Kralların Banyosu, Karlsbad: KARLOVY VARY | |
Prag her ne kadar çok merak ettiğim ve çok görmek istediğim bir şehir olsa da Çek Cumhuriyetine yaptığım bu gezinin benim için en heyecanlı kısmı, adını çok duyduğum ve her duyduğum kişiden de “muhteşem bir yer, mutlaka görmelisin…” yorumlarını işittiğim Karlovy Vary’ye gidecek olmamdı. Bu heyecanla sabah erkenden kahvaltımızı edip, bizi Prag’ın 130 km batısındaki Karlovy Vary’ ye götürecek olan otobüsümüzdeki yerimizi aldık. Şehre yaklaştıkça yemyeşil ağaçların oluşturduğu muhteşem ormanların arasından geçen yolda zaman zaman muhteşem ve görkemli yapılar gözükmeye başladı. Şehrin hemen yakınında ama ormanın tam içerisinde bulunan bu yapıların, geceliği bin Euro’lara yaklaşan fiyatlarla 6 yıldızlı sağlık hizmeti veren oteller olduğunu söylüyor rehberimiz. Otobüsümüz Karlovy Vary’nin içerisine giremiyor. Tüm tur otobüslerinin park ettiği park alanında otobüsten iniyoruz. Ağustos ayında olmamıza rağmen burada hava sanki her an yağacakmış gibi. Önceden yağmur ihtimali söylendiği için yağmurluklarımız çantalarımızda. İner inmez hafif bir serpinti ile kendini hissettiren yağmur hemen kesiliyor. Buradan şehire ulaşmak için iki seçeneğimiz var. Ya 15-20 dk’lık bir yürüyüş ya da ring sefer yapan küçük belediye otobüslerini kullanmak. Yağmur ihtimali ve zamandan kazanmak için herkes otobüsü tercih ediyor. Kısa bir yolculuk sonrasında muhteşem görsel bir şölen içerisine düştüğümüzü fark ediyoruz. Şifalı suları ile şehre anlam kazandırmış Tepla nehri, kenarındaki görkemli yapılar ve hemen arkalarında yükselen yemyeşil ağaçlarla kaplı dik yamaçlar bizi bambaşka bir aleme götürüyor. Avrupa’ da bir çok şehir gördüm ama daha ilk gördüğüm anda hemen beni büyüleyen nadir şehirlerden biri hatta birincisi oluyor Karlovy Vary. Şehrin hemen girişinde Atamızın da bir dönem zaman zaman yaşadığı böbrek sancılarının tedavisini yaptırmak amacıyla 1 Haziran – 28 Temmuz 1918 tarihleri arasında kalmış olduğu binayı görüyoruz. Carlsbad Plaza Hotel’ in hemen bitişiğindeki 474 No’lu binanın kapısın Çekler Ata’mızın anısını yaşatmak üzere hoş bir plaket yerleştirmişler. Atamızın adı her zaman gurur veriyor... Yapının hemen çaprazında bulunan Grand Hotel Pupp’ ta kalmak üzere planlanan bu tedavi, otelin, Atatürk’ün tedavi bütçesinin çok üzerinde olan fiyatlarının, zaten kıt kanaat olan ülke bütçesine daha fazla yük getirmemesi amacıyla bu binada bir oda kiralanması suretiyle gerçekleştiği söylenmektedir. Bu tedavi sırasında Atatürk “Karslbad Hatıraları” nı yazma fırsatı bulmuştur. Kendi el yazısı ile Osmanlıca ve Fransızca olarak yazdığı 6 defter ve 156 sayfalık bu anılarını şu düşünceler ile bitirmiştir; ''Karlsbad'da gecen günlerimin hatıratını tümüyle ve olduğu gibi bu defterlere yazamadım. Bunun iki nedeni var. Birincisi; gereği kadar yazı yazmak için yeterli zamanım olmadı. İkincisi; her düşündüğümü, her yaptığımı, yani bütün gizli düşüncelerimi (esrarı fikriyemi) ve hayatımı bu defterlere nasıl emanet edebilirdim. Hatta bu yazdıklarımı bile bir gün, ihtimal pek yakın bir günde mahvetmeyecek miyim?.. Şimdiye kadar hep böyle olduğu içindir ki yazılmış (mazbût) toplu bir hatıratım (hatırayı-mecmuam) yoktur''. Atatürk'ün ''Karlsbad Hatıraları'' nı yazdığı bu defterleri tarih bilimci Prof. Dr. Afet İnan 1930 yılında Atatürk'le birlikte yaptıkları tarih-bilim çalışmaları sırasında, Atatürk'ün Çankaya'da ki eski Cumhurbaşkanlığı Konutu'nun kütüphanesinde bulur, okur ve defterleri Atatürk'e gösterir. Atatürk duygulanır. Ancak gelecekte yayımlanmak üzere, hatıralar üstünde düzeltmeler yaparak, saklaması için Afet İnan'a geri verir. Türk ve Atatürk tarihinin bu çok önemli ve çok değerli belgesi Atatürk'ün isteğiyle yok olmaktan kurtulur. Bu tedavi ve terapi Atamıza iyi geldiği gibi bir çok ünlü isim de bu şehirde zaman zaman kalarak dertlerine şifa aramışlardır. Stalin, Mozart, Beethoven, Rus Çarı Deli (Büyük) Petro gibi zamanlarının bir çok ünlü ismi de dönem dönem bu şehirde bulunmuştur. Şehrin ortasından geçen ve şifalı olduğu öne sürülen Tepla nehri “sıcak” anlamına geliyor. Adı gibi de sıcak zaten. Zaman zaman yerden metrelerce de yukarı fışkırabiliyor. İçerdiği zengin minerallerden dolayı farklı renklerde akıyor kimi zaman da... Eğer Karlovy Vary’ ye tedavi amaçlı geldiyseniz doktorunuz size bir reçete yazıyor. Hangi çeşmelerden ne kadar su içeceğiniz bu reçetelerde yazılı, sabah yürüyüşünüze başlıyorsunuz ve çeşmeden çeşmeye hem tertemiz dağ havasını içinize çeke çeke uzun ve güzel bir yürüyüş yapıyorsunuz hem de çeşme kürünüzü tamamlıyorsunuz. Ancak bu çeşmelerden ne yazık ki bardakla su içemiyorsunuz. Çünkü termal sular içerdikleri mineral ve elementler dolayısıyla hemen dişlerinizi kalıcı bir şekilde boyayabiliyor. Bu yüzden Çekler muhteşem porselen işçiliği tecrübeleri ile ucu kıvrık ibrik veya biberon şeklinde kullanabileceğiniz çok şık porselen bardaklar tasarlamışlar. Bu bardakları hediyelik eşya olarak da alabiliyorsunuz. Bu bardaklar ile içilen su dişlerinize temas etmeden direk boğazınıza gidebiliyor. Her derde deva şifalı suların aktığı çeşmeler... *** Karlovy Vary deyince akla gelen bir başka şey de meşhur Becherovka… Buraya kadar gelmişken bu meşhur içkiden almadan olmaz. Becherovka’ nın Karlovy Vary’ in ismiyle özdeşleşmiş Jan Becher likör şirketi tarafından üretilen %38 alkol oranına sahip bitkisel bir Amaro olduğunu öğrenmiştik. Yani İtalyanca “Acı” anlamına gelen şekerli ama acı, şurup tadında bir likör aslında. Bazı durumlarda tedavi amaçlı olarak da kullanıldığı olmuş zamanında. Hala da gribal enfeksiyonlarda iyi geldiği şeklinde bir rivayet var. Biz duyduklarımızın yalancısıyız. Şehrin içerisinde dolaşırken zaten aynı Becherovka şişesi şeklinde olan satış kiosklarından birini görüyoruz. Önünde küçük bir kuyruk oluşmuş bile. Bizde geleneğe uyuyor ve bu kiosktan bir tane limonlu bir tane de normalinden iki şişe ilacımızı (!) alıyoruz… Dolaştıkça hikayesi enteresan binalar ile karşılaşmak buraya çok da yabancı değil. Örneğin 1715’de açılmış Cafe Elephant, zamanında muhaliflerin gizli toplantılarının yapıldığı bir bina iken şimdi Cafe-Restaurant olarak hizmet veriyor. Yine Deli (Büyük) Petro’ nun bir zamanlar evi olan bina ise şimdi Casino Cosmos ve Hotel Petr olarak hizmet vermekte. Deli (Büyük) Petro' nun evi... Yolunuzun mutlaka kesişeceği muhteşem Çek kristalleri ve Bohemia porselenlerinin satıldığı dükkanlarda ise çok nadide parçalar satın alabilirsiniz. Ancak çok ilgi alanım olmadığı için fiyat mukayesesi yapabilecek yetenekte değilim. Yani fiyatlar burada mı yoksa Prag’ da mı daha uygun bir fikrim yok. Ama mağazaların birinin kapısında Türkçe' yi kırık da olsa çok güzel konuşan bir dükkan sahibi, sayısı oldukça fazla olan Türk turistleri içeri çekebilmek için epey bir çığırtkanlık yapıyordu Muhteşem Bohemia Kristalleri, Çek Porselenleri... Karlovy Vary’ nin bir güzel özelliği de tadına hiç de yabancı olmadığımız bir tatlının burada çok meşhur olması; “Kağıt Helva!...” Ancak ne yalan söyleyeyim bizim kağıt helvamız güzel olsa da buradakiler daha güzelmiş gibi geldi bana. Öncelikle bizdeki gibi kalın değiller. Neredeyse gerçekten kağıt inceliğinde bir kağıt helvadan bahsediyoruz yani. Ayrıca muzlu, tarçınlı, çikolatalı, vanilyalı ve daha bir çok çeşitte deneyebilirsiniz. Ama ben en çok çikolatalıyı beğendim. Kağıt inceliğinde Kağıt Helva... Karlovy Vary’ nin keşfedilmesi ile ilgili bir hikayesi var, mutlaka duymuşsunuzdur. Ava çıkan Kral 4. Karl’ ın vurmuş olduğu geyiği getirmeye giden av köpeğinin düştüğü suda can hıraş çığlık atmasından şüphelenen Kral, yaverine köpeği sudan çıkarttırırken suyun çok yüksek sıcaklıkta olduğunu anlıyorlar. Daha sonradan bu yüksek sıcaklıktaki suyun şifalı olduğu anlaşılıyor vs. vs… İşte 1370’ de bu olayın gerçekleştiği nokta hala muhafaza ediliyor ve burada sembolik olarak küçük bir çeşme ile bu olayın resmedildiği bir kabartma tablo yer alıyor. Karlovy Vary’ nin muhteşem sokaklarında dolaşırken büyük usta sevgili Genco Erkal’ ın da bir dönem sahneye koyduğu Yaroslav Haşek’ in meşhur karakteri Aslan Asker Şvayk ile karşılaşıyoruz. Tekerlekli sandalyesine oturmuş muzip bir şekilde gelene geçene bakıyor. Kendisi ile fotoğraf çektirmemize izin veriyor, biz de bu fırsatı kaçırmıyoruz tabi ki… Aslan Asker Şvayk kendisi ile fotoğraf çektirmemize izin verdi... Bu şehirde beni büyüleyen en önemli şeylerden biri de belki çok fazla çiçek olmasıydı. Yürürken yanınızda, karşınızda, balkonlarda, mümkün olan her yerde çiçek vardı. Sanki büyük bir arboretum içerisinde geziyor gibiydik. Binaların hoş mimarisi de bu dev çiçek bahçesi ile birleşince insanın gözünü tırmalayan hiçbir şey kalmıyordu. Bir rüya içerisinde dolaşıyor gibiydik. Karlovy Vary' de her yer çiçek... Şehrin 12 noktasında büyük ana sıcak su kaynağı bulunmakta. İrili ufaklılar ile beraber toplamda 300’ ü geçiyor. Ana gayzerlerden en büyüğünün bulunduğu SPA merkezine girip bu kaynağı görüntülüyoruz. 12 metre yukarı fışkırabilen bu kaynak 1 dakikada 2.000 litre suyu fışkırtabiliyor. Suyun sıcaklığı ise 72 °C. Tabi bu kadar sıcak su olunca akla ne geliyor sağlıktan önce? Tabi ki temizlik. Yıllar önce henüz daha temizlik malzemeleri bulunmamışken hijyen ne ile sağlanıyordu? Tabi ki sıcak su ile. İşte bu işin yani Hijyen’in anası Hygieia heykeli de hemen bu kaynağın yakınında bulunuyor. Hijyen Ana, HYGIEIA Yine yollardaki mükemmelliklerden biri de üzerine basınca değişik notalar veren müzik aleti. Üzerinde Richter markası bulunan dokuz farklı kareden ve notadan oluşan bu ilginç alete ayaklarınız ile basarak değişik melodiler çalabiliyorsunuz. Özellikle çocukların çok hoşuna gidiyor. Günü birlik Karlovy Vary gezimiz sırasında yağmurluklarımızı boşuna yanımıza almamışız dedirten yağmur kendini gösteriyor. Ağustos ayında olmamıza rağmen bir anda kapatan hava önce kararıyor sonra da yağmuru indiriveriyor. Kendimizi önce bina kenarlarına sonra da en yakındaki bir kafeye atıyoruz. Tabi bu yağmurun tadını fayton turu ile çıkaranlar durumdan o kadar da şikayetçi değiller. Yağmurda Fayton sefası... Özetle, Karlovy Vary iyi ki gelmişim ve bu güzel şehri görmüşüm diyebileceğim kadar güzel bir şehir. Ya da bende öyle bir izlenim bıraktı bilemiyorum. Ama daha sonra bu şehri görmüş olan kişiler ile konuştuğumda onların da bu şehirden çok fazla etkilendiklerini öğrenince çok da fazla abartmadığımı söyleyebilirim. Prag’ a gidecek olan seyahat severlere bu güzel şehri mutlaka görmelerini şiddetle öneririm… Seyahatiniz bol, yolunuz açık olsun… |
Yazılan Yorumlar... | |
TAMER (29 Mayıs 2016) |
Teşekkürler sevgili Engin, herkese tavsiye ediyorum gerçekten... |
Engin D (29 Mayıs 2016) |
Kalemine sağlık Tamer, Karlovy Vary gerçekten de güzel bir şehirmiş. Teşekkürler. |
TAMER (25 Mayıs 2016) |
Sevgili Hakan, en kısa zamanda yolunun oraya düşmesi dileğiyle... Tabi ki Prag fazladan bir günü mutlaka hakediyordu, ama biz tercihimizi Karlovy Vary den yana kullanmıştık iyi ki de öyle yapmışız. Güzel yorumun için teşekkürler... |
hakangeziyor (24 Mayıs 2016) |
Sevgili Tamer,ne zaman bir Karlovy Vary yazısı görsem ya da okusam içim hafifçe cızz ediyor. Arzuyla Prag gezimiz üç günlüktü ve oraya gidip gitmemek konusunda çok kararsız kalmıştık. Ama beni bilirsin, "her şehir 2-3 günü hakeder" mantığı ile Pragın keyfini çıkarmaya karar verdiğim için orayı göremedik. İşte bizde böyle dostların yazılarını okur, resimlerine bakar avunuruz artık ne yapalım :) Bir gün yolum yeniden oralara düşerse (ki düşecektir) mutlaka görmek istediğim 3 yer var: Karlovy Vary, Terezin Kampı ve Cesky Krumlov. Kalemine yüreğine sağlık... |