Moskova ve St Petersburg Gezi Notları | |
Geçen sene Moskova’ya bir haftalık bir gezi düzenlediğim ve neredeyse altın halkanın içini karış karış gezdiğim için bu seneki ziyaretimin ağırlığını St Petersburg’a vermek istemiştim. Ancak, yine de Moskova’da turist paniği şeklinde gezmenin dışında halkın arasına karışarak gerek Pazar yerleri, gerekse park alanlarında vakit öldürmek de en az gezmek kadar güzeldi. Moskova’da eğer ciddi bir bütçeniz yoksa ve günlük 100 TL civarı otel harcamanız varsa, altın halkanın içerisinde kalmak şartıyla konaklayabileceğiniz oteller konfor açısından yerlerde sürünüyor. Ama benim gibi, bir yatak bir de duşum olsun, merkeze yakın olayım bana yeter mantığınız varsa bu tip yerlerde kalmak sorun olmuyor. Bu tip yerlere otel dememek lazım, çünkü bu yerlerin ne tabelaları vardır- ki dışarıdan asla bulamazsınız-, ne de kahvaltı , resepsiyon vb klasik otelde görmeye alıştığınız özellikleri. Çalışanlar asla İngilizce bilmez, bu yüzden ilk başta yadırgarsınız ama zamanla tarzanca ve hatta bazen Türkçe konuşarak anlaşabilirsiniz, zira bazıları Kırgız vb olduğundan ortak kelimeler kullanılmaktadır. Bu yerlerin bir diğer kötü tarafı, duvarları kağıt gibi ince olduğundan ve bir de eğer odanız sözde resepsiyonda çalışan görevlinin oturduğu yere yakınsa, odanıza bir misafir getirmeşansınız mümkün olmaz J
Moskova’da en sevdiğim olay, nasıl olsa kimseyi anlamadığımdan ya da kimse beni anlamadığından (İngilizce bilen neredeyse hiç denk gelmedi bana) kulaklığımı takıp, sokak sokak dolaşmaktı. Zaman zaman kaybolsanız da gerek harita, gerekse akıllı telefon sayesinde sıkıntı yaşamadım. Moskova’ya iner inmez ilk yaptığım iş, booking.com’dan ayarladığım otelime yerleşip sonra kendimi dışarıya atmaktı. Tabii, gezintimin asıl teması St Petersburg olunca da, direkt tren bileti almaya gara gitmek oldu. Moskova’da geçen sefer en çok metroda zorlanmıştım. Hızla akan insan sürüsü yanı sıra Kiril alfabesinden oluşan tabelalar beni şok etmişti. Özellikle birkaç metronun kesiştiği metro duraklarında geçiş ve hatta dışarı çıkmakta bir hayli zorlanmıştım. Bu sefer daha hazırlıklı, yani Kiril alfabesini yutarak gitmiştim. Çok olmasa da bazı yerlerde işime yaradı. Keşke biraz da Rusça öğrenebilseydim ama bu konuda henüz bir teşebbüsüm henüz başlamadı.
İlk gün, klasik turist güzergahları olan Kızıl Meydan ve Arbat caddesi civarında turladıktan sonra ertesi günlerde halkın arasına karışmaya karar verdim, çünkü St Petersburg trenine 2 günüm vardı ve ben kızıl meydanı vb tekrar tekrar gezmekten sıkılmıştım. İlk aklıma gelen, Gorki Park oldu ve neredeyse bir günüm bu parkta gezen, eğlenen, spor yapan (ki basketbol turnuvası çok güzeldi), açıkhava sanat eserlerini sergileyen insanlarla geçti. Eski bir şehir plancısı olarak bir kez daha gördüm ki, büyük aktif yeşil alanlar ve nehir, göl gibi su kaynakları büyük kentler için olmazsa olmaz alanlardır.
Her turistin korkulu rüyası olan hediyelik eşya alımı işini de, daha önce aldığım merkezi yerlerden değil de, internette okuduğum üzere İsmailovski parkı yakınındaki pazardan en son gün halletmeye karar verdim. Bu sayede küçük bir bütçeyle bol bol hediyelik eşya alma şansım oldu. Gezi boyunca canımı en çok sıkan olay, Moskova-St Petersburg trenini 10 saniyeyle kaçırmam oldu. Bunun en büyük nedeni, birkaç istasyonun iç içe girmiş olması ve benim yanlış yerde beklememe neden olan İngilizce bilmeyen anlamsız kişilerdi. Israrla sormama, biletimi göstermemem rağmen yanlış yerde beklediğimi söylemediler ve ben yanlış yerde beklediğimi fark ettiğimde trenime sadece 4 dk kalmıştı. Buna rağmen, elimde 10 kiloluk çantayla yıldırım hızıyla koşarak Leningradsky vokzal’a nasıl girdiğimi, denetleme noktasında beklemeyerek koşarak güvenlik görevlisini geçtiğimi, yolda insanlara çekilin kenara diye bağırdığımı tam hatırlamıyorum. O muhteşem çabalarım sayesinde neredeyse treni yakalıyordum, ancak istasyona girdiğimde 3 perondan hangisinin benim peronum olduğunu bilememek ve ilk girdiğim perondaki kondüktörlerin ve sıradaki onlarca yolcunun hiiç ama hiç İngilizce bilmemesi ve 3 perondan 3.sünün benim trenime ait olması yani bahtsız bedevi rolümü iyi oynamam neticesinde sadece 10 saniye ile trenimi kaçırmış ve arkasından bakakalmıştım. Rus insanının samimiyeti ise, peron görevlilerinin yanıma gelip, üzülme dostum dercesine bişiiler söylemeleriydi.
Hemen yeni bir bilet almak umuduyla kızgın ve yorgun bir şekilde gişelere gittim, ancak ne tesadüftür ki, burada da hiçbir görevli İngilizce bilmiyordu. Ama burada halimi gören bir gişe yetkilisi benim işlemlerimi aldı ve kaçırdığım tren biletinin en azından % 30’luk kısmının geri alınabilmesi konusunda her türlü yardımı yaptı. Bu sayede yaklaşık 60 USD tutarındaki biletimin 20 USD’lik kısmını geri alabildim ama treni kaçırmam bana yaklaşık 100 TL’ye mal olmuştu. Bir taraftan olur böyle sakin ol derken , diğer taraftan hem beni yanlış yerde bekletenlere, hem şansıma, hem de kendime kızmaya devam ediyordum.Ama bu tür tatillerde, daha önce de başıma türlü olaylar geldiğinden her şeye hazırlıklı idim. Bu nedenle olur böyle şeyler diyerek moralimi düzelterek tatile devam etmeye karar verdim. 21.00’daki treni kaçırdıktan sonra 22.42’deki treni kaçırmamak için oldukça dikkatli davrandım ve sonunda trene binebildim. Tren kültürüne ülkemizde çok uzak kalmam da bu sıkıntıların başlıca nedeniydi. Yataklı vagona girer girmez yerime yatarak ertesi gün için dinç kalmak ve St Petersburg’u doyasıya gezme aklımdaki ilk düşünceydi ve tren seyahatı sorunsuz bir şekilde sonuçlandı. Tek sıkıntı uzun boylu olmam dolayısıyla üst ranzada yatmanın zor olmasıydı ama daha birkaç saat önce kötü anılar yaşamış biri olarak bu konunun üzerinde durmadım. Ertesi sabah 6-7 gibi St Petersburg Moskovski tren istasyonuna iner inmez ilk işim her zaman olduğu gibi otele gidip, oda işimi halletmek oldu. Ancak, otele geldiğimde, beklediğim üzere boş oda olmadığı ve saat 2 ‘ye kadar beklemem gerektiği çok tatlı ve bir o kadar da efendi resepsiyon görevlisince söylendi. Otelde, Moskova’nın aksine, küçük bir resepsiyon bölmesi vardı ve burada şarjı biten telefonumu tekrar doldurmam için fırsatım vardı. Ancak, her türlü kibarlık, naziklik ve güzellik barındıran resepsiyon kızın görevini her konuda kendisinin tersi bir bayana devretmesi neticesinde sıkıntılı anlar başladı.
Telefonumun şarjını fulledikten sonra saat 2’ye kadar şehri gezmeye ve ön keşif yapmak üzere dışarı çıktım. Kentin kalbi sayılan Nevski caddesi boyunca mimari ve doğal güzelliklere (J) hayranlıkla bakarak dolaşmaya başladım. Bu arada şansımın geri döndüğüne dair ibarelerden en önemlisi, yılda bir kutlanan Donanma Günü’nün tam da benim geldiğim gün kutlanacağını öğrenmem oldu. Akşam 7’de başlayacak her türlü etkinlik, gece geç saatlere kadar sürecekti. O yüzden bir an önce odama yerleşip, güzel bir dinlence sonrasında akşama hazır olmak ilk hedefim olmuştu. Akşam kelimesinin lafın gelişi kullanıldığını, burada havanın nerdeyse hiç kararmadığını bilmeme rağmen gözlerimle görünce çok şaşırmıştım. Otele dönüş sonrası huysuz resepsiyonistin (tabiîki sıfır İngilizcesi vardı) beni saat 3’e kadar anlamsız bir şekilde bekletmesi yine sinir bozma anlamında olaylardan biriydi ama artık hiçbir şeyin keyfimi bozmasına izin vermemeye karar vermiştim. Odama geçince, artık oda kaçıncı boyuttaysa çözemedim, odada ne wi-fi vardı ne de telefon çekiyordu bu yüzden acil birkaç telefon görüşmesi için otelin kapısına kadar inmem gerekmişti. Ama odanın hakkını vermem gerek, yatak geniş ve rahattı. Biraz ucuz olsun diye ortak banyo ve tuvaletli bir oda tutmuştum ama Allahtan işlerimi görürken hiç sıra beklemedim. Sadece buzdolabına konacak bazı yiyecekleri bozulduğu için attıktan sonraotelden ayrılırken otelde buzdolabı da olduğu ve benim görmediğimi anlayınca kendime çok kızmıştım J
Birkaç saatlik dinlenmeden sonra kendimi şehrin merkezine doğru gitmek üzere Nevski caddesine attım. Her taraf cıvıl cıvıldı ama akşam 8’e doğru gelirken biraz serin olacağını düşünmekle hata ettiğimi, havanın saat 1 deki gibi sıcak ve güneşli olduğunu görmek canımı sıkmıştı. Sonradan bu güneşin gece 1’e kadar gitmeyeceğini görmek daha bir şaşırtmıştı. Şehrin ana meydanına girince güzel bir konserin başlamış olduğunu ve merkezin akın akın gelen insanlarca hızla dolmakta olduğunu gördüm. Biraz kalabalık içerisinde rus müziği dinlemek iyi gelir derken bol bol da güzel kızlarla kesişme ve konuşma fırsatım oldu J
Daha sonra karşı yakadaki adalara doğru yol aldım, orada da gezdikten sonra akşam 11’e doğru havai fişekler patlamaya, kalabalık coşmaya başladı. Ama işin komik tarafı hava çok az karardığı için havai fişeklerin çoğu boşa atıldı. Bu arada, denizci şapkası satın alarak kalabalığa karışarak turist görünümümden kurtulmak istediysem de siyah saç, esmer ten ile onlardan farklı olduğumu adamlar yüz metreden anlıyorlardı J Gece 2 gibi otele doğru dönerken nihayet akşam çekim yapmam için ortam doğmuştu ve şehir merkezindeki bir takım tarihi mekanlar ile nevski caddesinden güzel pozlar elde etmeyi başardım.
Ertesi gün ise trenim akşam 9’da olduğu için çantayı otele bıraktım ve şehrin merkez dışındaki karşı yakasında bol bol dolaştım, suya girenlerle beraber suya ayağımı soktum, bol bol çimlerde yatarak dinlendim. 32 derecede suya ayağını sokma gerçekten güzel geldi. Akşam trene binerken gerçekten çok yorulmuştum ama nasıl olsa yataklı tren var diyerek trene bindim. O da ne? Biletimin olduğu vagon sadece koltukluymuş. Bir de etrafımda bol bol güzel bayan oturmakta iken ve ben de yanıma böyle bir bayan beklemekte iken Recep İvedik kılıklı 5 adamın sözlü tacizleri ile yerimden hopladım. Yanımdaki adam Özbek imiş ve arkadaşları tarafından yolcu edilmekteymiş. Yine, muhteşem şansıma güldüm ve uyumak için koltuğa başımı koydum, ancak bu koltuklarda uyumak gerçekten mümkün değildi. Bizim şehirlerarası otobüslerdeki koltukları mumla aramıştım. Neyse yorgun argın saat 5.05’de Moskova’ya geldim ve saat 5.30’daki metronun açılmasını beklemeye başladım. Akşama doğru 5.20’de uçağım vardı ve önümde 12 saatlik bir de süre. Son günümdeki tek planım daha önce görmediğim İsmailovski parkını gezmek ve yakınındaki hediyelik eşya pazarını gezerek ucuza 5-6 adet matruşka alabilmekti. Saat 6 -7 gibi oraya ulaştım ama çok erken olduğundan Pazar henüz açılmamıştı, ben de park kenarında Kırgızların işlettiği küçük bir dükkana kahvaltı yapmaya girdim. Şanslıydım omlet yapıyorlarmış ve bir de kahve söyleyerek keyifli bir kahvaltı yaptım.
İsmailovski pazarından istediğim matruşkaları hem de çok ucuza (5 matruşkaya 1000 ruble vererek) alarak, keyifle havaalanına gitmek için Kievski tren istasyonuna gittim. Vnukovo havaalanına giden hızlı tren biletini(aeroexpress) alıp, saat 1.30’u beklemeye başladım. Bu arada önceki sene 300 rubleye aldığım tren biletini 400 ruble olduğunu görmek, enflasyonun buralarda da yüksek olduğu izlenimini vermişti. Yolun karşısındaki KFC’ye gidip bişiiler yiyeyim vakit geçireyim derken aç olmadığımdan bir ellilik bira alıp oturdum. 1 saat sonra gerek acıkmamama rağmen bir şey henüz yemediğimden, gerekse biradan, ayağa kalkınca başım dönmeye başladı ama KFC içerisi çok kalabalık olduğundan kendimi yola atıp, küçük büfelerden birinden vişneli börek alarak trene geçtim. Moskova'ya son defa veda ederek Vnukovo’ya doğru giden Aeroexpress trenime memleket özlemiyle bindim.
Rusya’nın, bizim insanımızın bakış açısına göre sadece seks turizmi ile anılması ve oraya gidenlerin sadece seks turizmi için gittiğinin düşünülmesi ben gerçekten rahatsız etmekte iken, dönüşte uçakta Türk ailelerin de gezmek için Rusya’da bulunduğunu görmek bir nebze de olsa beni mutlu etmişti. |
Yazılan Yorumlar... | |
moskova rehberi (17 Ağustos 2015) |
Moskova’da işinize yarayabilecek Türk firmaları. Moskova Rehberlik Hizmetleri: http://www.moskovadarehber.com Moskova Tercümanlık Hizmetleri: http://www.moskovatercuman.com Moskova Fuar Hizmetleri: http://www.moskovafuar.com Moskova Havalimanı Transfer Hizmetleri: http://www.moskovahavalimani.com Moskova Havaalanı Transfer Hizmetleri: http://www.moskovahavaalani.com Moskova’da Türk Taksi: http://www.moskovataksi.com Moskova’da Türk Taksi: http://www.moskovataksi.ru Moskova Devlet Üniversitesi: http://www.moskovadevletuniversitesi.ru Moskova Gezi Rehberi: http://www.moskovadarehberim.com Moskova Rehberi: http://www.moskovarehberi.com |
ozzy (12 Ağustos 2014) |
samimi yazılarınıza teşekkürler arkadaşlar.bu ilk yazımdı o yüzden bazı imla hataları ve acemilikleri sonradan ben de gördüm. yeni yazılarımda inşallah daha dikkatli olacağım. saygılar |
hakangeziyor (11 Ağustos 2014) |
İmrenerek okudum. Her zaman planlarımızda bulunan yerler ama bir türlü olmadı. Kaleminize sağlık... |
Şükran Şahin (10 Ağustos 2014) |
Tebrikler Ozzy, samimi bir gezi yazısı. Gezilerinin ve yazılarının devamını dilerim. Moskova ve Petersburg mutlaka görülmesi gereken yerlerden. İsmailovski pazarında biz, 5 arkadaş alışveriş canavarı olmuştuk. Ucuz bilet bulabilirsem, alışveriş yapmak için tekrar gitmek istiyorum o pazara. Karşısındaki otelde kalmıştık.Tavsiye ederim. |
ozzy (10 Ağustos 2014) |
teşekkür ederim, yeni yazılarımla tekrar görüşmek dileğiyle. |
Erdin İVGİN (09 Ağustos 2014) |
Sevgil ozzy Moskova ve Petersburg gerçekten de mutlaka görülmesi gereken yerler. Geçmişte halkımızda olan yanlış algılar kalkıyor. Kalemine sağlık. Ayrıca GeziAlemine hoş geldin diyorum. |