KAPADOKYA - Harikalarla Dolu

Yaklaşık birkaç yıl önce Nevşehir Kapadokya’ya gitmiştim. Oraya giderken öyle heyecanlıydım ki, annemle oturup bir plan yapmıştık. Yol boyu, yarım saatte bir, anneme, geldik mi, diye sorup durdum. Kapadokya’ya vardığımızda o harika peribacalarını gördüğüm an ağzım açık kaldı.

FOTOGRAF: Torun Çelebiler Seyahatnamesi

Gezerken peri bacaları ile ilgili pek çok efsane duydum. En çok ilgimi çeken ise peri bacalarını uzaylıların yapmış olmasıydı. Oysa biz gezerken, rehberimiz bize peri bacalarının sabah genleşip akşam da büzülmesi sonucu, kayaların kırılarak oluştuğunu anlattı. Gezerken bazı bölümlerin diğerlerinden daha soğuk olduğunu fark ettim. Acaba niye bazı bölümler daha soğuk da, bazı bölümler daha sıcak, diye rehberimize sordum. Rehberimiz ise eskiden buzdolabı olmadığı için yiyeceklerin kısa sürede bozulabildiğini, bu nedenle bu soğuk bölümlerin yiyecekleri saklamak için kullanıldığını anlattı. Ben, kimlerin sakladığını sorduğumda rehber bana yüzyıllar önce peribacalarında oturan insanlar olduğunu ve bu insanların bu bölümleri buzdolabı olarak kullandığını anlattı. Rehberimiz bana bu cevapları verdiğinde öyle şaşırmıştım ki bu doğa harikası oluşumlarda insanların yaşadığını öğrenmek bana inanılmaz gibi gelmişti.

FOTOGRAF: Torun Çelebiler Seyahatnamesi

Biraz gezdikten sonra acıktığımı hissettim. Anneme yemek yemek istediğimi söyledim. Bir restorana girdik, orada mönüye baktığımda adlarını hiç duymadığım yemekler gördüm. Benim için en dikkat çekici olan “Dıvıl” adlı bir yemekti. Diğer farklı yemekler ise Düğün Çorbası, Sütlü Çorba, Ağpakla, Nohutlu Yahni, Kayısı Dolması, Gedime, Ayva Dolması ve Dolaz’dı. Bana en farklı gelen “Dıvıl”ı ısmarladım. Tadı fena değildi. Sonradan öğrendim ki Dıvıl haşlanmış patatesin bulgur ile yoğrulup küçük köfteler haline getirilerek yağda kızartılması ile yapılırmış. Restorandan çıktığımızda açlığımı gidermiştim. Etrafı gezerken Kapadokya’nın doğal güzelliklerine dikkat ettim. Tam o sırada Hasandağ ile Erciyes dağının volkanik bölgesinde yer alan Göreme Milli Parkı’nı gördük, öyle güzeldi ki!

FOTOGRAF: Ludovic Courtès / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0

Etrafı gezerken annemlere nereye gittiğimizi sordum. Annem önce bir çömlek atölyesine gideceğimizi söyledi. Rehberimiz bize Kapadokya’nın çanak çömleklerinin turistlerin ilgisini çok çektiğini söyledi, oraya gittiğimizde çanak çömlekleri gördüğüm anda yabancıların dikkatini çekmesine şaşmamalı diye düşündüm. Avanos’taki atölyeye gittiğimizde ben de bir tane çömlek yapmak istedim. O zamanlar küçüktüm ve ısrar ederek annemin izin vermesini sağladım. Uyduruk bir çömlek yaptım, ama o çömleği hâlâ saklarım. Atölyeden çıktıktan sonra ünlü yöresel şaraplardan almak için bir şarap imalathanesine girdik. Orada öyle çok çeşit şarap vardı ki, annemler hangi şarabı alacaklarını bilemediler. Bu nedenle satıcıdan yardım istediler. Satıcı koskoca raflardan annemlere hemen bir tane seçip verdi ve seçimin nedenini açıkladı. Kapadokya’nın kırmızı üzümü çok ünlü ve kaliteli olduğundan bize kırmızı şarabı tavsiye etmiş.

Şarap imalathanesinin ardından, rehberimiz bize bazı temel bilgiler verdi. Kapadokya’da ilk Hititlilerin yaşadığını öğrendim. Eve dönüş yolunda ülkemle ilgili bilgi edinmenin sevinciyle doluydum.





BELİZ BAYRAK - Kapadokya çok güzel bir yer ve harikalarla dolu. Bu nedenle o bölgeyi yazmayı tercih ettim, iyi okumalar...

Not: Bu yazı, Evliya Çelebi’nin doğumunun 400. yılı anısına hazırlanan ve tüm geliri UNICEF Türkiye Komitesi’ne bağışlanan “Torun Çelebiler Seyahatnamesi, 2011” adlı kitaptan editörlerin özel izni alınarak yayımlanmıştır.


 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(10 Şubat 2012)
Beliz çok güzel canlandırdın gözümüzde bu ilginç bölgeyi.Antik çağda bu bölgenin şarapları kadar güzel atları da çok meşhurdu,güzel seramiklerini ve halılarını da unutmamak gerekir...Çocukluk anıların arasında çok güzel bir yere sahip olduğunu anladım.Çok teşekkürler.