Sabahın ilk ışıklarını karşılayacağımız Rodos... | |
ETS Tur’ un Cruise gemisi ile Yunan Adaları seyahatimiz başlıyor. Pasaport kontrolünden önce limanda teslim ettiğimiz bavullarımızı daha sonra kamaralarımızın kapısında buluyoruz. Güzel bir uygulama. Gemiye bindikten sonra kısa bir acil durum tatbikatı yapılıyor, herkes kamarasında bulunan can yeleklerini giyip can yeleğimizin üzerindeki numaralara göre önceden belirlenmiş toplanma yerlerinde toplanıyor ve talimatları dinliyoruz. Gemide 750 yolcu ve 350’ye yakın personel var. Personelin çoğu yabancı, 16 ayrı ülkeden çalışan var. Daha sonra gemideki yaşamı, kuralları ve isteyenlerin yararlanabileceği kara turlarını anlattıkları kısa bir toplantı oluyor. 17:00 gibi Çeşme Limanından demir alıyor ve Rodos’ a doğru yola çıkıyoruz. Sabahın ilk ışıklarını karşılayacağımız Rodos’a ayak basmadan önce 7:30 gibi erkenden uyanıp gemide kahvaltımızı ediyoruz. Saat 08:00’ de karaya çıkmak için hazırız. Dahili anons sisteminden geminin yanaşma ve giriş işlemleri için gerekli prosedürlerin tamamlandığını ve karaya çıkış yapabileceğimizi belirten anons gelince karaya ayak basıyoruz. Evet Rodos’ tayız… Yıllarca Akdeniz’ de kilit noktada önemli bir yer tutmuş olan, bir dönem Osmanlı himayesinde kalmış, Şövalyeleri ile nam salmış Akdeniz’ in güzel adası Rodos. Yıllarca Yunan adalarını hep merak etmiştim ve gitmek istemiştim ancak bir türlü gerekli fırsatı, zamanı denk getirememiştim. Şimdi bunca yıl sonra ilk defa en azından 3 tanesini görebilecek olmanın sevinciyle Rodos limanından çıkış kapısına doğru yürüyoruz. Bu ada için gemide ETS Tur tarafından önerilen kara turunu almak istemedik, amacımız bir araba kiralayıp daha önceden yaptığımız plan ve çalışmalar dahilinde adayı gezmek. Rodos kalesi ve kale içi denilen eski şehir merkezi limana çok yakın, yürüyüş mesafesinde… Çıkış kapısına yaklaştığımızda bekleyen taksilerden en önde olanın şoförü hemen Türkçe hoş geldiniz diyor ve taksi isteyip istemediğimizi soruyor, bizde istemediğimizi belirtiyoruz. Ancak şoför kendisinin de Rodos Türk’ ü olduğunu, iyi bir fiyat sunabileceğini belirtiyor hatta bize küçük bir ada turu öneriyor ve ücretsiz rehberlik de yapabileceğini söyleyip harita üzerinde turu işaretliyor. Planı şu; önce bizi alıp adanın güneyine doğru götürecek biraz fotoğraf molası verecek sonra adanın diğer tarafındaki Lindos plajına götürecek, 15-20 dk deniz molası, sonra Anthony Queen koyunda yine fotoğraf molası en son da kale içine getirip kale hakkında tarihi bilgi verecek. Tüm bu geziyi de 3 bilemedin 3,5 saate sığdıracak. Ne kadar istediğini sordum, tarifeyi gösterdi, Liman – Lindos gidiş ücreti 57 €, geliş 57 €. 50 €’ da ben alırım toplam 164 € tutar ama siz Türk’ sünüz size 120 €’ ya yaparım dedi. Teşekkür edip ayrılıyoruz. Dost kazığı gibi geliyor biraz bize… İlk planımıza sadık kalıp, hemen liman çıkışının karşısında bulunan araba kiralama firmasında yine ada Türk’ ü olan Melis hanımdan günlük 50 €’ ya aracımızı kiralıyoruz. Sağolsun Melis hanım yine harita üzerinde bize nasıl bir tur yapmamız gerektiğini de işaretliyor, ayrıca yemek için kazıklanmayacağımız birkaç yer de işaretliyor. 15 €’ luk benzin almamızın da yeterli olacağını söylüyor. İşlemleri tamamlayıp ilk durağımıza Lindos plajına gidiyoruz. Ada trafiği sakin, yollar fena değil. Bitki örtüsü sanki Marmaris veya Kemer’ deymişiz izlenimi yaratıyor bizde. Lindos’ a geldiğimizde saat de henüz erken olduğundan plajda bir kalabalık yok, hemen kendimizi Akdeniz’ in sularına bırakıyoruz. Çok temiz bir suyu var, çok da aşırı tuzlu değil. Deniz molamızı bitirince Lindos kalesinin de bulunduğu şehir merkezine gidiyoruz. Araçla küçük meydana geldiğiniz zaman tam ortada yaşlı bir ağaç sizi karşılıyor ve aracınızla bunun etrafında bir tur atıp ancak o şekilde otoparka gidebiliyorsunuz. Rodos’ ta bütün otoparklar bedava… Bu hoşumuza gidiyor, aracımızı gölge bir yere park edip merkezin küçük ama şirin beyaz sokaklarına atıyoruz. Sağlı sollu küçük dükkanların olduğu daracık sokaklarda kayboluyoruz. Bu yollar aynı zamanda sizi kaleye de götüren yollar olduğu için, zaman zaman yanınızdan sıcakta bu yolu yürümek istemeyenleri taşıma görevini 5 € karşılığında üstlenen eşekler geçebiliyor… Bu fazlasıyla eğlenceli olabiliyor, ancak tabi bir de yürürken eşeklerin yola bıraktıklarına basmamak gerek :) Bence bu eşekleri çalıştıranların bir an önce bizim Büyükada’ ya gelip atların altına bağlanan bezleri görmelerinde fayda var… Lindos’ un küçük şehir merkezi ara sokaklarıyla, hediyelik eşya satan dükkanlarıyla, turist kalabalığıyla çok hoş ve güzel. Hava çok sıcak olduğu için kaleye kadar çıkmıyoruz, ancak çıkabildiğimiz yere kadar çıkıp güzel fotoğraflar aldıktan ve böylece Lindos’ un hem denizinin, hem de şehir merkezinin tadını çıkardıktan sonra haritamızda işaretlemiş olduğumuz yerleri bir an önce görmenin heyecanıyla biraz da dondurma ve soğuk su takviyesi ile kendimizde tekrar meydana dönecek gücü topluyor ve arabamıza atlayıp tekrar geldiğimiz yoldan yani adanın doğusundan yukarı doğru çıkmaya başlıyoruz. Arabamızı kiraladığımız Melis hanımın bize verdiği “Lindos’ ta yemek yemeyin, hem ürünleri çok taze olmaz, hem de kazıklanırsınız, Stegna’ da yiyin” tüyosu ile herkesin çok fazla bilmediğini düşündüğümüz Stegna Beach’ e gidiyoruz. Lindos’ a 15-20 km mesafesi var. Çok küçük bir sahil kasabası, güzel bir kumsalı var ve çok hoşumuza gidiyor. Bizim Küçükçekmece, Menekşe sahiline benziyor. Sahil denize girmeye çok müsait kumsal, aradan yol geçiyor ve hemen yolun kenarları hep ufak tefek keyifli kıyı restoranları ile dolu… Yunanların en sevdiğim huyu bu. Bizde olduğu gibi masaları hemen denizin kenarına koyup sahili sadece müşteriler için kapatmıyorlar. Mümkün olduğunca her yer kumsal ve plaj. Restoranlar ise hep yolun diğer tarafında bulunuyor….. Keyifli bulduğumuz bir tanesine oturuyoruz. Soğuk Amstel biralarımızı yudumlarken yan taraftaki mangalda kızımın tavuğu ve benim balık mis gibi kokular eşliğinde pişiyor. Eşimde kendine salata söylüyor. Gelen kocaman ve enfes görünümlü salatanın bende biraz tadına bakıyorum, domatesin ve salatalığın tadı enfes… Eskiden bizim domates ve salatalıklarımızda da bu tat vardı ama artık ne yazık ki tatsız, kokusuz şeyler yemek zorunda bırakılıyoruz maalesef. Bunu iyice düşünmemiz lazım bence… Stegna beach’ te keyifli bir öğlen yemeği yedikten sonra bir sonraki durağımız Seven Springs vadisi. Ana yoldan bu sefer deniz kenarına değil de biraz adanın içine doğru giriyoruz, çok güzel bir nehir kenarına ulaşıyoruz. Bilenler için söyleyeyim bizdeki Maşukiye tarzı bir yer. Akan nehirin yanında serin bir ortamda dinlenip, bir şeyler içebileceğiniz bir nefes alma alanı. Sanki Rodos’ un sıcağında bir vaha… Kısa bir mola sonrasında biraz daha kuzeye doğru yol alıp meşhur Anthony Queen koyuna ulaşıyoruz. Ladiko burnunda birbirine ters U gibi duran iki tane koy var, arabayı park ettiğimiz yerin sağında ve solunda. Anthony Queen soldaki. Otoparktan sola doğru aşağı ilerlemezseniz göremeyebilirsiniz bile. Mükemmel bir deniz, mükemmel renkler. Denizin üzerinde aynı anda yeşil, zümrüt, çivit mavisi ve laciverti aynı anda görebiliyorsunuz. Fotoğraf severler için bir cennet. Bende de naçizane fotoğraf tutkusu olduğundan çok güzel kareler alıyorum buradan. Hem bu muhteşem manzarayı seyredebileceğiniz hem de soluklanabileceğiniz self servis bir kafe var. Buz gibi Amstel biralarımız eşliğinde her ikisini de yapıyoruz. Saatimiz 17:00’ ye doğru yaklaşıyor, deniz çok ama çok fazla çekici olmasına rağmen Rodos’ un kale içini gezmeye yeterli zaman kalması açısından bu isteğimizi bir sonraki ziyaretimize bırakıp kale içine doğru hareket ediyoruz. Tekrar başladığımız yere yani Liman’ a döndüğümüzde saat tam 17:00. Liman ile Kale içi birbirine çok yakın, arabayı adanın her tarafında olduğu gibi ücretsiz olan yol kenarı parklarına park edip kale içine giriyoruz. Marmaris’ ten günü birlik Rodos’ a gelenler çok rahat limandan inip yürüyerek kale içine ulaşabilirler. Rodos’ un eski şehri Ortaçağ’ ın mistik havasını yansıtan kale ve surları ile görülmeye değer. Büyük Üstadlar Sarayı muhteşem. Arnavut kaldırımlı Şövalyeler Sokağında yürürken bir zamanlar buradan atlarının üzerinde Şövalyelerin yürüdüğünü düşünmek bile ayrı bir ambiyans yaratıyor. Sokağın girişinde Arkeoloji müzesini görebilirsiniz. Yukarı çıktığınızda ise sol tarafta Rodos’ un Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetinde olduğu yıllarda inşa edilen Süleymaniye Camii yer alıyor. Sokrates Caddesi de eski şehrin en önemli ve güzel caddelerinden biri. Yine ufak bir havuzun bulunduğu Hipokrat Meydanı da etrafı hediyelik eşya satan dükkanlar ile çevrelenmiş görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor. Rodos’ tan çok tatlı ve güzel anılar ile ayrılmanın zamanı yavaş yavaş geliyor. Çok uzun zamandır merak ettiğim ve gelmek istediğim bu ada için hayal ettiklerim yeterince karşılığını buluyor. Özellikle bir zamanlar Osmanlı toprağı olan bu adayı bence her Türk vatandaşının görmesi gerek diye düşünüyorum… Sabahın ilk ışıklarını karşıladığımız Rodos adasına güneşi çok sevdiğim Ege denizinin üzerinde batırıp veda ediyoruz… Yarın Mikonos, Sevgiyle ve seyahatle kalın. |
Yazılan Yorumlar... | |
TAMER (04 Ağustos 2014) |
Sevgili Erdin bey, güzel dilekleriniz için teşekkürler. Benelüx-Paris gezimiz gerçekten çok güzel geçti, yeni yazılar için epey bir malzeme birikti. en kısa zamanda sizlerle de paylaşacağım. Sevgili Hakan, aynen dediğin gibi Rodos tarih kokan bir yer ve hakikaten çok güzel. Mutlaka en kısa zamanda programına almalısın bence de... |
hakangeziyor (01 Ağustos 2014) |
Sevgili Tamer, ege adaları her daim güzeldir. Bir kaç tanesini görmek nasip oldu ama henüz Rodos kısmet olmadı. Aslında en çok merak ettiklerimden birisi de Rodos, zira tarihi severim. Rodos ve Malta şövalyeleri de hep ilgimi çekmiştir. En kısa zamanda görmek dileğiyle. Keşke biraz daha zamanın olsaymış da doya doya tadını çıkarabilseymişsin ama yine de hiç yoktan iyidir (benim gibi) Keyifli anlatımın ve güzel fotoğrafların için sonsuz teşekkürler. Kalemine sağlık... |
Erdin İVGİN (26 Temmuz 2014) |
Tamer Bey, Benelux - Paris gezinizin güzel geçmesi dileğiyle iyi yolculuklar diliyorum. Ayrıca Gezialemi.com daki tüm dostların Bayramını kutluyorum. |
TAMER (25 Temmuz 2014) |
Setenay Hanım, teşekkürler... Bende uzun zamandır Yunan Adalarını görmeyi erteliyordum ancak ertelememek lazımmış. En kısa zamanda programınıza alın derim. Bence muhteşemler. Mykonos yazısı hazır sistem onayını bekliyor, Santorini de Bayram sonrası inşallah... Çünkü yarın Benelux - Paris gezimiz başlıyor. Bu vesile ile bende hem sizin hem de tüm Gezialemi dostlarının Bayramını kutlarım. Sevgili Hakanın deyimiyle "Seyahatle kalın" |
Setenay Süzer (24 Temmuz 2014) |
Merhaba Tamer Bey, Yunan adalarını görmek henüz kısmet olmadı çok güzel bol fotoğraflı anlatımınızdan doğrusu çok heveslendim..Eşek gövdeli çınar ağacı çok şirin,koylar pırıl pırıl sizde bir günü en uygun şekilde değerlendirmişsiniz,diğer adaları merak ettim.Nice güzel gezileriniz olsun bu vesile ile bayramınızı kutluyorum |
TAMER (24 Temmuz 2014) |
Engin Bey, teşekkürler. Yazımda da anlatmaya çalıştığım gibi programlı bir şekilde adayı elimizden geldiğince dolu dolu gezmeye çalıştık. Ancak tabi ki belki bir gece kalabilirseniz zamanı daha da geniş kullanma şansınız olabilir. Yine de fikir vermesi açısından bir gün yeterli oldu diyebilirim... |
Engin D (24 Temmuz 2014) |
Tamer bey Güzel bir gezi olmuş bence. Ben de bu yaz gitmeyi düşünüyorum. Peki ... sizce Rodos için bir gün yeterli mi? Yoksa yapılmayan veya görmediğiniz eksik bir şeyler kaldı mı? |
TAMER (23 Temmuz 2014) |
Sevgili Erdin bey, zamanı olabildiğince verimli kullanmaya çalıştık. Gitmeden önce yaptığım çalışmaların epey faydası oluyor tabi, yine de kısıtlı da olsa yeni yerler görmek güzel... Değerli yorumunuz için çok teşekkürler. |
Erdin İVGİN (23 Temmuz 2014) |
Günü birlik geldiğiniz Rodosu süre sınırlı da olsa olabildiğince gezmişsiniz. Kaleminize sağlık Bu güzel yazınız için teşekkürler ederim. |