Peru-Santa Teresa: Machu Picchu'ya karşıdan bakmak..

Güney Amerika maceramıza, "Nereden başlasam nasıl anlatsam?" diye başlasam sanırım çok isabetli olur. Ama geleneklere uyalım ve önce uçuştan başlayalım. Bu sefer fiyatın daha cazip olmasından dolayı THY yerine KLM havayolları ile uçtuk. Amsterdam aktarmalı Sao Paulo. Önce 3,5 saat sonra 12 saat. Uçuş öncesi değerli arkadaşımız Engin Kılıç ve eşi Serpil'in mantı davetine katıldık. Bu vesile ile epeydir görüşemediğimiz arkadaşlarımızla da hasret giderdik. Ama gel gör ki o mis gibi leziz çorba, mantı ve diğer yemekler aslında bizi yolculuk sırasında sunulan Hollanda mutfağına karşı iyice dirençsiz bıraktı. Her lokmada ah nerde Serpil'in mantılar dedik durduk.. Yabancı havayollarının büyük dezavantajlarından biri Türk mutfağının eksikliği ve Müslüman yemeği tercihinde hep tavuk ikram edilmesi.. Nedense tatlı yerine de hep meyve salatası veriyorlar.




Neyse gelelim okyanus aşırı ilk yolculuğumuza. Arkadaş biletin ucuzsa herşeye hazır olacaksın :) 12 saat boyunca orta sırada yer alan 4'lü koltukların orta 2'lisinde yabancılar tarafından kuşatılmış olarak uçmak gibi.. Allah'tan şanslıydık da koltuk komşularımız rahatsız edici türden değildi. KLM'den memnun kaldık, ikram üzerine ikram iyice şiştik..

Sao Paulo'ya vardığımızda Türkiye saatiyle 23:00, oranın saatiyle 19:00'du. Pasaport kontrolü, valiz bulma, otobüs yeri sorma derken otele 23:00'te vardık. Anında uyuduk. Sabah Peru uçuşumuz 7'de olduğundan 4:30'daki transfer aracına binmemiz gerekiyordu. 4'te uyandık, daha hava aydınlanmadan düştük yollara. Havaalanına ulaştık, check-in standına doğru ilerledik ve hop şok! Peru Türk'lerden vize istiyormuş da bizim haberimiz yokmuş.. Nasıl atladım, unuttum mu yoksa yanlış mı baktım hiçbir fikrim yok ama olan oldu ve ortada kaldık. Aslında 7'de Cuzco'ya doğru hareket edip öğleden sonra hostelimize yerleşip ertesi gün sabah 6'da da Santa Teresa'ya gitmemiz gerekiyordu ama herşey bir anda flulaştı. Artık ne olacağı belli değildi.. Kaç uçak bileti yanacaktı, Machu Picchu turlarını organize eden Juan Carlos bizden hiç yok yere kaç para daha  isteyecekti, hepsi beynimde uçuşuyordu. Uykusuzluğun, açlığın ve şokun etkisinden kurtulup bir an önce çözüme odaklanmalıydık. İlk hedefimiz Peru Konsolosluğunu bulmak ve vize istemek. İnternetten bir sayfada adresi bulduk ve danışmadaki görevliye nasıl gideriz diye sorduk. Adam önce otobüs sonra metro dedi biz de çantamızı emanetçiye bıraktıktan sonra ilk turist kazığımızı yedik ve  kişi başı 35 TL'ye denk gelen tutardaki otobüs biletini alıp aslında 4-5 TL'ye gidilecek yolu kazık otobüsle katettik. Neyse bu turist olmanın kaçınılmaz olayı, illa bir kere yenir o kazık. İnternet'ten bulduğumuz adrese önce metro sonra yürüyerek ulaştık. Marimar, Manuela gibi Brezilya pembe dizilerini bilenler bilir, zenginlerin köşk kıvamında evleri vardır, koca koca duvarlı bahçeleri olan.. İşte o evlerin arasında yaklaşık 3 saat dolandık ama İnternet'teki adreste konsolosluk yok. İngilizce bilen birini bulmak zor değil imkansız. Adamlar İngilizceyi bilmedikleri gibi vücut dili diye bir şeyden de habersizler. Kimse Peru Konsolosluğu lafından ne İngilizce ne Portekizce anlamıyor.. Kendi dillerinde bile anlamamaları çok tuhaf.. Peru onların dilince tavuk demekmiş, belki de ondan anlamadılar.. İnternet çekmiyor ki başka adres bulalım. İmdadımıza canım arkadaşım Seyran yetişti. Ona mesaj attım ve adresi sordum. İlk başta o da bizim yanlış adresi buldu. Biz de o sırada bir taksi durağında haritaya bakmaya başladık. Engin'in cinnet getirmesine ramak kala son çare bir daha İnternet'e baktım ve bağlanabildim. Yeni bir adres bulduk ve o sırada Seyran'dan da aynı adres geldi. Hemen taksiciye adresi gösterdik ve yola koyulduk.
5 dakika sonra konsolosluğun önündeydik artık. İçeride bizden başka 7-8 kişi vardı. Birkaç dakika sonra içerideki odadan bir bayan çıktı, uzun uzun baktı yüzüme sonra siz diye işaret edip yanına çağırdı. Acıklı hikayemizi anlatıp yarın sabah uçmamız gerektiğini söyledim. Yanımızdaki otel ve uçuş kağıtlarını aldı ve içerideki odaya çağırdı. Kayıtlarımızı oluşturduktan sonra normalde bu işlemin 4 gün sürdüğünü ama konsolosla görüşüp yardımcı olmaya çalışacağını söyledi. Böylece bekleyiş başladı. 2 saat kadar sonra konsolos bey geldi içerideki odada konuştular ve kafa sallayarak onayladığını gördüm. Ben de o sırada sürekli dua ediyordum.. ve mutlu son.. Vizemizi verdiler.

Konsolosluktan çıkınca kendimizi hemen köşedeki Starbucks'a attık. İnternet'ten cezalı uçak biletimizi alabileceğimiz bir satış ofisi aradık ama tek çözüm yeniden havaalanına dönmek gibi göründü. Bu sefer metro hatları arasında geçişlerle ve en sonunda daha kısa bir otobüs yolculuğu ile döndük. Metroda deli bir adam yaklaştı yanımıza ve parmağıyla Engin'i gösterip "Fantastiko" sonra kendini gösterip "Nörolociko" dedi.. Sonra Portekizce konuşup güldü durdu. Ne kadar anlamadığımızı söylesek de o devam etti ve iki durak sonra indi.. Peşimize takılmadığı için cidden rahatladım..
Havalanında cezalı biletlerimizi aldıktan sonra uzun upuzun bekleyişimiz başladı.  Öğlen 3'ten sabah 7'e kadar havaalanında bir nevi "Terminal" filminin oyuncuları olduk. Film izledik, dizi izledik, oyun oynadık, yürüdük, uyuduk zaman geçmek bilmedi.

Sonunda check-in saati geldi ama bu sefer de başka bir sorunla karşılaştık. Şaka gibi. Vizeyi veren görevli yanlışlıkla Engin'in vizesine 2013 yerine 2012 yazmıştı. Check-in görevlisi sorun etmedi çünkü bizi önceki sabahtan tanıyordu ama riskli olduğunu söyleyip içimize kurt düşürdü. Yapacak birşey olmadığı için uçağımıza bindik ve kaderimize razı olduk. Artık Peru'ya varınca sonucu görecektik.

Havaalanına indiğimizde Eco Quechua Logde sahibi Juan Carlos bizi karşılayacaktı ama bizi bekleyen kimse yoktu. Aksilikler peşimizi bırakmıyordu. Havaalanında müşteri bekleyen bir rehber bize yardımcı olmak istedi. Juan Carlos'u tanıyabilecek bir arkadaşı olduğunu söyleyip onu aradı ve telefon numarasını aldı. Tabi biz başta güvenmedik. Arayıp görüştüler, Juan'ın arabası bozulmuş bizi yanına getirmesini istemiş. Aman Allah'ım o dakikada benim aklımdan felaket senaryoları dönmeye başladı. Internet'ten Juan'ın numarasını bulup bir de biz aradık. Adam doğru söylüyormuş, içimiz rahatladı ve atladık arabaya gittik Juan'ın yanına.

Bize yardım eden rehber başına iş aldı çünkü 5 saatlik yolu götürmesi için anlaştılar. Bir de o yolu dönmek zorunda kaldı adamcağız, bizi bıraktıktan sonra.

Cuzco Katedrali

Santa Teresa'ya doğru giderken...




Öğle yemeğimizi yediğimiz restaurant..

  


4316 metrede...


Günlerdir doğru düzgün uyumamanın yorgunluğu ile yüksek irtifa biraraya gelince o yol bitmek bilmedi. Dağların tepelerine çıkıp inen acaip virajlı yollar. Neyse ki 5 saat sonra Santa Maria'ya ulaştık. Araç değiştirip 45 dakika toprak yoldan devam ederek kalacağımız yerin kasabasına ulaştık yani Santa Teresa'ya..

Artık yorgunluktan bayılacak hale geldiğimiz için direkt uyuduk..


30.01.2013
Bugün benim doğum günüm, sanırım hiç bu kadar enteresan bir doğum günü yaşamamıştım. Sabah kuş sesleri ile uyandık camı penceresi olmayan açık hava odamızda.. Taze mango suyu ve bitki çayları ile yaptığımız kahvaltı sonrasında canopy turuna katılmak üzere yola çıktık.  Canopy turu extrem bir eğlence türü. Bir dağdan diğerin çekilmiş halatlara belinizden bağlanıp kayıyorsunuz daha doğrusu uçuyorsunuz :)




Aslında benim yapabileceğim birşey değil ama nasıl olduysa kararttım gözümü ve Engin'in peşinden ben de uçtum. Tabi çok tırstığım için ben rehber eşliğinde yapabildim. Kocim bu konuda epey hünerli çıktı. İlkini normal uçtuktan sonra diğerlerinde superman ve batman stillerini denedi. Nasıl eğlenceli bir şey olduğunu anlatmam mümkün değil..





Uçuşları tamamladıktan sonra canopy merkez kampına döndük. Taksi gelene kadar ilginç bir oyun oynadık. 6 tane metal parayı atarak toplamda en yüksek puanı alan içkileri ısmarlıyor. Kurbağının ağzına isabet ettiren 5000 puanı alıyor ama çok zor.


Günlerin yorgunluğu sebebiyle günün devamını  müthiş öğlen yemeği sonrası uyuyarak geçirdik..9'da akşam yemeğimizi yedikten sonra tekrar uyuduk.. Aslında resmen bayıldık da diyebiliriz. Açık havada uyumak ne de güzel bir şeymiş..



31.01.2013
Bu sabah erkenden uyandık. Hedefimiz Llactapata Inca patikasında yürümek ama günün sonunda yürümek yerine tırmanıp inmek olduğunu öğrendik. Epey uzun ve dik bir yamacı tırmandık. Ama patika öyle güzel ki her yerde çeşit çeşit orkideler, güzel kokular vardı. Çiçeklerin seyrekleştiği kısımlarda solumuzda sağ ve nehir manzarası ile ilerledik. Tam inişe geçtiğimiz sırada sağanak yağış başladı. Öğle yemeği için duracağımız kulübeye ulaşana kadar sırılsıklam olduk. Öğle yemeğimiz avokado, peynir ve domatesli sandviçler ve taze mango suyu.





Sonunda yağmur dindi ve iniş devam etti. Doğa her adımda bize Macahel'i hatırlattı. Dağ çilekleri bile vardı, hatta asma köprü ve sonunda nehir kenarında serinleme..


Yürüyüş sonrası termale gitmeye karar verdik, taksiye bindik ve tam ulaştığımızda paralarımızı otelde bıraktığımızı farkettik :) ve geriye dönmek zorunda kaldık. Dönüşte yolda bir turist çifte rastladık, çamurun içinde yürümeye çalışıyorlardı. Onları da aldık arabaya. Alman çift okul tatile girince 10 haftalığına buraya gelmişler. Çok güleryüzlülerdi, başımıza gelenleri anlatınca epey güldük. Santa Teresa'ya gelince vedalaştık ve biz otelimize doğru yola devam ettik.


01.02.2013
Bugün dinlenme günümüz, Eco Quechua Lodge'un keyfini çıkardık. Bir tarafımızda sisli yemyeşil dağlar, vadiler.. Tarlaların üstünde uçan şahinler.. Terasın hemen alt kısmında sürekli konuşup duran yeşil papağan..
Diğer tarafımızda güldür güldür akan nehir ve Juan Carlos'un dallara koyduğu muzları didikleyen rengarenk kuşlar.. İnsan ne tarafa bakacağını şaşırıyor.. Yılların iş yorgunluğunu attık beynimizi boşalttık resmen.. Nasıl da iyi geldi.. Sırf bu keyif için bile değer o kadar yol..








Fotoğrafların devamı Facebook Rocksonroad sayfamızda :
Peru 1.Gün
Peru 2. Gün

Gezi yazılarımızın devamı için buraya tıklayabilirisiniz.




 Yazılan Yorumlar...
Setenay Süzer
(12 Eylül 2014)
Üst üste gelen bunca terslikle başedip çözümler üretmek size kesinlikle çok şey kazandırmıştır. Gezi sonrası yeniden yerleşik düzene geçtiniz sanırım, bu deneyimlerle,eminim profesyonel iş hayatınız, çok daha başarılı geçmektedir.
Yaşadığınız güzellikler hep devam etsin, sevgilerimle !