Ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden birçoğunun bağlı olduğu ilin merkezi Muğla daha çok bu ilçelere gidilip gelinirken "kenarından geçilen bir yerdir" tatilciler için. Muğla’ya görevli olarak gelmeden önce benim için de böyleydi. Defalarca kentin çevre yolundan geçerek ve durmaksızın turistik ilçelerine gittim. Ancak görev gereği bir aydan fazla Muğla’da kalınca içindeki güzellikleri görme fırsatını yakaladım.
Muğla denizden 670 m. yükseklikte, üstü düz bir kaya kütlesi şekliyle ilginç bir görünüme sahip olan Asar (Hisar) Dağı'nın eteklerinde kurulmuş 61.550 nüfuslu (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Veri Tabanı 2009 Yılı Merkez Nüfusu) bir kent merkezidir. Yakın geçmişe kadar sanayisi veya başka bir işlek sektörü bulunmayan son derece sakin küçük bir idari merkez konumunda iken, son yıllarda Muğla Üniversitesi'nin getirdiği canlılıkla kentsel alan Muğla Ovası'na hızla yayılmaktadır.
Muğla ili Akdeniz iklimi etkisinde kalmaktadır. Metrekare'ye 1000 mm'den fazla yağış alan Muğla, orman oranı bakımından Türkiye'nin en zengin olan illerinden bir tanesidir. Ancak yağışların büyük çoğunluğu kış mevsiminde düşer ve yaz kuraklığı belirgindir.
Muğla adının nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunuyor. En yaygın söylentiye göre ilin adı, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan'ın komutanlarından "Muğlu" Beyi adından gelmektedir. Büyük olasılıkla burayı Muğlu Bey fethettiği için bu komutanın adı verilmiş, "Muğlu" zamanla Muğla'ya dönüşmüştür. Muğla'da yaşayan farklı topluluklar tarafından bölgeye değişik isimler verilmiştir. Helenistik dönem yazıtlarından birinde bölgenin adı "Mogola" Rodos yazıtlarında "Movola" olarak anılırken, Türk Menteşeoğulları Beyliği döneminde "Menteşe" olarak anılmıştır. 1889 Aydın Vilayet Salnamesinde rastlanan "Mobella" adı ise kentin ortaçağdaki adıdır.
Muğla, genç kızların gece yarılarına kadar tek başlarına dolaşabildiği Türkiye’nin en güvenli kentlerinden birisidir. Muğlalılar oldukça hoşgörülü insanlar. Aslında küçük bir kent olmasına rağmen dışarıdan gelen bir kimse asla yabancılık çekmez.
ŞEHİR TURU
Kent merkezi sivil mimarinin çok güzel örneklerini barındırmaktadır. Aracınızı Valiliğin de bulunduğu meydana açılan sokaklardan birinde uygun yere veya belediyenin Kurşunlu Camii karşısındaki ücretli otoparkına bırakıp şehir turuna başlayabilirsiniz.
Kurşunlu Camii 1493 'te Esseyit Şucaaddin tarafından yaptırılmıştır. 1900'de Şerif Efendi tarafından son cemaat yeri eklenmiştir. Minaresi de aynı yıllarda Hacı İsmail tarafından yapılmıştır. Eskiden otuz odalı bir medresesi de bulunan camiinin Muğla'da ki diğer camilerden ayrılan en önemli özelliği kurşunla kaplanan büyük kubbesidir. Cami içinde yer alan kalem işi süslemeler Rodos'tan getirilen kök boyalarla işlenmiştir. Düzgün kesme taştan örme beden duvarları Selçuklu Mimarisi özelliği taşımaktadır.
Yağcılar Hanı Yapımı yaklaşık 1493 yılına dayanmaktadır. Han kentin geçmişinde önemli bir ticari merkezdi. Sağlam taş duvara dayalı bağdadi ve ahşap karkas sistemde yapılmıştır. Burası eskiden yağhanelerden oluşmaktaydı. Günümüzde restore edilerek ticari bir merkez ve avlusundaki çınar ağacının gölgesinde bir dinlenme alanı olarak kullanılmaktadır. Hanın ortasında açık havada bulunan kahvehanede çınar ağacının altında mutlaka bir süre oturun ve taze demlenmiş çayınızı için.
Zahire Pazarı Muğla Belediyesince restore edilen tarihi Zahire Pazarında, ev kadınlarının evlerinde ürettikleri el işi hediyelik eşyalardan alabilirsiniz.
Andon'un Hamamı (Zeliha'nın Hamamı) 150 yıllık bir Rum hamamıdır ve Rum sahibi Andon tarafından işletilmiştir. Mübadeleden sonra Türklere satılmıştır.
Arasta Muğla'daki şehir turumuza Yağcılar Hanının yanındaki Arasta ile devam ediyoruz. Geleneksel Muğla yaşam biçimini en yakından ve canlı olarak görebileceğiniz, beğeninizi kazanacak bir alan burası. Hala Kentsel Sit alanının ticari merkezi olma niteliğini koruyor. Semercisiyle, ayakkabıcısıyla, berberiyle, nalbur dükkânlarıyla, esnaf lokantalarıyla, meydandaki şadırvanıyla Arasta, 20. yüzyıl başında donmuş gibidir.
Eskiden şehri dış dünyaya bağlayan tek unsur, İzmir -Aydın -Çine, Tavas-Denizli güzergahı iken bu güzergahı kullanan kervan Deve kervanları Yağcılar Hanı, Balcıoğlu Hanı, Konakaltı Hanı ve şu anda ayakta olmayan Kocahan' da konaklarlardı. Kervanlar Saburhane semtinden şehri terk ederek, bugün de mevcut olan "Yılanlı Dağı Yolu" üzerinden Tavas'a ulaşırlar ve oradan da Denizli ye geçerlerdi.
Arasta'da çeşitli mesleklerin loncaları vardı ve toplu olarak bulundukları yerlere adlarını verirlerdi. "Demirciler Arastası", "Bakırcılar Arastası" günümüzde de halen aynı şekilde adlandırılmaktadır. Arastanın kuzeyinde yer alan Tabakhane de kent yapısı içinde önemli bir ticaret merkeziydi. Burada işlenen deriler kervancılardan çok ilgi görürdü. Kervancılar için önemli olan diğer mallar ise el tezgâhlarında dokunan bezler, orman ürünleri (kereste) ve Hamursuz dağından çıkarılan yüksek kaliteli kireçti.
Karnınız acıktığında, mutlaka Arasta'daki esnaf lokantalarına girmenizi öneriyorum. Ekşili döş dolması, keşkek gibi yöresel yemeklere menüde rastlarsanız, mutlaka tadın. Yöresel yemekler yemek istiyorsanız Kocahan sokaktaki Ege Lokantasına, ızgara köfte yemek istiyorsanız Demirciler sokaktaki Köfteci Kemal’e uğramanızı öneririm. Yemekten sonra Helvacı Tahsin’e uğrayın ve yöreye has Tahin helvasının ve Çıtırmık tatlısının tadına bakmayı unutmayın.
Saatli Kule Arasta’da dolaşırken tarihi Saatli Kule çarpacak gözünüze. 1895 yılında Rum Filvari Usta tarafından yapılan ve üzerinde ustasının imzasını da taşıyan kulenin saati hala çalışıyor.
Şahidi Camii 18. yy'da caminin bugün bulunduğu yerde bir Mevlevi Mescidi yer almaktaydı. Sonradan yıkılan bu mescidin kalıntıları üzerine, 1848 yılında Hacı Osman Ağa tarafından bugünkü caminin ana binası inşa ettirilmiştir. İlk onarımı 1869'da olan yapıda ikinci esaslı onarım Mevlevi şeyhi olan Şeyh Cemal tarafından 1911 yılında yaptırılmıştır. Caminin bahçesinde, camiye adını veren ve 1470-1550 yılları arasında yaşadığı ilinen Mevlevi Şeyhi Hz. Şahıdi'nin türbesi ile ilk mescidi kuran Şeyh Seyit Kemalettin' in mezarı bulunmaktadır. Caminin iç bölümü günümüzde de dervişlerin bir zamanlar halka halinde zikir yaptıkları haliyle aynen korunmaktadır.
Ulu Camii Şehrin en eski camisi olup Menteşe Sultanlarından İbrahim Bey tarafından 1334 yılında yapılmıştır. 1938 yılında Muğlalı Abdizade Bey tarafından onarılmıştır.
Arasta'daki turunuzu tamamladıktan sonra Muğla Belediyesince restore edilen ve sizleri 250 yıl gerilere götürecek, Muğla mimarisinin özgün izlerini taşıyan Özbekler Evi'nde kahve veya çayınızı yudumlayabilirsiniz.
Özbekler Evi Geleneksel Muğla evlerinden biri olan, Hacı Hamzalar ve Ali Rıza Özbek evi olarak bilinen yapı, 1987 yılında Muğla Mimarlar Odasınca en iyi korunan ve yaşatılan ev ödülü verilmiştir. Muğla Belediyesince kamulaştırılarak restorasyonu tamamlandıktan sonra 2005 yılında hizmete açılmıştır.
Kültür Evi Muğla Belediyesince 1999 yılında kamulaştırılan yapının tarihi 1800' lü yıllara dayanmaktadır. Önceleri Şerefliler Ailesi" ne ait olan yapı, hem Türk hem de Rum mimarisini bir arada göstermektedir. İç avlu cephesinde altta açık bir sofa, üst katta kapalı ahşap cumbası yer alır. Odalar sofalara açılmaktadır. 2003 yılında restorasyonu tamamlanarak hizmete açılmıştır. Yöresel kıyafetlerin, eşyaların sergilendiği, kültürel etkinliklerin düzenlendiği bir mekân haline gelmiştir.
Hacıkadı Evi Bugün kayıtlara "Hacıkadı Evi" olarak geçen evin yapım tarihi 1875-1880 yıllan arası olup günümüzden 130 yıl öncesine dayanıyor. Muğla'nın ilk belediye başkanı olan Hacıkadı Süleyman Efendi ve eşi Pembe Hatun bu evi oğullan Ömer Efendi için yaptırmıştır. Muğla için önemli olan tarihi saatli kule ve eski adı Memleket Hastanesi olan devlet hastanesi de aynı aile tarafından yaptırılmıştır. 2004 yılında Muğla Valiliği tarafından basit onarım yapılarak 2005 yılında hizmet vermeye başlamıştır.
Konakaltı Hanı 19.yy' a tarihlenen sivil mimarlık örneği bu han ahşap ağırlıklı bağdadi bir yapıdır. Üst kat şehre ticaret yapmaya gelen tüccarların ve mevsimlik işçilerin konaklaması için kullanılmıştır. Alt katta dükkânlar, hayvan damlan ve ambarlar yer almaktaydı. Muğla Belediyesi tarafından Ağa Han mimarlık ödülü sahibi Nail Çakırhan gözetiminde restore edilen han, günümüzde Muğla Belediyesi Eğitim, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde kültürel ve sosyal faaliyetlere ev sahipliği yapmaktadır.
Muğla Müzesi Müzede fosillerin yer aldığı bir salon, bir gladyatör salonu ve bir de etnografik eserlerin yer aldığı salon bulunmaktadır. Muğla Müzesi belediye binasının hemen yanında bulunmaktadır. Yapı bir zamanlar hapishane olarak kullanılmıştır. Müzeye eski kalıntı ve heykellerle dolu bir bahçe içinden girersiniz. Müzenin iç avlusundaki eserler Stratonikeia antik kentinden getirilmiştir.
Belediye Hizmet Binası 1867 Osmanlı İdari taksimatında mutasarrıflık olan Menteşe Livasının hükümet konağı olarak yapılmıştır. Konağın planı devrin jandarma komutanı olan Şamlı Binbaşı Hüseyin Bey tarafından çizildi. Şam’daki bir konaktan esinlenerek çizilmiştir. Bina, 1949 yılına kadar valilik binası olarak daha sonra da adliye binası olarak kullanılmıştır. 2003 yılında Belediye Hizmet Binası olarak kullanılmak üzere Muğla Belediyesine devredilmiştir.
Şemsi Ana Mezarı Şemsi Ana Muğla'ya geleneksel kimliğini veren anaerkil yapının ermiş anasıdır. Belediye suyunu ilk kez bulan kişi olduğuna inanılan Şemsi Ana'nın ilginç bir öyküsü vardır; Çobanlık yapan Şemsi Ana keçilerini otlatmaya giderken bir gün keçilerinden birinin sakalının ıslanmış olduğunu görür. Bu birkaç gün böyle devam eder. Bir gün Şemsi Ana keçisini takip eder. Keçinin su içtiğini ve içtiği suyun üzerini ayağıyla toprak atarak kapattığını görür ve suyun çok az olduğu bu dönemde suyun kaynağım bulur. Suyu bulduğu için ermiş kabul edilir.
Saburhane Meydanı Mimar Sinan heykelinin bulunduğu ve Muğla'nın ilk kurulduğu bölgenin yer aldığı Saburhane Meydanı özellikle Rum ustaların yaptığı taş Muğla evleri görülmeye değer.
Geleneksel Muğla Pazarı Muğla’yı Perşembe günü ziyaret ediyorsanız, haftada bir kurulan geleneksel Muğla pazarına mutlaka uğramalısınız ya da Perşembe günü Muğla'da pazarda olacak şekilde planlama yapmalısınız. Turist grupları Perşembe pazarı ziyaret etmek için tatil yaptıkları turizm beldelerinden kilometrelerce seyahat yaparak bu pazara gelmekteler. Perşembe pazarında yöre insanının ürettiği doğal ucuz meyve ve sebze yanında; yöreye özgü dokumalar, dantel, iğne oya işler, halı ve hediyelikler de satılıyor.
Asar Dağı Yamaçlarında Saburhane Turu "Tarihi Muğla Evleri"nin en güzel örnekleri, Arastanın hemen yukarısındaki Saburhane’dedir. Saburhane’nin dar sokaklarında, eski Muğla evlerinin arasında dolaşmanızı ve tepeye kadar çıkmanızı öneriyorum. Fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutmayın. Çünkü her köşeyi döndüğünüzde deklanşöre basmanızı gerektirecek bir kare çıkacaktır karşınıza. Evlerin bacaları dikkatinizi çekecek. Kiremitten şapkalı bacalar Muğla evlerinin simgesi sayılır.
Muğla ülkemizin Rize'den sonra en fazla yağış alan ilidir. İklimin bu özelliği baca yapımında halkı "üzeri kapalı", içeri yağmur girmeyecek, bir çözüme götürmüştür. Bacaların Sadece baca dumanı değil, ocak dumanını da almasından dolayı geniş cidarlı ve geniş ağızlı olması, üzerinin kapatılmasında belli bir malzeme ile köprü kurulmasını zorunlu kılmış ve bu malzeme de doğal olarak yörenin geleneksel çatı örtüsü malzemesi olan oluklu (alaturka) kiremit olmuştur. Muğla ikliminin bir başka özelliği de rüzgârın ağırlıklı olarak belli bir yönden değil, yıl boyunca değişik yönlerden esmesidir. Bu durum, baca üstündeki örtünün her yönden esebilecek rüzgâra karşı açık olması zorunluluğunu getirmiştir. Bu nedenle kiremitle kurulan köprü dört tarafa açık delik bırakan bir tarzda biçimlenmiştir.
Muğla Sokakları Asar eteklerinden aşağıya doğru kıvrıla kıvrıla iner ve pek çok yerde birbirlerine yatay olarak bağlanır. Oldukça fazla çıkmaz sokaklar bulunmaktadır. Sokağa cephesi olmayan mülkiyetlere, girişi sağlamak için komşu mülkiyetler dar geçiş şeritleri bırakmışlar böylece çıkmaz sokaklar doğmuştur. Bu sokaklar meyilli yerlerde "merdivenli sokaklara" dönüşmüştür. Sokaklar genellikle dardır.
Muğla Evleri genelde iyi korunmuşlardır. Geleneksel mimariden doğrudan esinlenmiş yeni yapıların da Muğla bölgesinde diğer bölgelerimize kıyasla daha fazla inşa edildiği görülmekte. Evler iki katlı ve çoğunlukla küçük bir avluya sahiptir. Evler birbirini rahatsız etmeden, önünü kapatmadan kat kat yükselir.
Muğla’nın Saburhane Mahallesi kentsel SİT alanı ilan edilmiş, sadece evler değil sokaklar, duvarlar ve “kuzulu kapı” adı verilen kanatlı kapıları da korumaya alınmış. Belediye, valilik ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabasıyla kentsel koruma bilinci geliştirilmiş. Ne mutlu ki, yıkılmaya yüz tutmuş kimi evler devlet ve özel kuruluş ve kişilerin katkısıyla korunmaya çalışılıyor.
Muğla, 400' e yakın tescilli evi 170e yakın sivil mimarlık örneği yapısı, 100'e yakın sokağı, eski hanların, şadırvanların, arastası, meydanların ve camileriyle örnek bir Kentsel Sit alanı.
Zannederim geziyi ve tatili daha çok denizle eş tuttuğumuzdan olacak, deniz kıyısında olmayıp da turist yoğunluğu olan yöremiz pek azdır. Bu nedenle olacak tatilciler Muğla merkezi "kenarından geçilen bir yer" olarak düşünmekteler. Ancak Muğla’da kaldıktan sonra ben artık bu şekilde düşünmüyorum.
Muğla mutlaka uğramanız ve en az bir gününüzü ayırmanız gereken bir kent.
Hatta Muğla, merkezinde konaklayıp şehir gezisinin yanı sıra çevre gezisi de yaparak dolu dolu bir kaç gün geçirebileceğiz bir kent.
|