Budapeşte: Balaton Gölünde Bir Gün...

Bugün Budapeşte dışına çıkıyoruz…Akşamları Buda’daki “evimize” dönmek şartı ile günlük turlar planladık. Bu iş için de İstanbul’dan ayırttığımız kiralık arabayı teslim alıyoruz. 10 yıldır aynı şirketten kiraladığımız için ayırttığımız kategorinin iki üst modelini bize sunarak şirket bir “güzellik” yapıyor! TV reklamlarında gördüğümüz yepyeni ve güzel bir arabamız var artık. Şirket görevlisi soruyor: “Kiralık bir GPS arzu eder misiniz?” Eşim cevap veriyor: “Teşekkürler istemiyoruz, bizim hanım en iyi GPS dir!” Mahcup etmemeye çalışacağım…

Büyük şehirlere araba ile giriş-çıkışlar hep kabusum olmuştur, yıllar önce Paris çevre yolunda fır dönüşlerimizi unutmadım. Roma, Milano çıkışları daha basit tabii…Napoli derseniz açılamayan bir yumak, önemli olan şoförle birbirimize girmeden işi sonlandırmak. Neyse, Budapeşte bizi yormuyor, işaretler güzel, yol ayırımları önceden belirlenmiş, güney-batı yönünden M-7 otoyoluna atıyoruz kendimizi… Otoyollar paralı ama ödeme gişeleri yok. Otomobil sahipleri yıllık otoyol parasını ödeyip ön cama pullarını yapıştırınca otoyola çıkabiliyorlar (Bazı Avrupa ülkeleri aynı yöntemi uyguluyor) denetim nasıl oluyor anlayamadım, belki yoldaki bazı sensörler pulu algılıyor diye düşündüm, tabii bizim pulu da şirket cama yapıştırmış…Yol kalitesi güzel, fazla geniş olmayan bir otoyol…İlk benzin istasyonundan plastik kaplama güzel bir harita alıyorum, yırtılma ve kopma tehlikesi de yok bu haritada…Otoyol, hafif tepeleri aşarak güney-batı ovalarına uzanıyor. Planımız gereği 50 km. sonra otoyolu terk ederek normal karayolu ile devam ediyoruz. Hızımız kasabalara girişlerde düşüyor, kavşaklar dairesel düzenlenmiş, ister istemez dikkat kesiliyoruz. Her yer yeşillikler ve çiçekler içinde, sol tarafımız Tuna’ya doğru alçalan düzlükler halinde ama uzaklardaki Tuna’yı göremiyoruz. Geçmiş yıllara göre yol kalitesi ve evlerin dış görünümleri daha bakımlı, belli ki alınan krediler işe yaramış, millet durumu düzeltmiş. Balaton gölüne doğru kuzey yönünde bir çıkış daha yapıyor ve ilk molayı göl kıyısındaki “Balatonfüred” de veriyoruz.



Alçak bir tepe üzerinden geçen anayoldan kıvrılarak, keyifli bir inişle ağaçlar altındaki otoparka yerleşiyoruz. Önümüzdeki masmavi göl, orta Avrupa’nın en büyük gölü ve denize hiç kıyısı olmayan Macaristan’ın deniz ihtiyacını karşılayan turistik bir yer.. Oteller, moteller, pansiyonlar ve termal merkezlerle de çok gelişmiş…Birinci Dünya savaşından önce Dalmaçya kıyılarına sahip olan bir imparatorluktan sonra bu göl Macarların deniz keyfini tam olarak karşılıyor mu, onu kestirmek güç olabilir ama yaratılan turizm imkanlarından azami faydalandıkları da çok açık!

Çevrede iki katlı zevkli oteller ve lokantalar, hediyelik eşya dükkanları ve kampingler yer alıyor. Kaldırım ve ana yollara yeni ve renkli taşlar döşeniyor, belediyenin dost şirketleri bu kasabada da faaliyette midir acaba. Balatonfüred Marinasına teknelerini bağlayanlar yaz hazırlığına başlamışlar, gölde turistik tekne turları da var. Bir tur teknesi bize de teklifte bulunuyor ama biz kalıcı değil yolcuyuz. Balaton tekne turlarında hangi müzik aletleri çalınır, şarkı repertuarı nasıldır, hangi volümde çalınır, millet hangi hava ile coşar ve göbek atmaya başlar,”mehtap turu” var mıdır, bu konuları öğrenemedik. Kıyıdaki güzel park, balıkçı heykelleri ile süslü ve öğrenci grupları da sakin havaya çok uyumlu olarak gezilerini tamamlıyorlar. Kaynaklar, 77 km. uzunluğundaki gölün ortalama derinliğinin 3 mt. olduğu için çabuk ısındığını yazıyor, ılık bir gölde yüzmek güzel olmalı ve bu aynı zamanda turizm mevsiminin uzun olduğuna da bir işaret.



Balatonfüred gezildi ve tekrar yola koyulduk…Macar ev sahipleri bahçeleri düzenlemişler, odalar yeniden elden geçirilmiş ve kiralık-boş oda ilanları misafirleri bekliyor. Almanya’ya göre çok ucuz olan fiyatlar, tabii ki önce komşu Alman ve Avusturyalıları çekiyor, yazın bu bölgede yer bulmak çok zor olmalı! Yol daraldı, sol tarafımız sazlık göl kıyısı, bol bol balık tutanlara, yürüyüşçülere ve bisikletçilere rastlıyoruz, uygar ve çiçekli köylere girip çıkıyoruz.



Bir sonraki durağımız, bir şeyler yemeği düşündüğümüz “Tihany”…Bu güzel köy bölgenin en turistik, en güzel köyü…Bir yarımadanın üzerinde ve tepesinde yer alıyor. Önce yarımadayı dolaşıp, Marinayı teftiş ediyor, sonra da yoğun kestane ve çam ormanları arasından Tihany’ye tırmanıyoruz. Öğle yemeği için yıllar önce keşfettiğimiz “Echo Etterem”i seçtik. (Etterem=Restaurant) Daracık köy yollarına girmeden arabayı kilise önüne park ediyoruz. Zaten turist otobüsleri daha o bölgeye bile giremeden köy dışında bir alanda duruyorlar.

Kurutulmuş sazlardan yapılan damları ile güzelim köy evleri bakımlı birer turistik eşya dükkanına dönüşmüş, yöresel el yapımı seramikler, el işi örtü ve yastıklar cepheleri kaplamış, her yerde aslım aslım kırmızı acı biberler de Türklerden bir yadigar olarak satışa sunulmuş. Otobüsler akın akın turist taşıyor, halk kazanıyor…Hollandalı yaşlı hanım grupları dikkat çekiyor, belli ki Hollandalı beyler evde kalmayı tercih etmişler. Echo Etterem, tepenin en güzel noktasında, eski yerinde, göle nazır masalarını hazır etmiş bizi bekliyor. Tepeden, mavi Balaton’u ve yeşillikleri izlemek çok güzel



Önden acılı birer balık çorbası içiyoruz, arkadan koca birer tabak ızgara “Fogaş” balığı geliyor…Tatlı su balıklarına pek alışık olmadığımız halde fogaşı bizim sazan veya yayın gibi göl balıkları ile kıyaslayabiliriz. Yanında içtiğimiz yöresel beyaz şarap ve kahve ile birlikte dört kişi 65 € ödüyoruz, uygun bir fiyat!! Yemekten sonra dar sokaklarda güzel bahçeler, şirin köy evleri ve hediyelik eşya dükkanları arasından geçerek, günü sonradan hatırlatacak ve bizi gülümsetecek birkaç küçük seramik de biz alıyoruz.



Planımız,kuzeyden başladığımız Balaton gölü turumuzu güney kıyısından dolaşarak bitirmek. Gölün en batı ucundaki “Keszthely”deki kahve molası isteğimiz, bastıran müthiş sağanak yağmurla gerçekleşemiyor ama kasabaya adını veren kestane ağaçları bolluğu geçtiğimiz yolların iki tarafında bile cömertçe belli oluyor, adeta bir kestane ormanı içinde yol alıyor ve Balaton’un güney kıyısı kenarındaki kasabaları izliyoruz…Kuzey kıyıya göre daha düzlük ve böylece de turistik dev oteller daha çok yayılma alanı bulabilmişler. Bu otellerden bazılarında termal kaynaklar var, göl ve şifalı sıcak su yan yana…Hatta, biraz batıdaki “Heviz” kasabasında doğal, mini bir termal göl de var !

Aralıklı sağanak yağış otoyola çıkıncaya kadar devam ediyor, bize göre hava hoş ama arabayı kullanan tabii dar yolda yağıştan etkileniyor. Budapeşte’ye varış akşamı buldu, çıkışta yolu ezberlediğim için şehre giriş sorunsuz oldu, canlı GPS güzel çalıştı, mahcup olmadı! Yarın bizim Yeniçerilerin izinden güney ovalarına gideceğiz…

Yeniden buluşmak üzere…


 Yazılan Yorumlar...
hakangeziyor
(22 Şubat 2012)
Bülent bey, bu önemli paylaşımlar için sonsuz teşekkürler. Orada hizmet veren birisi olarak bizleri zaman zaman bu tarz önemli gördüğünüz konularda bilgilendirirseniz memnun oluruz. İyi çalışmalar...
Bulent Kara
(22 Şubat 2012)
Degerli paylasim icin tskler. Ben Budapeste ve cevresinde turkce rehberlik hizmeti vermekteyim. Bir kac konuya değinmek istedim. Trafik cezasi otomatik olarak bir sonraki yurt disi cikisinizda karsiniza cikabilir. Uluslar arasi kayit sistemine gecmis ise bir sekilde size sorun yaratacaktir, gerçekten cok seyahat edenler iseniz önerim ödemenizdir. Tum Macaristanda otobüs duraklari yakininda sigara icmek yasaklanmis durumda ve cezasi 100 eurodur.
www.budapestetur.com
NEŞE
(19 Ocak 2011)
Sevgili gezi dostları,dün Macaristan dan bir zarf geldi,8 ay önce Balaton kıyılarında kiralık arabamızla turlar atarken,73 km.hız yapmışız,tam 30.000 forint=120 € ceza ödememizi istiyorlar bankaya..Postacıya eşimin şu anda burada olmadığını ve onun adına imza atıp teslim alamayacağımı söyledim...Herhalde iade olarak Macaristana geri gidecek.Böyle dersleri paylaşırsak daha dikkatli oluruz amacı ile yazdım.Sevgiler..
NEŞE
(24 Kasım 2010)
Teşekkürler Hakan,ben böyle gezmeyi seviyorum,bir tur a bağlanmadan,özgürce ...Bu nedenle önce zamanı iyi kullanmak gerekiyor,biraz şehir içi ve sonrasında araba kiralı şehir dışı olmalı,çünkü büyük şehirler ülkenin aynası olmuyor hiçbir zaman.
hakangeziyor
(23 Kasım 2010)
Neşe hocam, yine çok keyifli bir gezi olmuş. Kaleminize sağlık. Yazıyı okuyunca aslında bazı durumlarda bir şehre bağlı kaldığımızı, o şehrin dışını hiç düşünmediğimizi anladım. Sizin Balaton gölü geziniz büyük şehirlerin hemen yanı başında ne cennetler olduğunu bir kez daha ortaya koydu.