Kars’tan 48 km uzaklığı olan İpek yolu duraklarından birisi ve girişi çift kaleli olan Ani Harabelerindeyiz. Dünya miras listesine aday! Ani harabelerinin bulunduğu şehrin büyük bölümü Gürcü ve Ermeni krallıklarından, 9 ila 10. yy’dan kalma. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında kırk yıl Rus egemenliğine geçen antik kent, 1921’de Ruslardan geri alınmış ve Türkiye topraklarının bir parçası olmuş. Ani harabelerinin bulunduğu yerde Arpaçay Türkiye ile Ermenistan’ı birbirinden ayırıyor. Karşıdan Ermeni köylerini görebiliyoruz! Urartular, İskitler, Persler, Emeviler, Abbasiler derken uzun yıllar farklı kültürlere teslim olan savaşı sonrasında kırk yıl Rus egemenliğine geçen bu topraklar, 1921’de Ruslardan geri alınmış ve Türkiye topraklarının bir parçası olmuştur. Yapılar İslami dönemlerde İlhanlıların, Selçukluların, Osmanlıların eline geçtikten sonra çift isimle anılmaya başlamış. Bu acılı ve gizemli coğrafyayı gezerken hüzünleniyorum. Defalarca saldırılar ve depremlerden dolayı kentin az bir kısmı bizi selamlıyor. Bulunduğumuz ay itibariyle harabelerin karlarla kaplı olması, ilginçliğinden bir şey eksiltmemiş. Uzaktaki bu harabelerin yalnızlığını pekiştirmiş sadece. Dört mevsimin bu coğrafyaya farklı yansımaları, farklı çağrışımları barındıracağını hissediyorsunuz burada! Baharın kucakladığı çiçekler, böcekler, kelebekler yalnızlığını birazcık azaltır sanırım!
Kale… Büyük Katedral (Fotoğraflar: Canan Özal)… Solda Büyük Katedral’dan farklı bir kadraj ve sağda ise Tigran Honents Kilisesi…
Yıllarca bir arada yaşamış iki komşu ülke, geçmiş hesaplarını halledemediği için şimdilerde kapılarını birbirine kapatmış durumda. Türkiye'nin Azerbaycan'la birlikte Ermenistan'la olan sınırlarını kapatması Ermenistan ekonomisini olumsuz yönde etkilemiş. Ermenistan bu sınır trafiğinin yeniden açılmasını talep etmiş, ancak Türkiye Ermenistan'ın işgal altında bulundurduğu Azerbaycan topraklarını terk etmediği sürece sınırı açmayacağını ilan etti. Gönül arzu eder ki, her iki tarafın geçmiş acı ve sıkıntılarını tarihe havale ederek, komşuluğun ve her iki tarafa katkı sağlayacak koşulların getirdiği dayanışma ve paylaşım içinde olmaları! Bunun ilk adımlarından birisi AKP Belediye Başkanının heykeltıraş Mehmet Aksoy’a “İnsanlık Anıtı” heykelini sipariş vermesiyle başlamıştı. Fakat heykelin şehir mimarisine yakışmadığı, v.b. bahanelerle yıktırılmasıyla birlikte barış umutlarının azalmasına ve Belediye Başkanının da partisinden istifasına (gecekondulaşma, çarpık kentleşme kent mimarisine yakışıyor mu) yol açmıştı. Basından takip etmiştim. Solda Bakireler Manastırı (Fotoğraf: Kültür ve Turizm Bakanlığı); sağda ise acılı coğrafya Ani’den bir kare… Solda Ebul Menuçehr ve sağda ise Selçuklu Sarayı…
Şehrin ana giriş kapısı arslanlı kapı. Şehrin içinde farklı dinlerin ve toplulukların zengin mimari ve sanat farklılıklarını yansıtan camiler, kiliseler, ticarethaneler, imalathaneler, hamamlar, kervansaraylar, konutlar, sarayların çoğu harabe halinde! Giriş kapısının üzerinde bulunan aslan kabartması Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ı temsil etmekte. Ani kenti planı, Kale (İç Kale ve yukarı Şehir), Şehristan ve Rabat” olarak üç bölümlü şehir. Şehir suru, 8 kadar kilise ve bir cami, Ani'de halen ayakta duran eserlerin en önemlileri. Gurubumuzdan Işın hanımın eşi ve rehberimiz Cemal bey eşliğinde mağrur ve hüzünlü bir coğrafyanın izini sürüyoruz. Kars İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden aldığımız “Ani Antik Şehri” broşüründen ve harabelerdeki yönlendirmelerden rotanın izini sürmek pek zor değil. Uzunca bir yürümeyi göze almanız gerekiyor. Kışınsa bu geziniz, karda yürümenin püf noktalarını birazcık bilmekle geziniz kolaylaşıyor. Botlarınızın kayma, v.b. durumlara karşı uygun olması olmazsa olmazlardan! Solda Abulhamrants Kilisesi; sağda ise kış mevsiminin vazgeçilmezi kar ve Ani… Kuzey surları dahilinde Ani’den geniş kadraj çalışmalar…
Antik kentin merkezindeki en önemli yapılarından birisi Büyük Katedral (Fethiye Cami). Bilinen adlarından bazıları; Ani, Azize Meryem, Beşik Kilise. Ani kralı Sembat tarafından 987 yılında inşasına başlanmış, 1010 yılında tamamlanmış. Binanın mimarı İstanbul Ayasofya’nın onarımını yapan mimar Tridat Mendet. Yunan haçı planında yapılmış olan katedral, 1064’te Alparslan tarafından yapıya bir mihrap ekleyerek camiye çevrilmiş. Tigran Honents Kilisesi; 1215 yılında inşa edilmiş. Eğimli yamaçta terk edilmişliğine rağmen, görkemli görünüyor. Bilinen adları: Nakışlı Kilise, Boyalı Kilise, Sırlı Kilise. Gerçekten içine girince hala resimlerin izini sürebiliyorsunuz. İçeride İncil ve Tevrat konulu sahnelerin yanı sıra, Hıristiyanlığı Ermeniler arasında yayan Aziz Krikor Lusoraviç’in hayatı ile ilgili çok sayıda sahnenin yer alması anlamında tek örnek olmasıyla önem kazanmış. Aşağıda, Arpaçayın yanı başındaki yapı ise Bakireler Manastırı.Bilinen adları ise: Kutsal Rahibeler Manastırı, Kusanac/Kusanats Vank. Yüksek duvarlarla çevrilmiş, ufak sayılabilen diğer yapılara göre günümüze iyi biçimde ulaşmış. Altı yapraklı yonca planındaki Abulhamrants Kilisesi yamaçta yer almakta. Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş, 2 katlı Selçuklu Sarayı tahmini 12.yüzyılda bitirilmiş. Giriş kapısının üstündeki Selçuklu dönemi mukarnasları onca tahribata rağmen hala etkileyici görünüyor. Kentin ortasında Arpaçay’a bakan yamaçtaki 1086 yılında yapıldığı tahmin edilen Manuçehr Camisi Anadolu Türk mimarisinde inşa edilmiş ilk cami. Bu mimari yapılar ayakta kalabilenler. Keşke diğerleri de yeniden ayağa kalksa Anide! Kentin dünya miras kenti olma isteği hemen onaylanır ve bölgeye katkıları çoğalır. Ebul Manucehr Camii; Boyalı Kilise’de tavanlar soyut bi tablo gibi görünüyor… Sol tarafta Gürcü Kilisesi (Kilise nerde?); Sağda ise İpek Yolu Köprüsü ve Arpaçay…
Zamanında 100.000, belki de daha fazla insanı barındırmış bu şehir, İpek yolu boyunca Kafkasya, Orta Asya ve Çine kadar uzanan bir ticaret ağının duraklarından biri olmuş yıllarca! Kayalık üzerinde yükselen konumu, sokakları, bitişik evlerin taş kalıntıları, aşağıda Arpaçay ve bu harabelerle bile görkemli görünen Ani Antik Kenti! Ermeni mimar ve kalfaların yaptıkları önemli eserler ve İstanbul mimarisine katkıları, genel kabul görmüş bir durum. Mimarlık becerileri Anide de kendini göstermiş.Gördüğüm kadarıyla Ani'de devasa kiliseler yoktu. Pembe, kırmızı, siyah, turuncu renkli taşlar kullanılması, binaların çoğu taştan yapılması, kiliselerde tavanların hep tonozlu olması, yapıların dışında fark ettiğim asimetrik çıkıntılar, bölmeler ermeni mimarisinin ortak özellikleri. Eminim mimarların gözüyle çok daha fazlasıdır. Benim gözlemim ise naif bir gözlemden ibaret. Ama emin olduğum ise; Aninin onarılmak ve güzelleşmek isteği, barış istiyor, acılarıyla yüzleşmek istiyor, dünyaya açılmak istiyor. Komşularıyla yeniden el sıkışmak istiyor. Anideki çiçeklerin kini değil sevgiyi yeşertmek istediğidir! Bu dileğim içindeki yaşadığım gezegen içindir de! İnsani hislerimizle düşündüğümüz de yok oluşlu bir dünyada barışla yaşamak kadar doğal ne olabilir ki? 4-5 saatte gezebildiğimiz bu ilginç, gizemli ve hüzünlü kenti arkamızda bırakarak, Kars'a dönüyoruz. İyi ki gelmişiz buralara. Size de tavsiye ediyorum...
|