri gezin,
• Kahire Müzesi’ni gezin,
• Khan el Khalili Çarşısı’nı gezin,
• Nagib Mahfouz’un cafesi gidin,
• Nil’de yemekli tekne turuna katılın,
• Koptik Kahire’yi gezin,
• Piramitlerdeki ışık ve ses gösterisini izleyin,
• Kahire Kalesi ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camiini gezin,

İskenderiye’de Yapılmasını Tavsiye Ettiklerim:

• Kayıtbay Kalesi’ni (İskenderiye Feneri’nin yerinde) gezin,
• Deniz kenarında gezin,
• Güzel kahvehaneler var, kahvelerini için,
• İskenderiye Kütüphanesi’ni görün,

Aklınızda Bulunsun:

• Pazarlık yapın,
• Turla gitmeyi düşünüyorsanız, bayram gibi dönemlerde gitmeyin, çeşitli rezervasyon sorunları çıkabilir,
• Piramit bölgesindeki oteller genel olarak daha kötü,
• Pazarlıkla taksi çok ucuz,
• Kendiniz de gezebilirsiniz.
• Yemekler muhtemelen damak zevkinize uymayacaktır, KFC, McDonald’s gibi dünya restaurant zincirlerini kullanın.





 Yazılan Yorumlar...
göksel şimşek
(13 Ekim 2011)
Rica ederim Neşe Hanım, umarım işinize yarar bilgiler vardır.. Bence de insanın kendisinin çalışıp gezmesi çok daha güzel..
Üstadım teşekkürler güzel yorumlarınız için.. Temizlik sorunu bir gerçek, hazırlıklı olmak lazım..Ama her yeri kendi şartları içerisinde değerlendirmek lazım, görülmesi gereken bir yer..Dediğiniz gibi çarşı bizden bir yerdi, gezmesi de baya keyifliydi...
Erdin İVGİN
(13 Ekim 2011)
Gökselcim
Mutlaka gitmek istediğim bir yer olmasına rağmen hala Mısıra gidemedim. Ancak bende giden arkadaşlarımdan temizlik konusunda aynı yorumları dinlemiştim. Bu duruma hazırlıklı gitmek gerekiyor.
Han el-Halili den ayrılmak istememen ise çok normal çünkü bizden bir yer. Han el-Halili Osmanlı döneminde Türk Çarşısı olarak bilinmekteymiş. Yönetici ve askerlerinin Türk kökenli olduğu Memluk sultanlığı döneminde inşa edilmiş.
Bu güzel yazın için teşekkürler...
NEŞE
(04 Ekim 2011)
Şu extra turların kazık fiyatları milleti tur ile biryerlere gitmekten soğuttu...Bir de tabii kalitesiz rehberler...İnsan kendi çabası ile gidip,önceden biraz çalışıp gezerse ne iyi oluyor..Bizlere çok güzel ve faydalı bilgiler verdiniz,teşekkürler..
göksel şimşek
(27 Eylül 2011)
Teşekkür ederim Gülşah Hanım, umarım gidersiniz ve bu yazı işinize yarar...
gülşah
(27 Eylül 2011)
Mısır benim de görülmesi gereken yerler listemde. Gideceğimiz dönemde artık bu yazıyı bir daha okuruz. Elinize sağlık...
göksel şimşek
(27 Eylül 2011)
Teşekkürler Ayla, umarım sende görürsün, sanırım biraz daha iyi şu an durumlar, gidilebilir galiba... biz gidince halkın sokaklara dökülmesi de senin senin teveccühün:))
Ayla
(26 Eylül 2011)
Çok güzel bir yazı olmuş. Hep gitmeyi istediğim bir yerdi. Sanırım uzun bir süre bu kadar rahat ve keyifli gidilemez Mısıra. Olaylar da siz gittikten sonra oldu değil mi? Siz dönünce de halk meydanlara döküldü :)
göksel şimşek
(26 Eylül 2011)
Şebnem Hanım beraber gitmiş olabilir miyiz acaba:))

Teşekkürler üstadım, o kadar da ürkmeye gerek yok, biraz dikkat sadece, ayrıca bence görülmesi gereken bir yer, özellikle Luksordan başlayan nilde gemi turunu tavsiye ediyorum.. Bülent Ersoya gelince, sfenksin burnu bir savaşta top atışından sonra kırıldığından, hakikaten Bülent Ersoya benzemiş:))) keşke o fotoyu da verseymişim..
hakangeziyor
(26 Eylül 2011)
Gökselcim, bir türlü gitmenin nasip olmadığı Mısırı senden bolca dinlemiştik ama okumak ayrı bir keyif verdi. Hijyene yönelik anlattıkların beni bir hayli ürküttü. Bir de şu Bülent Ersoy hikayesini yazmamışsın. En azından buraya alırsan o hikayeni herkes haberdar olur :)
Kalemine sağlık kardeşim...
şebnem
(26 Eylül 2011)
Merhaba, yazınızı çok beğendim gitmiş kadar oldum sanırım gitmeme gerek kalmadı:) bunca şeyi aklınızda tutmanız da gerçekten tebrik edilesi bir durum. gezmeye devam edin..