Gezmekten Kim Usanır: Salamanca-Segoiva...


5 günlük Madrid gezisinin bir günü için günübirlik Salamanca ve Segovia planı yapılmıştı. Her ikisi de Dünya Miras Listesinde yer alan şehirler için Türkiye’den gitmeden önce İspanyol demiryolları Renfe’nin web sitesinden tren bileti satın almaya çalışmış ancak sistemsel sorun dolayısıyla alamamıştım. Hal böyle olunca Madrid Renfe ofisinden bilet almak şart olmuştu. 

Salamanca’ya üç buçuk saatte giden normal tren olduğu gibi bir buçuk saatte giden tren de bulunmaktadır. Planımız, sabah erken çıkıp önce Salamanca, oradan da öğlenden sonra Segovia idi. Ofisten bilet alırken fiyatların arttığını görünce görevliye “ ya bir buçuk saatte giden tren bileti fiyatı 12 Euro idi” diyorum, görevli de bana “şu an normal tren bileti fiyatı 20 Euro” deyince “uleynnnn sistemde çıkan sorun seni bir yakalarsam….” diyerek üç buçuk saatlik bileti satın alıyorduk.

İspanyol şehirlerinde bir klasik olan “Plaza Mayor” Salamanca’da da değişmiyor. Belediye Sarayı ve Kraliyet Pavyonu meydanın en göz alıcı eserleri. Etrafında bulunan çarşıları da unutmamak lazım…

Trene Madrid’in başka bir ana tren istasyonu olan Chamartin’den bindiğimizde içeride bilet kontrolü yapılırken görevliye “ Old town (yani tarihi merkez) için hangi durakta inmemiz gerekiyor” diye sorunca son durak olan “Salamanca Alamedilla” durağında inmemiz gerektiğini söyledi. Bunu sormamızın sebebi son duraktan önce Salamanca durağının olması idi. 

Son durakta indiğimizde gözler Tourism Information ya da Old Town benzeri tabela arıyor fakat bir şey bulamıyorduk. Turistin birine sorduğumuzda hemen 200 metre mesafeden itibaren Old Town’ın başladığını söyleyince artık gezi başladı diyorduk. 

Salamanca sokaklarında dolaşmak çok keyifli. Dar sokakları kesen kemerlerin altından geçerken insan bir hoş oluyor doğrusu…

Madrid'in kuzeybatısında önemli bir üniversite kenti olan Salamanca, ilk olarak M.Ö. 3. yüzyılda Kartacalılar tarafından ele geçirilmiş. Ardından, Faslıların yönetimine geçmeden önce 11. yüzyıla dek bir Roma yerleşimi olarak kalmış. Avrupa'daki en eski üniversitelerden birisi burada yer alıyor. Şehrin tarihi merkezinde, önemli Romanesk, Gotik, Fas, Rönesans ve Barok eserleri var. Şehrin kalbi Plaza Mayor'da atıyor. Bir zamanlar boğa güreşlerinin yapıldığı meydanda barok tarzında inşa edilmiş Belediye Sarayı ve geçmişte kraliyet ailesinin meydanı gözlediği Kraliyet Pavyonu bulunuyor. Plaza Mayor, galerileri ve çarşılarıyla da özellikle etkileyici. 

Salamanca Katedrali 1102 yılında inşa edilmiş. Kabartmalarının arasında gizemi henüz çözülemeyen bir astronot figürü varmış ama ben bunu dönünce öğrendim. Oradayken bilseydim mutlaka bulur ve fotoğrafını çekerdim…

Okullar Meydanı'nda (Patio de las Escuelas) yer alan üniversite binası 1218'e tarihleniyor. Yeni ve eski katedraller, San Esteban Kilisesi, İrlanda Kolej binası, ön cephesindeki kafatasları ile Casa de las Muertes, 1480 yılında inşa edilen Alcantara Tarikatı muhafızlarının adını alan meşhur Clavero kulesi ve tarihi Roma köprüsü eski şehrin görülmeye değer yerleri. Tarihi merkez 1998 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.

Salamanca aynı zamanda yurdışından İspanyolca öğrenmek için ülkeye gelenlerin de tercih ettiği bir şehir. Bu yüzden şehirde pek çok yabancıya da rastlamak mümkün. Ünicersite gençliğiyle de birleşince harika bir hareketlilik olduğunu söyleyebiliriz.

Segoiva’daki Alcazar Sarayı, ya da Kale, Disneyland şatolarını andırıyor. Zaten Disneyland’a ilham veren yer olarak biliniyormuş. Tarihi 1120’lere kadar gidiyor…

Dar sokakları ve tarihi binaları ile Salamanca’yı yaklaşık 4 saatte gezdikten sonra, Segovia’ya gitmek üzere yürüyerek tren istasyonunun son durağından bir önceki durağı olan Salamanca durağına geldik. Salamanca-Segovia arası hızlı tren bileti (26 Euro) satın aldığımızdan bir saatte ikinci rotamız olan Segoiva’ya gelmiştik.  

Trenin camından Segovia’yı görüyor “şehir uzakta kalıyor oraya nasıl gidilecek” acaba diyorduk.  Tren istasyonundan indiğimizde görevlilere “şehir merkezine nasıl gidiliyor” diye sorduğumuzda “11 nolu otobüs gidiyor” cevabını aldık. Otobüsün yaklaşık yarım saatte bir geldiğini görünce taksiciye “kaça götürüyorsun brother” diye sorduğumuzda “8 Euro” deyince “zaten zaman sınırımız ve otobüse de 2 Eurodan 4 Euro vereceğiz” şeklindeki akıl ötesi matematiksel hesabının yapılması ile birlikte taksiciye “hadi kaptan sür yahuuu” diyorduk. Taksici “tarihi mekânlardan hangisinde bırakmamı istersiniz” diye sorunca biz de “en yüksek nokta olan kale kısmı uygundur” dedik. Burada yine deli zekamız devreye girdi ve şehrin biraz rampalı olduğunu düşününce yukarıdan aşağıya inmek mantıklı geldi. İstasyondan şehir merkezine bayağı bir mesafe bulunmakta olup, yürüyerek gidilmesini pek önermiyorum. 

Kale bölgesinden Segoiva şehrinin görünüşü oldukça güzel. Daha iyi bir fotoğraf makinemin olmasını isterdim doğrusu…

Taksiden iner inmez Tourism Information’dan şehri nasıl gezmemiz gerektiğini sorduk ve bize önerilen plan doğrultusunda yol almaya başladık. Dar sokaklar Salamanca’ya göre burada daha dar olup fotoğraf çekmek için ideal bir yer. 1985 yılından beri UNESCO listesinde yer alan orta çağ kasabası havasındaki Segoiva, Madrid’e gelen insanların günübirlik turları içinde yer alıyor. Bu yüzden de günün belirli saatlerinde oldukça kalabalık oluyor ancak sonrasında huzurlu bir sakinliğe bırakıyor kendini. Ana meydandaki Katedral, neredeyse her Avrupa şehrinin kopyası gibi. Meydanın etrafı kafelerle süslenmiş. Alcazar Sarayı yani Kale bölgesi şehrin önemli simgelerinden birisi. Tarihi bir özelliği de bulunuyor: Kraliçe Isabel ve Ferdinand bir dönem bu sarayda yaşamışlar. Kaleye girişin 5 Euro ve dışarıdan da çok bir şeye benzemediğini görünce giriş yapmayıp sadece dışarıdan foto çekmekle yetindik. Romalılardan miras kalan su kemeri de şehrin tarihi noktalarından birisi. Yakınına gittiğinizde heybeti sizi etkiliyor doğrusu.

Su kemerinin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmiyor. Tarihçiler birinci yüzyıla kadar gidiyorlar. Bölgenin en iyi korunmuş su kemerlerinden birisi olduğu söyleniyor. En yüksek noktası 28,5 metre imiş…
Şehir olarak Salamanca’ya göre daha çok hoşumuza giden Segovia’dan dönüş vakti geldiğinde bu defa taksi değil otobüsle gidelim dedik. 11 nolu otobüsün durağını arayıp durduk ama sanırım biz konuya tam çalışamamış olacağız ki bulamadık. Ardından durakta 12 nolu otobüsün de istasyona gittiğini öğrenip otobüsün de geldiğini görünce elimizi kaldırmak ve bileti 4 Euroya şoförden almak suretiyle istasyona ulaşmış olduk.

Segovia-Madrid arası 70 km olup yarım saatlik yolculuktan sonra tekrar Chamartin istasyonunda idik. İstasyon içerisinde yer alan metro durağına geçip kendimizi otele atmanın heyecanı içerisinde idik. Madrid’e gelenlere günübirlik Salamanca ve Segoiva turu yapmaları şiddetle tavsiye edilir. Pişman olmayacaksınız…

Segoiva’dan en çok aklında ne kaldı diye sorarsanız size tarih kokan dar sokakları diye cevap veririm herhalde. Buralarda kaybolmak çok hoşunuza gidecektir…

Sıra Toledo’da..