Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 5 : Güzel Kulelerin San Gimignanosu... | |
Toskana gezimin son günündeyiz…Akşam Lüksemburg’a dönüş var…Sabah 08.20’de Gramsci Meydanından kalkan otobüs tam 09.30’da San Gimignano’da surların önünde yer alan Martiri di Montemaggio Meydanındaki son durakta durdu. Ortasında bir savaş anıtı olan Meydan San Gimignano’nun giriş kapısı olan San Giovanni’ye açılıyor. Elimdeki bavul ciddi bir problem teşkil ettiği için onu bırakabilecek bir yer aradım. Resmi olarak böyle bir yer yok. San Gimignano daha çok turistlerin Siena ya da Floransa’dan birkaç saatliğine uğradıkları bir yer olduğu için buna ihtiyaç duymamışlar anlaşılan. Tarihi kapıdan içeriye girdikten birkaç metre sonra sol taraftaki Pizza del Taglia’ya daldım. Pizzacıda temizlik yapmakla meşgul genç adama bavulu bırakabileceğim herhangi bir yer var mı diye sordum. Cevap olumsuz tabi. “Ama buraya bırakabilirsiniz” dedi güler yüzlü bir şeklide. Bingo! Lucca’dan sonra San Gimignano’da da şans yüzüme güldü. Teşekkür ederek çantayı bıraktım ve hızlıca uzaklaştım. “Güzel Kulelerin San Gimignano'su" (San Gimignano delle belle Torri) Toskana bölgesinde, Floransa'nın 56 km güneyinde, Siena’ya ise 37 km. mesafede yer alan etrafı surlarla çevrili, yaklaşık 350 metrelik bir tepenin üzerine kurulmuş ve çok iyi korunmuş bir ortaçağ kasabası. Tarihsel anlamda kökleri Etrükslere dayanıyor. Yaklaşık 7.000 nüfuslu kasabanın en önemli özelliği kuleleri diyebiliriz. Bu yüzden bir başka lakabı da “Ortaçağın Manhattan’ı”. Bunların sayısı eskiden 72’ye kadar çıkıyormuş ama bugün için yaklaşık 14 tanesi ayakta kalabilmiş. Peki bu kulelerin neden yapılmış? Elbette zamanında gücün sembolü olarak yapılmaya başlanmış. Aristokratlar ne kadar uzun kule yaparlarsa o kadar zengin olduklarını herkese göstereceklerini düşünmüşler. Sonra bir gün bir kanun çıkartmışlar ve Belediye Binasının kulesi olan Rognosa’dan daha uzun kule yapmak yasaklanmış. Bu seferde izin verileni geçemeyenler çareyi ikiz kuleler yapmakta bulmuşlar. Kısa sürede her yer kule olmuş. Kasaba 1990 yılından bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Kulelerle ilgili anlatılan başka bir hikaye daha var. Malum, bölgenin en güçlü şehri ve krallığı Floransa. San Gimignano uzun yıllar konumunu avantaj olarak kullanarak Floransa’lılara direnmiş ancak 14. yüzyılda haraç ödemeyi kabul etmek zorunda kalmış. Bu haraç önce sadece maddi değerlerle ifade edilirken sonraları kasabanın genç ve güzel kadınlarının Floransalılar tarafından kaçırılmasına kadar gitmiş. Kasabalılar da kulelerin bazılarına gizli giriş bölmeleri yaparak baskın sırasında bazı genç kadınları burada saklamayı başarmışlar. Ortalıkta hala bazı kadınlar olduğu için de Floransalılar hileyi uzun yıllar anlayamamışlar. Şehri ele geçirdikten sonra da buraya hemen hemen bir çivi dahi çakmamışlar. Böylece ortaçağdan beri nerdeyse yeni hiçbir binanın yapılmadığı bir kasaba olarak hayatına devam etmiş San Gimignano. Kuleler bugün dahi kiler hatta sağlık birimi olarak kullanılıyormuş. Bu arada San Gimignano için anlatılan başka bir özellik daha var. Kasaba haç döneminde Kudüs yolu üzerindeymiş. Kasabalılar, bugün tüm Hıristiyanların boynunda taşıdığı haç sembolünü, kolye haline getirmeyi ilk akıl edenler. Böylece kolay taşınabilecek ve ucuz bir simge yaratarak bunu satmaya başlamışlar. Bu yüzden de aynı zamanda akıllı tüccarlar olarak öne çıkıyorlar. Çantadan kurtulduktan sonra Via San Giovanni boyunca ilerledim. Sağlı sollu sanat galerileri, hediyelik eşya satıcıları, seramik dükkanları, bazıları kapalı da olsa kafeler, yörenin meşhur üzümlerinden yapılma şarapları deneyebileceğiniz şarap evleri ile samimi bir ortam karşılıyor diyebilirim. Sabahın bu erken sayılabilecek saatinde bazıları tezgahlarını daha yeni açıyor olsa da henüz ilk dakikalarında kasabanın beni etkilediğini söyleyebilirim. Üstelik yağmurun çiselediği bir şubat sabahında… Tam ortasında bulunan sarnıç nedeniyle bu adla anılan Cisterna Meydanı kasabanın kalbi diyebiliriz. Elbette hem kış olması hem de sabahın nispeten erken saati olması nedeniyle bu kalp biraz sakin atıyordu. Meydanın etrafındaki binalar ve kuleler 13-14. yüzyıllara tarihleniyormuş. İkiz kulelerin bir örneğini burada görmek mümkün. Meydanın bir tarafı katedralin de bulunduğu Duomo Meydanına açılıyor. Katedralin yanında Belediye Binası var. Bunların arasında bir de bağlantı yapılmış. Duomo Meydanındaki belediye binasının bir tarafında küçük bir turizm danışma bulunuyor. Görevli bayan A4 kağıdına dökülmüş bir harita ile gezilecek birkaç noktayı açıklayan bir başka kağıt verdi. “En güzel foto nerede çekilir?” diye sordum. Katedralin arkasındaki yoldan giderek surların sınırına gitmemi söylediler. Gittim tabi ama öyle sanıldığı gibi muhteşem bir kasaba manzarası bulunmuyor. Ama çevrenin ve yeşil doğanın manzarası harika. Yaklaşık 1,5 saat boyunca kasabanın irili ufaklı, yer yer inişli çıkışlı sokaklarında dolaşarak ortaçağda eşsiz bir gezinti yaptım. Bu gezinti sırasında bir ara aşağıya San Jacopo kapısının oraya kadar inerek oradan kasabanın fotoğraflarını çekmeyi ihmal etmedim. Hepsi birbirine benzeyen harika sokaklarda gezerken Arkeoloji Müzesi, Sacra Sanat Müzesi ve Agostino Kilisesi dikkat çekici noktalar arasındaydı. Yer yer labirenti andıran sokaklarda zorlukla bulabildiğim Şarap Müzesi ise mevsim nedeniyle kapalıydı. San Gimignano’nun kuleleri kadar olmasa da oldukça popüler iki şeyi daha var: Dondurma ve şarap… Dondurma için Sarnıç Meydanındaki Gelato Artigianale denemek lazımmış ama “dünyanın en iyi dondurmacısı” maalesef kış nedeniyle kapalı. Umarım bir başka bahara bu dondurmayı deneme şansımız olacaktır. Gelelim San Gimignano’nun meşhur beyaz şarabı “Vernaccia”ya. Şarabın tarihi de Etrükslere kadar gidiyor. İtalya’nın en kalite şaraplarından birisi olarak kabul edilen vernaccia, 1966 yılından beri İtalya’da şarapların kalitesinin bir simgesi olan DOC etiketini taşıyormuş. Sanılanın aksine hiç de öyle astronomik fiyatlarla satılmıyor. 3-4 € ödeyerek şarap evlerinin kendi ürettikleri şaraplardan bir şişe almanız mümkün. Saat 11.15 olmuştu ve hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı. Bu kış gününde bu saatten sonra yapılacak çok fazla bir şey kalmadı diyerek bir önceki otobüsle dönmeye karar verdim. Pizzacıya geldiğimde ilk sorum meşhur vernaccia şarabından satıp satmadıkları oldu. Satmıyormuş ancak 30 metre aşağıda hemen tarihi kapının oradaki dükkandan bulabileceğimi söyledi. Kendi üretimleri olan 70’lik casale marka vernaccia’ya 3,90 € ödedim. Bazılarının dediği gibi “sudan ucuz şarap” gerçekten. Pizzacıda çalışan Fillippino sağolsun benim için şarabı açtı ve bir kadeh doldurdu. Kendisi iş başında olduğu için kibarca reddetti. Aslında öğlen saatinde şarap içmek gibi bir adetim yoktur ama sırf tatmak için içiyordum. Keyifli sohbet sırasında fırından yeni çıkmış ve mis gibi pizzalardan mantarlı-domatesli olanından bir çeyreği de mideye indirdim (2,80 €). Sohbet koyulaşınca bir bardak daha şarap içtim. Birkaç defa teşekkür ederek kalan şarabı ona bıraktım. “Ben bunu ne yapacağım?” deyince de “belki benim gibi birisi gelir sorar, ona ikram edersin” dedim ve gülüşerek vedalaştık. 11.55 otobüsüne binerek saat 12.15’te Poggibonsi tren istasyonuna vardım. Poggibonsi kasabasının tren güzergahında olmak dışında bir esprisi bulunmuyor. İstasyondaki bilet gişesi kapalı ve otomatik makine de bozuk. Ne yapacağız derken kibar bir İtalyan beyefendisi bana yardımcı oldu ve gazete büfesinden 7,10 € vererek Pisa Merkez tren istasyonuna biletimi aldım. Trenin kalkış saati 12.46 olduğu için minik tren istasyonundaki kafenin dışarıdaki masalarından birisine oturarak notlarımı toparladım., “Güzel kulelerin San Gimignanosu” Toskana seyahati yapanların mutlaka görmesi gereken yerlerden birisi. Ulaşımı biraz karışık olsa da ne yapın edin bir şeklide bu şirin ortaçağ kasabasını görün derim. Pişman olmayacaksınız… (Devam edecek) Seyahatle kalın… Serinin diğer yazılarını okumak için : Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 1: Lucca Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 2: Floransa Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 3: Floransa’dan Devam Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 4: Siena |
Yazılan Yorumlar... | |
Mesut Ünal (24 Ekim 2016) |
Şirin şehrin panaromik fotoğrafını çekmek için şehre giriş yönünde sağ tarafa inen stabilize bir yol var. Birkaç tane de otelin bulunduğu noktadan çok güzel foto alınıyor. Bir de ana meydanda bulunan ve 2008-2009 yıllarında dünyanın en iyi dondurmacısı seçilen dükkandan deneme yapılmalı |
NEŞE (22 Temmuz 2012) |
Hakan,sayende güzel bir ortaçağ gezisi yaptık...Bizim gittiğimiz dönemde surların içine araba alınmıyordu,dışardaki otoparklarda hafta sonları felaket tabii...Sabah şarabı güzel olmuş,biz de Şarap yolu gezimizde bu saatlarda başlıyorduk tadımlara...Sefan olsun... |
hakangeziyor (22 Temmuz 2012) |
Sevgili Tamer, senin de San Gimignanoyu beğeneceğinden hiç şüphem yoktu. Floransalıların şehri cezalandırmak için hiç yatırım yapmamaları yıllar sonra burayı Toskananın en turistik yerlerinden birisi yapmış. Haklısın, hem UNESCO listesinde yer alması hem de güzelliğiyle son dönemde bizim turların da ilgisini çekti.İyi de oldu bence. Aslında Toskana'da ne güzellikler var da...Neyse... Sen yine de beni örnek alma ve yazılarını çabucak hazırla :) Zira bu yazılar yaklaşık üç ay önce tamamlanmasına rağmen yoğunluktan ötürü bu kadar sarktı. Sen yazdığında bir kaç gün içinde sitede...Söz...:) |
TAMER (21 Temmuz 2012) |
Sevgili Hakan, sen Şubat ta gittiğin Toskana yazılarını bile henüz bitirememişsen benim daha döneli iki hafta olmayan İtalya yazılarımı bir türlü yetiştiremedim diye endişelenmem sanırım yersiz :)) San Gimignano yu bende çok beğendim. Dar sokakları, uzun ve güzel kuleleri ile tam bir ortaçağ kasabası... Pisa - Siena ekstra turu yapan herkes özellikle tur programlarında olmasa bile ısrarla rehberlerinden istemeliler buraya uğramayı... Zaten son zamanlarda çoğu turun ekstra programlarına ilave edilmiş... Senin yiyemediğin dünyanın en güzel dondurmacısından dondurma yemek bana kısmet oldu ve iddia ediyorum hahikaten İtalya da yediğim en iyi dondurmaydı... Ayrıca butik şarap dükkanlarında şaraplar çok kaliteli ve ucuz. Bence İtalya dan şarap stoğu yapmayı düşünenler San Gimignano yu tercih etmeli. Seyahatle kalın... |