Romantik kralın romantik şatosundan yokuş aşağı yürüyerek öyle bir kaptırdık ki, hafif hafif çiseleyen yağmur bile hızımızı etkileyemedi. Çıktık yine yollara, Romantische Strasse nin bütün yeşilliği ve güzelliği etrafımızda, istikamet Augsburg.
Etraftaki çiftlik evlerinin çatıları, öyle bir-iki değil tüm olarak güneş panelleri ile kaplanmış, güneşi az diye bildiğimiz bu ülke bile geleceğini alternatif enerji kaynaklarında arıyor, tarlalarda bitkiler yerine dönüm dönüm güneş panelleri parlıyor, yanı başlarına bu tarlalardaki panellerden elde edilen enerjiyi elektriğe çeviren tek katlı, gösterişsiz ama faydalı santral yapıları yer alıyor. Bütün bunlar yolumuzun romantizmini bozmuyor, zenginliğe yeni zenginlikler katıyor. Son beş yılda daha da zenginleşmiş bir Almanya görüyorum, insanlar daha eğitimli ve kibar, her zamanki disipline devam, kamu yapılarına harıl harıl yenileri ekleniyor, yollara yeni şeritler, köprüler, tüneller ekleniyor, herşey Alman halkının mutlu olması için, kıskançlık tavan yapıyor içimde bir yerlerde…
Augsburg, Roma imparatoru Augustus dan yadigar, ulu imparatorun emri ile MS 15 yılında kurulur. Alplerdeki birçok geçide buradan geçilebildiği için ticaret ve askeri açıdan çok avantajlı bir konumda, zaten kuruluş amacı da Germen kabilelerine karşı askeri bir üs oluşturmak… 5 yy.da buralara kadar gelen Hun savaşçıları yakıp yıkarlar şehri, o tarihlerden sonra da Kutsal Roma-Germen imparatorluğu sınırları içinde gelişmeye devam eder.
15-16 yy larda çok gelişir,zengin aileler madencilik,tekstil,bankacılık sektörlerini ele geçirir fakat aynı zamanda sanatçıları da korurlar kazandıkları altınlar ile….
Bu bölgede, 1618-1648 arasındaki 30 yıl savaşları çok önemli, Katoliklerle Protestanlar birbirini kesmekle meşgulken veba, tifüs gibi salgınlar da şehri perişan eder… Nüfus 70.000 den 16.000 e düşer… Ünlü ressam Holbein ve Mozart ın babası Leopold Mozart, Bertold Brecht burada doğarlar.
JAKOBER HOF Daha önce İnformation center den rica ettiğim ve adresime yolladıkları şehir planı elimde, gece kalacağımız Jakober Hof u buluyoruz kolayca, şehrin tam merkezindeyiz, eski ve güzel bir binanın ekinde sade, temiz ve geniş odamıza yerleşip, hemen dışarı fırlıyoruz akşam olmadan.
Otelimizin tam karşısında Augsburg un en çok gezilen mekanlarında birisi var :Fuggerei
SOSYAL KONUTLARIN BAKIMLI BAHÇELERİ Burası bir mahalle olarak anılabilir..Dünyadaki ilk sosyal konutlar olarak meşhur olmuş,1521 yılında ünlü zengin Jakob Fugger tarafından şehrin fakir Katolik ailelerini barındırmak için inşa ettirilmiş 67 ev de 140 daire var ve bugün halen 150 kişi oturuyor bu mahallede.Yıllık kiraları bile o devrin ölçüleri ile :bir ren gulden i=0,88 € ,bugünkü Katolik kilisesi yetkilileri oturacak ihtiyaç sahiplerini seçiyor.
FUGGEREİ - FUGGEREİ YI ST GEORG KORUYOR Bahçeli,küçük ve şirin evlerin yer aldığı bu mahalle bir iç surla çevrili,yedi tane kapısı var,bugün yalnızca bir tanesinden giriş yapılıyor ve 2 € luk bir biletle geziliyor.
GELENEKSEL GECE BEKÇİSİ - YAŞLI KADIN VE TEK DOSTU Yani şehir içinde küçük bir şehir.II. Dünya savaşı sırasında tüm Augsburg bombalanırken bu evlerin bodrum katları da sığınak olarak kullanılıyor. Çeşmesi, kilisesi, okulu ile dünyanın en eski sosyal konutları bugün bile birçok kişiyi imrendirecek kadar güzel..ben dahil…
Zengin Jakob Fugger tüm şehre damgasını vurmuş,hangi taşı kaldırsanız altından çıkıyor. Saraylar, evler, imalathaneler ve hatta kendi adına altın bile bastırıyor, imparator V. Karl ın da çok yakın dostu, sanatın koruyucusu, ünlü Albrecht Dürer e portresini bile yaptırmış, bir nevi buraların Medici leri diyebiliriz.
PERLACH KULESİ - RATHAUS Fuggerei gezip,Türk lokantalarının yer aldığı cadde boyunca yürüyoruz, sağ dan geçenler, önde erkekler, arkada onları takip eden tesettürlü hanımlar şeklinde, ”Müslüm Abi,Müslüm Abi,geç kalmayalım! “ diye sesleniyorlar birbirlerine…. Perlach kulesini geçip, Rönesans ihtişamını yansıtan Belediye Binasını görüyoruz.
Perlach kulesi 70 mt. Yükseklikte ve 261 basamak, bize göre değil, Rathaus a =Belediye, hayranlıkla bakıyoruz, Alplerin kuzeyindeki en önemli Rönesans yapılarından biri (1615), hafif bir yamaca yapıldığı için alt seviyeden bakılınca daha da heybetli duruyor. 1944 de tam tepesine bir Amerikan bombası yemiş ama kendini savaştan sonra güzel toparlamış.
AUGUSTUS ÇEŞMESİ Meydanın tam orta yerinde ,şehrin kurucusu için 1594 de yapılan güzel bir çeşme var.Tam ortada imparator Augustus ve aşağıda bölgenin bereketli 4 nehri var..Nehirler bir kadın figürü şeklinde ve göğüslerinden şakır şakır sular akıyor..418 yıldır yerli yerinde duruyor…
Meydanın devamında, Maximillian strasse boyunca yürüyoruz,caddenin kenarında restore edilmiş eski evler pastel renkleri,dik çatıları ile çok güzel görünüyor.
MAXMİLLİAN CADDESİ Rathaus un mahzenleri güzel bir restaurant a çevrilmiş, biz de akşam yemeğimizi burada Rathauskeller de yemeğe karar veriyoruz. Ana yemek, şarap, tatlı ve kahve dahil,40 € ödüyoruz,hiç fena değil!
Sabah, daha kuru ve güzel bir güne açıyoruz gözlerimizi, Augsburg un ağaçlı ve çiçekli bulvarlarını terk ederek, Romantik yolun güzellikleri arasından Rain kasabasına ulaşıyoruz. Romantik Yol üzerinde, belki 35 tane gezilmesi gereken köy, kasaba var, bunların hepsine uğramak, gezmek imkânsız olduğuna göre, bir seçim yapmak oldukça zor. Bu yolculuğa hazırlanırken hepsini tek tek inceledim ve mesafeleri de hesap ederek “en çok görülmesi gerekenleri” seçmeye özen gösterdim, böylece ortaya 13-14 kasabanın gezileceği gerçeği çıktı..
Rain kasabası terk edilmiş bir kasaba görünümünde, nerde bu halk ? Neyse biraz ilerleyince ilahi sesleri duyuyoruz…
RAİN-TÖREN BAŞLIYOR Unuttuk bugün kutlanan dinsel bayramı… İsa ,son akşam yemeği sırasında Şarabı gösterir havarilerine, “için,bu benim kanımdır, ekmeği de yiyin bu benim tenimdir !”der, işte bugün kutlanıyor bu söylem… Millet en güzel kıyafetlerini giymiş, bu arada çocuklar çok güzel kıyafetlerle korteje katılmışlar
Rahip,konuşuyor,iyilik-güzellik-doğruluk vaizleri veriyor,yaşlılar geleneksel tarihi kıyafetler içindeler,kortej yürüyor,biz takip ediyoruz,emniyet güçlerinin yürüyüşü biraz II.Dünya savaşı filmlerini hatırlatıyor,bando ilahilerin aralarında çalmaya devam ediyor…. Başında tüylü şapkası ile hoş bir hanım, nerden geldiğimizi soruyor…
KORTEJDEN GÖRÜNTÜLER Yola devam ediyoruz, daralan vadilerde akarsuları izlemek, aşağıda güzel köyleri görmek neşelendiriyor bizi, arabanın radyosundan da iyi haberler var, yağmur yağmayacak diyor meteo.
Sağda Harburg sapağı,solda Şatoya çıkan dar yol,sapıyoruz soldaki dağ yoluna.. Harburg şatosu karşımızda…
HARBURG ŞATOSU SURLARI - ŞATOYA GİRİŞ Şatonun ilk olarak arşivlerde görüldüğü tarih 12 .yy…. Savaşlarda da zarar görmeyince, günümüze kadar böylesine bakımlı gelebiliyor. Halen Hohenstaufen sülalesinin özel mülkü. Michael Jackson, ”Rüyalarımın şatosu” diyerek, satın almak istiyor ama başarılı olamıyor.
AHIRLAR - İÇ KAPI Şato tam donanımı ile bize örnek bir şato görüntüsü sunuyor, dış kapı, demir çivili parmaklıklarla korunan iç kapı, domuz ve at ahırları, orta avluyu çeviren kuleli binalar, sur duvarları ve ortada zarif bir kuyu… Bugün özel davetler ve düğünler için de kiraya veriliyormuş bu şato, kim istemez bir şatoda evlenmeyi? Biz şatodan ayrılırken yürüyüş grupları geliyordu, arkalarında sırt çantaları ile dağlardan, dinlenip, aşağıdaki kasabaya inecekler… ne güzel….
İÇ AVLU
Romantik Yol devam ediyor,kıvrılıyor,bükülüyor,çıkıyor,iniyor ama yeşillikler hiç bitmiyor, Karadenizin yeşilliğini “10” ile çarpın…. Aralara uygar köyler, nefis evler, çiçekler, çiçekler ve yine çiçekler yerleştirin, minyatür köprülerin altından berrak dereler aksın… Biz fotoğraf çekerken,s aygılarından yanda bekleyip,kuyruk oluşturan insanları da bu güzel coğrafyaya yerleştirin… Daha ne isteyelim ?
DONAUWÖRTH - İLGİNÇ BİR BACA Şimdi Tuna kıyılarına geliyoruz.. Ne arıyor Tuna burada demiyeceğiz. Tuna Almanya da Karaormanlardan doğuyor, daha sonraki günlerde Doğum noktasına da gideceğiz ama şu anda Tuna nın Wörnitz nehri ile birleştiği noktadaki Donauwörth kasabasındayız. Burada görülmeye değer en güzel nokta her iki nehrin birleştikleri noktadaki Ried adasındaki eski mahalleler..
DONAUWÖRTH RATHAUS Arabamızı ana caddenin yanına park ederek pastel renkli güzel ve eski sıra evler arasından hafif bir yokuş inerek görkemli bir kapıdan geliyoruz bu adaya, eski evler her yerde…. Bir tarafımız Tuna ,diğer tarafımız Wörnitz…
ŞEHİRE GİRİŞ - RİED ADASI Öğle vakti geldi, Tunaya kavuşan bir küçük akıntının kenarındaki Balıkçı meydanına =Fischer platz çöküyoruz. Rafaello bir İtalyan kafesi ve Milano lu garson bizi “buongiorno” diyerek karşılıyor, kendi dilinde konuşmanın rahatlığı ile bizim masaya biraz torpil geçiyor gibi. Weissbier lerimiz ve dev gibi salatalarımız çok güzel… Etrafta dolaşan, yüzen ördekleri ve derenin kenar taşları arasına gizlenip, zaman zaman kuyruğunu çıkartıp, ördeklerin yiyeceklerini çalan fareleri izliyorum… Kalan artıkları da serçeler toplayıp götürüyor… Ne tabiat… Ne güzel bir öğlen…!!!
Yolumuza devam… Daha görülecek kasabalar var sırada. Nördlingene geliyoruz. İlginç bir coğrafyadayız, kasaba,14,5 milyon yıl önce dünyaya çarpan bir meteorun açtığı 25 km çapında bir kraterin içine yapılmış, tabii bilmezseniz bunu gezerken anlamak imkânsız, daha çok tarihi önemini görsel olarak izleyebiliyorsunuz. Evlerin, binaların yapıldığı taşlar bu meteordan alınan taşlar olduğu için yüksek derecede karbon içeriyormuş ve yer yer elmasa bile rastlanıyormuş bu taşlarda. Tam dairesel ve tam olarak korunabilmiş bir sur ile çevrili, kapılar ve kuleler, ortaçağda nasılsa öyle kalmış, korunmuş. 898 yılında ilk olarak adı geçiyor yazılı belgelerde, 1998 de 1100 doğum yılını kutlamış kasaba. 1589-98 yılları arasındaki cadı avında, kasaba meydanında 34 kadın ve bir erkek yakılmış, yakmaya meraklı bir ırkın ahfadı olarak çok utanıyorum bu duyduklarımdan. Kasaba sokaklarında dolaşmak ve muhteşem evleri izlemek, fotoğraflamak çok keyifli, eşimde zevkten dört köşe.
NÖRDLİNGEN İN GÜZEL EVLERİ St.Georg kilisesi ve 90 mt lik Daniel kulesini geçiyoruz,Belediye binasına geliyoruz,600 yıldır yerinde…. Savaşçılar çeşmesi 1902 yılında yapılmış, 1870 savaşında ölenlerin anısına, tepede bir heybetli kartal figürü…
NÖRDLİNGEN İN GÜZEL EVLERİ - SAVAŞÇILAR ÇEŞMESİ VE KARTAL Almanlar her devirde sevdiler bu heybetli kartalları… Sağda, solda gördüğümüz ahşap kirişli evlerde çok güzel detaylar var, kirişlerin arasındaki tuğla yüzeyler renkli, kirişler koyu ahşap renkleri ile tezat teşkil ediyor, ahşap kirişler deki oyma figürlerde bize bugün gülünç gelen o devrin dinsel motifleri de var.
TERBİYESİZ ŞEYTAN
Rothenburg daki otelimize varmadan sırada bir güzel kasaba daha var: Dinkelsbühl Dinkelsbühl de tüm surları, kapıları, kuleleri tam olarak korunmuş kasabalardan… 12.yy da ilk haberler geliyor buradan. 1889 da Alman romantikleri keşfeder ve eserlerini yazmak için böyle güzel bir kasabaya kaçarlar. Bütün bu kasabalarda arabanızı tabii ki içeri sokamıyorsunuz, nerdeyse yatak odasına bile arabayla girmeyi seven biz Türkler biraz yürümek zorunda. Kasabanın dışındaki park yerleri çok sayıda ve çok ucuz, buraya arabayı park edip, zaten minicik olan bu kasabalara zahmetsizce giriyoruz.
DİNKELSBÜHL GİRİŞ - GÜZEL EVLER Her köyün orta yeri, kilise ve yanı başındaki Markt Platz =Pazar meydanı. En güzel evler yine buraya açılan sokaklarda, güzelliği sözle tarif imkansız, ahşap kirişli evler sanki bizim için hazırlanış, görücüye çıkmışlar, bakmaya doyum olmuyor, güzel bir kahveye oturup, rose şarapları yudumluyor ve güzellikleri seyrediyoruz…
RENKLİ EVLER - GASTHAUS ALTIN TAÇ
OTEL ALTIN GÜL - GASTHOF ALTIN GEYİK Almanlar atasözlerini evlerin dış duvarlarına yazmayı seviyorlar “Zaman çabuk geçiyor,hazır ol!”diyordu,bir evin cephesinde…Evet çok çabuk geçiyor,biz daldık güzelliklere ve Rothenburg daki gasthaus umuza giriş saatinin yaklaştığını unuttuk gitti… Telefonla arıyorum Gasthaus umuzu ve “yoldayız, geliyoruz” haberini veriyorum. Güneş ısıtıyor güzelim cepheleri, evler daha da güzel gözüküyor bu saatlerde… Çiçekler coşmuş, sarkıyor pencerelerden…. center> ALMANYADA BU KÖYLERDE İŞIKLI TABELA YASAK - DİNKELSBÜHL ÜN RENKLERİ Yolumuz bu gece Rothenburg da sona erecek… Romantik Yolun en güzel ve en meşhur kasabası bizi bekliyor… Rothenburg…..
|