Yol rotalarımız devam ediyor...Ege bölgesinin kuzey batısında bulunan Burhaniye ilçesinin; kuzeyinde Edremit, Kuzeydoğusunda Havran, Doğusunda İvrindi, Güneydoğusunda Bergama, Güney batısında Gömeç ilçeleri, Batı ve Kuzey batısında Edremit Körfezi yer almakta. Üstelik Altınoluğa 41km, Bergama’ya 82km, Ayvalık 34km, Edremit 13 km, Akçay’a 23km yakın bir yer. Şanslı bir ilçe. Denizden 4 km içeride. 12km sahil bandı bulunmakta. Burhaniye sokaklarında, fesleğen kokuları eşliğinde adım adım dolaşarak; pazarını, doğal ürünlerini, parklarını, müzelerini, eski evleri, camileri, kiliselerini keşfedebilirsiniz. Susayınca düdüklü suyundan lıkır lıkır içebilirsiniz. Yeni yapılan estetikten yoksun ve ilçenin dokusunu bozan binalar gezinize gölge düşürebilir! Burhaniye ilçesinin şimdilerde mahallesi olan Ören’e birkaç sene gidip uzun tatiller yapınca bu gezi yazısı doğdu. Gezginlere bir tavsiye olabilecek bir yazı olabilir belki!
Örende kalıp çevresinde gezip keşfettiğimiz yerlerden; Akçay, Güre kaplıcaları (Akçay’a 3km mesafede), Altınoluk, Kaz dağları, Pelitköy, Gömeç, Ayvalık, Cunda, Sarımsaklı, Altınova plajları ilk aklıma gelenlerden. Biraz daha yol yapıp Küçükkuyu, Adatepe ve Assos Behramkale köyü, Ezine, Bayramiç ilçeleri, Tavaklı, Sokakağzı, Kadırga plajları da kaçırılmaz köşelerden. Hatta Geyikliden feribotla bir Bozcaada turu yapabilirsiniz. Vee bizim gibi Ayvalıktan 40 dakikada katamaranla komşu adamız Midilliye yelken açabilirsiniz. Bu bölgenin hala bir saklı cennet olduğunu düşünüyorum, keşfedilmeyi bekleyen onlarca güzellikleri barındıran. Umarım saklılığını koruyabilir! Yazıda anlatılan yerleri gözünüzde canlandırmanız için bölgenin haritası… Bazıları Ören İskele’deki balıkçı ailesini fotoğraflarken bazıları da akşam gezmelerine hazırlık olsun diye Ören Tepesindeki piknikte sere serpe çimlere uzanıyor… Bir tarafta Ören halk plajı bir tarafta da iskeledeki modern heykeller…
Antik çağı ve Osmanlı dönemini hatırlatan nice tarihi ve kültürel eserleriyle uygarlıklar beşiği yurdumuzun cennet köşelerinden ekonomik bir bütçeyle ne kadar çok yeri gördüğünüze şaşarak mahrum kalmazsınız! Ören, mavi bayraklı plajlarıyla, geniş ve ince kumlu sahilleriyle, sakinliği, yeşilliği, doğal ürünleriyle, lezzet duraklarıyla, bereketli ve yaşanası coğrafyasıyla ve hala bozulmamış görüntüsüyle yerli turistlerin ilgi odağı. Rüzgârlı günlerde rüzgârı kesen sahillerini de keşfedebilirsiniz. Dikkatimi çeken yurtdışında yaşayan Türklerin de tercihi bu bölge. Ören gelecekte emekliler cenneti olabilir! Zeytin ve turizm festivalleri de keyifli. Ankara’ya 623km, İzmir’e 175, İstanbul’a 464, Çanakkale’ye 142 km. Edremit Koca Seyit Havalimanı da bir seçenek. Üstelik uluslararası trafiğe de açılmış. İstanbul’dan, Ankara’dan Edremit’e Bora Jet, Anadolu Jet karşılıklı uçuşları var. Eğer Edremit üzerinden gelirseniz, su ve hava cenneti Kuvayi Milliye teşkilatının tohumlarının atıldığı yer olan, Edremit’te bir mola verip; önce Rum ve Türk evlerinin harmanlandığı güzel sokaklarında yürüyerek, otantik takıların olduğu kuyumcu dükkânlarına bir göz atıp, Sarıkızın sırrını döktüğü Edremit körfezindeki efsanelerin sesine kulak verirsiniz. Solda özel hareketli ve sesli “Bizim Köy” Etnografya Müzesi ve kurucusu-sahibi Nurtaş Yılmaz; sağda ise Adramyttion kenti kalıntıları ve Pegasus heykeli… MYSLA Uluslar arası Havacılık Festivali’nden kareler…
Edremit Altınova’dan başlar, Altınolukta biter. Altınova’dan sonra Çanakkale, Altınoluktan sonra ise İzmir başlar. Edremit bu iki bölge arasında ticaret merkezi. İstanbul’dan Bandırma arası 4 saat süren gemi ulaşımı seçeneği de var. Sonra karayoluyla Edremit ve Ören. Ören ve çevresinde konaklama otel, pansiyonun yanı sıra, aile işletmeleri, çadır kamping alanları da mevcut. Ören eskiden beri, aydınların, edebiyatçıların, sanatçıların uğrak yerlerinden biridir. Altın kumlu sahili şimdilik bozulmamışlığın rehavetiyle ziyaretçilere kollarını açıyor. Bazı plajlar metrelerce gitseniz dahi boyunuzu geçmiyor. Bu yüzden bu sahillerde ilerleyen yaşlarına karşın denizle oynaşan yaşlılara çokça rastlayabilirsiniz. Körfez bölgesinin en büyük yat limanı Örenin hemen güneyindeki İskele Mahallesi benim için sabah yürüyüşlerimin vazgeçilmez rotası. Kaz Dağları ve Madra Dağlarının arasında olan bu yer Alplerden sonra %22 ile dünyanın en yoğun oksijen içeren havasıyla doğal sağlık merkezi sanki. İskele Mahallesi; Burhaniye ilçesi ve Körfez bölgesinin bilinen ilk insan yerleşimi olduğu söyleniyor. Kıyı boyunca balık lokantaları ve çay bahçeleri eşsiz görsellik ve bol oksijen eşliğinde size göz kırpar. İsterseniz buradaki balıkçılardan istediğiniz deniz ürününü seçer, kendi lezzetinizi kendiniz yaratabilirsiniz. Yelken Spor Okulu, şu anda bir kısmı bar bir kısmı da sergi salonu olarak kullanılan tarihi zeytinyağı fabrikasıyla, hem eğlence, spor, hem de kültürel etkinlikleriyle sizi çağırıyor. Taylıelindeki kahvede bulunan kırlangıç yuvasının sahibi bir türlü gelmek bilmedi…Burhaniye Kuvayi Milliye Anıtı, Ören-Ayvalık istikametine doğru giderken E87 no’lu karayolu kavşağında yer alıyor (Tankut Öktem)… Burhaniye Hacı Ahmet Camii ve hemen karşısındaki Rumlardan kalan tarihi bir ev…
Edremit körfezine hâkim bir tepede bulunan Ören/Antik Mysia bölgesinin zamanında en önemli şehirlerinden olan Adramyttion antik kenti kalıntıları Karataş bölgesinde, sahilin arkasında yer almakta. Antik çağın en zengin kralı Krezüs’ün kardeşi Adreamys’nin kurduğu bu kent; limanı, deniz ticareti, gemi yapımı, pegasus motifli sikkeleri, o devirde bölgedeki tek Anayasa Mahkemesi ve kentin Hukuk Merkezi olarak anıldığı gerçeğiyle önemini gösterir bize. Kendi adına sikke basabilme yetkisine sahip kentten günümüze birçok sikke ulaşmış. Buradaki çam ağaçları ve 150 yıllık palamut meşesi ağaçlarıyla sarmalanmış çay bahçelerinde çayınızı yudumlarken; masmavi deniz, antik kalıntıları, mis gibi kokusu, anlamlı heykelleri eşliğinde anın değerini hissedersiniz. Bu bölgede rahmetli heykeltıraş Tankut Öktem’in heykellerine rastlamanız bir sürpriz değil. Karşınızdaki denizin üzerindeki kayaya iliştirilivermiş estetik ve zarif duruşuyla denizkızı heykeli sessizce size eşlik eder. Bu eşsiz bölgenin doğal sit alanı olduğunu duymuştum, 2000 yılında da Avrupa Çevre Eğitim Vakfı tarafından “denize girebilirlik ölçüsü” olan Mavi Bayrak ile ödüllendirilmiş. Ören sahillerinde kıyılarda mavi bayrak ve farklı özelliklerini gösteren farklı renkte bayraklar ve açıklamaları var. Ancak Burhaniye Belediyesi tarafından yeni inşaatlara izin verildiği söyleniyor. Keşke izin verilmese! Bu ferah haliyle kalsa! Bir tarafta Burhaniye’nin dar sokakları kendi dinginliğini yaşarken diğer tarafta Ayvalık’taki tostçular çarşısı her daim hareketli ve kalabalık… Ayvalık’ta balıkçılık önemli bir geçim kaynağı… Hamidiye Camii Ayvalık’ın önemli simgelerinden…
Burhaniye'nin çevresindeki şifalı yerler sizi davet eder! 12 km doğusundaki Dutluca Köyü'nde bulunan Ekşisu içmesi sindirim ve idrar bozukluklarına; 12 km güneybatısındaki Karaağaç Köyü yakınındaki kaplıca cilt hastalıklarına; 7 km güneybatısındaki Pelitköy'de bulunan Zeytin Pınarı Kaplıcası da karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına, Bostancı köyü kaplıcaları romatizma, siyatik ve lumbago hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Hemen dibindeki Seklik Tepe Çamlığı ve Ayaklı Mevkii de çam ağaçları içinde sizi serinletir ve huzurla kucaklar. Ev pansiyonculuğunun, sanat ve kültür etkinliklerinin de yapıldığı Taylıeli köyü, şimdilerde mahallesi körfeze hakim etkileyici manzarası ile unutulmaz. Taylıeli mahallesindeki kahvehanede çayınızı yudumlarken, kahvenin tavanına yuva yapan kırlangıçları da görürsünüz. Her yıl aynı yuvaya gelen kuşlar, yavrulayıp, kahvehanenin açık bırakılan penceresinden girerek yavrularını besliyorlar. Kahvehanenin tavanındaki elektrik duyusuna ve tavan köşesine yuva yapan kuşları görmek ve izlemek heyecan vericiydi.
Ören sahiline bakan Ören tepesinde; 3.MYSLA Uluslararası Havacılık Festivaline rastlamak bizim için sürpriz oldu. Hawks of Romania uçuş gösterisi, Solo Türk, Tusaş SR ET Uçağı, THK ve özel havacılık akademilerinin gösterilerini bu coğrafyada izlemek, uçakların denize ve sahile, çam ağaçlarına süzülmelerine tanıklık etmek unutulur gibi değildi. Örendeki tatiliniz boyunca hem merkezde, hem de Burhaniye’de kurulan pazarlarından alışveriş bir keyiftir. Kışa hazırlıktır, sağlığınıza faydalıdır. Sebzeler, meyveler, taze balıklar, etler, doğal içecekler sizin için detoks olur, şifa olur, bedenin doğallıkla buluşması olur. Daha ne olsun! Örenin mütevazı ortamı ve insanlarıyla tatil kavramının hakkını verirsiniz. Her gün çevresindeki eşsiz kentleri, beldeleri, adaları keşfederek bizim gibi 20 gün nasıl geçti anlamazsınız. Cunda’dan kareler… Cunda Adası’ndan (Ş. Şahin-Pastel boya)…
Örenin yanı başında, Atatürk’ün siluetini andıran tepesi ve asırlık çınarları, sahiliyle Gömeçte fark yaratır. Ayvalık ise bizi eşsiz coğrafyasıyla hemen kendine çeken, nereye baksanız güzel bir sürprizle karşılaşacağınız bir ilçe. Çok uzun yıllardan beri gezginlerin mola noktası. Tertemiz ve ışıltılı kumla serili upuzun sahillerinde yüzmenin, güneşlenmenin tadını çıkarın. Lezzet duraklarında taze ve çeşitli deniz ürünleri, leziz zeytinyağlı yemekleri ve sıkça yemeden kendinizi alamayacağınız Ayvalık tostu… Kültürel atmosferi, Saatli, Hayrettin Paşa, Çınarlı camileri, Aya Triada Kilisesi ve Ayvalığın çevresindeki irili ufaklı 24 adası, günü birlik ada turları (dalış yapabilir ve yüzebilirsiniz) sizi bekliyor.
Bir önceki gezi yazımda ne demiştim; Buralarda diyeti unutun, bol bol yüzün ve sürprizli yollarında yürüyün. Ayvalık’ta Şeytan sofrası, merkeze 3km uzaklıktaki Çamlık bölgesi, sosyalleşmek size iyi geliyorsa sarımsaklı adını bölgedeki sarımsak taşı ocaklarından alan kalabalık Sarımsaklı plajlarına rotanızı çevirebilirsiniz. 13km uzaklıktaki Altınova plajı da bir alternatif. Cunda (Alibey) adası tabiî ki vazgeçilmez! Ve adadaki ilk durağınız restoranların olduğu sahil. Eski Cundanın yerini tutamasa da farklı lezzetlerin ve farklı müziğin kaynaşmasını hissedin. Taş evlerini, 1873’te inşa edilen Taksiyarhis Kilisesini, kilise ve manastır kalıntılarını inceleyin. Çıtır çıtır çerez gibi yenen papalina balığını tadın. Behramkale’den: Athena Tapınağı ve Aristo Heykeli… Yedi sene önce Behramkale’ye geldiğimde Tokuç çiftinin Leleg seramik resim atölyesi yine buradaydı…
Akçay ve Altınoluk arasındaki Güre Belediyesi sınırları içerisindeki Tahtakuşlar Köyü'ndeki özel etnografya galerisine uğrar; Flora ve fauna (endemik bitkileri, farklı cins hayvanları) açısından bir cennet olan Kaz dağlarının kokusu ve büyüsüyle kanatlanıp, Anadolu’nun çok kültürlülüğüne ve müzeyi oluşturan ilkokul öğretmeni Alibey Kudar’a hayran kalırsınız. Sonrasında Kapaklı, Dumanlı, Tavşanoynağı… Sarıkız Tepe parkuru, zorlu, fakat zevkli parkurlar. Eee Kaz dağlarına bir günde doyamazsınız. Yeşilyurt ve Adatepe köyleri kalmak için bir alternatif. Küçükkuyu’nun girişindeki ülkemizde bir ilk olan Adatepe Zeytinyağı Fabrikası ve Müzesine bir göz atabilirsiniz. Çamlıbel köyünden yola çıkılan rota bazen düz, bazen inişli çıkışlı. 10km.lik parkurda Sutüven Şelalesi (Akçay’a 2km mesafede) ve Hasanboğuldu göleti var. Daha yukarılara çıkarak, 250 m.lik bir tepe üzerinde yer alan Zeus Sunağından Edremit Körfezini seyredebilirsiniz. Buradan Zeus’un Truva savaşlarını seyrettiğinin rivayeti vardır. Sarıkız efsanesine kulak verin. Aracınız yoksa bir araç kiralayıp, Kaz dağları milli parkını ve her karesini keşfedin (isterseniz rehber eşliğinde). İçinize oksijeni depolayıp, ruhunuzu büyülü güzellikle arındırın. Ağaçlara sarılın, altında dinlenin. Bazen karşılaştığınız açıklamalı panolardan; burasının evrenin ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olduğunu ve bu yarışmanın Truva savaşlarının da nedeni olduğunu okuyun.
Eşsiz ülkemiz ne yazık ki çelişkilerle dolu. Yerli ve yabancı altın madeni işleten birçok şirketin bu coğrafyaya yaptığı talanı görün ve İda dağının ağladığını ruhunuzda hissedin. Dünyada da ses getiren Bergama köylülerinin siyanürlü altın madeni karşıtı mücadelesini anımsayın. Uzmanlar uyarıyor: Hayatın olmazsa olmazı suyun kaynağı bu dağlar bu ormanlar! Kaz (bin pınarlı İda) dağlarındaki altını çıkarmak için 10-11 senede 2,5 milyar ton kaya parçalanacak, toz haline getirilecek. Bunlara siyanürle uygulama yapılacak. Bu çalışmaların yani orman tahribatının izleri Gökçeada, Balıkesir ve Çanakkale'de hatta komşu adamız Midilliyi bile etkileyebilecek” diyorlar. Ah ki ah! Bu cennet köşelerin çektiği nedir paragöz insanlardan ve şirketlerden. Ülkemizdeki gezilerimde; öfkemi, üzüntümü, isyanımı tetikleyen yerleri gördüğümde gezi ve keşif heyecanım azalıyor! Sağda Gülpınar kalıntılarında Apollon Smintheion… Bayramiç Hadımoğlu Konağı Türk Evi Etnografya Müzesi mutlaka görülmesi gereken yerler arasında; Kaz Dağları her mevsim ayrı güzel…
Yinede doğayla dost, doğa düşmanlarına her zaman tetikte kalarak, coğrafyamıza sahip çıkarak umudumu yitirmemeye çalışıyorum. Rotamızı sürdürelim. Akçay’ın serin sularında serinledik. Oksijen deposu, Altınoluk, sonra 10 km batısında kaliteli zeytinyağları tescillenmiş Küçükkuyu ve 20 km ileride Assos (Behramkale)ye çakıldık. Adını antik liman kenti Assos’tan alan, Aristo’nun 3 yıl yaşadığı bu yerde heykeli size hoş geldin der. Kurduğu felsefe okulu buranın dışarıda da tanınmasını sağlamış. Antik kent surları içinde yer alan Behramkale köyü Çanakkale’nin Ayvacık İlçesine bağlı. Burası Ayvacık’a ise 17 km mesafede. Çanakkale istikametinden ya da Balıkesir yönünden olsun Ayvacık’a kadar olan yol bölünmüş yol, daha sonrasında ise yaklaşık 17 km’lik kıvrımlı asfalt yol ile Behramkale’ye ulaşabilirsiniz. Eylül ayında yapılan Assos Festivali var. Tekne kiralayıp çevre koyları gezilebilir. Köyün içinde restoranlar, kafeler bolca var. Yazın ve tatil günlerinde park sorunu çok fazla. Antik kenti gezmeye başlamak için yukarıya, Behramkale köyüne çıkmak gerekiyor. Köyün daracık parke taşlı sokaklarından iç açıcı görüntüler, envai çeşit el sanatları, doğal gıdalar da satılan sevimli dükkânlar eşliğinde çıkılan Assos ören yeri girişi, en tepede (Assos akropolü 238 metre yukarıda). Athena Tapınağı, Roma dönemi antik tiyatrosu, agora, nekropol (mezarlık) ve surlar Assos ören yerinde bulunan görülesi mekânlar. Ezine’nin Kemallı köyünde bulunan eski bir zeytinyağı fabrikası…En güzel zeytinyağını buradan aldığımızı söyleyebilirim… Solda Tavaklı İskelesi, sağda ise Sokakağzı Plajı…
Spesiyal dondurmalarından (waffle, karadut, damla sakızlı, v.d.) tatmadan olmaz. Son olarak burada görmenizi tavsiye edeceğim güzel bir yer var. 7 sene önce Behramkale’ye gittiğimde Önder ve Özgün Başaran Tokuçla kendi kurdukları seramik atölyesinde tanışmıştım. Bu sene aynı yeri ziyaret ettiğimde, sabırla ve sevgiyle inşa ettikleri bu yer görsel sanatlar müzesi haline dönüşmüştü (https://www.facebook.com/LelegResimSeramikAtolyesi). Sonra Assos'dan Babakale’ye doğru ilerleyen yola girerek, 15-20 dakikada bakirliğini koruyabilmiş, yol boyunca otel, motel, kamping alanlarının, çeşit çeşit sevimli restoranların olduğu Sokakağzı’ndasınız. Assos- Geyikli rotası da küçük, taş evlerin olduğu yerleşimlerle hoş bir rota. Sokakağzı, Koyunevi Köyü'nün sahil kısmına verilen ismi. Yakınında Egenin güzel bakir köşelerinden Sivrice koyu var. Midilli adasına en yakın yer. Neredeyse yüzme mesafesi kadar.
Gezgin arkadaşım Tuba’dan sık sık duyduğum Bayramiç’e uğramadan, imalatı 300 yıllık geçmişi bulunan tahin helvası almadan olmaz. Gerçekten çok lezzetliydi helvası. Tavaklı, Şakar dağı eteğinde kurulmuş. Ezine’ye 24 km uzaklıkta bir köy. Köyün plaj alanı Tavaklı İskelesi adıyla anılıyor. Biz yeğenimizin sahildeki yazlığında kaldık. Bu bölgede şanslıyız. Yakınlarımız var. Tavaklı’da kaldığımız sürece tertemiz denizinde bolca yüzdük onlarla beraber kolayca, bahsettiğim yerleri adım adım keşfettik. Yakın koylarını, Kemallı köyünden; hala aynı yöntemle çalışan eski zeytinyağı fabrikasından en güzel zeytinyağlarını aldık. Tavaklı’dan insan manzaraları…
Bu bereketli topraklarda yerli halk çok çalıştıkları ve aynı yerde her an olamadıkları için, üreticisi olmadan kendimiz istediğimiz domates, v.b. ürünleri seçip tartarak, ürün sahiplerine telefonla bilgi vererek, tarladaki bir köşeye koydukları kutuya aldıklarımızın parasını koyarak alışveriş yaptık! Gözümüzün önünde süt sağılıp, aynı sütü satın aldık. Günlük yumurtalar, el yapımı zeytinler, v.d… Detokslandık, toksinlerimizden arındık buralarda. Tavaklı’dan biraz daha ötede dünyanın en ünlü antik kentlerinden birisi olan Truva (Troya) yı ziyaret etmeden olmaz. Bu antik kentte görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu; Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkların izini sürmemizi sağlar. Bu kent UNESCO Dünya Miras Listesine 1998 yılında girmiş. Mitolojiler Şehri Truva'nın adı ilk olarak Homeros'un İlyada destanında Truva savaşının yapıldığı antik kent olarak geçmiştir. Truva’ya birkaç kez gitsem de aynı heyecanla gezdiğim bir yer. Bozcaada’nın en popüler plajları: Solda Akvaryum Koyu, sağda ise güzeller güzeli Ayazma Plajı… Bozcaada’da deniz ve kale dışında başka alternatifleriniz de var: Meryem Ana Kilisesi ya da dar ve rengarenk sokaklar bunlardan sadece ikisi…
Gittiğimizde çok kalabalık olmasına karşın, yinede bu kalabalığın bile bir dinginliği ve saygılı bir ortamı vardı. Rahatsızlık duymadan kalabalıklarla adayı keşfettik. Arabayla adayı boydan boya geziyoruz, ilgimizi çeken yerlerde mola vererek. Ayazma plajında denize giriyor, Akvaryum koyuna da uğruyoruz. Arabanızla gitmezseniz eğer, minibüsler Ayazma, Sulubahçe, Mermer Burnu, Habbele koylarına işliyor. Bisiklet ve motosiklet kiralanabiliyor. Ada konseptine yakışan restoran, kafe, çay bahçeleri bolca var. Tercih ettiğiniz plajda taze deniz ürünlerini ve ada şarabını içebileceğiniz yerler mevcut. İstanbul’da yaşayan iş adamı Hakan Gürüney'in kendi çabasıyla kurduğu Bozcaada Müzesi (Yerel Tarih Araştırma Merkezi) ada tarihine ışık tutuyor. Bozcaada ile ilgili her türlü etnografik eserler mevcut bu müzede. Yıllar önce adada yapılan ancak unutulmaya yüz tutmuş semercilik, fıçıcılık gibi mesleklere ait malzemeler ile berber, terzi, marangoz, bakkal gibi mesleklere ait objeler sergileniyor. Çok başarılı bir hizmet yapmış adaya bence (http://bozcaadamuzesi.net). Adanın tarihini bu müzeyi görmeden ve öğrenmeden dönmeyiniz. Müzenin hemen bitişiğinde sanat galerisi var. Galeride Süha Derbent’in vahşi doğa fotoğraflarından oluşan fotoğraf sergisine rastladık. Bozcaada rüzgar gülleri… Her ne kadar meşhur filmde başka bir tahta at kullanılmış olsa da ben Truva Antik Kentinde bulunan “bizim” Truva Atı’nı daha çok seviyorum…
Polente deniz fenerini görmeye giderken, elektrik üreten çevre dostu standartlarına göre yapılan (RES) rüzgâr tribünlerini de görebilirsiniz. RES, 30 bin kişinin elektrik gereksinimini karşılıyor. Adanın en yüksek noktası Göztepe. 26 Temmuzda düzenlenen “Ayazma Panayırı”nda iki elin parmak sayısını geçmeyen adada yaşayan Rum ailelerin ve başka yerlere yerleşmiş adalı Rumların katılımıyla gerçekleştiği bir etkinlik var. Meşhur şaraplarından, el sanatları, doğal ürünlerinden, bademli domates ve gelincik reçelinden alarak, arabamıza yerleştirdik. Birde gelincik şerbetinden içtik. Evliya Çelebi Bozcaada’yı anlatırken “buradaki gibi güzel çavuş üzümü dünyanın hiçbir yerinde yetişmez ” demiş, bizde bu çavuş üzümlerini kaçırmadık tabiî ki. Bozcaada “Çiçek Ekmek” ve Pasta Fırınında her şeyin taş fırında ve odun ateşinde piştiğini öğreniyoruz. Çeşit çeşit katkısız ekmekleri, bademli baklavası, sakızlı paskalyası, Rum mutfağına ait olan 150 yıllık geçmişi olan sakızlı bademli kurabiyesinden denedim ve çok başarılı buldum. Herkes böyle düşünüyor ki fırının önündeki sıraya girmiş insanları beklemek zorunda kaldık.
Yeni imar planı için gündeme gelen referandum önerisi Bozcaada’da halkını iki gruba ayırmış. Plana “evet” diyen adalılar, “hayır” diyenlerin çoğunun adaya sonradan yerleşen İstanbullular olduğunu öğreniyorum. Bende hayır diyorum. Günümüzdeki imar planlarının sonucundaki görüntüleri gördükten sonra! Bu gezi yazımın rotasında yazmadığım onlarca güzel koylar, antik yerler, mimari ve doğal güzellikler, eşsiz lezzetler sizleri bekliyor yaşamanız için.
Cennet yurdumuzun her köşesi sizleri kucaklamaya hazır. Ülkemizi baştanbaşa gezelim, tanıyalım, tanıtalım.
Haydi! Görüşmek üzere …
|