Yine yeniden düştük yollara. Pusulamız ise Polonya'yı gösteriyordu bu kez. “Baltalar elimizde, uzun ip belimizde...” dercesine geniş açı, zoom, prime tüm lensleri yüklenmiştik hevesle. Gerçi fotoğrafın başarısı lense değil, bakaçtan bakan gözlere bağlıdır şerhini de düşerek koyulduk işe. Polonyalı iş arkadaşlarımın ortak aklı ve de oybirliği ile seçtiği hedef Krakow'du elbette.
Krokow ülkenin eski tarihi başkenti. Savaş yıllarında zarar görse de şehir meydanı, tarihi sokakları, Yahudi mahallesi ve Wavel Kalesi ile eski kimliğinin günümüze başarıyla taşımayı başarmış bir şehir.
Aslında tipik bir Doğu Avrupa şehri. Krakow, Prag ve Budapeşte aslında birbirlerine çok benzerler. Budapeşte'nin en önemli avantajı Tuna nehri, Prag'ın ise Charles Köprüsü başta olma üzere muazzam bir şehir siluetine sahip olmasıdır. Yazımın sonuna kadar bir çok yönden övgülerle bahsedeceğim bu şehrin, iki önemli eksiği vardır: Wisla nehri, Wavel kalesine rağmen, tarihi şehir yaşantısının asli bir unsuru değildir ve şehir siluetini süsleyecek bir köprüden yoksundur. Diğer taraftan, şehir içi aydınlatma yetersiz olduğu için gece, fotoğrafçılara çok fırsatlar tanımamaktadır.
Ryanair'den 100 Euroya aldığımız biletlerle yola çıkıyoruz. John Paul II Uluslar arası Havaalanında (Krakov Balice Havaalanı), terminalin hemen önünde, bir otobüsün sizi beklediğini göreceksiniz. 300 metre ilerdeki tren istasyonuna (otobüs durağı gibi demekte fayda var) sizi bedava götürecektir. Tren en kötü ihtimalle saatte 3 defa burada hazır bulunacaktır. Şehire 15 km kadar uzakta olan bu havaalanına ulaşım, bu ekspres tren sayesinde 20 dakikalık keyifli bir yolculuğa dönüşüyor. Bilet 10 Zloty (5 TL) olup kontrolörden satın alınabiliyor. Ekspres yolculuğun ilk ve son durağı merkez tren garıdır.
Dikkat edilmesi gereken husus, Havaalanında döviz kurları üzerinde genellikle %5 komisyon var. Sadece 10 Euro bozdurmakta fayda var. Ayrıca şehir içinde de döviz kurları için alış-satış arası farklara mutlaka dikkat edilmeli.
Krakov'dayız artık.
İlk durak Vavel Kalesi. Mümkünse sabahın erken saatlerinde gidilmelidir çünkü bilet sayısı sınırlı maalesef. Mantık klasik kıtlık rantı işte. Eğer öğle saatlerinde giderseniz bir ya da iki müzeyi kaçırma ihtimali olabilir. Burada “Devlet odaları”, “Kraliyete ait odalar” ve “Kraliyet hazinesi ve savaş malzemeleri” temel görülmesi gereken yerler.
Biletleri alıp kale kapısından içeri girince hemen solda Wavel Katedrali bulunmakta. 1000 yıllık bir geçmişi olan, muhteşem işlemeleri ve özellikle kırmızı mermerleri ile şehrin görkemli dini mekanlarında birisi. Tabi ki, bu katedrale girmeden önce hemen karşı taraftaki bilet gişesinden, Sigismund Çanı için bilet almayı unutmayın. Wavel Katedralinin Sigismund kulesindeki 1500 kiloluk devasa Sigismund Çanını görmek için, dar tahta merdivenlerden tırmanmak gerekiyor. Krakov gezisinin sine-qua-non duraklarından bir tanesi kuşkusuz. Wavel Kalesinin üzerinden sabahın erken saatlerinde harika Wisla nehri kareleri çekilebileceğini hatırlatmakta fayda var. Wavel Kalesinin size sunacakları bu saydıklarımla sınırlı değil elbette. Efsanelerle ilgilenenler için Ejderha mağarası ile rönesans harikası olan Sigismund Şapel mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Bu kalenin hakkını verecek şekilde gezmek için en az 5-6 saate ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Şehrin en önemli 2’nci durağı Şehir Meydanı (Rynek Glowny). 200X200m büyüklüğünde olup Avrupa'nın belki en büyük şehir meydanıdır (Muhteşem ama benim aklım hala Siena'nın meydanında). Meydana köşelerden bakıldığı zaman büyüklüğünün farkına daha iyi varıyorsunuz. Meydanın ortasında dünyanın en eski süpermarketlerinden bir tanesi var: Krakow Sukiennice. 16’ncı yy'dan itibaren konfeksiyon ürünlerinin alım satımına ev sahipliği yapmış bir yer. Şimdilerde ise, amber taşları, geleneksel kıyafetler vs gibi materyaller marifetiyle turist avı merkezine dönüşümünü tamamlamış :). Amber taşının çok çeşitli yüzük, kolye vs modelleri olduğunu ve Türkiye şartlarına göre bile ucuz ürünler sunduğunu söylemek gerekiyor. Bu arada mutlaka pazarlık yapmakta fayda var :). Kendi deneyimimden 1/3lük bir indirimden bahsedebilirim ama pazarlık kabiliyetimin oldukça üst düzeyde olduğunu dostlarım hatırlayacaktır :). Meydanda bulunan Virgin Mary Bazilikası Krakow şehrinin en önemli figürlerinden bir tanesidir. Ayrıca Town Hall Tower da meydanın diğer bir görsel parçasıdır.
Market Square'nin etrafında İtalyan Restoranlarının epey ağırlıkta olduğunu ve Şehirde 30'un üzerinde Kebapçı olduğunu belirtmek gerekir. Ancak bu kebapçıların genelde Türk olmadığını söylemişti arkadaşlarım. İtalyanlara göre en iyi pizzacı CYKLOP Pizzeria'dır ve market square civarındadır. Kesinlikle tavsiye edilir. İki kişilik sağlam bir akşam yemeği 30 TL'yi geçmeyecektir. Tarafımdan test edildi ve onaylandı :).
Ve Kazmierz Yahudi Bölgesi... Eski evler, haftasonu küçük mahalle pazarı, 7 adet Sinagog, mezarlık ve müzeleri ile çok farklı bir deneyim... Özellikle fotoğrafçılar için ilgi çekici bir bölge ancak kişileri fotoğraflamamak da fayda var diye düşünüyorum. Özel hayata saygı konusunda hassasiyetlere dikkat edilmeli. Bu mahalleyi turlamak, geleneksel bir yemek ve müze gezisi ile 3-4 saat alacaktır.
Ve Auschwitz Toplama kampı... 1941-1945 ylları arasında bir milyon civarında insanın hayatına mal olmuş bir yerdir. Krakov'un merkezine 70 km uzaktadır. Birinci önemli husus, ziyaret edilecek yer bir turistik mekan değildir. Polonyalıların genellikle gitmemeye özen gösterdiği bir yer ve acı anıların etkisi bir önceki kuşakta çok derin. İkinci önemli husus, mutlaka bir tur ile gidiniz. Rehberler eşliğinde, İngilizce ya da başka dillerde(Türkçe yok tabiki) turunuzu yapabilirsiz. 4-5 Saatinizi alacak bu gezi içinizi acıtacağını garanti edebilirim.
Tuz Madeni... Wieliczka Salt Mine... Bence bu maden gezisi, hayatınızda daha önce yaşamadığınız unutulmaz deneyimlerden birisi olacaktır. Bölgede tuz işi 6000 yıl öncesine kadar uzanırken madencilik 1200'lü yıllarda başlar. Madenin toplam uzunluğu 250 km olup, 3 km civarında bir mesafesi turizme açık durumdadır. Madenin içinde 50 kat merdiven inip, tamamen tuzdan yapılmış yollarda, galerilerden, eski zaman kullanılan araçların olduğu odalardan, küçük göletlerden ve şapellerden geçeceksiniz.
En ilginç noktalardan bir tanesi de Dünyanın en büyük yeraltı kilisesi buradadır. 3 madencinin mesai sonrası uğraşlarıyla 17 yılda yapılabilen ve de tamamen tuzdan oluşan bu devasa yapı takdiri hak ediyor. Maden şehrin 20 km kadar uzağında. Turla gezmenizi özellikle tavsiye ediyorum. Kişi başı 70 TL gibi bir ücret ile, sizi otelinizden alıp, 4 saatlik bir gezi sonrası tekrar otelinize bırakıyorlar.
Ve son olarak Prens Czartoryskis Müzesi. Da Vinci'nin “Lady with an Ermine” adlı eserine ev sahipliği yapan ve görülmesi greeken müze.
Aslında görülecek ve yapılacak birçok şey daha var ama 3 gün için benden bu kadar.
Görüşmek üzere…
|