Şovalyeler adası:Malta

Her yıl yapmaya çalıştığımız Kasım ayı gezilerimizin bu yılki durağı Malta adasıydı. Malta seçimini bu yıl eşim Elif yaptı. Kasım ayı Malta gibi ilk bakışta denizle özdeşleşen bir yer için yanlış gibi görünsede, Malta aslında tarihiyle öne çıkan bir yer olduğu için ılıman hava daha güzel bir zaman olarak belirledik. THY'nın promosyonlu biletlerinde Malta da çıkması ile artık yolculuk kesinleşmişti. Otel için Valetta gibi tarihi bölge değil, Restorantların ve koyların daha çok olduğu Sliema-St.Julian bölgesini seçmiştik.

Charlton Hotel konumu, fiyatı ve kalitesini göz önünde tutarak iyi bir seçimdi. Myhotelsmalta grubunun Malta adasında 5 oteli bulunuyor. Bölgesine göre hepside kalınıcak güzel oteller. Charlton ise Sliema ile St.Julian arasında yer alan yol üstünde olan,deniz manzaralı,önünde otobüs durağı (önemini yazımın devamında anlatıcam.) olan ve hemen yanında Malta'nın en güzel pizza restorantı olan harika konumlu bir otel. Temizliği sorunsuz, çalışanlar sıcakkanlıydı. Teras katı kahvaltısı tipik Avrupa otelleri kahvaltısı ama manzarası çok güzeldi. Odalar geniş, banyolara kocaman ve deniz manzaralı balkonu var. Tek eksik buzdolabı olmaması. Malta-tarih-alışveriş-otel-otobüsler ve gezilecek yerler yazımın devamında detaylı olarak anlatılacak. Şimdi hazırsanız gezielif Malta gezisi başlıyor:)


Uçağımız 6 Kasım perşembe 12.30 İstanbul-Malta uçağıydı. Biiz Emirciği yine anneanüzünnesine emanet edip, çarşamba akşamından İstanbul'da olduk. Bir gece büyükanneannemizde kaldık. Uçak korkum yüzünden hiçbir zaman tam olarak tadını çıkaramasamda yolculuk öncesi gecesi Bağdat Caddesi gezimiz harika oluyor.


Gelelim gezimize, İstanbul'da hava güzeldi. Uçak sorunsuz denicek kadar güzel inişe geçti. Bulutların üstü tertemizmiş. Güneşken bulutların içinde fırtına varmış. Çalkantılı bir inişten sonra Malta topraklarına ayak bastık. Sorunsuz pasaport geçisinde en ilginç olay parmak izlerimizin alınmasıydı:) Çantalarımızı alıp havalimanından çıkarçıkmaz kapalı ama sıcacık bir hava bizi karşıladı. Malta havalimanı çok küçük bir havalimanı. Çıkışta hemen otobüs durakları karşınızda. Biz otelimiz olan st.julian,sliema bölgesine x2 nolu otobüs gittiğini gördük ve bindik.Klasik sarı renkli malta otobüsleri gitmiş yerine mavi büyük ama daha modern otobüsler gelmiş.Otobüs konusu çok ilginç, 1.5 euro'ya günlük bilet alıyorsunuz ve heryere aynı bilet ile inip-binebiliyorsunuz. Fakat biletler 24 saat değil bir günlük. Ertesi gün 24 h dolmamışssa bile yeni bilet almamız gerekiyor. Taksiler ise çok pahalı ve hiç gerek yok. Otobüs duraklarında hengi otobüsün kaçta geliceği yazıyor. İnanın 5 dk şaşmıyor ama ne olur ne olmaz 5 dk önce durakta olmak lazım, çünkü cidden bazı duraklarda gelen otobüs saat başı. Yani indiğiniz anda gideceğiniz yerin saatine bakıp dolaşmaya başlayın tavsiyemdir. Biz 1 saatlik otobüs yolculuğu ile Carlton hotel'e ulaştık. Odamız temiz ve manzarılıydı. Hiç dinlenmeden, otobüs durakları haritasını inceleyip çok merak ettiğimiz Valetta'ya gündüz gözü ulaşmak için hemen otelden fırladık. 12-13 numaralı otobüsler Sliema'dan Valetta'ya gidiyor, bizde 12 ye bindik. Yaklaşık 25 dakikada Valetta'daydık. Başkent Valetta'yı gecesi ve gündüzü olarak:) iki bölümde anlatıcam. Perşembe akşamı cafeleri ve bahçelerini ve gecesini yaşadık, cumartesi günü gündüzü ve müze kiliseleri yaşadık.








Triton çesmesi

Triton çesmesi






Perşembe akşamı Valetta....




Otobüsten Valetta'nın girişinde otobüs duraklarında indik, Meşhur Tiriton Çeşmesi bizi bırakan otobüsün ayrılması ile karşımıza çıktı.Güzel bir ışıklandırma sonucu bu devasa çeşme daha da güzel olmuş ama sanırım kış olduğu için içi boştu.Biz yinede heykellerin hatrına hemen fotoğrafımızı çekiyoruz. Tiriton çeşmesini hemen geçince Valetta kapısı karşınıza çıkıyor. Sağlı sollu iki büyük sutuna kapı demişler.Kapıya uzanan yol ise Valetta'nın ne amaçla inşa edildiğini bize açıklıyor:Osmanlı korkusu:) Sanırım 30 metre derinliğinde hendek ve surlarla kaplı bir şehir Valetta (Milano daki castella Sforza'nın en az 3 katı derinliğinde hendek)











Valetta ana kapısı






Gece Valetta bence çok güzel,harika ışıklandırılmış Republika caddesinden yürümeye başlıyoruz ama benim aklım girişte hemen sağ taraftaki kocaman merdivenleri çıkıp yukarı barraka bahçelerine gitmek ve gece harika ışıklandırma altında Valetta'nın karşısındaki 3 şehirlerin ve Riascoli kalesinin fotoğrafını çekmekte ama eşim tam yol ileri benim canım Kahve istiyor diyor:) Hemen 50 metre ilerlediğimizde wembley adlı bir şarlüteri dikkatimizi çekti. İçersi çok detaylı olmayan ama kaliteli bir şarküteri. Alt katı ise bence Malta'nın en güzel ve kapsamlı şarap mahzeni. Meşhur malta şarabı Caravaggio'ları gözümğze kestirip ayrıldık(daha sonra akşam yemeğini Parapet restorantda yiyip güzel şarapları öğrenicektik.Ve gelip burdan alıcaktık.Meraklısına güzel bir hediye diye düşünüyorum :)









Republika caddesi

Republika caddesi



Valetta'da ilerlemeye devam ediyoruz,güzel ve şık mağazalara baka baka geziyoruz,bir not olarak Malta'nın İngiliz hakimiyetinen dolayı Mağazaları da ingiliz ağırlıklı,özellikle tekstil için kaliteli ve nispeten uygun kıyafetler var.Republika caddesinin sağ paraleli olan mercanti caddesinde özelikle alışveriş mağazaları mevcut.




Mağazalara bakarken,güzel ışıklandırması ile denize doğru ilerlerken sağ tarafta bir bina dikkatimizi çekti,zaten meşhur St.John catedraliymiş.Fotoğrafı çekip,gündüz müzesinin ve içini gezmek üzere ayrıldık,özellikle müze kısmında Caravaggio'nun vaftizci yahyanın öldürülüşü tablosunu merak ediyorduk.Catedralin karşısında arkeoloji müzesi var,onu geçince küçük bir meydan çıkıyor republikara meydanı.Burda kralice Victoria nın güzel bir heykeli etrafında harika ağaçlar ve kafeler var.Heykelin arkası yani meydanın bir ucu milli kütüphane diğer ucu yani heykelin karşısı Cafe Cordino 1837 yapımı harika bir pastane.Biz hemen içeri girdik.İçerde oturma salonu var ama biz hava kapalı bile olsa dışarda oturmayı istedik.Cafe'nin içinde Malta'ya özgü ve chrismast zamanı yapılan HONNEY RİNG isimli kurabiye tatlı karısımı birşeyle dolu.Tadına baktık ama biz expressolarımızı BONE adını verdikleri dışardan devasa bir ekler ama içinde marzipanla dolu harika bir tatlıyı seçtik.Yani şefin tavsiyesine uyduk expresso ile bunu deneyin dedi Cordino'nın şefi.











Republika meydanı,cafe cordino bahçesi








Republika meydanı,Kralice:)

Republika meydanı,Kralice:)






Cafe Cordino'yu hemen gecince Büyük üstatlar meydanı ve Büyük üstatlar sarayı ve karşısında cumhurbaşkanlığı sarayı var.Bu meydan mimari olarak çok özelliği olmasada ortasında bulunan yerden fışkıran sular(müzik yayını var meydanda ve bu müziğe göre su azalıp artıyor), zemindeki arnavut kaldırım taşları arasında bulunan ve değişik kombinlerde yanın ışıklar ve meydanın Cafe Cordina tarafının denize yakın köşesinde bulunan bence harika çeşme ile özellik kazanmış.Zaten meydandan sonra Repıblika caddesi trafiğe açılarak devam ediyor.











St.George meydanı,Büyüküstatlar meydanı...



Bu güzel Valetta akşamından dönerken rotam Yukarı Barakka bahçesiydi ama başlayan fırtına yavrusu yağmur yüzünden uçuşan insalar ve şemsiyeler arasında st.Julian otobüsüne bindik.nTıkış tıkış otobüste söför arkasında bulunan garip bir bölmeye tırmandım ve ben orda oturdum.










Bu akşam yemek için değerli hocam Arkutbay'ın tevsiye ettiği The Parapet
125, St.George's Road   St.Julian's. STJ1305
Malta


isimli restoranta gittik. Maltalılar çok ciddi tavşan yiyorlar.Kızartma,yahni,haşlama çeşit çeşit. Tristler için rabbit yazıyor ama kaliteli yerlerde menülerde Fenek olarak tavşanı bulabilirsiniz. Parapet manzarasız, St.julian 'ın eğlence hayatının başlangıç bölgesinde bulunan kaliteli bir restorant. 3-4 gün vakit geçircekseniz adada mutlaka bir akşamını buraya ayırın. Yemekler içkiler çok güzeldi tatlılar ise harikaydı. Porsiyonlar Malta'da battal boy, sakın büyük porsiyon istemeyin. Zaten boşuna Avrupa'nın 2.obez ülkesi değilmiş. Garsona porsiyonları soruduğuma 'Malta'S style' dedi ve gülümsedi...










The parapet










fenek(tavşan)






Yediğimiz bol ve harika yemek sonrası mide rahatlasın diye biraz yürüyüp,İstanbul'dan başlayan yorucu tempoda dinlenmek için otelimize ve balkon manzarasına gittik. Ertesi gün plan Asil şehir Mdina ve balıkçı kasabası Marsallokxs...




Ertesi sabah bizi pırıl pırıl bir Malta havası karşıladı. Otelimizin terasında güzel exilties bay manzarası ile kahvaltı yapıp,yollara düştük. Mdina'ya 202-203 nolu otobüsler Sliema'dan gidiyor. Otobüs boşken oturduk yolculukda çok güzel giderken, Mater dei (Malta hastanesi) durağındayken sanırım yolunda yarısı güzel bir yağmur Mdina tarafından kara bulutlar ile geldi. Daha sonrası evlere şenlik yollar göl olmuş otobüsümüz de vaporetto:)











Valetta-Mdina arası






Güzel manzaralar arasında Rabat ile Mdina arasında indik ve Mdina'ya doğru yürüdük.Mdina kapısı bence Valetta kapısından daha kaliteli ve asildi. Zaten Mdina'da Malta'nın eski başkenti ve şu an asillerinin yaşadığı şehir. Sokaklarda turistlere sessiz olun asil halkı rahatsız etmeyin levhaları var:) Cam işçiliğinde usta bu şehir ve cidden güzel eserler var. Dar sokakları kaliteli evleri bizi büyüledi. En çok da kapı kolları ve çörtenler. Özelikle evler aile isimleri ve kapı kolları ile dikkat çekiyordu. Mdina'da ilerlerken karşımıza Carmelo kilisesi çıkıyor. 1660-70 yılları arasında yapılmışl olan kilise Fransız savaş mühendisi Medico Blondel tarafından yapılmış ve 1693 depreminde hasar görmüş. Mimarisi ve tarihi özellikleri ile görülmesi gereken bir nokta.











Mdina kapısı









Mdina sokaklarını butik butik gezerek en üst kısıma manzara balkonuna ulaştık ve şiddetli yağmura yakalandık. Hızlıca burdan kaçıp Malta knights experience isimli bir müze ve showa gittik. Video gösterisi ayrı gezmek ayrı. 12 euro fazla gibi geldi müzeyi gezmeye ama içeri girince Malta tarihini balmumu modeller ile canlandırıldığını görünce çok eğlendik. MUTLAKA bu müzeyi ziyaret edin. Ses efektlerinden gerçek gibi modellere ve güzel diyaloglara kadar herşey güzeldi. ANLATILMAZ gidilir diyip size öneriyoruz.













Cam biblolarımızı alıp,Mdina yı gezip,müzeyi gördükten sonra yapıcak bişey kalmadı ve .Valetta'ya 51-52 otobüsler ile dönüp,81-85 nolu otobüs ile meşhur Marsallokxs'a yola çıkmıştık.Hava kah açıp kah kapatıyordu ama Allah'tan sıcaktı hep.




20 dakikalık yolculuktan sonra deniz ve devasa petrol tesisleri karşımıza çıktı.Burda şirin balıkçı kasabası nasıl olur derken onlarca luzzu'su ile karşımızda MArsallokxs




Marsollxks'ta otobüs sizi bir üst sokakta bırakıyor.Bir an buraya bunun için mi geldim hissi kaplamıyor değil insanı,ama alt sokağa yani denize gelince hoş manzara ve luzzu denen sarı yeşil mavi çizgili malta balıkçı tekneleri güzel manzara oluşturuyor.Biz deniz kenarına indiğimizde deniz kabarmış hatta otobüs bekleyenlere kadar ulşamıştı.Biraz yağmur olmasından da dolayı hemen karnımızı doyurmayı seçtik.Arkutbay hocamın yemek yediği 3 kız kardeşi nasıl buluruz?,dükkanlara girip baksakmı 3 kız kardeş mi çalıştıyor derken baktığımız 2.menüde WE ARE 3 SİSTERS yazılıydı.Meğer akılda kalma taktikleriymiş:).Menü seçtik menüde 19 euroya çorba/makarna,3 balık karışık tabak/salata içeriyordu.Güzelce yemeği yedikten sonra burda fazla kalmanın anlamı yoktu belli ki marsolloxks yazın gelinmesi şart olan bir yermiş.Bizde Mdina'nın bıraktığı etkiyi bırakmadı.







Zamanımızın artması sebebiyle son günümüzde alışveriş zamanı harcamamak için Valetta'ya döndük. Wembley içecekler aldık. Bizim çocukluğumuzda MİNİMEKANİK adıyla çıkan lego benzeri oyuncakları oğlum için arayıp bulamıyordum. Pilsan 'ın tekrar getirip üreteceği internette haberdi ama gerçekleşmemişti. Valetta republika caddesinde KİNGSWAY isimli küçük bir oyuuncakcıda bir çok PLAYMOBİL yani minimekanik oyuncak gördüm. Babalar aslında kendileri için oyuncak alır sözü doğruymuş.Bir hışım oyuncakları aldım hatta nasıl taşırız düşünmeden:) Ellerimiz şişeler ve oyuncaklarla dolmuş dönücekken Malta'daki en şiddetli yağmurumuz başladı. Otobüse girdiğimizde şükrediyorduk,ben şöför arkasında yüsek yere şişeleri koyup üsütne de oturmak zorunda kaldım:) Yollar bildiğiniz sel oldu, şöför birkaç defa arkaya gidin otobüs su alıyor ikazı yapmak zorunda kaldı:)


 

Keyifli ama biraz da eziyetli yoculuk yavaş yavaş da olsa bitti. Odaya girip sıcak bir duş ve 1-2 saatlik dinleme zamanımız oldu. Yağmur aynen devam ediyordu, bu yüzden ST.Julian'a geçmek yerine otelimizin yanında olan pizzacıya gittik. Otobüs durağının tamönünde olan bu restorant, odun atesini yola sıfır koymuş ve gerçek italyan pizzası yapması ile dikkatimi çekmişti. İçersi modern ile klasiği tam kararında yakalamış,sıcak bir atmosferi olan harika bir pizza restorantı. Tabi menü sadece pizza değil ama ana kalem pizza. Devamlı çıkan ev servisi dikkatimizden kaçmıyor. Ben küçük boy kalamar yiyerek büyük hata yaptım. Çünkü kocaman bir tabak dolusu kalamar geldi inanın onu zor bitirdim. Pizzalar ve içecekler herşey çok güzeldi. Venedik gezimde okuyabilceğiniz pizzeria cin cin'den sonra en güzel pizzacıydı. Yemek sonrası hava yağmuyordu ve bize yine akşam yürüyüş hakkı tanıdı. Yürüyüş sonrası odamıza geldik çünkü Yarın son tam günümüz ve gerçek Malta'yı yani Valetta'nın tarihi yerleri müzeleri gezicektik....






Gündüz Valetta(tarihi mekanlar)




Sabah otel kahvaltısı yerine dışarda Malta kahvaltısı yapmak istedik.Ama Malta'da bence kahvaltı kültürü zayıf.Bir bar bulduk ve sandviç yemekle yetindik.Güzel havada St.Julien yürüyüş yolunda biraz yürüyüp tekrar Valetta otobüsüne binip gezimize başladık.




Bu kez girer girmez sol tarafta bulunan merdivenlerden çıkıp Yönetim binasının önünden yukarı Barraka bahçelerine ulaştık.Hava güzeldi ve karşıdaki 3 şehirler ve en uçtaki Riascoli kalesine bakıp manzaranın tadını çıkardık.Sigabell isimli çanı da gördük.Yükseklik farkını görünce neden Valetta'yı kurdukları anlıyor insan.Yukardan onları iyice dövmüşüz ama güzelim Malta'yı alamamışız.




Yukarı Barakka bahçesinden çıkıp arkeoloji müzesine geldik ama biz şovalyeleri merak ediyorduk,oysa dünyanın en eski fosilleri bu müzedeydi.Devam edip St.John catedraline geldik ama şok!!! Katedral cumartesi saat 12.00 den sonra pazartesiye kadar kapalı. Merak ettiğim sanat eseri katedrali göremedik. Malta'ya dönüş sebebimiz olarak devam edip büyük üstatlar sarayına geldik.Buranın içini gezdik. Burda da Büyükustat odası tadilatta oolduğu için sadece genel kısımları gezdik. Müzik odasındaki ruh benzeri kadının çaldığı şeyi dinlerken duvarlarda Osmanlı kuşatması hakkındaki cizimleri gördük. Büyük üstat sarayının müzesinde silah ve zırh kısmı çok detaylıydı. Hatta Osmanlı askerlerinin kıyafetleri bile balmumu heykeller askerlerde gösteriliyordu.














yukarı barraka bahçeleri



Burdan çıkıp st.Elmo kalesine doğru yürürken Malta Knights experience diye bir müze girdik.İyiki girmişiz.Bizi öğrenci sanıp ısrarla öğrenci ücrei olan 4 euro aldılar ve burası Malta hospitaliers mış.Yani şovalyelerin meşhur Hastaneleri. Anlatılmaz bence mutlaka girilmesi lazım. Bölümle koğuşlar, mahkumlar, ameliyathaneler hepsi detaylı balmumu heykeller ile canlandırılmış. Osmanlı korkusuna denizin içinde olan bölümlerine girdiğimizdeki nem, inanın sauna yada hamam da bile yoktu. 2 metrekarelik odada nasıl kalmışlar insan inanamıyor. Burası Bence Malta'nın tarihi, ruhu herşeyi. Mutlaka öneriyorum.














Büyüküstatlar sarayı



St.Elmo kalesinden manzarayı izleyip tarih kısmını bitiriyorduk. Merak ettiğim Valetta pazarı cumartesi günü il mercanti caddesinde kuruluyordu. Kurulmuş kurulması ama inanın hayal kırıklığı. İşporta kıyafetten başka birşey yoktu. Benim gibi pazar merakınız varsa Malta'yı bu konuda es geçin.


 

Yorucu ama keyifli gerçek bir Malta gününü bitirip otele dönmüştük. Akşam Yine Arkutbay hocamın tavsiyesi Wigi's kitchen'da yemek planımız vardı. Bu arada Wigi's kitchen ın girişinde bir bar var ve restorant onun üstünde, biz sabah o bar da kahvaltı yaptığımız için restorantı bulmamız kolay oldu. Kolay oldu ama rezervasyon yapmadığımız için bizi alamadılar.Bize sokağın başındaki bir restorantı önerdiler ama orası da rezervasyon sordu. Umutsuzca dolaşırken başımıza Malta'da talih kuşu kondu St.Julien koyunda, deniz üzerinde restorantın en ön masasında rahatça yer bulduk. Çalışanlar biraz asık yüzlüydü ve yoğunluktan ötürü hiç sempati yapmadan robot gibi çalışıyorlardı ama manzara yinede herşeye değerdi. Bir balıkçı köyünde denize sıfır yemeğimizi yedik. Sonra St.Julien gece hayatına baktık. Yazın burasının ne kadar hareketli olacağını insan anlabiliyor. Kimse kimseyi rahatsız etmeden medenice eğlenen insanlarla olmanın keyfini çıkarıp odamıza dönmüştük.













st.julian



Evet Malta gezimiz havanın yağışlı olmasına rağmen çok güzel geçmişti. Yağmur bir gece dışında rahatsız edici yağmadı. Malta'ya deniz kum (zaten kum yok) plaj için değil kısa ama önemli tarihleri için gidilmesi lazım. MUTFAKLARı italya ağırlıklı olsada,tavşan eti değişik bir deneyim oluyor. Pastizzi dedikleri gayet doyurucu ve keyifli.




Direksyonun sağda olması ve markaların İngiliz ağırlıklı olması biraz İngiliz esintiside yaşatıyor.Benim gibi Cadburry Crunchie hastasıysanız,bol bol alın stoklayın başka kolay kolay bulamazsınız kıta Avrupasında.




Fiyatlar bence Avrupa ortalamasının altındaydı.Yemeklerde porsiyonun büyük olduğunu hiç unutmayın ve ulaşıma sadece günde 1.5 euro harcıcağınızı da unutmayın.




Malta'ya gelin Fenek yiyin,Şovalya müzelerini gezin,Valetta'da cafe cordino'da bone yiyin,ve sakın sakın St.John katedralini kaçırmayın:)









 Yazılan Yorumlar...
dentist
(02 Ocak 2015)
Erdin bey havayı gözetlemek biraz yorucu olsa da güneşli anlarım tadını ve değerini daha iyi biliyorsunuz
Erdin İVGİN
(30  Aralık 2014)
Sevgili Enis kalemine sağlık. Bu yazınız da keyifle okuduğum bir yazı olmuş. Kasım ayında Maltaya gitmek riskli diye düşünürdüm ama sizden gidilebileceğini öğrendim.