HELSİNKİ - Beyazın da beyazı var


Daha fazla şey görmenin coşkusu ile zaman kavramını unutmuş, bomboş sokaklarda dolaşıyoruz. -"Buralarda insanlar erken yatıyor galiba'' dedi eşim.''Hava aydınlık ama sokaklarda kimsecikler yok." 

-"Haklısın ama insanlar işe gitmek zorunda uyumaları gerek." Saat gecenin (sözün gelişi) 1'i; hava hala ak iplikle kara ipliği ayıracak kadar aydınlık. Haziran ayının 18'i ve biz Helsinki'de beyaz gecelerdeyiz.


Central Railway Station


Aslında bu yaz ki seyahat programımda Helsinki yoktu. Eşimle birlikte beyaz gecelerde orada olmak için  St. Petersburg'a gidip, 10 gün kalacaktık. Daha sonra St. Petersburg'a Helsinki üzerinden gitmeye karar verdim. İstanbul'dan Helsinki'ye uçacak, orada 5 gün kaldıktan sonra trenle St. Petersburg'a geçecektik. Bu program değişikliği ile genellikle tur programlarına alınmayan Helsinki'yi görmüş olacak, hem de Finli mektup arkadaşım Tuula Karina Kampainen'e yıllar önce vermiş olduğum sözü tutacaktım. Tuula, hemen hemen her mektubunda ülkesinin  adeta bir yer yüzü cenneti olduğundan söz ederdi. Ben de ''aklımın firarda olduğu bir gün, ''ülkeni mutlaka ziyaret edeceğim ''diye yazdım. Adana nire Oulu nire ? O yıllar lise öğrencisiyim. O zamana dek güzel yurdumda bile 2 elin parmaklarından az kenti görmüşüm. Delikanlılık işte!

Aradan yıllar geçti geçmesine ama '' o bir gün'' sonunda geldi...

Katajanokka


Uçak yolculuklarında her zaman koridor tarafındaki koltuklarda seyahat etmeyi yeğlerim. Ancak, THY bir güzellik yaparak, biletimizi ''up grade'' çevirip, bizi ''business classda'' ağırlayınca, bu kez cam kenarını seçtim; iyi ki de seçmişim.


Uçağımız Vantaa Havaalanı için alçalmaya başlayınca pencereden gördüklerime şaşırmadım desen doğruyu söylememiş olurum. Aylardan haziran. Hava güneşli, pırıl pırıl... Aşağıda müthiş güzel bir manzara var. İrili ufaklı göller, irili ufaklı adalar, yeşilin ve mavinin iç içe olduğu dantel misali kıyılar... Uçağımızın gölgesi, kırılmış dev bir aynanın parçaları gibi aşağımızda sıralanmış onlarca küçük gölün üzerinde bir görünüyor bir kayboluyor, lunaparkta gibiyim...


Havaalanından Helsinki'ye taksi ile gidebilirsiniz. Hediyesi 35-40 euro.Biz, hem fiyatı taksiye göre daha ucuz(kişi başı 3.80 euro), hem de otelimize yürüyüş ile 5 dakika uzaklıkta olan merkez tren istasyonununda durduğu için halk otobüsünü yeğledik. 


Bir tutam tarih...

Helsinki, 1550 yılında zamanın İsveç Kralı l. Güstav tarafından, şimdiki kentin 5 km uzağında Vantaa Irmağının ağzında kurulmuş. Kuruluş nedeni, o zamanlar önemli bir ticaret merkezi olan Tallinn'e rakip olmakmış. 1640 yılında  bugünkü yerine taşınmış. 1812 yılında ise Turku'nun yerine başkent ilan edilmiş. Helsinki, o gün bu gün Finlandiya'nın başkenti.


Nereleri gezilir

Helsinki'yi gezmeye Kauppatori'den-Suqare Market- başladım. Meydan, limana çok yakın. Üzerine hemen her gün pazar kuruluyormuş. Pazarda çeşitli sebze ve meyvenin yanı sıra buraya özgü hediyelik eşyalar satılıyor. Kurt postları, yabanıl hayvan dersinden kalpaklar, geyik derisinden çantalar, sapı geyik boynuzundan yapılmış bıçaklar, ağaçtan oyulmuş çeşitli biblo ve mutfak gereçleri... Kiraz ve çilek benzeri küçük taneli meyvelerin kilo ile değil litre ile satılıyor olması ilgimi çekti.

Uzaktan Market Square-Pazar Dağılmış


Pazarda karnınızı doyuracağınız küçük aş evleri de var. Balık ekmek revaçta yiyecek. Bira hariç 10 euroya bir porsiyon balık ekmek yiyebilirsiniz.


Sırası gelmişken küçük bir uyarıda bulunayım:  Pazar hemen deniz kıyısında kurulduğu için çokça martı ziyaretçisi var. Bu martılar hırsız. Benim başıma gelmedi ama bir martının, üç beş adım ötemdeki, küçük bir kızın elindeki hamburgerini kapıp kaçtığını gördüm. Çocuk martının ardından bakakaldı, ağlayamadı bile garibim...


Finlandiya Cumhurbaşkanı ev alış verişini bu pazardan yaparmış. Karısı ile pazara gelir, alışverişini yapar, halkla sohbet eder, isteyenle fotoğraf çektirirmiş. Hem de yanında korumaları olmadan. Bizden bir devletlü eşiyle pazara gidecek de (gitmez ya hadi gitti diyelim)önünde-ardında, ötesinde-berisinde siviliyle, resmisiyle 150-200 koruma görevlisi olmayacak? Böyle bir olayın cennet vatanımda gerçekleşmesi, necip milletim tarafından kıyamet alameti sayılıp, tanrıdan hayırlara vesile olması dilenir...


Her neyse bu korkusuz, korumasız başkan ne menem birisiymiş diye meraklandım. Belki rast gelirim diye 4-5 kez pazara gittim ama heyhat ! göremedim. Benim kötü şansımdan olacak, Cumhurbaşkanı haftalık alışverişini benim pazarda olmadığım bir anda yapmış olmalı ki; karşılaşamadık.


Uspensky Katedrali

Avrupa'nın en büyük Ortodoks Katedrali olduğu söylenen bu katedral ,Mimar Aleksey Gornostayev'in eseri olup, 1868 yıllında tamamlanmış.

Uspensky Katedrali

 Kanal Street'in hemen yakınında bulunan bir tepenin üzerine yapılmış olan katedral, mavi renkli kubbeleri ile tipik Rus Katedral Mimarisinin güzel örneklerinden biri. Ziyaretiniz, katedraldeki bir dinsel törene rast geldiyse kendinizi şanslı sayın. Org ağırlıklı kilise müziğinin kendine özgü ezgisi, insanı bu loş kiliseden alıp bambaşka alemlere götürüyor. Katedrale giriş ücretsiz. Haziran-Ağustos arası, cumartesi yarım gün olmak üzere, pazartesi hariç haftanın 6 günü açık.

Luteheran Katedrali

  



Senato Meydanı

Meydan, hemen Market Square'nin kuzeyinde yer alıyor. Meydanla onu çevreleyen Lutheryan Katedrali, National Library, Hükümet Sarayı ve Helsinki Üniversitesi  Alman Mimar Carl L.Engel tarafından neo klasik tarzda tasarlanmış ve yapılmış. Lutheryan Katedrali, Alman Mimarın eseri olmasına karşın, St. Petersburg, Moskova ve öteki Rus kentlerinde gördüğüm soğan kubbeli kiliselerin benzeri. Finli gençler, evlenmek için genelde bu katedrali seçerlermiş.

Meydanın ortasında  bir  heykel var. Bir Fin kahramanının yontusu olmalı diye düşündüm. Ama yanılmışım; heykel Rus Çarı ll.Aleksandr'a aitmiş. Finliler bu heykeli, Çar'ın Helsinki'nin imarına yaptığı katkıdan dolayı, bir şükran ifadesi olarak korumuşlar. Bu bana, Viyana'nın önemli meydanlarından biri olan Schwarzebergplatz'daki Sovyet Askerleri Anıtını anımsattı. Avusturyalılar II. Dünya Savaşından yenik çıkmalarına karşın, yabancı askerler adına dikilmiş anıtı koruyorlar; hem de kentin en önemli meydanında...İlginç. 

Senato Meydanı, Çar II. Aleksandr ve Lutheran


Esplanade Parkı

Park, kent merkezinde ve doğu batı yönünde yer alıyor,19. yüzyılın başlarında kurulmuş. Bir ucu Market Square'e kadar uzanıyor. Kentin içinde olmasına karşın sakin ve sessiz. Esplanede, restoranları, cafeleri, geniş çimenlikleri, ulu ağaçları bir dinlenme ve eğlence alanı. Parkta klasik ve modern heykel sanatından örnekleri sıkça görebilirsiniz. Açık hava konserlerine de ev sahipliği yapan Parkta, 2008 Avrupa Uluslar Kupası Maçlarının izleneceği dev bir ekran kurulmuştu. Hava açık, yağmur yok, ellerinde bira şişesi olan binlerce Finli'nin arasına karışıp Rusya'nın Hollanda'yı 3-1 yendiği maçı izledik.

Esplanade Parkı




Sibelius Anıtı

Park ünlü Fin Bestecisi Jean Sibelius adına yapılmış. İsveç asıllı bir anne-babadan olan Sibelius, 19 yüzyılın sonlarında 20. yüzyılın başlarında yaptığı bestelerle Fin ulusal birliğinin gerçekleşmesine önemli katkılar yapmış. En ünlü yapıtı Finlandiya Sensonisi'dir. Parkta Sibelius'un bir büstü ve paslanmaz çelikten bir org heykeli var. Dinlenmek için ideal bir yer. Kentin biraz dışında ama yürüyerek gidebilirsiniz.

Jean Sibelius Anıtı


Temppeliakion Church- Kaya Kilisesi

Kilise, kent merkezine yürüyüş mesafesinde. Aslına bakarsanız Helsinki'de görüp göreceğiniz şeylerin tamamına yakını merkeze yürüyüş mesafesinde . 

Kilise, yüksekçe olmayan bir kayanın bağrına oyulmuş. Kubbesi, ışık alsın diye olsa gerek cam kaplı. Dairesele yakın bir mimari yapısı var, bu yönüyle klasik kilise mimarisinden ayrılıyor. Dışarıdan bakınca ve hafif bir zorlamayla, kilisenin mimarisi için kubbeli Osmanlı Hamamı stilinde diyebilirim.

Dinsel törenlerin yanı sıra Kilisede sıklıkla konserler veriliyormuş. Kaya Kilisesi, Helsinki'de turistlerin en fazla ilgi gösterdiği mekanlardanmış. Biz oradayken Japon turistlerle doluydu.

Temppeliakion Kilisesi


Soummenlinna Kalesi

Bu kale, aynı adlı adaya, olası bir Rus işgaline karşı, o zaman Finlandiya'ya egemen olan İsveçliler tarafından yaptırılmış. Helsinki Limanının girişini kontrol etmek amacıyla yapımına 1748 yılında başlanmış olan kale yaklaşık 50 yıl sonra tamamlanmış. Ele geçirilmez 

sanılan kale 1808-9 yıllarında Ruslar'ın eline geçmiş. Kalenin surları yaklaşık 6 km uzunluğundaymış. Buraya Market Square'den  yazın birer saat aralıklarla kalkan teknelerle gelmek mümkün, yolculuk 15 dakika sürüyor. Soummenlinna kalesinin bulunduğu adaya, birbirine yakın 5-6 adanın köprülerle bağlanmış olduğunu da notlarıma eklemeliyim.

Esplanade Parkı- Beyaz Geceler. Saat 1.30

Adada şirin kafeler, yürüyüş yolları, biri oyuncak temalı iki müze ve okuduklarınıza inanamayacaksınız ama plajlar var. Rakı suyu serinliğinde  bu denize Finliler nasıl giriyor? Hayali bile üşütüyor insanı...


Seurasaari Adası

Ada Helsinkiye çok uzak değil, Market Square'den'den kalkan teknelerle de gelebilirsiniz, otobüsle de... Biz  24 nolu otobüsle geldik. Hava kapalı, güneş görünsem mi yoksa bulutların arkasında saklanmaya devam mı etsem kararsızlığında;  yağmur yağdı yağacak ...


Beyaz boyalı süslü bir köprünün üstünden geçerek adaya ayak bastık. Olağan dışı bir kalabalık var. Uzaktan bir gelen bandonun sesini şavullayıp o yöne doğru yürüdük. Ortasına piramit düzeninde yığılmış odunlar olan küçük bir meydan. Odun yığınının etrafına dizilmiş 6 ile 12 yaş arası kızlı oğlanlı okul çocukları bir çember yapmış. Çemberin dışında ise; çocukların velilerinden ve biz meraklı turistlerden oluşan bir meraklı kitlesi...


Bando günün anlam ve önemine uygun  parçalar çalmaya devam ediyor... 

İyi de bu gösterinin anlamı ne?

Bu odunlar neden yığılmış?

Çocukların gittikçe artan yağmur altında işleri ne?

Lisan-ı münasiple, sarışın; hem de beyaza yakın sarışın, gözlüklü (Finlilerin çoğunda gözlük var) bir Finli'ye sordum;

-Bu ne iş?

''Midsummer-yaz ortası'' festivali kutlanıyormuş. Geleneğe göre çocuklar, bu gün seferden ( hadi  gerçeği yazıp yağmadan dönüyorlar diyelim) dönen babalarını karşılar, kıyıyı kolay bulsunlar diye büyükçe bir ateş yakarlarmış.


O zamana kadar hafif şeyler çalan bando, nihayet daha bir coşkuyla çalmaya başladı, yağmur bandoya ayak uydurup hızlandı, ateş harlandı, kalabalıkta hafiften bir dalgalanma; galiba ''babaların teknesi'' kıyıya yaklaşıyor... Zaman geçiyor,10-15 dakika önce hafiften başlayan sis, yoğunlaştı, 30-40 metre ötemizi göremiyoruz. Yağmurun şiddeti, bandonun coşkusunu geride bıraktı, ateşin harı azaldı, biz su sıçanı kıvamında ıslandık...Ama hala babalardan haber yok.

Gözlerini, yoğun sisin içinde bir tekne karartısı görme umuduyla kıyıya dikmiş olan sırılsıklam çocukları, ''singining in the rain'' ve beklentileriyle baş başa bırakıp oradan ayrıldık.Turistiz ve daha görecek çok şeyimiz var.


Seurasaari'de Sincap

Ada bir açık hava müzesi. Sık ağaçların arasında saklambaç oynarcasına gizlenmiş ahşap yapılı eski Fin evleri, kiliseler, ahırlar ve oradan oraya koşuşturan sincaplar...Burada geyiğe ve tavşana da rastlayacağımızı söylemişlerdi ama bu curcunada zavallıların ortaya çıkması zor gibi. İzlediğimiz yol patikadan biraz hallice her elli- altmış metrede bir başka bir yol ile kesişiyor. Yol kenarlarında kurulmuş küçük çadırlarda hediyelik eşya ve atıştırmalık satanlar, karikatür çizen sanat öğrencileri... Bunlar arasında benim en çok ilgimi çekense; sizi yan döndürüp, ölçüp biçmeden elindeki makasla yapay deriden suretinizi çıkaran yaşlı bir sanatçıydı.

Adada Dans

Bu gün yaz ortası festivali. Adanın hemen her meydanında ayrı bir gösteri var. Hazır yağmur da durmuş, az ötemizdeki bir meydanda ulusal giysileri ile dans eden bir gruba yöneldik. Soğuk bir ülkenin kültüründen beklenmeyen, insanın içini ısıtan bir şarkı eşliğinde kadınlar dans ediyordu. Ben dansçıları  izleyenlerin oluşturduğu çemberin bir parçası iken, kendimi  birden yerel giysili bir kadının kollarında dans ederken buldum. İlk bir kaç dakika hangi ayağımı nasıl atacağımı öğrendikten sonra, kan ter içinde kalıncaya kadar dans ettim. Eşim, çok güzel dans ettiğimi söyledi. Danslarına kolay ayak uydurmam, Finlilerle uzaktan akraba olmamızın bir yansıması olmalı. 

Seurasaari'de Halk Şarkıcıları


Görecek Başka neler var

Eğer kafeslere kapatılmış hayvanları görme merakınız varsa; hayvanat bahçesi, merakınızı gidermek için biçilmiş kaftan. Hayvanat bahçesi kente çok yakın olan küçük bir adada kurulmuş. Gidiş ,deniz otobüsü ile limandan...


Kauppatori(Market Square)'den kalkan teknenin, Helsinki Körfezi'nin ağzındaki adaları ve adalar arasında kalmış küçük kanalları kapsayan turuna  katılmanızı öneririm. Öylesine güzel bir doğayı dolaşıyorsunuz ki; 1 saat 30 dakika süren tur için ödeyeceğiniz 18 euronun karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz. Tuula haklı galiba. Hava güneşliyken cennet burası...


Adaların kıyısında yazlık evler yapmış Finliler. Her evin iskelesinde bir tekne ve iskelenin hemen yanı başında bir sauna. Sauna Finlilerin kültürünün bir parçası. Nüfusu 5 milyon civarında olan bu ülkede 2 milyon sauna varmış. Rakam biraz abartılı gibi ama bir çokluğu ifade etmesi bakımından anlamlı.

Mannerheim Anıtı. Aynı Adlı Caddenin Kıyısında


Helsinki'de gezmenizi salık vereceğim bir çok müze var. Ben 3 tanesini gezebildim. Helsinki City Museum, National Museum of Finland ve Museum of Technology. Teknoloji müzesi kent merkezine biraz uzak, tramvayla gitmenizi öneririm.


Contemporary Art Museum, Parlemento Binası, Ulusal Opere Binası Mannerheimint Cadesinin üstünde. Caddedin merkeze yakın başlangıcında, Finlilerin ulusal kahramanı ve 6. Cumhurbaşkanı Mannerheim'in heykeli var.


Kaba, kahverengi taştan yapılmış ve önünde dünyayı ellerinin arasına aldığını sandığım iki heykel olan Central Rail Station ise kent merkezinde. Kenti dolaşırken önünden birkaç kez geçersiniz.


Ayrıca olimpiyat stadı ve çevresini de gezi programınıza alın. Oraya tramvayla ya da yürüyerek gidebilirsiniz.


Alış veriş

Aleksanterinkatu caddesi Helsinki'de alış verişin merkezi. Buradaki Stockmann'da çeşitli tekstil ürünlerinden, elektronik eşyaya kadar bir çok ürün var. Bu depertmanlı magazada, çeşitli gıdaların yanı sıra sebze ve meyve da satılıyor. Ancak Espalanade ve Mannerheimintie Caddelerinin her iki yanında yer alan dükkanlar, Kampi Bölgesindeki çeşitli mağazalar size geniş bir ürün yelpazesi sunuyor.

Parlemento

Fiyatlar pahalı olduğu için bu mağazalardan alış veriş yapmayıp, küçük hediyelik eşyalar almakla yetindim.


Neler yiyebilirsiniz

Bir çok Avrupa kentinde olduğu gibi Helsinki'de de başta İtalyan Mutfağı olmak üzere dünya mutfağından tatlar sunan çeşitli restoranlar var. Ama ''Roma'daysan Romalı gibi davranmalısın''demiş eskiler. Bu nedenle eğer Finlandiya'daysan Fin yemeklerini yemelisin.

Yemelisin yemesine de nasıl?


Finlilerin damak zevki ile bizimkinin arasında dağlar var. Ancak bizlerin, en azından benim yiyeceğim bir kaç yemek var. Geyik, tavşan eti ve başta somon balığı olmak üzere et ürünleri... Finlandiya soğuk bir ülke olduğu için kökleri toprakta olan yumru bitkiler mutfaklarının tezgahlarında ön sıralarda. Havuç, patates ve şalgam gibi. Haşlanmış patates hemen hemen her servis tabağında bulunuyor. Lahana sarması(kaalikaaryleet) bizimkine benziyor ama fırınlıyorlar.


Bira severlere Nikolai ve Lapin Kulta'yı öneririm. Ben Lapin Kulta'yı da ha çok sevdim, tatlıca ama alkolü yüksek, demedi demeyin. Bir de ev yapımı biraları var. Ben bir kez denedim ama hoşuma gitmedi.

Uzaktan Helsinki


Birkaç not daha

-Helsinki pahalı bir kent, özellikle oteller. Biz bir hostelde kaldık. Kent merkezinde ve yatakları temizdi ama oda kahvaltı olarak 60 euro ödedik.


-Ayrıca ulaşım da pahalı.Biz 5 gün kaldık ve 5 günlük otobüs biletine 18'er euro ödedik. Ancak bu biletle karada  yürüyen kamu taşıtlarına 24  saat sınırsız seyahat edebiliyorsunuz.


-Halkı kibar, sakin ve konuksever.Yardım talebinizi yüksünüp geri çevirmiyorlar.


-Hazır Helsinki'ye gelmişken, bizim gibi yapın; oradan St. Petersburg'a trenle geçin.Yok tren yolculuğuna dayanamam diyorsanız feribotla Tallinn'e gidin. Yolculuk süresi yaklaşık 1.saat 30 dakkika. Feribot Market Square'nin yanındaki limandan kalkıyor.


-Helsinki küçük bir kent. Her yanını yürüyerek dolaşabilirsiniz. Ancak en uç noktalarına kadar otobüs ve tramvay var. Yürüyerek gittiğiniz yerlere bir de tramvayla gidin. Kendinizi Helsinki'nin yerlisi gibi hissediyorsunuz.


-Helsinki çok sakin bir kent. Geç vakitlere kadar sokaklarda dolaşabilirsiniz.


Türkiye Büyükelçiliği

Posta adresi:

Puistokatu 1B A3

00140 Helsinki/ Finland

Konsolosluk Çağrı Merkezi Numarası:

+ 90 312 292 29 29

Telefon:

+358 9 612 26 100

Faks:

+358 9 612 26 150


THY'nin her gün karşılıklı iki seferi var.



Senato Meydanı


Uspensky Katedrali

Dev Uskur


Merkezde Bir Anıt

Liman


Tallinn Feribotu Kalkışa Hazır-Arkada Luteryan katedrali


Göl Kıyısında Bir yazlık ve 2 Milyon Saunadan Biri


Tekne Turu Başlıyor-Arkada Market Square

Sibelius Parkı-Çelik Org



Esplanadi

Göl Kıyısında Bir Yazlık Ev


Seurasaari


Seurasaari









 Yazılan Yorumlar...
Şükran Şahin
(14 Ağustos 2014)
Helsinki öncelikle medeniyetle yıkanmış bir şehir olarak aklımda kaldı. Helsinkide yaşayan bir Türk manavla sohbetimizde, tatilde Türkiyeye geldiğinde Helsinkiyi özlediğini söylemişti. Şaşırmadım. Huzurun, güvenin, estetiğin buluştuğu yaşanası bir yer bence.Çok güzel gezmişsiniz Helsinkiyi.Çok da güzel anlatmışsınız.Tebrikler.Yeniden anımsadım gittiğim yerleri.Teşekkürler.
Setenay Süzer
(15 Haziran 2014)
Yıllar önce Akzambaklar Ülkesi Finlandiya kitabını okuduğumda çok etkilenmiş,Fin halkı kahramanım olmuştu.10 yıl önce büyük İskandinavya turunda 2 gün konakladığımız Helsinkiyi o duygularla hayranlıkla gezmiştim.Detaylı güzel fotoğraflar ve keyifli anlatımınızla yeniden orada oldum,paylaşımınız için teşekkürler ederim.
Mustafa
(09 Haziran 2014)
Yararlı bir yazı olmuş. Helsinkiye giderken yanıma alacağım.
Erdin İVGİN
(08 Haziran 2014)
Ayrıntılı bir Helsinki gezisi olmuş. Turlar Helsinkiye 1-2 gün dışında pek zaman ayırmazlar çünkü. Siz doyasıya tadını çıkarmışsınız.
Bu güzel yazınız için teşekkürler