Bir yıldır planlar yapıyorum, paraları hesaplıyorum, kalacak yerler ayarlıyorum… İşte hepsi şimdi başlayacak iki haftalık gezimiz için. Önce Almanya’nın güneyinde Bavyera sınırından başlayan, kuzeye çıkan 360-370 kilometrelik “Romantik Yol” da gezilecek görülecek şiirsel ortaçağ kasabaları kaçırılmayacak, orada 3 gece geçireceğiz, sonra “Karaormanlar” bölgesine geçilecek, üyesi olduğumuz şirketin ahşap yöresel evlerden oluşan tesislerinde bir hafta kalınacak ve gündelik gezilerle etraf keşfedilecek, sonra da Fransa da Ren nehrinin batısındaki Alsace bölgesinde “Şarap Yolu”nda şarapları tadarak, köyleri gezerek Strasbourg da gezimizi bitireceğiz… Tahminen toplam 3000 km.yol yapacağız. İşte program böyle, gücümüz bu programı eksiksiz uygulamaya izin verdi ama bakalım benim sınırlı bilgisayar yeteneğim bu geziyi sizlere aktarmaya yeterli olabilecek mi ?
Sabahın köründe kalkan uçağımız bizi Münih havaalanına indirdi,biriktirdiğimiz miller işe yaradı,İstanbul’dan ayırttığımız kiralık arabayı da teslim alınca stres yükümüz azaldı ve Münih çevre yolundan güneye doğrulttuk rotayı….
ARABAMIZ SEAT ALBEA “Çanakkale Geçilmez” vaziyetinde “Münih Ring” i aşılamıyor, yol inşaatı bir şeridi tıkayınca kuyruklar uzadıkça uzuyor, Allahtan erken uçakla geldiğimiz için çok vaktimiz var… Ben yine canlı GPS durumundayım, elimde detaylı bir harita ile görevimi yerine getiriyorum.. Rotamız, yaklaşık 100 km. güneydeki eski dostumuz Oberammergau… Şimdi nereden çıktı bu acayip isimli kasaba diyebilirsiniz ama tanıyınca sizlerde çok seveceksiniz.
Oberammergau a beşinci gidişimiz, ne çok demeyin, güney Bavyera da, Ammer nehri kıyısındaki bu kasaba, aynı bizdeki gibi “Aşağı Kızılca-Yukarı Kızılca” misali bir ikiz kardeşe de sahip… Unterammergau… Autobahn’dan çıkış yaptıktan sonra ilk durağımız Ettal’deki büyük Benediktin manastırı.
ETTAL MANASTIRI Önceki yıllar da gezmiştik ama yol üstünde çiğneyip geçmek ayıp olur. Ettal manastırının ilk kuruluş yılları 1330 a dayanıyor, yapımı 40 yıl sürüyor ve 1370 de bitiyor inşaat. Amaç yolların emniyetini ve şövalyelerin barınmasını sağlamak, keşişlerde bu yollarda Hıristiyanlığa hizmete devam ediyorlar, bira üretimi ile de bir gelir sağlıyorlar, aynı bugünde olduğu gibi. 1744 de manastır bir yangında kül olunca saray mimarı İtalyan Enrico Zucalli bu günkü 12 gen merkezli yapıyı inşa ediyor. Fresco ve alçı stuko süslemeler müthiş, rokoko nun olanca ağırlığı hissediliyor.
ZENGİN ROKOKO SÜSLEMELER İlginç bir günde buradayız, bu hafta her yerde ayinler var,İsa’nın son akşam yemeğinde yediği ekmek ve şarap için bir yortu ayini düzenleniyor. Doğadan koparılan kocaman Huş ağacı dalları ile süslenen kilisede herkes huşu içinde vaizleri dinliyor. Günah çıkartma kulübeleri nasıl da zengin süslemeli ve gösterişli, günahları çok olanları davet ediyor…
HUŞ AĞACI - GÜNAH ÇIKARTMA HÜCRESİ Avluyu da gezip, Ettal i geride bırakıyoruz,ürettiği biraları deneyeceğiz daha sonra.
Daha önceki yıllarda kışın da geldik Oberammergau’a, çok güzel kayak pistleri var, kayalık, karlı dağlar arasında yemyeşil bir yer, ormanlarla çevrili, tahta oymacılık her yerde, her dükkanda. Kasabayı asıl meşhur eden,”Passion Spiele” denilen ve her 10 yılda bir oynanan oyunlar… Sonu sıfırla biten her 10 yılda bir kere muazzam bir sahnede İsa’nın hayatını oynuyor bütün kasaba halkı, tüm hayatı, mucizeleri, ıstırapları, ölümü, 2000 kişi tarafından canlandırılıyor ve kasabanın çoluk-çocuk, yaşlı-genç tüm halkı görev alıyor bu oyunlarda. Biz, beş kez gidişimizde de bu oyunları izleyemedik, çünkü rezervasyonlar 10 yıl önceden yapılıyormuş tüm dünyadan. 1634 de çok ölümlere neden olan korkunç bir veba salgını sırasında halk, adak adıyor ve “veba salgını sona ererse İsa’nın hayatını oynayacağız 10 yılda bir kere” diyor… Deyiş o deyiş, yalnızca 1940 da bir kez savaş dolayısı ile ara veriliyor, o kadar…
DEDLER HAUS Bu güzel kasaba da gece “Dedler Haus” da kalacağız, geleneksel bir Gasthaus ama 1744 den kalma… Booking.com’dan ayırttım aylar önceden, iki kişi kahvaltı dahil, 60 € üzerine 2.50 vergi koyacağız…
Şimdiye kadar hiç 1744 den kalma bir bina da yatmamıştım doğrusu… Kaldığımız Gasthaus dahil, Oberammergau nun asıl beni çok ilgilendiren özelliği, kasabadaki birçok binanın dış yüzeylerinin bir tablo kadar güzel freskolarla süslü olması. Bu tip cephe süslemeleri yüzyıllardır yapılıyor bu bölgede ve en güzel örnekler burada, bizim Dedler Haus da bunlardan biri.
NEFİS BİR CEPHE - KÖŞEDEKİ GÜZELLİK Arabamızı güvenli bir yere park ederek yerleşiyoruz sevimli odamıza, her yer tertemiz, yorganlar puf… ahşap geleneksel mobilyalar çok güzel. Hava da gezmeye uygun, yağmur hafif çiseliyor ama bir müddet sonra kesiliyor…
" ZAMAN ÇABUK GEÇİYOR, HAZIR OL !" Bu küçük cennet kasaba da plana, haritaya gerek yok, zaten biliyoruz sokakları… Herkes evini yaza hazırlamış, çiçekler açmaya başlamış, cepheler temizlenmiş, freskoların solan kısımları yeniden tamir edilmiş. Bu freskolara “Lüftlmalerei” deniliyor, bu isim iki varsayıma dayandırılıyor, bu kasabada aynı isimli bir adamın evi ilk örnek olduğu için bu isim verilmiş veya Luft=açık hava, resimler açık havada,evlerin dışına yapıldığı için de olabilir deniyor.Her neden olursa olsun muazzam bir görsel zenginlik,gözlere bayram yaptırıyor.
GÜNDELİK HAYAT CEPHEDE Konular çeşitli,geleneksel,dinsel,masallar,mimari göz yanılgıları cepheleri süslüyor.İsa nın hayatından sahneler veya gündelik hayat uğraşları evlerin cephelerinde arz-ı endam ediyor..
Komşu kasaba Ettal manastırının biralarını tatmak için meydandaki Alte Post Gasthaus unun önündeki masaya kuruluyoruz, turistler, yerli halk,bu arada kasaba da konuşlanmış. Nato okulunda kursa gelmiş subaylar önümüzden geçip gidiyor
GASTHAUS ALTE POST - MAVİ CEPHEDE ÇARMIH SAHNESİ Tam karşımdaki kayalık dağlara sis inmeye başladı, manzara çok güzel,caddenin karşısındaki evin mavi cephesindeki “çarmıh” sahnesi sakinliğe inat bir gergin anı yansıtıyor ama sahneyi bölen evin pencereleri bizi gerçek dünyaya yeniden taşıyor.
Arka sokaklarda “Pilatus Haus” u buluyoruz..Kasabanın meşhur evlerinden,cephelerde göz aldatıcı mimari elemanlar arasında Pilatus un İsa ya ölüm emrini verişi canlandırılmış.Bu büyük ve kıymetli bina günümüzde yaşatılan geleneksel sanatları uygulama merkezi olarak hizmet veriyor.Ahşap oyma,kukla figür yapma,cam arkası boyama ,sepet işleri gibi işleri gençlere öğretiyor…
PİLATUS HAUS Geçtiğimiz gezilerimizle kıyaslarsak, kasabanın yerli dükkânları yok olmuş, kumaş satan ahşap dükkân, köşedeki el boyama saatçi, arka sokaktaki su tesisatçısının yerlerine hediyelik eşya dükkânları açılmış, oteller, gasthauslar çoğalmış, kazanılan paralar etrafı güzelleştirmiş.
Orta yaşlı bir grup,dağlardan yürüyüşten dönüyor,yelekler ve diz altı yürüyüş pantolonları ve ellerinde yürüyüş bastonları ile hepsi çok mutlu ve sağlıklı gözüküyor.
Akşam yemeğine “Zur Tini” ye gideceğiz, hava çok geç kararıyor, karanlığı beklersek servis kapanacak 20.30 da… Alman usulü böyle, erken yiyip ,erken yatacaklar… 20 Yıl önceki yerimize oturuyoruz yine, köşedeki masaya… Tipik bir yer, kirişli tavan, tahta masalar, kocaman bir çini fırın yüzlerce yıldır aynı yerinde. Almanya daki ilk gecemizde Schnitzel ve şarap ile bir açılış yapıyoruz, üzerine de 2 kahve, sonuç 35 € oluyor…
ZUR TİNİ Memnun mesut, tarihi Gasthaus umuza dönüyoruz… Hava kararmadı henüz, dağların sisi bize kadar ulaştı, gece nemli olacak. Yarın Kral Ludwig ile randevumuz var, zinde olmalıyız.
(Devam edecek)
|