Benden Selam Olsun Büyük İskendere 1: (Üsküp)


Uçak biletleri alınmış (gidiş-dönüş 480 TL) ve geziye bir hafta kala Makedonya ile ilgili gezilmesi, görülmesi gereken yerlerin listesine dair temel düzeyde incelemeler yapılmıştı. Artık 2 Temmuz gelmiş çatmış, bagajlar hazırlanarak maç saati beklenmeye başlanmıştı :)

02-07.07.2013 tarihleri arasında 5 gece 6 gün olarak gerçekleştireceğimiz Makedonya gezisi için belki de fazla gün ayırmıştık. Bunu bilmiyorduk ama gün gün hangi noktalara gideceğime dair yaptığımız planlara göre koşuşturmacadan uzak rahat bir tatil planıydı bizimkisi. O halde gün gün Makedonya’yı gezemeye başlayalım artıkın…

Üsküp
Sabah 8 uçağı ile İstanbul’a oradan da yaklaşık bir buçuk saatlik uçuş ile Üsküp’e ulaşılmıştı artık. Bagajlar alındıktan sonra merkeze gitmek üzere bineceğimiz otobüs için gerekli olan bilet ücretine cebimizdeki Eurolardan bir miktar Makedon Dinarına çevrim yapmamız gerekiyordu. Tabi ki havaalanında merkeze göre daha düşük kurdan çevrim yapılacağını bildiğimiz için 10 Euro’luk bir para Dinara çevrildi. Havaalanında 1 Euro= 54.8 Dinar olarak karşılık bulmakta idi. Artık otobüs bileti alabilirdik. Havaalanı içerisinde yer alan “Vardar Express” bürosundan bir kişi 150 Dinar (Yaklaşık 2.5 Euro) karşılığında biletimizi aldık. 

Tüm ihtişamıyla Büyük İskender…

Havaalanı şehir merkezi 20-25 km arası olup, otobüs ile yaklaşık yarım saat sürmekte idi. Otobüs bileti üzerinde de gösterildiği gibi konaklama yerimiz için İnternational  Bus/ Railway Station durağında inmemiz gerekiyordu. Söz konusu noktaya geldiğimizde taksiciler hemen yanımıza yaklaşıp Türkçe “nereye gitmek istiyorsunuz?” diye sorunca biz nereye geldik yahu demeden edemedik. Ardından konaklama adresini gösterdik ve yürüme mesafesinde olduğunu bildiğimiz Shanti Hostel’in yolunu tuttuk. 20-30 mt. yürüdükten sonra yol kenarında hostelin tabelasını görünce doğru yoldayız diyorduk. Durak ile Hostel arası yaklaşık 10 dakika sürdü. Saat 13 gibi eşyalarımız ile birlikte odamızda idik. Hostel görevlileri son derece sıcakkanlı insanlardı ve bize araç kiralamak isterseniz yardımcı olalım dediler. Araç kiraladığımızı söylememiz üzerine de “biz uygun koşullarda kiralama yapardık size” diyip,  bizim kiralama ücretini sordular. Ardından “ sizin ki de uygunmuş” diyince biz de “ yer mi Anadolu Çocuğu”  demekten kendimizi alıkoyamadık.

 
Shanti Hostel ve Meydandaki Heykel…

Haritaya göre hostel ile şehir merkezi arası yürüyerek yaklaşık 15 dakika idi. Hostel görevlilerine taksi ile gitmek istersek ne kadar tutar dediğimde 80-90 dinar tutacağını söyledi. Fiyatın uygunluğu karşısında “burada şehir içinde toplu ulaşım araçlarına binmeye gerek yok” diyorduk. Ama şehri öğrenmek için taksi değil yürüyerek gitmeyi tercih ettik.

Öncelikle döviz bürosu bulmak şart olmuştu.  Hostelin yakınındaki “Vero” alışveriş merkezi içerisinde yer alan döviz bürosundan yapılan çevrimde 1 Euro= 61.3 Dinar ediyordu. (Havaalanları bizi öpüyor)Vardar Nehri’nin kenarından merkeze doğru yürümeye başladık ve bizim Türkçe konuştuğumuzu duyan ve yanımızdan yürüyen iki küçük kız çocuğu türkçe “nereye gitmek istiyorsunuz ve nereden geliyorsunuz” diyince  “noluyo yahu” diyorduk. Harita bize doğru söylüyordu. Yaklaşık 15-dakika sonra Üsküp Meydanında idik. Hal böyle olunca Hostel’in yerinin ne kadar merkezi olduğunu birbirimize söylüyorduk.

 
Gündüz ve gece Taş Köprü…

Şehir meydanı küçük bir meydan. Hemen karşımıza Taş Köprü çıkmıştı. Meydanın ortasında ise Büyük İskender’in kendine yakışır büyük bir heykeli bulunmakta idi. “Görmemişin bir Makedonya gezisi olmuş tutmuş hemen fotoğraf çekinmeye başlamış” diyerek köprü ve meydanda ilk fotolar alınmıştı. Ancak geziye başlamadan önce midelerden gelen seslere kulak vererek restaurant aramaya koyulduk. Meydanın etrafındaki ara caddelerde dolaşırken karşımıza çıkan beş yıldızlı bir otelin ( T.C.C) altındaki restaurantına oturalım artık dedik. Restaurantta kola 70 dinar, Snitzel 250 dinar ve tavuk ızgara da 220 dinar idi. Fiyatlar gayet uygundu. Yemeğimizi yedikten sonra artık gezme zamanı gelmişti.

İnternette Üsküp için gezilmesi gereken çok sayıda nokta gösteriliyordu ve bunların hepsi meydana çok yakın idi. Hava sıcaklığının 28-30 derece olduğu bir noktada büfeden aldığımız küçük su 20-30 dinara satılmakta idi. Vardar nehri şehri ikiye bölmekte ve Taş köprü ile birlikte başlayan Osmanlı eserleri meydanın karşı tarafında idi. 

 
Davut Paşa Hamamı ve Üsküp Sokakları…

İlk olarak Davut Paşa Hamamı dikkatimizi çekti. Hamamın önünde bir çeşme yer almakta, istenirse oradan da su içilebilmekte. Hamam ücreti kişi başı 50 dinar ve sanat galerisi olarak kullanılan bir alan olmuş. Hamamı gezdikten sonra karşımıza şirin bir sokak çıktı. Sokakta bir cafe barda (Village Cafe) nefeslenelim, etrafı seyre dalalım istedik. 33’lük bir bira 80 dinar, kahve 50 dinar şeklinde idi. Muhabbetin ardından hemen 5 dakika yürüme mesafede yer alan şehir manzaralı “kale” ye gidelim dedik. Kalenin kapısına dayandığımızda görevli saat 3‘e kadar açık diyince “napalım son gün gezeriz” demek zorundaydık. Hanlar, hamamlar bizi bekliyordu ve bunların hepsi eski çarşının etrafında konuşlanmışlardı. Çarşının içinden geçerken etrafta çalan Türkçe müzikler ve konuşmaların çokluğu bizi şaşırtıyordu. Sormak istediğimiz adresleri Türkçe sormak yurt dışında farklı hissettiriyordu.

Kurşunlu Han ve Suli Han’a geldiğimizde buraların da 4’e kadar açık olduğunu görünce “bu nedir yahu” demeden edemiyorduk. Bunların hemen hemen hepsi sanat galerisi olarak kullanılan yerler haline gelmişti. Osmanlıdan kalma çok sayıda caminin olduğu eski çarşı bölgesinde bazı camiler tadilat halinde idi.  Diğerlerini de gezdik dolaştık ama şunu da ekledik: “daha estetik camiler yapılabilirmiş”.

 
Mother Teresa evi ve Vardar Nehri…

Gezi esnasında ortaya çıkan enerji ihtiyacı dolayısıyla “çantamızda meyve olsa iyi olurdu” düşüncesi etrafında “bitpazarı” olarak da adlandırılan ve Ankara’daki eski Maltepe pazarına benzeyen bir pazara geldik. Buradan aldığımız kiraz, muz, kaysı, şeftaliler canımıza can katmıştı. Bir yandan meyveleri yiyor bir yandan da eski çarşının sokaklarında adımlıyorduk.

Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında midemiz tekrar alarm veriyor ve meydandaki “Firdevs” gibi bir ismi olan :) cafeye oturuyorduk. Doğrudan meydanda yer almasına rağmen fiyatlar gayet makuldü ve ana yemek+kahveye toplam 5 Euro ödemiştik. (Hesabı isteyip de fiş içerisinde fazladan yaklaşık 4 Euroluk bir yemek eklenmesi ise can sıkıntısı idi)

Doyan mideler bizi Mother Teresa’nın evine götürüyordu. Herhangi bir ücret alınmayan evin içerisini gezdikten sonra ara caddelerde gezip bol bol foto alınıyordu. Gündüz oldukça tenha olan meydan, akşamın ilerleyen saatlerinde bayağı bir kalabalıktı. Vardar Nehri’nin kenarında yer alan çok sayıda cafeden birini seçip “bunların dondurması nasılmış” merakımız üzerine aldığımız dondurma bizimkilere göre oldukça vasattı.

 
Üsküp sokaklarında Türk kahvesi keyfi…

Gün içerisinde yapılan faaliyetler ve katetmiş olduğumuz mesafe dolayısıyla ayaklarımızdaki ağrı “evimize gidelim” sinyali idi. Nehir kenarından yürüyerek Hostele döndüğümüzde ise Üsküp’ün küçük bir yer olduğu, gezilecek yerlerin birbirine çok yakın yer aldığı, han-hamam-kale gibi yerlerin erken saatte kapanması dolayısıyla gezi önceliğine sahip olduğu ve Üsküp için bir günün yeterli olduğu düşüncesi hakim oluyordu. Artık diğer gün düşünülmeye başlanmış saatler kurulmuş ve kiralanan aracın alınması ile birlikte Bitola üzerinden Ohrid’e gidilecekti.

----------

Gezinin beşinci gününde tekrar Üsküp’e döndüğümüzde ücretsiz olan Kaleyi dolaşıp, şehir manzarası fotoğraflandı. Araba parkı için “P” işaretli park noktaları bulunmakta ancak bu yerlerde görevli bulunmuyor. Levhada yazan numaraya mesaj atmak gerekiyormuş. Bu yolu kullanıp da mesaj atmayan bizler, arabanın çekilebileceğini öğrenince doğrudan park alanına gittik. Arabayı alıp Kale yoluna ücretsiz park ettik. Olmadı eski pazar ara sokakları da ücretsiz park için “ölücü noktaları”. Şehirde yine dolaşıldıktan ve bir gün bu gezi için fazla geldi diye konuşulduktan sonra otele dönüş zamanı gelmişti. Yine Shanti Hostelde konaklama yapıyor ve Hostelin sokağına arabamızı park ediyorduk.

 
Atam ve Üsküp’te Kadı Paşa Cami…

Sabah kalktığımızda ilk olarak arabayı yine Kale önüne park ettik. Şehir meydanında, şehir kapısı olarak inşa edilen yapı tarafında ortada yer alan alışveriş merkezi benzeri yere girmeden köşede ya da alışveriş merkezinin içerisinde börekçi bulunmakta. Çeşitli börekler ve meyve suları alındıktan sonra kahvaltı için Üsküp’ün tepesinde yer alan “Milliennium Cross” (kocaman haç işareti)’a doğru yöneldik. Halk otobüsü ile de çıkılabilen yer için teleferik noktasına kadar otobüs ya da araç ile çıkabiliyor. Devamında ise kişi başı gidiş-dönüş 100 dinar karşılığında teleferiğe biniliyor. Haç işaretinin olduğu noktaya varıldığında şehir manzarası gayet güzel görünüyor ve fotolar alındıktan sonra arabaya doğru yöneliyoruz.

Artık yavaş yavaş Türkiye’ye dönme vakti geliyordu. Günlerden Pazardı ve bizim para bozdurmamız gerekiyordu. Ancak Pazar gününün tatil olması dolayısıyla bürolar kapalıydı. Etrafa sorduk ve eski çarşının içerisinde bir adet döviz bürosunun açık olabileceğini söylediler. Eurolar Dinara dönüştükten sonra börek aldığımız alışveriş merkezinin içerisindeki KAM Marketten karton, karton sigaralarımızı aldık. Sigara fiyatı Duty Free’ye göre daha uygundu. Şehir içerisinde, örneğin, 1 paket Winston 3.5 TL’ye denk gelirken Duty Free’de bu fiyat 6 TL olarak karşılık buluyordu.

 
Gece Üsküp manzaraları…

Havaalanına doğru yöneldiğimiz noktada artık arabayı havaalanında teslim etme zamanı gelmişti. Havaalanına 5 km kala otobana giriş ve ödeme noktası çıktığında “ ama bizde dinar kalmadı ki” diyor “ neyse “ Euro” var diye “para var huzur var”ı ekliyorduk. Ama ödeme noktasına geldiğimizde o öyle olmadı, Euro’yu kabul etmediler. Neyse ki kredi kartı kabul ediliyormuş da rezil olmadık.

Havaalanına geldiğimizde arabayı ücretli park alanına mı yoksa başka bir yere mi bırakacağımızı bilemedik. Hal böyle olunca, giden yolcu kapısının önüne kadar arabayı getirip dörtlülerimizi yaktık. İçeri girip araç kiralama şirketinde kimsenin olmadığını görünce bırakılan nottaki numarayı arayıp, arabayı ücretli park alanına bilet alıp para ödemeden bıraktık. Aracı kontrole gelen olmamış, tatil günü olduğu için görevli olmadığı tarafımıza söylenmişti. 

Makedonya Meydanı…

Havalananında check-in yaparken bizdeki gibi yurt dışı çıkış harcı olmadığını öğrenmiştik. İçeride yer alan duty free’den içki almak istenildiğinde görevliye limit uygulamasını sorduğumuzda “burayı da TAV işletiyor, İstanbul’da kontrol yapılmıyor, bu yüzden limit yok” dediler. Gerekli organizasyon yapıldıktan sonra artık “Türkiye” için son çağrı idi.

Devam edeceğiz…





 Yazılan Yorumlar...
Erdin İVGİN
(10 Ekim 2013)
Eline sağlık Mesut,
Yazını okurken bir an -ya hep Üsküpü gezmişler niye araba kiralamışlar - diye düşünecekken yazının Makedonya gezinizin birinci, beşinci ve altıncı günlerine ilişkin olduğunu fark ettim. (Bilgisayardan yazı okurken zaten her zaman zorluk çekiyorum.)
Gezinin başlangıcından keyifli bir gezi olacağını tahmin ediyorum. "Koşuşturmacadan uzak rahat bir tatil plan"larını bende tercih ediyorum Ancak her zamanda mümkün olmuyor.