11 Ülke 10 Başkent: Arabayla Avrupa Turu 6. Bölüm - HAMBURG | |
Bugün Berlin’den yola çıkıp önce Hamburg’a sonra da Hamburg’un 110 km. kuzeyindeki Jagel adlı bir köye gideceğiz. Berlin Hamburg arası 285 km. 53.504486,11.082892 koordinatıyla yola çıkıyoruz. Burası Berlin’den 215 km. mesafede Wittenburg adlı bir kasabada Lidl marketinin otoparkı. Yanında Aldi de var. Her iki market de Avrupa’nın ucuz alışveriş yerleri. Yiyecekten giyime aranılan bulunuyor. Bu marketlerde epeyce oyalandıktan sonra Hamburg’ a doğru hareket ediyoruz. Hamburg’da ilk durağımız merkez tren istasyonunun karşı tarafındaki Satrün mağazasının park yeri. Arabayı buraya bıraktıktan sonra trafiğe kapalı alışveriş caddesi Mönckebergstrasse üzerinden etrafa bakına bakına Rathausmarkt’a doğru ilerliyoruz. Eşimle birlikte daha önce de Hamburg’a birkaç sefer gelidiğimiz için hatıralar canlanıyor. ‘Bak burada şu vardı, burada şunu yapmıştık….’ Konuşa konuşa ilerliyoruz. Meydana varmadan soldaki Hauptkirche Sankt Petri’ yi geziyoruz. Belediye binasının olduğu Rathausmarkt her zamanki gibi kalabalık. Meydanı ve çevresini dolaştıktan sonra alışveriş için hanımları serbest bırakıp 2 saat sonra buluşmayı kararlaştırıyoruz. Biz tekrar geri dönerek Satrün mağazasından hanımın telefonu için kılıf alıyoruz. Sim kartı da kestirip Berlin’den aldığım yeni telefona taktırıyoruz. Tüm bu işlemleri mağazada çalışan Türk gençlerden biriyle hallediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Almanya’ da dil sıkıntısı çekilmez. ‘Türkçe bilen var mı?’ diye bağırsanız üç beş kişi bulursunuz. İstasyonun ön tarafındaki “Gaziantep Kebap Salonu, Beyti Mangal, Sait Köfte, Sönmez Market…” gibi Türk iş yerlerinin de bulunduğu Steindam caddesini geziyoruz… Hanımlarla buluştuktan sonra, 53.550141,9.969051 koordinatıyla Hamburg’un dünyaca meşhur kırmızı noktalı bölgesi St. Pauli’ deki Reeperbahn caddesinin başına geliyoruz. Cadde üzerinde ve caddenin sonunda park yerleri var. Bölgeyi etraflıca gezdikten sonra teyze oğlu ile buluşmak üzere yola çıkıyoruz. Hamburg’un 110 km. kadar kuzeyinde Jagel adlı çok şirin bir köyde su kayağı tesisi var teyze oğlunun. 3 gece orada konaklayıp, bir gün diğer teyze oğullarının iş yerlerinin olduğu Damp kasabasını gezeceğiz. Bir gün de Kopenhang’a gidip döneceğiz. Jagel’ le Danimarka sınırı 20 km. Telefon ederek mangalı yakıp, rakıyı soğutmasını tembih ediyoruz. 1.30 saat sonra evdeyiz. Odalarımıza yerleşip duş aldıktan sonra mangal başına geçiyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerine dek sürüyor muhabbet. Güzel bir kahvaltının ardından diğer teyze oğullarını görmek için 40 km. kadar uzakta Baltık Denizi kenarındaki bir kasaba olan Damp’a gidiyoruz. En küçük teyze oğlunun orada “karavan kamping” i var. Büyük teyze oğlu da cafe restaurant çalıştırıyor. Her ikisini de ziyaret ediyoruz. Kampingdeki karavanlardan birkaçını inceliyoruz. Karavanla gezmenin çok zevkli olacağına karar veriyoruz. “30 yaş kadar daha genç olsaydım, mutlaka bir karavan alırdım.” Diyorum… Nedense gülüyorlar. Hep birlikte yenen yemekten sonra Jagel’e dönüyoruz. Dönüş yolunda teyzeoğlu ‘Hadi Schleswig’i de gezelim’ deyince hiç itiraz etmiyoruz. Almanya’nın kuzeyindeki bu küçük şehir bizi kendine hayran bırakıyor. Yorgun ama mutlu eve dönüyoruz. Bir iki kadehle yorgunluğumuzu attıktan sonra dinlenmeye çekiliyoruz. Ertesi gün erkenden Kopenhag’a doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız 55.393724,10.388568 koordinatındaki Odense Anderson Bahçeleri. Odense, Danimarka'nın üçüncü büyük şehridir. Nüfusu 150 binden fazladır. Ayrı zamanda Fyn adalarının başkentidir. Ünlü yazar ve şair Hans Christian Andersen, 2 Nisan 1805 günü Odense şehrinde doğmuştur. Odense şehrinin 2010 nüfus sayımına göre nüfusu 166.305 tir.(Vikipedi) Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. Navigasyon bir ara sapıtıyor veya ben yanlış anlıyorum, otoyolda ters yöne giriyoruz. Otoyoldan çıkıp ara yollarda epey gezindikten sonra yolu doğrultuyoruz. Daha önce de bu yoldan Danimarka’nın Almanya’ya en yakın şehri Aabenraa’ ya gitmiştim. Arabadakilere sınırdan elimizi kolumuzu sallayarak geçeceğiz. Hiç kontrol yok, derken polis durduruverdi. İşaret ettiği yere çektim arabayı. Camı hafif aralayıp ellerim direksiyonun üzerinde bekledim yanıma gelmesini. (Amerika’da, polis durdurduğu zaman böyle yapmam tembihlenmişti.) Geldi, arabanın içine hızlıca bir göz attı. Pasaportları istedi, aldı ilerideki ofise gitti. Beş dakika kadar sonra geri geldi, ehliyeti istedi, aldı gitti. Bir müddet sonra pasaportlar elinde ofisten çıktı. Bir başka polisi yanına gitti. Pasaportları gösterdi. Artık öbürü ne dediyse, ehliyeti ve pasaportları geri verdi, iyi yolculuklar diledi. Toplam 20- 25 dakika oyalandık. Daha sonra kendi aramızda, polisin yeşil pasaportun ne olduğunu bilmediği için vize aradığı o yüzden oyalandığımız yorumunu yaptık. Hem başta yolu şaşırmamız hem de bu kontrol işi bize epey vakit kaybettirdiği için Odense’ye uğramaktan vazgeçtik. Andersen’in evini ve müzesini onun biraz yukarısındaki besteci Carl Nielsen müzesini gezecektik. Siz giderseniz bizim yerimize de gezin. 55.689396,12.598455 koordinatıyla Kopenhag’a doğru devam ettik. Odense’ye gelirken uzun bir köprüden geçmiştik. Ücretsizdi. Osmangazi Köprüsünü andık. Odense’den sonra, Nyborg kentinde bir köprüye daha girdik. Toplam uzunluk 17 km. Geçiş ücreti 30 euro. Dönüşte de aynı parayı ödüyorsunuz. Jagel’ den 355 km. sonra Kopenhag’a vardık. Navinin yol göstericiliğinde şehir içinde ilerliyoruz. Kırmızı ışıkta yanımdaki arabayı kullanan genç: “Abi hoş geldiniz. Bu yaşıma kadar burada bir 34 plakalı TIR, bir de sizi gördüm. Nasıl yardım edebilirim?” demez mi. Hepimiz şaşırdık, sevindik. İsteğim üzerine limandaki park yerine kadar bizi götürdü. Teşekkür ettik, ayrıldık. Arabayı park ettik. Makineden fişi alıp dışarıdan görünecek şekilde arabaya bıraktıktan sonra yüzümüz denize dönük sola yürüyerek 450 m. sonra Kopenhang’ın simgesi olan “The Little Mermaid” küçük deniz kızı heykelini gördük. Fotoğraflar çektik. “Küçük Deniz Kızı” nı gördükten sonra geri dönerek “Gefion Fountain”i (çeşme) hemen yanında St. Alban’s Church’ü gezdik.. Biraz ilerde “Museum of Danish Resistance” yi dıştan seyrettikten sonra hemen karşıdaki Amaliegade caddesinden yürüyerek “Amelienborg” meydanına çıktık. Meydanın 4 tarafındaki binaları gezdik. Ortadaki heykeli fotoğrafladık. Tam karşıdaki Frederik Church’e giderek içini ve etrafını gezdik. (Bu arada ben tekrar park yerine gidip makineye para atarak yeni park fişi aldım.) Kiliseye arkan dönük sağa doğru (Bredgade) yürüdük. Soldaki heykelli sokağa da göz attık. Sonra sola kanal boyuna doğru dönüp her iki yakadan da yürüdük. Rengarenk sıralanmış evlerin fotoğraflarını çektik. Kanal boyunda gezerken karnımız acıktı. Hanım da makarna yiyelim deyince bir İtalyan lokantasına oturduk. Önümüzde kanal manzarası, elimizde dilini anlamadığımız bir menü. Bir şekilde 3 makarna, bir pizza sipariş edip afiyetle yedik. Masraf olmasın diye 2 şişe su içtik. Hesap 100 euro. Gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Kuzu kuzu hesabı ödeyip, bir daha gelirsem öp beni diyerek kalktık. Kanalın yanından yürüyerek meydana çıkıp sola dönüp yürüdük. Önünde iki oturan adam heykeli olan binayı geçtikten sonra çatısında MAGASIN_DU_NORD yazan binanın önüne gelip araçların geliş yönüne doğru yürüyerek 2. sokağa saptık. Burası Stroget sokağıdır. “Kopenhag Gezilecek & Görülecek Yerler ikinci sırasında bulunan Stroget Sokağı, Kopenhag’ın en eğlenceli ve cıvıl cıvıl sokağı, aynı zamanda Dünya’nın en uzun trafiğe kapalı alışveriş caddelerinden biri. Sokağın her köşe başında bir gösteriye rastlayabilirsiniz. Sokak müzisyenleri, dans gösterisi yapanlar ve sihirbazlar bu caddenin ayrılmaz parçaları. 3 km boyunca uzanan Stroget Sokağında gezerken yorulursanız, oturup etrafı izlemek için sıralanmış banklar da bulunuyor.” Caddeyi boydan boya geziyoruz. Hediyelik eşya satıcılarından magnetler alıyoruz. Kopenhag’da euro geçmiyor. Teyze oğlunun verdiği kronları harcıyoruz. Sokak gezisi bitince denize kenarından yürüyüp kanalın karşı tarafındaki opera binasını uzaktan seyrediyoruz. Artık geri dönüş saati yaklaşıyor. Elbette Kopenhag’ın gezilecek yerleri bu kadar değil. Nüfusu yaklaşık olarak 5 milyon olan bu ülkede, insanların 1/3’ü başkent Kopenhag’da yaşıyor. Daha gezilecek çok yer var ama bize bu kadarı yeter deyip dönüş yolculuğuna başlıyoruz. Sabah sağanak halinde yağan yağmur durduğu için gerek gezerken gerekse dönüş yolunda sıkıntı çekmiyoruz. 4.30 saatlik bir yolculuktan sonra Jagel’de, göl kenarında kurulmuş masaya oturuyoruz. Gezimizin 3 günlük bu bölümü gerçekten harika geçti. Teyze oğlu Cengiz, bizi mükemmel ötesi ağırladı. Kendisi ve ailesi bizi ağırlamak için seferber oldular. Buradan hepsine tekrar teşekkür ediyoruz. Sabah Amsterdam’a doğru yola çıkacağız. Masa etrafında son sohbetlerle birlikte son yudumlarımızı da içip yatıyoruz. |