Lale Zamanı Hollanda :1 (Alkmaar Peynir Pazarı)

Hollanda, özellikle kendine has benzersiz mimarisi ile gezilip görülecek favori ülkelerimin başında geliyor. Önceki yıllarda, 1974 te yeni evlendiğimizde, daha sonra arkadaş grupları ile 1995 ve 2004 te yine Nisan aylarında organize turlarla gezip görmüştüm. Mart sonundan Mayıs ortalarına kadar süren Lale mevsimi, bu güzel ülkeye ziyaret için en isabetli zaman aralığı. Dünyanın en güzel bahçelerinden sayılan, bizim Emirgan parkının 3- 4 katı büyüklüğündeki “Keukenhof Çiçek Bahçesi”,  bu yıl 21 Mart-20 Mayıs arasında ziyaretçilerini bekliyor. 2009 yılı Nisan ayında mil puanımızın kullanımı sona eriyordu. Tam zamanı deyip eşimle 5 günlüğüne Amsterdam merkezli gezi planladık. Eşim, 35 yıl öncesinin detaylarını çok fazla hatırlamıyordu, o nedenle ilk kez görecek gibi heyecanlı idi. Dört bayan arkadaşımla son gidişimizde kaldığımız, central istasyonun tam karşısındaki A-Train oteli çok beğenmiştik. İnternetten aynı otelde 22-26 Nisan tarihleri için oda rezervasyonumuzu yaptık. Böylelikle hem Alkmaar peynir mezadını görecek hem de yılda bir kez olan ve o yıl 25 Nisan’a denk gelen, saat 15 te, Keukenhof parkının hemen yakınından geçen Bloemencorso’yu (çiçeklerle süslü arabaların kortejini) izleyebilecektik. Önceki gidişlerimde bizim tur şirketlerinin klasik programları olan Büyük Hollanda ve Volendam Marken gezilerini yaptığımdan, programımıza dahil etmedim. 

 

Alkmaar tartım evi ve peynir müzesi...
 
 
Alkmaar pazarında peynir satışı...
 

 

Alkmaar pazarında el yapımı sabolar...

22 Nisanda gidişimizin ilk günü, Amsterdam şehir merkezini, ertesi gün, Rotterdam ve 1997 de Dünya mirası listesine alınan Kinderdijk Yeldeğirmenleri bölgesini gezdik. Üçüncü gün, programımızda tarihi peynir pazarını izlemek üzere gideceğimiz Alkmaar şehir gezisi vardı. Alkmaar peynir pazarı, 1593 yılından bu yana Mart ayının sonundan, Eylül’ün ilk haftasına kadar her hafta Cuma günleri saat 10-12.30 arası, tarihi kostümlerle yapılan ve aynı ritüellerin tekrarlandığı bir seremoni. Son iki gidişimde görmeyi çok istediğim halde tur organizasyonların program değişikliği yapmaları yüzünden gerçekleşmeyen ve aklımda kalan etkinlikti. Bu defa işimizi şansa bırakmadık, son derece özel ve güzel gezi programımızı, kendi isteğimize göre yaptık. İstasyona erkenden gelerek, yarım saatte bir kalkan Amsterdam Alkmaar arası (gidiş dönüş 14 EU ücretli) trenle yaklaşık 40 dakikada şehre vardık. İnternet ve gezi dergilerinden, dersime iyi çalıştığımdan Alkmaar şehri hakkında detayları, haritaya göre törenin yapılacağı meydan olan Waagplein’i ve istasyondan nasıl ulaşılacağını biliyordum. Zaten trenden inen kalabalığın tümü aynı istikamette yürümeye başlayınca, bunları takip etmek yeterli, galiba herkes oraya gidiyor diye düşünmemiz de boşa çıkmadı.

 

 

Alkmaar peynir pazarında Cheesemaid...

 

 

Teftiş heyeti peynirin kalitesini inceliyor...

 

 

Peynir dergisi satan Cheesemaidler...

 

Şansımıza hava, pırıl pırıl açık ve çok güzeldi. 20 dakikalık yürüyüşle, çevresi demir parmaklıkla çevrelenmiş Waagplein’e saat 9 da ulaştık. Tahmin ettiğimiz gibi kalabalık pek fazla değildi. Önceden hazırlanmış (sabah 7 civarında kamyonlarla getirilen, sayıları 700 ile 1000 arası olan peynirler, uzunlamasına şeritler halinde alana serilmiş örtüler üzerine yerleştirilmiş) dizi dizi sıralarda, üst üste iki katlı, turuncuya çalar koyu sarı renkleriyle kocaman Gouda peynir tekerlekleri ile meydanın görünümü tam seyirlikti. İlk iş olarak, doğru fotoğraf çekme amaçlı güneşi arkamıza alacak şekilde, meydanın kanala paralel sağ yanında, önde kendimize hemen iki kişilik yer ayarladık. Meydanla kanal arasında folklorik giysili satıcıların hizmet ettiği, pazar yeri gibi bölümde türlü çeşit peynir ve Hollanda’ya özgü başta tahta sabolar ve yel değirmenleri olmak üzere hediyelik eşya satılan sergiler sıralanmıştı. Saat 10 a kadar ayakta o vaziyette beklemek daha sonra iki buçuk saat daha töreni izlemek için sabit kalmak zordu. Kalabalık gitgide artığından, tek kişi bekleyip iki kişilik yeri korumak imkânsız olmuştu. O nedenle eşimle, nöbetleşe mecburen tek kişilik yeri tutup sırayla, bir saatlik boşlukta çevre sergileri gezip dolaştık. Saat 10 a doğru kalabalıktan adım atacak yer kalmamıştı, insanlar önden arkaya ilk üç sıra yan yana bitişik nizamdı. Fotoğraf çekim işi bana ait olduğundan ayırdığımız yere ancak ben yerleşebildim, öndeki demirlere dayanma kolaylığı, hem çekim hem bel ağrısına karşı iyi kötü işe yaradı. Daha sonra  telefonlaşınca  eşimin güneşe karşı olduğundan daha az rağbet edilen alanın sol yanında  bir boşluk bulup yerleştiğini gördüm.

 
 

 

Peynir satışı onaylandı...

 

Peynir pazarı konseyi ve değerli konuklar...

 

Peynirin tartılması...

 
Alkmaar peynir pazarı, günümüzde Hollanda’da hala bütün canlılığı ile geleneksel olarak devam eden tek ve en önemli, yılda 300.000 turist çeken, yani ülke ekonomisine ve turizmine hizmet eden teatral bir gösteri. 1900’lerin başında altın çağını yaşamış pazarda, günde 3 ton peynir satılır, tezgâhlar gece bire kadar açık kalırmış. İkinci Dünya savaşından sonra talep azalmış, günümüzde satış, altın günlerin yüzde onu kadar oluyormuş. Peynirler, beyaz pantolon, gömlek giymiş, dört renkli (mavi, sarı, kırmızı, yeşil) şapkalı, her takım 7 kişiden oluşmuş özel taşıyıcıların omuzlarından geçirdikleri askılara takılı ortası tablalı kızaklarla taşınıyor. Her taşımada, kiloları 12-  13.5kg olan sekiz peynir tekeri (toplam 100kg) bulunuyor.


Ortaçağda bütün meslek gruplarının örgütlendiği ve belli kurallarla yönetilen lonca sistemi vardı. Peynir taşıyıcılarının da 1593 yılından bu yana devam eden loncalarında 30 üye ve bir başkan bulunur. 7 kişilik her renk grubunun iki yılda bir seçilen bir ustabaşısı, göğsünde şapkalarının rengindeki fiyonkla ve bütün taşıyıcıların Baba sıfatlı başkanı, turuncu şapkası ve elinde şık bastonuyla diğerlerinden ayrılıyor. Taşıyıcı olmadan önce taşıyıcı loncasına katılıp 2 yıl geçici işçi olarak çalışılıyor, başkan taşıyıcılığını onayladığında, kendisine bir de bir takma ad veriyor. Peynir taşıyanlar normalde başka işi gücü olan, gönüllü kişilermiş ve Alkmaarlılar olarak bu görevi almak,  geleneksel kuralları olan taşıyıcı loncasına katılmak prestij meselesiymiş. Alanda ayrıca bej renkli gömlek ve siyah pantolon giyen simsarlar, mavi gömlekli yardımcı elemanlar ve sayıları en az iki kişi olan cheesemaidler de görev yapıyorlar. Giydikleri Hollanda folklorik kostümleri ile dikkati çeken bu güzel kızlar, tören boyunca, güler yüzleri ile meydanın dört köşesini dolaşıp, Hollanda peynirinin tarihçesini, çeşitlerini ve bu pazarı tanıtan Kaasexpres dergisini satıyor, isteyenlerle fotoğraf çektiriyorlar. Kurallara göre tören öncesi başkan, peynir tartım evinde taşıyıcı ekibini toplayıp, hasta olup ya da başka mazeretle gelemeyen olabilir ihtimali ile önce yoklama yapar, o günkü peynir sayısını, gelen önemli konukları gazete, TV ekipleri hakkında bilgi verirmiş.

 
 

 

Peynirin taşınması...

Kendilerini taşıtan turistler...

 Turistlerin taşıma deneyimi...
 

Tören açılışı saat 10.00’da zil çalarak başladı. Çan zilini çalma görevi, peynir konseyinin o günkü en ünlü davetlisine (Hollandalı sanatçı, sporcu, yabancı büyükelçi vs.) verilirmiş. Daha sonra mikrofonla uzun süreli, törenin tarihçesi, peynirin Hollanda için önemi konusunda Flemenkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca dillerinde sunum yapılırken, kadınlı erkekli son derece şık giyimli birileri (alıcı firma sahiplerimi? anlayamadım), konsey üyeleri ile birlikte alanda tur attılar. O arada alıcı firma hesabına beyaz gömlekli teftiş kurulu da meydana gelerek peynirleri incelemeye koyuldu. Tekerlere tak tak vurarak, ellerindeki burgularla peynirden parça alıp koklayıp, rengine bakarak ve tadarak yağ, nem oranı hakkında not verdiler. Kalite onayından sonra teftiş başkanı, simsarla tokalaşıp kilo başı fiyat pazarlığına başladı, sonunda el şaklatarak anlaşmaya varıldığı bildirildi. Çocukluğumda Söke Çay’ı kenarında, at pazarı kurulurdu. Alan- satan pazarlık için kollarını sallaya sallaya uzun uzun tokalaşırlardı. Bu seremoni, orada o anımı, özlemle aklıma getirdi. Hemen hemen,  benzer ritüelli bir alışverişti.


Sempatik Cheesmaidler de göreve başlamış, sırayla meydanın dört bir tarafını turlayıp dergi satışı yapıyor, benim gibi fotoğraf meraklılarına poz veriyordu. Peynir satış gerçekleştiğinde, peynir taşıyıcıları, en az 100 kiloluk kızakları, omuzlarına geçirdikleri askılarla bir teneke su taşır gibi koşar adım, birbirleriyle yarışıp şakalaşarak önce Waaggebouw ya da Weighing house denen tartım evine taşıdılar. Orada yine belli kurallarla tartılan peynirlere, ölçümleri yapıldığına dair damga vurularak tekrar kızaklara konup yeniden aynı hızlı tempoda tartım evinin tam karşısında, meydanın diğer başındaki el arabalarına kadar götürmeye başladılar. Dikkatimi çeken bir ayrıntı, medeni ülke farkını çok güzel vurguluyordu; engelli arabaları ile gelenlere alanın içinde, konseyin bulunduğu bölümde yer ayrılmış, töreni en önden seyretmeleri sağlanmıştı. Doğrusu benim bulunduğum yer de harikaydı, tam önümde gerçekleşen bütün bu olayları, taşıdıkları ağırlığa rağmen sarı, kırmızı, yeşil mavi şapkalı bu adamların koşuşturmalarını, film izler gibi seyredip seri halinde fotoğraflar çekmek, unutamayacağım güzellikte, müthiş keyifli bir anı oldu. Simsarların başkanı yaşlı bey, kontrol için kesilen peynir parçalarını eline alıp sırayla önde olanlara ikram etti. Arada bir, taşıma işini kolay sananlar bu işi denemeye kalktılar. İri kıyım yapıda olanlar bile daha iki adım atmadan tökezleyince, taşıyıcıların bu konuda nasıl maharetli oldukları ispatlanmış oldu. Taşıyıcıların, isteyenleri peynir tablasına koyup az gezdirerek fotoğraf çektirmeleri de eğlenceli oldu. Saat 12.30 da törenin bittiği ilan edildi.

 
 

 

Alkmaar tartım evi,peynir müzesi ve turizm danışma binası...

 

Alkmaar kanal turu...
 
 
Alkmaar kanal turu sırasında görülen açılır köprüler...
 

Peynir müzesini görme amaçlı tartım evinin önüne geldiğimizde peynir kantarlarında isteyenler,  başlarına kırmızı hasır şapka koydurarak tartılıp, sempatik taşıyıcı beylerle, 1 EU ücretli fotoğraf çektiriyordu. İçimdeki çocuk “ben de ben de” deyince sıraya girdim ve tartıldım ve sertifikamı aldım. Tartım binasının üst katındaki peynir müzesine girmek için bekleyenlerin sayısı gözümüzü korkuttu, onun yerine hemen arkadaki iskeleden kalkan kanal botlarıyla 45 dakika süreli 5.90 EU ücretli kanal gezisi yaparak Alkmaarı görmek daha cazip geldi. Bu tur sırasında, büyük zevk ve beğeniyle, birazda kıskanarak izlediğimiz Ortaçağdan kalma çok iyi korunmuş binaların sıralandığı kanallarda alçak köprülerin altından geçerken başımız çarpmasın diye olduğumuz yerde iyice kıvrılıp korunmaya çalışmak, neşemizi arttırdı. Kanal gezisiyle Alkmaarı hemen hemen bütünüyle görmüş olduk. Pazardaki peynir çeşitlerinden tadım için aldıktan sonra, kanal kenarına sıralanmış cafelerden birinde öğle yemeğimizi keyifle yedik ve geldiğimiz yollardan İstasyona dönüp, görülmesi tavsiye edilen ve öğleden sonraki programımızda yer alan Kuzey Denizi kıyısındaki Enkhuisen şehrine trenle yol aldık.


Nisan’la Eylül arası, Hollanda’ya yolu düşecek olanlara, bizim son derece keyif aldığımız bu çok özel tarihi seremoniyi yaşamak için, Cuma gününü içine alacak bir program yapmalarını, töreni seyir için erken gidip, önde yer ayırmalarını öneririm. Kişisel olarak gitmek zor olur derseniz alternatif seçenek, Amsterdam Central istasyonun karşısındaki ana cadde Damrak üzerinde sağda, 2-3 adet yerel tur şirketleri var. Bizim önceki gidişimizde denediğimiz tur olan Lindbergh Excursion’un 2013 yılı 4,5 saatlik “Alkmaar cheese market” gezisi 38 EU. Daha detaylı bilgi için:  www.lindbergh.nl

 
 

 

Almaar kanal turu sırasında görülen St.Joseph kilisesi...

Avrupa'nın her beldesinde olduğu gibi...

 
 

Gelecek sunumda, Yel değirmenleri beldesi Kinderdijk’te görüşmek üzere…


Şimdilik hoşçakalın.



 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(12 Nisan 2013)
Gelenek ,Turizmle birleşince böyle güzellikler çıkıyor ortaya,çok ilgi ile okudum böyle bir töreni yakalayamadığıma üzüldüm doğrusu..Bilgi ve görgümüz arttı,çok teşekkürler...
Setenay Süzer
(06 Nisan 2013)
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum.Hollanda deyince ilk akla gelenlerden biri Gouda peyniri ve bunun en güzel şekilde sunulduğu Alkamaar peynir pazarına, gezi sever siz sevgili dostlarımın da, dilerim bir gün yolu düşer.
TAMER
(06 Nisan 2013)
Sevgili Setenay Hanım, çok değişik, çok güzel masal tadında bir yazı olmuş, elinize sağlık... Ritüelden çok keyif aldığınızı yazarken bizlere de yansıtmış olduğunuz sıcaklıkta hissettik. Teşekkürler...
hakangeziyor
(01 Nisan 2013)
Setenay Hanım, Alkmaarın bu kadar keyifli bir yer olacağını düşünmemiştim doğrusu. Sadece peynir için değil genel görünüm olarak da söylüyorum. Ne iyi ettiniz de bizlerle paylaştınız bu gezinizi...Kaleminize sağlık...