Arabamla Dünya Turu – Arjantin 8-SON (Buenos Aires, Tigre)


10 Ekim Pazartesi günü öğleden sonra, plânladığım gibi Buenos Aires’teki hostele vardım. Salı sabahı saat 9 buçukta, önceden sözleştiğimiz gibi Sandra-Javier çiftinin garajının, yani Dakar Motos’un önündeydim. İlk işimiz noter işlerini bitirmek olacak. Javier bir motosiklet uzmanı. Garajın içinde onlarca motosiklet var. Çoğu Horizons Unlimited motosiklet grubu üyesine ait. Çoğu tekrar Güney Amerika’ya gelmek üzere motosikletlerini bırakıp gitmişler. Bir de misafirleri var; Mick. 63 yaşındaki İngiliz ihtiyar-delikanlı da senelerdir motosikletiyle Güney Amerika’ya geliyormuş. Bu üçüncü gelişi. Her gelişinde de uzun zaman geçiriyor; kâh dolaşarak, kâh beğendiği bir yerlerde dinlenerek.

Sandra, Güney Amerika’ya gelen ya da oradan geri dönen, bunun için de Buenos Aires’i başlangıç -ya da bitiş- noktası olarak seçen motosikletçilerin çok iyi tanıdığı bir isim. Aynı zamanda arabalarıyla gelip, gidenlerin de… Uçakla (yalnızca motosikletler için) ya da gemiyle ülkeye gelen ya da ülkeden gidecek araçların gümrük işlemlerini uzun zamandır yapmakta, Sandra. Dolayısıyla, bu tür gümrük işlemlerinin gereklerini ve püf noktalarını çok iyi biliyor. Bunun ötesinde, nakliye yolları konusunda da araç sahiplerine yardımcı oluyor. Javier de gerek motosikletçilerin mekanik problemlerini çözmek, gerekse araçlarını, sonradan Güney Amerika’da yapacakları başka seyahatler için geçici olarak burada bırakmak için yardımcı oluyor. Ben de, Horizons Unlimited grubu vasıtasıyla ulaştığım Dakar Motos’tan, Lando’nun Güney Afrika’ya gönderilmesi için gereken gümrük işleri için yardım istedim.


Lando konteynerde. Konteyner deposunda fotoğraf çekmek yasak(mış). 
Bu fotoğrafı Sandra gizlice telefonuyla çekmiş

Burada artık Dakar Motos’un kontakt bilgilerini verebilirim. Her ikisi de gayet iyi İngilizce biliyorlar :
          Sandra & Javier
          Dakar Motos
          Dr. Carlos Tejedor 1379,
          Florida - Vicente Lopez, Buenos Aires
          Tel : (5411) 4730-0586
          dakarmotos@hotmail.com
          www.dakarmotos.com

Salı günü Sandra’yla notere gidip, ruhsatın ve pasaportumun noter onaylı kopyalarını hazırlattık. Öğleden sonra noter işleri tamamlanmıştı. Ertesi sabah da gümrük işlemleri için konteyner gümrüğüne gittik. Burada da işimiz yarım gün sürdü. Ancak nakliyeden sorumlu acente Plus Cargo konteyneri o güne yetiştiremediği için, yükleme işi ertesi güne kaldı. Perşembe günü saat 13:30’da Lando’yu, Cape Town’a gönderilmek üzere konteynere yerleştirmiştim. Öğleden sonra da Plus Cargo’nun ofisine gidip, gerekli işlemleri tamamladıktan sonra konşimentoyu aldım. Artık, geminin kalkacağı 19 Ekim’i, sonra da uçağımın kalkacağı 20 Ekim’i bekleme dönemi başlıyor. 

Burada da Plus Cargo’nun bilgilerini verme zamanı geldi :
          Pablo Benavides - Sales Executive
          Tel : (5411) 4345 1614
          Faks : (5411) 4345 0022
          Av. Bernardino Rivadavia 413 Piso 5 Of. 1
          1002 AAC Buenos Aires, Argentina
          pablo@pluscargoargentina.com
          www.pluscargoargentina.com

Nakliye işinde alternatif olarak bir de Hildich’in yardımıyla bulduğum Flavia var. O da şöyle :
          Lic. Flavia Terzaghi
          THL INTERNATIONAL SRL
          Servicios Integrales en Comercio Internacional
          Tel : (5411) 6091-4748 
          Faks : (5411) 6091-2100/4748
          GSM : (5411) 6455-4939
          fterzaghi@thlinternational.com.ar


Kaldığım hostelde (ki, Arjantin’e geldiğim zaman kaldığım ve daha önce anlattığım hostel) rezervasyonum Cumartesi sabahına kadardı. O zamanki plânım 15 Ekim’de İstanbul’a uçmaktı, çünkü. Sonradan, malûm, geminin kalkışını bekleme zorunluluğu yüzünden bilet tarihimi 20 Ekim olarak değiştirmiştim. Cumartesi sabahı, kaldığım hostelden, Sandralar’ın garajındaki 4 yataklı ‘misafirhane’ye yerleşmek üzere ayrıldım. Hem daha sakin ve sessiz bir yer, hem konuşabileceğim birileri var. Bu arada, İngiltere’den (aslında, İskoçya’dan) genç bir çift daha gelmiş, Dakar Motos misafirhanesine. Chloe ve Chris de, yine Mick gibi, motosikletleri ile birlikte gemiyle (Grimaldi firmasının ro-ro gemisiyle) gelmişler. Sonuçta 4 kişiyiz garajda.



Buenos Aires’ten son anılar

Plus Cargo’da işim bitip binadan çıkınca hatırıma geldi; bugün Perşembe. Mayıs Meydanı Anneleri’nin bugün gösterisi var ve çıktığım binanın kapısı tam Mayıs Meydanına (Plaza de Mayo) açılıyor. Her yerde, her olayda birşeyleri ucundan kaçırıyorum ama, bu sefer tam denk geldim. Yaklaşık 1 saat sonra başlayacak gösteriye kadar birşeyler atıştıracak vaktim var. Nihayet, meydanda, ellerinde bayraklarla Mayıs Meydanı Anneleri’ni desteklemek üzere bekleyen kalabalık, anneleri taşıyan minibüse doğru hareketlendi.



1810 Mayıs Devrimi’nin başlatıldığı ve aynı zamanda Arjantin’in bağımsızlık sembolü olan Plaza de Mayo’nun yaşadığı acı bir olay da var. 16 Haziran 1955’te, o zamanki başkan Juan Domingo Peron’a karşı yapılacak bir darbe girişiminin başlangıcı olarak tezgâhlanan ve Peron’un meydanda halka seslendiği sırada patlatılan bombalama olayı, 364 kişinin ölümüne neden olur. Aynı meydan, daha önceki yazılarımdan birinde de bahsettiğim, kirli savaş döneminde ‘kaybedilen’ 30,000 kişinin annelerinin, çocuklarını geri istediklerini haykırmaya başladıkları yerdir de, aynı zamanda. Akıbeti halâ meçhul kalmış kayıpların anneleri bu haykırışlarına her Perşembe öğleden sonrasında devam etmekteler.


Daha önceki yazımda bahsettiğim ve çekip de kaybettiğim fotoğraflardan birisini yeniden çektim. 110m genişlikteki ‘dünyanın en geniş caddesi’ 9 Temmuz ve ortasında dikili 67m yüksekliğindeki Obelisco (Dikilitaş)


Teatro Colon’un girişinin bulunduğu ön yüzü

Cuma günü, bir türlü gezme fırsatı bulamadığım Teatro Colon’a gittim. Daha önce bahsetmiştim; Sydney Opera House yapılana kadar, güney yarıkürenin en büyük opera salonuymuş. 7 kattan oluşan at nalı şeklindeki seyirci bölümü 2,487 oturma kapasitesine sahip. 7. kattaki ayakta seyir balkonu ise ayrıca 1,000 kişi daha alabiliyor. 1908’de tamamlanan salonun akustiği o kadar iyi düşünülerek yapılmış ki, halâ dünyanın akustik bakımından en iyi beş salonundan birisi olarak kabul ediliyor. İngilizce dilinde de verilen tura katılıp, yaklaşık 1 saat süreyle gezme fırsatı buldum, sonunda. 2005 yılında başlayan renovasyon çalışması daha yeni tamamlanmış (binanın arka yüz renovasyonu devam etmekte, yalnız). Giriş katındaki fuayeden sonra fotoğraf çekmek yasak. Biz de çekmedik.


Fuayenin tepesinde bulunan kubbenin vitrayı


Giriş katındaki fuaye ve üst kata tırmanan merdivenler

Cumartesi günü Sandra’ların garajının olduğu mahalleden trenle şehre indim. Amacım yok, aslında. Hava güzel, şehirde gezeceğim. Trenden inip, Mayıs Meydanı’na doğru yaklaştığımda yüksek perdeden bir müzik sesi gelmeye başladı. Meydanda bir festival var. Latin Amerika Kültür Entegrasyonu yazıyor, çevrede asılı pankartlarda. Birçok ülkeden folklor grupları renkli ve gösterişli kıyafetleriyle, müzik eşliğinde geçit yapmaktalar. Güzel bir tesadüf.

 




Pazar günü de, Buenos Aires’in 35km kuzeyindeki Tigre’ye gittim, yine trenle. Rio Parana’nın Rio de La Plata’ya döküldüğü deltanın güney kıyısında yer alan Tigre, genellikle Buenos Aires’tekilerin lüks sayfiye evlerinin yer aldığı, insanların hafta sonları gezmeye ve eğlenmeye gittikleri bir kasaba. Deltanın ince kollarının içerisinde kanallar oluşturduğu Tigre’de -bence- hafta içinde vakit geçirmek daha güzel; daha huzurlu ve sakin olduğu için.





Tigre’den birkaç fotoğraf


Tigre’de birçok kürek kulübü var. Kimisi üyelere mahsus, kimisi de isteyene hizmet ediyor


Bunlardan birisi de karşı kıyıdaki bu görkemli bina


Tigre Sanat Müzesi

Salı günü de Escuela de Mecanica de La Armada’ya (ESMA olarak bilinir) gittim. Anlamı ‘Donanma Mekanik Okulu’. Arjantin’in yakın tarihi, özellikle 1976-83 yılları arasındaki Kirli Savaş dönemini bilenler, bu ismi duymuşlardır. Daha önceki yazılarımda, özellikle Cordoba’da gezdiğimiz işkencehaneyi anlatırken bahsetmiştim. Bu okul, (ki şimdi bir müze ve daha önemlisi, bir kültür merkezi olarak hizmet vermektedir) o kirli dönemin en büyük işkencehanesi olarak kullanılmıştır. Tutuklanıp da, ESMA’ya götürülmüş olan yaklaşık 5,000 kişiden %90’ı öldürülmüştür. Ölümleri ya genellikle okul arazisinde kurşuna dizilerek, ya da sevkedildikleri El Palomar’daki hava üssünden havalanan nakliye uçaklarından (bazen de helikopterlerden) Rio de La Plata’ya ya da Atlas Okyanusuna atılarak gerçekleşmiştir. Çok sonradan olayın faillerinin mahkemelerde verdikleri ifadelerden, kurşuna dizilenlerin cesetlerinin, izlerinin yok edilmesi için yakındaki spor sahasında yakıldığı öğrenilmiştir. İnsan bu vahşeti duyunca, yaşandığının üzerinden daha 30 yıl bile geçmeden nasıl böyle sakin bir ülke ortaya çıktığını anlayamıyor. Ruanda’ya da, yaşanan bir milyona yakın insanın öldürüldüğü soykırımın 12 sene üstüne gittiğimdeki sükûneti anlayamamıştım.


Escuela de Mecanica de La Armada‘nın ana bina girişi


Kirli Savaş döneminin fotoğraflarla anlatıldığı bölümün bulunduğu ana bina

Müze -maalesef- açık değildi. Geniş bir alana yayılmış onlarca binadan oluşan müzenin yalnızca ana binada bulunan ve dönemi çarpıcı fotoğraflarla anlatan kısmı açık. Diğer bölümleri ise yalnızca Pazartesi, Perşembe ve Cumartesi günleri ziyarete açılırmış. Gitmek isteyeceklere duyurulur.

Böylece bir kıtayı daha bitirdim. Bugün Buenos Aires’te son günüm. Yarın öğleden sonra uçakla önce Sao Paulo’ya, oradan da -5.5 saatlik beklemenin ardından-, THY uçağıyla İstanbul’a uçuyorum. Bu akşama kadar yüklemenin tamamlandığı haberini alırsam, daha da gönül huzuruyla uçarım. Bu yazıya ekleyecek fazla bir şey kalmadı, artık. Gemi, daha önce söylendiği gibi bugün yüklenir ve hareket ederse, Kasım ilk hafta sonunda Cape Town’a varacak. Bizim plânımız da, 6 Kasım’da orada olmak. ‘Biz’ dedim, farkettiyseniz. Afrika’ya Buket de katılıyor!

Kasım’a ve Afrika’ya kadar, hoşça kalın.