Bahçeler ve Kanallar Şehri Suzhou...


Çin gezimiz devam ediyor ve artık Çin’de yedinci günümüz. Yavaş yavaş sonuna geliyoruz ve bugünkü gezi programımız Şangay’dan yaklaşık 120 km mesafede yer alan ve "Doğu'nun Venedik'i olarak adlandırılan Suzhou şehri. Sabah saat 08.30'da otelden hareket ettik.  Okunuşu "Suco". Anlamı ise “bereketli su”. Yaklaşık 13 milyon nüfusu ile orta boyutlu şehirlerden birisi. Jiangsu Eyaletinin güneyinde, Yangzte deltasının merkezinde yer alan Suzhou, kuzeyden güneye Pekin-Hangzhou Büyük Kanalı ile ikiye bölünüyor. Göller ve kanallarla şehrin yaklaşık %42’si suyla kaplı, boşuna doğunun Venedik’i demiyorlar yani. 2500 yıllık tarihi olan şehir pek çok turistik yere ev sahipliği yapıyor ama dünya turizminde en öne çıkan özelliği güzeller güzeli bahçeleri. Herkes tarafından kabul edilen ortak nokta Çin’in en güzel 4 bahçesinin Suzhou’da bulunduğu. Zaten 1997 ve 2000 yıllarında bu bahçeler UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmiş. Bahçeler ve su birleşince Çin’in ünlü sözü aklımıza geliyor: “Gökyüzünde cennet varsa yeryüzünde Suzhou ve Hangzhou var”. Şehirdeki bahçelerin sayısı 60’ı geçiyormuş.

Gezi ekibimiz toplu halde Suzhou’da Lingering Bahçelerindeki meşhur taşın önünde…

Rehberimiz Jack Suzhou’ya giderken yol boyunca Çin ve Şangay’la ilgili genel bilgiler vermeye devam etti. 2016 yılından itibaren Şangay’da doğanlar sadece bir ev sahibi olabiliyorlarmış. Eğer evlenirlerse  o zaman ikinci bir ev alabiliyorlarmış. Eğer kişi Şangay doğumlu değilse ve bekarsa ne kadar parası olursa olsun hiçbir surette ev satın alamıyormuş. Bu kişi Şangay'dan birisi ile evlenirse o zaman bir ev satın alma hakkı oluyormuş. Peki 2016 yılından önce ev sahibi olanlar için durum ne? O evler sahiplerine kalmış ancak onlara da yeni bir vergi getirilmesi planlanıyormuş. Evler 20-30 yıl vadeli mortgage ile alınıyormuş. %30'u peşin ödeniyor gerisi vadeye bölünüyormuş. Şangay’da da, tıpkı bizdeki gibi, düğün masraflarını erkekler karşılarmış. Eskiden tek çocuk şartı varken, iki yıl kadar önce bu kural değişmiş ve 2 çocuk için izin çıkmış. Ancak tek çocuğu erkek olan Şangaylıların büyük bölümü ikinci çocuğun erkek olma ihtimalini hiç düşünmemişler. Zira sorun sadece evlilik masrafları değil, her anne babanın en büyük hedefi evlilik sırasında evlatlarına bir ev hediye etmekmiş. Şangay’da ortalama bir evin 1 milyon Yuan olduğunu düşünürsek ikincisi de erkek olursa orta çaplı bir yıkımdan bahsedebiliriz.


Bahçeler girişten itibaren müthiş keyifli bir yer. Sandallar sadece görsellik olsun diye konulmuş. Bugün için herhangi bir işe yaramıyor…

Jack’in anlatımlarına devam edelim. Şangay kuzeydeki diğer şehirlere göre daha modern ve ileri düzeydeymiş. Ülkede bir yenilik olacaksa ilk önce burada oluyormuş. Pek çok noktada farklılıklar çok açıkmış, bunları gelen turistler de mutlaka dile getiriyorlarmış. Sanki Çin’in değil de adeta dünya şehri diyebiliriz. (Bu noktada araya girmek isterim. Çin’de kaldığımız kısa süre boyunca gördüğümüz yerlerden en farklı olanı Şangay. Hatta Çin’in şehri değil de sanki Amerika’da popüler bir şehir havası var. Tamam, ortada çekik gözlü, kısa boylu insanlar dolaşıyor ama o kadar) Şangay’da  1.5 milyonu batılı olmak üzere toplam 4 milyon yabancı varmış. Nüfusu her yıl ortalama 1.4 milyon artıyormuş. 10 yıl önce 15 milyon kişi yaşarken bugün 25-26 milyon insan yaşıyormuş. Devrimden sonra korkunç bir şehirleşme olmuş. Bu yüzden de nüfus ne kadar artarsa artsın mutlaka konut arzı yeterli oluyormuş. Her yerde mantar gibi konut inşaatları çıkıyormuş.

Çin bahçelerindeki en uzun koridor Lingering Bahçelerinde yer alıyor. Baştan sona 1200 metre. Bu arada şeytan kaçıran zigzaglar her yerde…


Bahçedeki bütün yapılarda çatıların son noktası yukarıya bakıyor. Elbette küçük göletlerde turuncu balıklar da eksik değil…

Dönelim Suzhou gezimize. Her ne kadar Çin’in en ünlü 4 bahçesi burada olsa da hepsini gezmek için vaktimiz yok. Biz de içlerinden en popüleri olan Lingering Garden’ı seçiyoruz. Özel mülkiyet olan Lingering Bahçeleri, ya da diğer adıyla Liu Yuan, kapladığı 23.300 m2 alanı ile Changmen Kapısnda yer alıyor. Tipik Qing tarzına sahip bahçeler, muhteşem salonlarının zarif güzelliği, binaların estetiği ve renkleri ünlenmiş ve 1997 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınmış. 1593 yılında Ming Hanedanlığı döneminde Xu Tai adında emekli bir yüksek devlet görevlisi tarafından inşa ettirilen bahçeler Qing Hanedanlığı döneminde Liu Shu adlı bir başka devlet görevlisi tarafından satın alınmış. Liu, bir kaligrafi (güzel yazı yazma sanatı) tutkunu olduğu için, binaların ve koridorların her iki tarafında bunun en güzel örneklerini görebiliyorsunuz. Özellikle garip şekilli taşlar bu dönemde yerleştirilmiş. Tıpkı Yasak Şehir ya da Yazlık Saray’da olduğu gibi pek çok noktada taşlar mevcut. Taş Çin’de az bulunan bir şey, bu yüzden de çok kıymetli. İmparatorlarda mal, mülk çok olduğu için ve paranın satın alabileceği her şeye sahip oldukları için daha farklı şeylere ilgi duyarlarmış. Taşlar da bunlardan birisi olsa gerek. Taş ne kadar delikli ve bu delikler birbiriyle bağlantılı olursa o kadar makbul oluyormuş. Hatta kan rengi yani kırmızı taş, elmas ile aynı değerdeymiş. İmparator taş toplamaya düşkün olunca onu mutlu etmek için yakınındakiler de taş topluyor ve en güzellerini imparatorlarına hediye ederek itibarlarını artırmaya çalışıyorlarmış. Devlette yükselmenin önemli bir basamağı İmparatora yakın olmak olduğu için bunlar bir noktaya kadar da normal kabul edilirmiş. 1930’lu yıllarda bahçe bakımsızlıktan oldukça kötü duruma gelmiş ama devletin desteği ile yapılan restorasyonlar sonucunda bugünkü görünümüne kavuşmuş.

Taihu Taşı…

Yeşil Gölge Pavyonu…

Çin bahçeleri büyük ölçüde eski dönemde zengin sınıfın geniş aileleriyle yaşadıkları yerlermiş. Lingering Bahçeleri Çin’in en uzun (1200 metre) üstü kapalı koridoruna sahip. Bunun temel sebebi de havanın kötü ve özellikle de yağmurlu olduğu zamanlarda bahçelerin kullanılabilmesi içinmiş. Rehberimiz Jack, bir Japon bahçesi ile Çin bahçesinin aralarında 5 temel fark bulunduğunu anlatıyor. Bunlar şöyle sıralanabilir;

1-Çin bahçesinde mutlaka su olmalı ve suyun içinde balıklar yüzmeli. Özellikle turuncu balıklar,

2-Çin bahçelerinde zigzaglı köprüler olmalı. Bunun temel sebebi de Çin’de şeytanların ancak dümdüz gidebildiğine, zigzaglı köprülerde ilerleyemediğine inanılması,

3- Çin bahçelerinde çatıların son noktası mutlaka yukarıya doğru bakmalı,

4- Çin bahçeleri görkemli, iri ve büyük ağaçlarla kaplanmış olmalı,

5- Çin bahçelerinde pek çok noktada büyük ve oyuk taşlar ve kayalar olmalı.



Namu Sarayı son dönem orijinal eşyalara da ev sahipliği yapıyor…

Lingering Bahçeleri dört farklı bölüme ayrılıyor: Doğu, batı, kuzey ve güney. Merkezdeki en eski orta bölüm (kuzey bahçesi), tüm yapının özünü oluşturuyor ve diğer üç bölüm Qing Hanedanlığı döneminde sonradan eklenmiş. Ana kapıdan geçtikten sonra koridor karşınıza çıkıyor. Koridoru geçince eski orta bölüme geliyorsunuz. Burası batı ve doğu olarak ikiye ayrılıyor. Doğu tarafı klasik Çin mimarisine uygun binalardan oluşurken batı tarafı doğal manzarası ile nefis bir görsellik sunuyor. Minik göletlerin köşelerindeki küçük sandallar bir zamanlar buradaki safahatı hayal etmenize imkân tanıyor. Doğu kesiminde yer alan Beş Tepeler Göksel Salonu (The Celestial Hall of Five Peaks) bahçedeki en büyük bina. Tamamı “Namu” adı verilen pahalı bir tür ağaçtan yapıldığı için salona Namu Sarayı da deniliyor. Ahşap koltuklar ve sandalyeler, çay sehpası iç tarafta sergileniyor. Binalardaki pencereler çok değişik, rengarenk ve güzel. Buradaki tüm salon, pavyon ve yapılar bahçedeki ağaçlar, çiçekler, bambular ve göletlerle müthiş uyum içinde salınıyor. İlk başta biraz loş hatta karanlık geliyor bize ama sonra ferahlanıyor. Göletin ortasındaki ince, oyuk ve uzun taş oldukça enteresan bir görünüm veriyor. Taihu Taşı olarak adlandırılan bu uzun taş Song Hanedanlığı döneminde imparatora sunulmak için getirilmiş ama nasıl olduysa bir şekilde gönderilmemiş. Taş her yerde var ama en ilginci bu olsa gerek. 



Yaklaşık bir buçuk saatlik keyifli Lingering Bahçeleri gezimizden sonra yemek için gittiğimiz restoran yine özel bir bahçe içine konuşlanmış, adı Lan Li Bahçeleri. Aynı zamanda ipek işleme ve nakış üzerine 5 yıl süreyle eğitim veren Silk Embroidery Factory, bir okul ve araştırma merkezi. Ünlü sanatçılar zaman zaman burada ders veriyorlarmış. Oradaki görevli ipek işleme hakkında bizlere bilgiler verdi ve çok güzel örnekler gösterdi. Sergilenen ve satışa sunulan ürünler çok güzel ama biraz pahalı. Gerçi görevli bayanın anlattığına göre bir usta çok da büyük olmayan bir resmi ortalama 2 senede yapıyormuş. Bu yüzden verilen emeği düşününce belki de normal. Özellikle kırmızı ve beyaz balıklardan oluşan resim çok hoşuma gitti.  Yemekten çıkarken seyyar satıcıların sattığı küçük renkli şekerlemeler çok ilgimi çekti. Çağlayı andıran kırmızı, sarı ve yeşil renklerdeki meyvelerin doğal olduğunda çok ısrar etti satıcı ama bence boyalı şekerleme idi. Merak ederek tattık ve küçük miktarlarda memlekete getirmek için satın aldık.

Yeşil, sarı ve kırmızı renklerde çağlayabenzer şekerlemeler…


Lan Li Bahçelerindeki restoranın arka tarafındaki ipek işleme merkezinden örnekler…

Artık bizim için klasikleşen ve oldukça aşina olduğumuz yemek faslını tamamladıktan sonra tarihi şehir kapısı olarak bilinen Xu Gate’de yer alan teknelerimize binerek Büyük Kanal turuna çıktık. Suzhou Büyük Kanalı, Yangzte Nehri’nin aşağı kısmında yer alan, kuzeyde Zhenjiang’da başlayıp güneyde Hangzhou’da sona eren ve Pekin-Hangzhou kanalının bir parçası. Bu arada yaklaşık 1750 km uzunluğunda olan Büyük Kanalın tamamının UNESCO Dünya Mirası listesinde yer aldığını belirteyim. Tang Hanedanlığı döneminde inşa edilen Suzhou kanalı, yüzlerce yıl boyunca Suzhou ekonomisinin can damarı olmuş. Zira güneyin zengin tarım arazilerinde yetişen ürünler kanal yardımıyla kuzeye yani Pekin ve Tianjin’e taşınıyormuş. Tekne turumuz yaklaşık 45 dakika sürüyor. Kanalın çevresinde çok katlı modern binalar olduğu gibi tarihi binaları da görebilmek mümkün. Taş köprülerin altında geçerken çevrede insanların yeşillikler arasında yürüyüş yaptığını, keyifli zaman geçirdiğini görebiliyorsunuz. 





Büyük Kanal etrafında ne ararsanız var. İnsanların keyifli yürüyüşler yaptığı yeşilliklerden Çin mimarisinin örneklerine kadar herşeyi görme şansınız bulunuyor…

Çin programını hazırlarken Suzhou’yu ekleme nedenim birbirinden güzel bahçeler ve tarihi evlerin arasında yapılan turlarla ilgili görsellerdi. Ancak kalabalık gruplarla yapılan gezilerde kanal turları maalesef kanalın daha geniş bölgesinde yapılıyormuş. Eğer grup 5-6 kişiyle sınırlı olursa o zaman daha minik kanalların olduğu, benim de fotolardan gördüğüm yerlerden yapılıyormuş. Rehberimiz Jack, bazı fotoları kendisine gösterince bunların birkaç farklı yerden çekilmiş fotolar olduğunu, tek bir yerde olmadığını söyledi. Tekne turundan sonra bizi bunlardan birisine götürüp götüremeyeceğini sordum. Elbette programda yok, biraz düşündü ve bizi kırmadı. Keyifli alışveriş caddesi Dongbei Street’e yakın bir noktada otobüsü bıraktık ve vurduk kendimizi dar sokaklara. Dongbei Street, çok keyifli bir yer, sağlı sollu yerel dükkanlar mevcut, ne ararsanız var. Suzhou Müzesi’de bu caddede yer alıyor. Dar kanallarda gezinti yapılan ahşap tekneler en çok 4-6 kişilik. Bizim gibi bir grubun bunlarda gezebilmesi için en az 6 tane lazım. Her taraf yeşil ve sudan oluşuyor. Kanallara komşuluk yapan eski ve tarihi evler insana müthiş bir görsellik sunuyor. Bazılarında hala yaşam olduğunu görebiliyorsunuz. Ara sokaklarda bulunan satıcıların tezgahlarını da gezdikten sonra yavaş tavaş otobüsümüze doğru yollandık. 30 dakikalık serbest zaman elbette yetmedi ama en azından gözümüzle görmüş olduk. Buraya gelemeseydim aklımda kalırdı. Hatta Suzhou’da farklı noktalarda bunlardan birkaç tane daha var.






Dongbei Street ve hemen devamındaki kanallar arasında müthiş keyifli bir ortam var. Burada zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Keşke diye diye geri dönmek zorunda kalıyoruz…

Suzhou çok keyifli yer. Günübirlik bir gezintide dörtte birini dahi göremiyorsunuz. Buraya geldiğinizde belki de bir gecelik konaklama yapmanız lazım. Gerçi Çin’de nereye giderseniz gidin zaman hiçbir şekilde yetmiyor. Yine de şöyle bir fikir vermesi güzel oldu. Özellikle bahçeler ve kanallar arasında gezinti muhteşem bir deneyim. Yolunuz buraya düşerse Suzhou’yu mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum.Seyahatle kalın…