Safranbolu...


Safranbolu; geleneksel Türk toplum yaşamının özelliklerini barındıran, tarihi ve kültürel eserlerini günümüze kadar koruyabilmiş örnek bir kent. Adını, dünyada üretildiği ender yerlerden biri olan Safran bitkisinden alan Safranbolu bir müze kent, açık hava müzesi! Kesin olmamakla birlikte, İyon prensesi tarafından kurulduğu söylenen kent eski çağlarda Homeros'un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer almakta ve bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar gitmektedir. Safranbolu ve çevresi Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Safranbolu tarihi İpek Yolunun Kastamonu-Gerede-İstanbul kesimi üzerinde önemli bir konaklama merkeziydi. Bir dünya kenti olan Safranbolu’yla ilgili ayrıntılı bilgiyi edinmek isteyenler için araştırmacıların ve gönüllülerin değerli kitapları ve internette altta belirttiğim linkler incelenebilir!

 

 
Safranbolu’da zamanın eli her daim güzeldir. Kah 1980’ler kah 1990’lar…

Safranbolu Karabük (Merkez, Ovacık ve Eflani), Bartın (Ulus) ve Kastamonu (Araç) illeri ile çevrilidir. Karabük’le arası sadece 8 km.dir. Ülkemizdeki tarihi ve kültürel zenginliklere ne yazık ki yeterli duyarlılığın olmadığını düşünürsek, Safranbolu şanslı bir kenttir. Safranbolu’yu iş işten geçmeden kucaklayan, sarmalayan etkili, yetkili insanlar ve koruma bilincine sahip halkı sayesinde bir marka kent olmuştur. Ülkemizde kentsel korumanın yüz akı, örnek bir kentidir. Bu gezi yazım diğer gezi yazılarımdan biraz farklı. 20 yıl yaşadığım bu bölgede bizzat tanık olduğum bu sürece sık sık vurgu yapacağım! Bir anlamda ülkemizin yüz akı olan bu kenti tanıtmanın yanı sıra,  kentini var eden bu idealist ekibe  saygı yazısı! 

 
Estetiğin, aklın yansıması güzel evler (pastel boya) ve Safranbolu’dan yansımalar (T.Ü.Y.B.)…

 
Yaşamı kucaklayan çarşı ARASNA ve çarşıda Safranbolu’lu hanımların yetenekleri…

İlk olarak; Safranbolu’nun çok büyük şansı olan Safranbolu Belediye Başkanı Sn. Kızıltan Ulukavak; 1975 yılında öncelikle kent halkının desteğini alarak İ.Teknik Üniversitesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü’nün desteği, tarihi ve kültürel değerlere duyarlı kişi, yazar, çizer, medya mensupları, kurum ve kuruluşları da yanına alarak koruma meşalesini yakmasıyla başlayabilirim.  20 yaşımda, 1976 yılında Karabük’e resim-iş öğretmeni olarak atandığımda ve 20 sene yaşadığım bu kentte yurtsever, kentsever, önceliği toplum menfaati olan bu mihenk taşlarının çabalarını hayranlıkla izlemiş ve Safranbolu koruma sürecinde çok önemli katkıları olan, değerli mimar Sn. Yavuz İnce'nin yönlendirmesiyle karınca kararınca bende yer almıştım. Safranbolu'nun bugünlere gelmesindeki ilk heyecana, gayrete, disiplinli ve sistemli organizeye tanıklık etmiştim. Bu idealist insanların hepsini saygı ve hayranlıkla hatırlıyor, ülkem adına minnet duyuyorum. 

 
Karabük Günlerinde;Safranbolu konulu sergi açan fotoğraf sanatçıları:Canan Ozal / Safranbolu  turizmine katkıları olan  Gülcan Acar 

 
Pencerelerin Ruhu (karışık teknik) ve Safranbolu’da Bahar (pastel boya)…

Gezdiğim 20’den fazla ülkede kültürel değerlere nasıl sahip çıkıldığını gördükçe ülkemiz için üzülüyorum, sorguluyorum ister istemez; biz neden başaramıyoruz diye! Cennet bir coğrafya ve uygarlıklar beşiği olan ülkemizin özellikle tarihi ve turistik yerlerimizin, yıllardır özensiz, kuralsız, saygısız bir şekilde yapılaşmalara izin verilmesi sonucundaki hali ortada! Bu kapsamda Safranbolu bu sorumsuzluğun ve ilgisizliğin tersine tarihi ve kültürel dokunun korunması anlamında çok değerli, insanın içine su serpiyor! Örnek alınması gereken bir süreç Safranbolu’nun korunma başarısı! Sn. Yavuz İnce’nin bizzat bu sürece tanık olduğu ve içinde bulunduğu Safranbolu süreciyle ilgili kitap hazırlığının bittiğini ve Safranbolu Belediyesine yayınlanması için gönderdiğini biliyorum. Kitabı sabırsızlıkla bekliyorum! Gelecek nesillere örnek olması açısından değerli bir yayın olacağını düşünüyorum.  Bu yazımda yararlandığım Sn. Kızıltan Ulukavak tarafından hazırlanan; Safranbolu Belediyesinin bir kültür hizmeti olarak 2010’da 2.basımı çıkan “Safranbolu’da Bir Zaman; Bir Başkan… (1974-1980)” ve Sn. Kızıltan Ulukavak beyin kendisi tarafından bastırılan  “Bir Safranbolulunun Penceresinden SAFRANBOLU/2007” kitapları kentin geçmişine bir ışık olmaya devam etmektedir. 

Mezarlıktan panaromik Safranbolu manzarası…

Safranbolu’nun yetiştirdiği onlarca değerli şairden biri olan, Hüseyin Avni Cinozoğlu Safranbolu’yu uzun uzun anlattığı   “Safranbolu da Eski Bir Güneş Saati”şiirinde; 
                                              
“deli bir sultan bile kayırmış seni
kervanlarının sesi duyulur
beyaz evlerin varken
ut çalınırken sofalarında
anıtlaşan bir uygarlıksın” diyor.  

Kurtuluş Savaşı’ndan fazla etkilenmemiş, işgal de görmemiş olan Safranbolu, üst üste gelen ekonomik darbelere dayanamamış maalesef. Kurtuluş Savaşı sırasında askerimizin yemenilerini dikmek belki de Safranbolu tabakhanelerinin ve yemenicilerin yaptıkları son önemli işi olmuş. 1 Haziran 1934’te Karabük’e ilk tren gelmesi ve 3 Nisan 1937’de Karabük Demir Çelik İşletmeleri’nin temelinin atılmasıyla halkın Karabük kentine göçü ve fabrikada çalışması, Karabük’te inşa edilen binlerce lojman konutlarına taşınması Safranbolu için bir şans olmuş. 

 
Solda Nezihe Aycan ve ben. Baş odadaki sandıktan çıkan giysilerle... Arasta-"Boncuk Kafe"nin kurucularından olan Acar kardeşlerden, (sağdaki) Nuray Acar Demirışık, (soldaki) Yüksel Gürbüz ile birlikte 1990’lar…

 
Demirciler çarşısında ustalar - 1979.Yıldızlar üzerlerine yağsın rahmetli ustaların; Cinci Han ve yağmura aldırmadan keşif yapan turistler…

Bu olgunun ayrıntılarını bu süreci iyi bilen Belediye Başkanı Sn. Kızıltan Ulukavak’tan öğrenelim: “Karabük’te iş ve aş bulsa da barınma olanağı bulamayan, özellikle kırsal kesimden gelenlere evler yok pahasına satıldı. Amaç, eski şehirdeki evi satıp ya bir yapı kooperatifine girip, ahşap Safranbolu evi yerine kagir ev sahibi olmak veya Bağlar’daki daha derme çatma evi onartıp her mevsim oturulabilecek hale getirmektir.  Karabük D.Ç. Fabrikaları bu olayda sadece evler yönünden değil,  Safranbolulular açısından bir şans olarak değerlendirilebilir. Çünkü evler boş kalmadı, yeni sahipleri, eskiden ata yadigârı baba mirası olarak korunmuş bu evlerle manevi hiçbir bağları olmadığı için duyarsız davrandılar. Demir Çelik Fabrikaları sayesinde halk iş ve aş için memleketini terk etmemiş, başka semtlere taşınsa da, eski evlerini kaderiyle baş başa bırakmamış: çünkü bu evleri hemen satın almaya hazır kırsal kesimden gelen alıcılar bulmuştur. Bu alıcıların Safranbolu’da yer yurt edinmesi ise Karabük sayesindedir.

…”Kentin genel görünümünü bozan; mimarlık dokusunu yozlaştıran bu uygulamalara Belediye Başkanının önerisi üzerine, Safranbolu Belediye Meclisi, oybirliğiyle 12 Haziran 1975 tarihinde aldığı kararla, İmar Yönetmeliğine korumaya yönelik ek maddeler koyarak engel olmayı düşünür. Fakat bu düzenlemeyi, o sıralar yasal yetkili İmar ve İskan Bakanlığı, kutsal mülkiyet hakkına saygısızlık görüşüyle onaylamaz; Bakanlığın bir üst düzey yöneticisinin zamanın Safranbolu Belediye Başkanı’na, “Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı” dediğine tanık olunur.  İşte böylesine olumsuzluklarla karşı karşıya bulunan Safranbolu için 1975 yılı, aynı zamanda mutlu bir dönüm noktası ve Safranbolu için olduğu kadar, ülkemiz için de mimarlık değerlerine sahip çıkılmasında bir başlangıç da olur.  

Çünkü o yıl, “Avrupa Mimari Miras Yılı”dır. Ülkemizde bununla ilgili kutlamaları düzenleme görevi, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne verilmiştir. Fakülte, bu amaçla Safranbolu Belediyesi ile ilişki kurar, aynı yılın Ağustos sonu ile Eylül başında Safranbolu’da bir dizi etkinliğin gerçekleştirilmesi için görüş birliğine varılır”.

Cinci Hanın son bekçisi Mehmet Pulcu-Hanın anahtarıyla (1990)…

 
Safranbolu’nun eşsiz lokumları (fındıklı, çifte kavrulmuş, safranlı, çikolatalı, güllü; Safranbolu cam seyir terası…
Safranbolu’dan farklı yansımalar…

Böyle olmasaydı, doğduğum ve büyüdüğüm yer olan Bartın’ın ahşap evlerinin kaderi gibi olacaktı belki de! Bartın nüfusunun artışı, ekonomisinin gelişmesi, farklı sosyal nedenlerden ötürü eski Bartın şehir fotoğraflarında gördüğüm inci gibi dizilmiş tarihi ahşap ve taş evlerden sadece zamana direnebilmiş az sayıda evler kaldı ne yazık ki! Çocukluğumun geçtiği, merdiven yerine çocuksu içgüdüyle tırabzanlarını kullandığımız 3 katlı ahşap konağımızın yıkılışı ve apartmana dönüşmesi hala belleğimdedir. Tahtaların sökülürken ağladığını zannederdim çocuk ruhumla. Safranbolu evlerini yıkıp, betonarme binalara dönüşmesi müteahhitler için bir kazanç kapısı olmamış Karabük Demir Çelik İşletmeleri sayesinde! Ayrıca, Keşke Bartın’ının da Safranbolu’daki gibi evlerin yok olmasını ortadan kaldıracak şartlar ve idealist insanlar olsaydı! 

Avrupa Konseyi, 1975 yılını Avrupa Miras Yılı olarak ilan etmiş ve Hükümet; İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’  ve Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsünü Avrupa Miras Yılı etkinliklerini düzenlemek üzere yetkili kılmıştı. Demir Çelik Fabrikalarında çalışan değerli mimar Sn. Yavuz İnce’nin; Safranbolu gönüllüsü, aşığı eğitimci Nezihe Aycan Kadıoğlu’na ait Bağlar’da bulunan Emir Hocazade Ahmet Bey Bağ Evinin 1974’de restorasyon uygulaması, Safranbolu’nun korunmasında önemli bir dönüm noktası oldu. Nezihe ablamız; yakın zamanda Safranbolu’ya güzellikler katarak aramızdan ayrıldı. Yıldızlar üzerine yağsın, toprağı bol olsun. Neredeyse yıkılmaya yüz tutmuş bu tarihi evin restorasyonu sayesinde eşsiz “Başoda”sı da kurtulmuş oldu. Halkın önce kuşkuyla yaklaştığı restorasyon sonrasında (onlarca kez gittiğim bu evde) ahşap işçiliğinin bir şaheseri olan çivi kullanılmadan, birbirine geçme biçiminde on beş bin ahşap kullanılarak yapılan Konağın başodasında Nezihe hocamızın elinden içtiğim lezzetli kahveyi, ayranı, konağın bahçesindeki küçük kırmızı lezzetli elmaların tadını unutamam. Odadaki çeyiz sandığındaki etnografik objeleri sevgiyle okşamış ve kıyafetlerin bir çoğunu giymiş, o dönemle empati kurmaya çalışmıştım! 

 

 
Yansımalar...

1976 yılında 1 hafta süren etkinlikte yer alan ekibin bilinçli çalışmaları ve gelen konukları ağırlayacak oteller, pansiyonlar olmadığı için kendi evlerinde ağırlayan kentini korumaya gönüllü halkın özverisi belleğimde yer etmiştir. Bu haftanın öncesinde değerli Belediye Başkanı Sn.Kızıltan Ulukavak tek tek evlere giderek halkla iletişim ve etkileşim kurarak bu haftanın önemini ve halkın sorumluluklarını ve Safranbolu için yararlarını anlatmıştı! 1976’da T. Turing ve Otomobil Kurumu Asmazlar Konağını satın alması, 1978’de dönemin Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalının Safranbolu’ya gelerek, Safranbolu Kaymakamlar Evi ve Arasta Çarşısını kamulaştırılmasını sağlaması,  İTÜ Mimarlık Fakültesi ve Kültür Bakanlığı temsilcileri arasında yapılan bir protokolle Safranbolu Koruma Amaçlı İmar Planı’nın yapılmasını amaçlayan görevi İTÜ’ye vermesi, hala yazılarını büyük bir merakla ve keyifle okuduğum çok değerli Prof. Dr. Doğan Kuban’ın Proje Yürütücüsü olarak yer almasıyla, sistemli ve örnek bir çalışmanın sonucunda;  Çarşı ve Bağlar “Kentsel ve Doğal Sit Alanı” olarak belirlenmişti. Bu süreçteki çok büyük emekleri olan Sn.Doğan Kuban’ın çabaları unutulmaz!  Prof.Dr. Metin Sözen, mimar ve aynı zamanda fotoğraf sanatçısı Reha Günay, T.Turing Kurumu’nun Genel Müdürü Çelik Gülersoy’un çabaları da!  Süha Arın’da; T.Turing Kurumu’nun finansmanını sağladığı Safranbolu’da Zaman filmiyle Safranbolu’nun tanınmasında, kamuoyuna mal olmasında, Antalya Belgesel Film Festivalinde 1977 ‘de birincilik ödülü olan belgeseliyle kente çok büyük katkı sağlamış oldu. 

Safranbolu’dan yansımalar (yeniden düzenleme)…

 
Yansımalar (T.Ü.Y.B.); Evler ve Kuşlar (T.Ü.Y.B.)…

2009’da Safranboluya davet edilen Doğan Kuban bakın ne demiş: “Dünyada bulunduğumda en büyük mutluluk duyduğum yer Safranbolu’dur ve her geldiğimde heyecan duyarım. Kentlinin kendisi kentine sahip çıkmalıdır. Ben İstanbul’un, İzmir’in, Gaziantep’in, Kastamonu’nun, İznik’in koruma planlarını yaptım ama hiçbiri korunmadı. Türkiye’de kentine en iyi sahip çıkan Safranbolu’dur ve bu geleneğin devam etmesi gerekir. Koruma, yasa sorunu değildir, kültürel bir tavırdır”.

12  Eylül 1980 harekatından sonra Belediye yönetimlerin bir süre seçilmiş değil, atanmışlar tarafından yürütülmesi nedeniyle koruma olayına ilgi azaldı. Kaymakam Sn.Yavuz Erkmen ve Belediye Başkanı Sn. Mustafa Eren, “Korumada 15 Yıl ve Kendini Koruyan Kent” sloganlarıyla, yeni bir Safranbolu Mimarlık Değerleri ve Folkloru Haftası düzenleyerek yeniden Safranbolu’yu işbirliğiyle gündeme taşıdılar. Mimarlık, kültür, sanat çevreleriyle birlikte Kültür Bakanlığı ile üniversitelerin, görsel ve yazılı medya kuruluşlarının temsilcilerinin  katılımı sağlandı. Dışişleri Bakanlığı temsilcisinin önerisi üzerine, Safranbolu’nun UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde yer alması için gerekli girişimler başlatıldı ve Safranbolu  1994 tarihinde Türkiye'de Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 kültürel varlıktan biri olarak  kabul edildi. Kaymakam Muammer Aksoy  turizm hareketinin hız kazanması ve disipline edilmesinde önemli projelere imza attı.  İstemihan Talay  2000 yılların başında yanan Hükümet Konağının restorasyonunu yaptırarak katkı sağladı.

Safranbolu halkı canla başla bu çalışmalara destek oldular. Sn. Aytekin Kuş, Yücel Nakipoğlu, Ahmet Sarualtın, Ahmet Akçasu, Mustafa Uluçınar, Yılmaz Kavuşturucu,v.d… gerek yayınlarıyla, gerek tavırlarıyla  Safranbolu’nun doğru tanıtılmasında, gelen konukların ağırlanmasında, Belediye  ile işbirliği içinde önemli hizmetleri oldu. Sn.Uğurol BARLAS, Hulusi Yazıcıoğlu (rahmetli) Safranbolu’nun sosyal açıdan araştırılması ve bilinmeyenlerin ortaya çıkarılması, Safranbolu tarihine ilişkin kimi gerçeklerin aydınlanması yolunda kitaplar yazdılar. Safranbolu kaymakamı Sn. Celal Ulusoy ile Karabük Valisi İzzettin Küçük’ün katkılarıda yadsınamaz. Gezi yazımın sayfalarına sığmayacak kadar Safranbolu gönüllüleri olduğunu biliyorum. 

Doğayla bütünleşmiş pencere…

 
Evler ve Kuşlar (T.Ü.Y.B.)…

Anadolu’nun geleneksel yerleşmesinin eşsiz bir aynası olan Safranbolu; önemli değişiklikler olmadan günümüze gelebilmesinde; geçmiş kültür mirasına bilinçli bir duyarlılıkla yaklaşan bu insanlar ve koruma bilinci oluşmuş Safranbolulular sayesinde olmuştur. Safranbolu’nun çevreye saygılı, ferah, düzenli, dengeli,  komşusunun güneşini ve görüşünü engellemeyen, sokakların formunu bozmadan yükselen, çatılarındaki oluklu kiremitleriyle, ahşap kapılarında saklı işlevleriyle, odaların tavanlarında, dolaplarında, bazen duvarlarındaki ahşap süslemeleriyle, her köşesi ince zevki barındıran bu yaşanası ve sanat eseri evler gelen turistleri büyülemektedir. Bu güzelim evler iki ayrı yerde gruplanmıştır. Birincisi “Şehir” diye bilinen kışlık olarak kullanılan kesim, ikincisi de “Bağlar” diye bilinen yazlık olarak kullanılan kesimdir. Şehir Safranbolu yaşamının kalbidir. Ticaret ve üretim burada toplanmıştır. Soğuk mevsimlerde şehirdir yuva Safranbolulara. Yazın püfür püfür esintisiyle daha yüksekte kalan Bağlar kesimidir Safranboluları serinleten, ferahlatan. Safranbolu Evleri,  Osmanlının izlerini görebildiğimiz özelliklerini günümüze dek koruyabilmiş Türk ev geleneğinin özgün örnekleriyle görenleri bir zaman tüneline sokar sanki! 1730, 1930, 1940’lardasınızdır. Yüzlerce yıllık bir geçmiş sizi sevgiyle kucaklar ve selamlar Safranbolu’da! 

Gazeteci, yazar Sn.Mustafa Balbay Safranbolu evlerini gezerken zorlandığını, zira her bölümünün ayrı bir anlamı olduğunu ve bu detayları bilince evlere salt estetik açıdan bakılamayacağını vurgular. 

Görgüsüz devasa binaların yükseldiği, ağaçların, doğanın fütursuzca yok edilerek yerini estetikten yoksun binaların tercih edildiği çarpık kentleşen şehirlerin hızla çoğaldığı günümüzde/ülkemizde, Safranbolu gördüğümüz sihirli bir rüya gibidir! Safranbolu da dolaşırken hayranlık, hüzün ve pişmanlık duygularımızın etkisiyle bu rüyamızdan uyanmak istemeyiz. Kendini ve doğayı tüketmekte olan çağdaş insanın yitirdiği düşlerinin gerçeği ve ders alınması gereken mirasıdır! Yazımda kullandığım görseller karınca kararınca da olsa, kenti geleceğe taşımadaki kendimce üstlendiğim misyonumun yansımaları olan tablolarım ve fotoğraflarımdır! 


 
Safranbolu evi kiliti ve yansımalar…(T.Ü.Y.B)

Safranbolu eski kentte gezilebilecek en önemli yerler; Cinci Han ve hamamı, Kaymakamlar Gezi Evi, Yemeniciler arastası (çarşı), Asmazlar Konağı (özellikle havuzlu odası), eski Hükümet Konağı (şimdi Kent Tarihi Müzesi), Demirciler Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı, Saat Kulesi, İncekaya Su Kemeri, Tokatlı Kanyonu, eşsiz köyleri (Yörük, Üçbölük, İncekaya,Konarı, Hacılarobası, Çavuşlar), Değirmen başı, camileri ve Güneş Saati, Arnavut kaldırımlı sokakları, tarihi çeşmeleri ve 2012 de yapımı gerçekleştirilen Tokatlı Kanyonu üzerindeki, yerden 80 metre yükseklikteki cam terası… Safranbolu yemekleri de geleneksel yemeklerimizin başköşesinde yer alır. Odun ateşinde, özel hazırlanmış kuyularda yapılan tandır kebabı, safranbolu bükmesi,  tereyağlı uzun pakla (fasulye), cevizli keşli yayım,  peruhi,  cevizli çörek, göbü, lezzetli hamur işleri, gözlemesi, etli ekmeği,  safranlı zerde, safranlı aşure yemekleri Safranbolu’nun unutulmaz lezzetleridir. Hele Safranbolu atmosferinde benim gibi onlarca kere bu lezzetleri tattıysanız, ara sıra Safranbolu’ya uğramadan edemezsiniz!  Safranbolu’nun düğünleri, oyun havaları,  masalları, türküleri, giyim kuşamı, v.b. yani zengin folkloru günümüz koşullarında doğal olarak eskisi gibi değil. Günümüzde, eski kına geceleri ve düğünlerindeki gelenekler, oyunlar,  türküler, giysiler ve çalgılar yaşatılarak, Safranbolu’nun zengin folklorik değerleri yaşatılmaya çalışılmaktadır. Özellikle  folklor uzmanı, müzikolog, sanatçı, eğitimci Sadi Yaver Atamana ait belgelerin ve daha önceki yayınlarının da derlenmesiyle Süleyman Şenel tarafından hazırlanması Safranbolu için eşsiz bir kaynak olmuştur. Her mevsimde farklı bir sihirli havaya bürünen Safranbolu’nun Arnavut kaldırımlı taş sokaklarında yürümek, konaklarında  sırtınızı bir yastığa dayamak,   zengin tarihi ve kültürünü solumak, tarihi camilerinin engin, dingin ve hoşgörülü atmosferini hissetmek, İncekaya Su Kemerinin üzerinde yürümek,  tarihi çarşı arastasında çeşit çeşit el sanatlarından satın almak, eşsiz lokumlarından/doyumsuz gözlemeleri-köfteleri- yerel yemeklerinden tatmak,  süslü çeşmelerinden su içmek, mezarlık ve Hıdırlıktan kentin eşsiz panoramasını seyretmek, Bağlar kesimindeki Kavaklar Kahvesinde “merabası yanında” içtenliğiyle çayınızı ve kahvenizi yudumlamak ve gerçek bir zaman tünelinden geçmek için geç kalmayın!

Safranbolu’dan yansımalar (Tuval üzerine yağlı boya)

 
Geçmiş zaman olur ki (K.Ü.P.B.); Arasta büyüsü…

19-21 Eylülde gelirseniz  Safranbolu’ya  Belediyenin düzenlediği; 15. ULUSLARARASI “ALTIN SAFRAN BELGESEL FILM FESTIVALI” etkinliklerine de katılabilirsiniz! Üçbölük (Ilbarıt) köyü Kültür Merkezini ve burada yaşayan ressam Recai Demirsöz’ün sanat evini ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca hazır Safranbolu’ya gelmişken; biraz daha zamanınız varsa; Safranbolu size eşsiz fırsatlar da sunar.  Bu bölge farklı coğrafyalara da yakındır. Onlarca kez gittiğim bu yerlerle ilgili uzun bir gezi yazım da olabilir. Şimdilik ipuçlarını vermekle yetineyim! Safranbolu’nun hemen yanı başında Bulak köyündeki Bulak (Mencilis) Mağarasında büyülenebilir, Eskipazar, Hadrianapolis antik kentindeki Bizans kilisesi ve mozaiklerine şaşırabilir,  Sarıçiçek yaylası, Gürleyik ve Keltepe, Çetiören  mesire yerlerinin eşsiz doğasında soluklanabilir, Yenice açık hava orman müzesi (arboretum) ve şeker kanyonunda ruhunuzu arındırabilir ve eşsiz fotoğraf kadrajları belgeleyebilirsiniz. Eflani’nin göletlerinde lezzetli balıklar yakalayabilir, mevsimiyse mantar toplayabilirsiniz. Birazcık ötede başka önemli bir ilimizin ilçesi olan Pınarbaşı’na rotayı çevirip, Küre dağlarına doğru alıp başınızı gidebilirsiniz, dünyanın 4.büyük mağarası Ilgarini’yi görür, Ilıca şelalesinin egzotik ortamını kucaklarsınız, gözünüz kesiyorsa meşhur Valla kanyonunu keşfedersiniz. Rotanızı biraz daha genişletmek istiyorsanız yakınındaki Bartın ve Amasra’ya uzanabilirsiniz. Daha ne olsun! 

Safranbolu’yu şiirlere döken; rahmetli şair, gazeteci, yazar  dostumuz Mustafa Yanık dizesiyle yazıma son veriyorum. SAFRANBOLU SOKAKLARI/TÜKENMEYEN BİR ALKIŞTIR!  Bu yazımda belki bilemediğim, unuttuğum, alkışlayamadığım Safranbolu gönüllüleri, neferleri olmuştur.  Affola diyorum ve bu gezi yazımı okuyan herkesin yolunun Safranbolu’dan geçmesini diliyorum.

Yararlanabileceğiniz kaynaklar: 
http://turizm.bakka.gov.tr/35/88/SS/kultur-turizmi.aspx
http://www.safranbolukultur.org/http://ulukavak.net/                                                                                                       http://www.safranbolu-bld.gov.tr/?/safranbolu/safranbolu-evleri-
http://360safranbolu.com/
http://altinsafran.org/tr/
http://ucboluksnd.wordpress.com/kultur-merkezi/
http://www.safranbolugezi.com/Safranbolu_yemekleri.htm


SAFRANBOLUNUN KORUMA SÜRECİNİ BAŞLATAN EFSANE EKİBE VE KORUMA BİLİNCİ GELİŞMİŞ SAFRANBOLU HALKINA SAYGIYLA!

ŞÜKRAN ŞAHİN


NOT: Yazıdaki tüm tablolar ve fotoğraflar Şükran Şahin’e aittir.















 Yazılan Yorumlar...
_canan_
(20 Haziran 2024)
Sevgili Şükran Hocam, Safranbolu resimleriniz ile geçmişin izlerini günümüze taşıyan insanların, öykü ve fotoğrafları, beni derinden etkiledi. Onların emekleri ve kararlılığı, Safranbolunun bugünlere ulaşmasında kilit bir rol oynamış ve bu mirası gelecek nesillere taşımak için büyük bir sorumluluk üstlenmişler.
Bu yazı, sadece bir kentin tanıtımı değil, aynı zamanda kültürel mirasın korunmasının ve öneminin altını çizen bir manifesto olmuş.
Safranbolunun tarihini, kültürünü ve insanını bu kadar derinlemesine anlatan bu yazı, kentin mirası için çok kıymetli.
Elinize sağlık, Safranbolunun değerlerini bizlere bu kadar içten bir şekilde aktardığınız ve hatırlattığınız için teşekkür ederim.
Şükran Şahin
(06  Aralık 2014)
Erdin bey, tablolarımı yazımla harmanlama fikrini bana siz önermiştiniz. Çok teşekkür ederim size ve bu benim için anlamı farklı olan gezi yazımı özenle okuyanlara. Daha özenli, duyarlı, sanatsal, aydınlık, akılcı, barış dolu bir ülke/dünya için çalışalım, geliselim, gezelim.
Erdin İVGİN
(01  Aralık 2014)
İki sanatı, anlatım sanatı (edebiyat) ile resim sanatını bir araya getireceğiniz Safranbolu yazınızı heyecanla bekliyordum. Gerçekten de harika bir çalışma olmuş. Yazınızı iki defa okudum. Resim çalışmalarınızı dakikalarca izledim. Doyamadım. Teşekkürler.
merih
(18 Kasım 2014)
Sayın Şükran Şahin, Dünya mirası Safranbolu ya tekrar gitmek ve yazınızın rehberliğinde Sokakların alkışını duymak istiyorum. Her şey para ve rant değildir size katılıyorum.Emeklerinize, muhteşem tablolarınız ve resimlerinize teşekkür ediyorum.
arçi
(27 Ekim 2014)
Şükran hocam , elinize ve emeğinize sağlık
kaleminizle bizleri aydınlatıyorsunuz.
KEZO
(21 Ekim 2014)
Tek kelime : süper....Emeğine sağlık arkadaşım ne kadar güzel bir anlatım olmuş. Birikimini bizlerle paylaştığın için çok teşekkürler...
Gezici
(18 Ekim 2014)
Safranbolu sokaklari tukenmeyen bir alkistir:) ben de sizi alkisliyorum hocam;emeginize saglik...
Hiç
(17 Ekim 2014)
Çok etkileyici ve bilgilendirici bir yazı, ilk fırsatta Safranboluya gitmek ve bütün bu çabaları minnetle kutlamak istedim. Böyle bir yazı hazırlamak bir gezi düzenleyip rehberlik etme sorumlulugu getirir;) Ee ne zaman gidiyoruz; ))
SAFRAN
(17 Ekim 2014)
Eksik çıkan cümle:
"Çünkü du değil, görerek, tanı, bilerek ve bir başka anlatımla bizzat yaşa gerçekler dile getiriliyor."
biçiminde olacaktır
SAFRAN
(17 Ekim 2014)
Safranbolu’nun sanat eğiticisi bir ressamın kaleminden anlatılması, hiç kuşkusuz bir başka güzellikte oluyor. Zevkle, ilgiyle ve merakla sonuna kadar okumanın tadına doyum olmuyor.

40 yıla yaklaşan bir zaman önce, Safranbolu’nun Türk ve Dünya kamuoyuna tanıtılması ve ardından ünlü bir kent olması uğraşlarının başlangıcında, Safranboluseverlerin çırpınışlarını yakından gözlemlemek, candan ilgilenmek ve katkılarda bulunmak gibi bir konumda bulunan Sayın Şükran ŞAHİN’in yazdıkları büyük bir önem ve anlam taşımakta… Çünkü du değil, görerek, tanı, bilerek ve bir başka anlatımla bizzat yaşa gerçekler dile getiriliyor.

Safranbolu’yu görmeyenler, bu yazılanlardan sonra ilk fırsatta görme; daha önce görenlerin de bir kez daha görebilme arzusu içersinde olacaklarına inanıyorum.

Bir Safranbolulu olarak değerli sanat eğiticisi ressam Sayın Şükran Hanımefendi’ye şükranlarımı sunuyor; esenlikler diliyorum.

Kızıltan ULUKAVAK

Maral
(17 Ekim 2014)
Şükrancım yüreğine ve emeğine sağlık çok güzel bir yazı olmuş.Pek çok kez Safranboluya gitmiştim.Bu yazıyı okuduktan Sonra bir kez daha gitmek istedim.Safranbolu nun tanıtımına ve korunma sına katkıda sağlayan sizleri yürekten tebrik ediyorum.Safranbolu ve civarı Bartın , Amasra gerçekten çok güzel yerler.Koruma altına alınması ve tanıtılması çok gerekli.Bu arada. Fotoğraflarına ve yaptığın resimlere de bayıldım ...Resimlerinde kullandığın canlı renkler aenin yüreğinin özgürlüğünü ve sınırsızlığını gösteriyor bence.Tekrar tebrik ediyorum çabanı, emeğiniz ve yüreğiniz için.Sevgiler...
Şükran Şahin
(14 Ekim 2014)
Hakan bey, öncelikle size çok teşekkürler ediyorum.Bu anlamlı ve benim için gerekli olan gezi yazıma katkılarınız için. Siteye güzel yerleştirdiğiniz için. Gezi alemi üyeleri Safranbolu gezisi düzenlerseniz size rehberlik yapabilirim gönüllü olarak. Bu yazım belki içinize su serpebilir. Yurt dışı gezilerinizde hayıflandığınız "neden" sorusu için. İşte bir başarı öyküsü ve Safranbolu! Demek başarılabiliyor muş isteyince, gönül verince. Ülkemizin eşsiz yerlerine sahip çıkalım, gençlere örnek olalım. Bir taşın, bir çiçeğin, bir ağacın bile ne kadar değerli olduğunu haykıralım! "Herşey para ve rant değildirrrr"
hakangeziyor
(14 Ekim 2014)
Hocam, ne iyi ettiniz de yıllardır yazmak isteyip de bir türlü kaleme alamadığınız bu keyifli yazıyı bizimle paylaştınız. Gezdiğim yabancı şehirlerde tarihi ve doğayı koruma anlamında yapılanlara baktığımda her defasında memleketimde neden böyle değil diye hayıflanırım. Biz neden böyle şeyler yapamıyoruz, neden tarihi eserlerimizi ranta ve paraya kurban ediyoruz diye çok sormuşumdur kendime. Ne zaman gitsem keyif aldığım bir yerdir Safranbolu. Ve her daim de yerli ya da yabancı misafirlerimi keyifle ve gururla gezdirdiğim bir bir yer. Aslında biz de ne Safranbolular varmış da sağolalım el birliği ile mahvetmişiz.
Kaleminize sağlık...