BULGARİSTAN BURGAS VE VARNA GEZİSİ


Dokuz günlük Kurban Bayramı tatili yurt içinde büyük bir turizm patlaması yaratıp Ege ve Akdeniz’ deki tüm turisttik mekanları doldurunca bize de Karadeniz kaldı. Ne yapalım? Ne tarafa gidelim? Derken Bulgaristan ön plana çıktı. Hem yakın, hem ucuz, hem de bayram kalabalığının olmadığı bir yer düşüncesiyle hazırlıklar başladı.

İki aile 4 kişi kendi arabamızla gideceğiz. Booking.com üzerinden Burgas ve Varna Golden Sands’ ta yer ayırtıldı. Araba için 48 avroya 15 günlük “yeşil kart” sigortası yaptırıldı. Yol için atıştırmalık kuru yemişler ve bol miktarda su alındı. İki tepsi de börek yapılınca yol hazırlıkları bitmiş oldu.

23 Ağustos 2018’de bayramın 3. Günü feribotla Yalova’dan Yenikapı’ya geçip yola çıktık. Yenikapı feribot iskelesinden Burgas 325 km. Ankara’dan yakın. Bunun 240 kilometresi sınır kapısına kadar olan yol. Sınırdan Burgas 85 km. 

İlk durağımız Kırklareli. Meşhur Kırklareli köftesinin tadına bakıp Dereköy sınır kapısına devam edeceğiz. 41.733793,27.225050 koordinatı Kırklareli merkezde yan yana sıralanmış Birtat, Taşkın ve Zafer köftecilerinin önüne götürdü bizi. Hemen yol kenarına park edip köftelerimizi yedik. (Köfte+piyaz+yoğurt kişi başı 30 TL civarı.) 

Biz gezmedik ama köftecilerin hemen karşısında “Kırklareli Müzesi” var.


Yalova’da her gün her yerde gördüğümüz Suriyeli sığınmacıları etrafta göremeyince garipsedik. “Bizim romanlar sokmadı onları buraya…” dediler.

41.967137,27.457867 koordinatıyla Dereköy sınır kapısına doğru yola çıktık. Kırklareli’nden sınır kapısı 40 km. Çok düzgün ve geniş bir yol. Göz alabildiğine ayçiçeği tarlaları uzanıyor. Manzara güzel. Yer yer orman içinden geçiyorsunuz. Her taraf yemyeşil.  Ancak yakınlardaki bir taş ocağının tozu belli bir bölümü kaplamış. Yolda taş yüklü çok kamyon var.

Zevkli bir yolculukla sınır kapısına geldik. Kapının önünde en az 30 araç var.  Bayramın 3. Günü, herkes gideceği yere gitmiştir. Kalabalık olmaz diye düşünmüştüm ama evdeki hesap sınır kapısına uymadı!



Kapının dışında yol üzerinde kuyruğa girdik bekliyoruz.

Kapıdaki bariyer kalkıyor, 7-8 araç içeri giriyor, kapanıyor. Bir müddet daha bekliyoruz yine aynı işlem. Önümde Avusturya plakalı iki araçta bulunan Türk aile ile konuşuyoruz. “Neden Kapıkule’den çıkmadınız? Buraya kadar gelip yolu uzattınız ? “ diye sorunca: “Abi oradan giden arkadaşlarla telefonlaşıyoruz. 10 saatte kapıdan geçebilmişler. Bunu öğrenince biz de buradan geldik.” diyorlar.

Sıra gelip içeri girdikten sonra gördük ki kuyruk Bulgaristan girişinden ötelere doğru uzanıyor. Bulgar kapısından bir iki araç çıkınca bizim kapıdan bir iki araç giriyor.

İçeri girince önce çıkış pullarını aldık. Ardından pasaport işlemlerini ve son olarak da arabanın çıkış kaydını yaptırdım.

Dereköy Sınır Kapısı küçük bir alan. Tüm işlemler yan yana sıralanmış bürolarda hızlıca yapılıyor. Geliş ve gidiş tarafında olmak üzere iki adet çok küçük gümrüksüz satış yeri var. Tuvalet 1.5 lira, 1 leva, 0.5 avro… Artık cebinde hangi para varsa.
 
Alanda bulunan 3-4 çam ağacının gölgesi yetmiyor biz kuyruktakilere, güneş altında bekleşiyoruz. İlerde son çıkış kapısı var. Orada pasaportları tekrar kontrol edecekler ve çıkacağız. Ancak Bulgar tarafında ilerleme olmadığı için bekliyoruz.



Nihayet sıramız geliyor, Türkiye’den çıkıp, Bulgaristan topraklarına giriyoruz. Bulgaristan tarafında ilk iş giren araçların dezenfekte edilmesi. İçinde ilaçlı su bulunan sığ bir havuzdan geçerken dört bir yandan araç üzerine ilaçlı su püskürtülüyor. Bulgaristan dışında hiçbir yerde karşılaşmadığım bu işlem için ayrıca 3 avro alıyorlar.

Güzelce ilaçlanan aracınızı az ilerideki büronun önüne çekiyorsunuz. Tüm pasaportlar, yeşil sigorta, ruhsat, ehliyet veriliyor. Tek bir görevli giriş işlemlerinizi yapıyor. Oldukça da yavaş çalışıyor. Kuyruk uzamış umurunda mı?!

Buradaki işlemler bitince arabayı biraz ileriye gümrük bölümüne aldım. Gümrük polisi bagajı açtırdı. Şöyle bir göz attı. “Nereye gideceksiniz? Sigara var mı?”  Diye sordu. (Sanırım, kişi başı 2 paketten fazla sigara girişi yasak.)

Hemen yandaki bürodan 8 avro karşılığı 1 haftalık vinyet alıp ön cama yapıştırdım ve giriş işlemleri bitti.  Bizim sınır kapısına gelişimizden itibaren toplam 2 saat 40 dakika sonra Bulgaristan’a girmiş olduk.

Sınır kapısından itibaren yollar gayet güzel. Geçmiş yıllarda gördüğüm o bozuk, çukurlarla dolu yollar yok. Yatay ve dikey işaretlemeler yapılmış. Geçtiğimiz birbirinden şirin köy içlerinde 40, diğer yerlerde 80 km hız sınırı var. Gündüz farlar açık olacak.

Tüm kurallara harfiyen uyarak kullanıyorum arabayı. Uçsuz bucaksız ormanlık alanlardan geçiyoruz. İşlenmemiş tarlalar görüyoruz… Teypte Bulgar şarkıları… Keyfimiz yerinde.

Yolda polis araçları da gördük. Sağa çekmiş bekliyorlardı. Ancak durdurup ehliyet, ruhsat soran olmadı. Burgas’a kadar olan 85 km lik yolda iki yerde radar vardı. Navigasyon iyi çalışıyor. Tüm adreslere sorunsuz götürdü. 2 saat sonra daha önceden ayarladığımız “Fit Apartment” önüne geldik. Ev sahibi ile buluştuk. Yol kenarında yeşil çizgiyle park yerleri var. Ev sahibi oraya park edemeyeceğimi bir şekilde anlattı. Ancak nedenini anlayamadım. “Boş ver bir şey olmaz.” diyerek bıraktım arabayı.

Evimiz 2+1, klima, düz ekran tv, deniz gören geniş bir balkon var. Çok zevkli döşenmiş. Ufak bir kitaplık, kutu oyunları hatta deniz kenarında kullanmak için 2 güneş şemsiyesi bile var. ( 4 kişi, 2 gece 88 avro.) Tek kusuru, asansörünün olmayışı.  5. kata inip çıkarken zayıfladık!



Eşyaları dairemize bırakıp yiyecek, içecek almak için METRO Markete gidiyoruz. (Koordinat: 42.528615,27.451305) Girişteki görevliye kimliğimi gösterip günlük giriş kartı alıyorum. Burgas’ta kalacağımız 2 günde tüketebileceğimiz kahvaltılıkları ve içkileri alıyoruz. İçkiler gümrüksüz satış mağazasından ucuz. Dönüşte uğrayıp birkaç şişe daha almayı kararlaştırıyoruz.

Eve dönünce yakındaki bir oto parka arabayı bırakıyorum. (Günlüğü 8 leva.) Evin önündeki boş yerlere  park edememek canımı sıkıyor. Etrafa daha dikkatli bakınca buralara park etmek için verilen numaraya  mesaj atılması gerektiğini belirten tabelayı görüyorum. Elinde bir aletle görevli de dolaşıyor. Ne olduğunu tam anlayamadığım için boş veriyorum. Burgas zaten yürüyerek gezilebilecek  bir kent. Arabaya pek ihtiyaç olmayacak. Güvenli bir şekilde oto parkta kalsın araba.

Deniz, geniş ve uzun bir kumsal, kumsal boyunca uzanan büyük ve yemyeşil bir park ve kent. İşte Burgas. Deniz kenarındaki bu devasa parka niye AVM yapmamışlar, lüks konutları sıralamamışlar şaşırdık kaldık.!!  Bu Bulgarların kafası hiç çalışmıyor.!!



Karadeniz bu gün biraz dalgalı. Sahil çok kalabalık. Her 200 metrede bir cankurtaran var. Fazla açılanları uyarıp geri çağırıyorlar. 



Sahildeki şemsiye ve şezlonglar 10 leva karşılığında gün boyu kiralanabiliyor.



Kum biraz koyu renk. Hafif siyaha çalıyor. Günü plajda sonlandırıp yemek sonrası Burgas gecelerine akıyoruz!



Merkezde çok katlı Hotel Bulgaria’ nın yanında trafiğe kapalı, birbirine dik, Aleksandrovska ve Aleko Bogoridi caddeleri Burgas’ın gece gezilecek yerleri. Kaldığımız evle arası yaklaşık 1,5 km. “Hadi” diyorum.”Geze geze gidelim.” Önce parkta yürüyoruz. Sonra ara sokaklara dalıyoruz veee kayboluyoruz…



Avuç içi kadar kentte kaybolmak zoruma gidiyor. Sağa sola bakınıyorum ama gideceğimiz yönü kestiremiyorum. Birine soruyorum. O da yabancıymış bilmiyor. Tam pes edip eve dönmeye karar verecekken taksiyle gitmek aklımıza geliyor. Bindiğimiz taksi 3 leva karşılığında bizi Hotel Bulgaria’ nın önüne bırakıyor. Her iki caddeyi de turluyoruz. Bir yerlerde oturup bir şeyler içiyoruz. Gece yarısına doğru taksiyle eve dönüyoruz.


Ertesi günü de denizde geçirdikten sonra akşam üstü Burgas’ın 36 km uzağındaki turistik beldesi Nessebar’a gidiyoruz. 42.657227,27.732420 koordinatıyla kayalık, küçük bir ada olan Nessebar’ daki  oto parka geliyoruz.



Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Nessebar Adası bir yol ile ana karaya bağlanmış.



1983 yılından beri UNESCO koruması altında olan Nessebar’ın güzelliğine hayran kaldık.



Nessebar’ dan dönerken Almanya’da çok sık bulunan LIDL adlı mağazayı görünce içecek ve çikolata stoklarımızı tamamlıyoruz. (Koordinat: 42.532102,27.462466) Geceyi balkonda kurduğumuz çilingir sofrasıyla noktalıyoruz.


Burgas’ da geçirdiğimiz iki güzel günden sonra, sabah ev sahibemizle vedalaşıp Varna’ya doğru yola çıkıyoruz. Hedefimiz Varna’nın 15 km kadar ilerisindeki tatil beldesi Golden Sands. Burgas, Golden Sands arası 144 km. Yolun Varna’ ya kadar olan kısmının bazı bölümlerinde yol kalitesi pek iyi değil. Genelde tek şeritli. Uzun, sollama yasağı olan dağ tırmanış ve inişleri var. Ama her yer yemyeşil. Bir bölümü tamamen ormanın içinden geçiyor. 30 km’ ye kadar düşen hız sınırlamaları da var. Yerleşim yerleri içindeki yaya geçitlerinin her iki tarafında hız tümsekleri yapılmış. Arabayı dikkatli ve kurallara uygun kullanıyorum.


Varna’da verdiğimiz yemek molasından sonra Golden Sands’ taki Hotel Varshava’ ya geliyoruz. 10 katlı otelin 9. Katındaki odalarımıza yerleşiyoruz.


Hotel Varshava, eski dönemin gözde otellerinden biri. Uzun zamandır yenilenmemiş. 2 kişi kahvaltı dahil 4 gece 182 avro. Oto parkı, havuzu ve bahçesi var. Vasatın biraz altında. Buradaki en ucuz otellerden biri.



Golden Sands tamamen yazlık bir bölge. Oteller, lokantalar, barlar, alışveriş mekanlarıyla dolu. Tamamen  turizme odaklı.  



Sahil Rus, Makedon ve Romanyalı turistlerle dolu. Akşama kadar herkes denize giriyor. Göz alabildiğine uzanan kumsal gerçekten adını hak ediyor. 



Kumlar altın gibi parıldıyor. Deniz sakin, sıcak. Burgas’ ta olduğu gibi burada da sistem aynı. Ayrılmış yerlerde kendi şemsiyeni açıp havlunu seriyorsun. İşletmelere ait şemsiye ve şezlonglar ücretli.



Deniz faslı bittikten sonra plajdaki işletmeler bara dönüşüyor ve eğlence sabaha kadar sürüyor. (Daha önceki Golden Sands ve Varna notları için Varna Gezisi 2015 Ağustos bölümüne bakılabilir.)

İlk 3 gün hava çok güzeldi. Bol bol denize ve havuza girdik. Geceleri sahilde turladık, barlara takıldık. Yiyecek, içecek hesaplı. İsteyene dönerciler de var.


Son günümüzde hava kapalı, deniz dalgalıydı. Gidip Varna’yı gezmeye karar verdik. Varna’ da daha önce belirleyip koordinatlarını navigasyona yüklediğim 2 ayrı oto parkta da yer yoktu. Nereye girdiysem arabayı bırakacak yer bulamadım. Yol kenarlarında yer yer boşluklar var ama çekilir korkusuyla oralara da park etmedim. Park yeri araya araya Varna’nın içinde turladıktan sonra otogarın yanındaki Grand Mall adlı AVM’ nin otoparkına arabayı bıraktık. (Koordinat: 43.216836,27.896445) Taksiyle 6 levaya Kathedral’e gittik. Burası kentin merkezi gibi. Biraz ileride arkeoloji müzesi var. Hemen karşısından başlayan Preslav Caddesi trafiğe kapalı. Caddenin girişinde turizm bürosu, biraz ileride de Varna Opera binası var. Bu caddeyi izleyerek Slivnitsa Bulvarına çıktık. Bulvarın sonu aynı Burgas’ daki gibi büyük ve yemyeşil bir park, kumsal ve deniz.

Ara sokaklarda, parkta epey bir gezip, karnımızı da doyurduktan sonra geri dönmek için konuştuğumuz taksiciler, 6 levaya geldiğimiz yol için 20 leva istediler. Biri 15 levaya indi. Böylece Varna taksicilerinin de turist kazıklamakta bizden aşağı kalmadıklarını öğrenmiş olduk. İnat ettik binmedik taksiye. Göz göre göre kazıklanmayı içimize sindiremedik.

Hemen yandaki durakta, “Otogar, Grand Mall” diye seslendiğim şoförün kafa sallamasıyla bindiğimiz otobüsle toplam 4 levaya arabanın olduğu yere döndük.


Golden Sands’da son gecemizi sahil barlarında geçirip ertesi gün kahvaltıdan sonra dönüş yoluna çıktık. Gelirken geçtiğimiz yollardan, tatilimizin gerçekten iyi geçtiğini herkesin memnun ayrıldığını, ancak otelin biraz daha iyi olabileceğini konuşarak geri döndük. Burgas Metro’ ya uğrayıp birkaç şişe içki aldık. Sorunsuzca sınır kapısına geldik. Önümüzde 3 araba vardı. Bulgar gümrükçü bagajı açtırıp baktı. Arabadan inmeden pasaportları ve ruhsatı verdim. Çıkış işlemlerini hemen yaptılar. Bizim tarafa geçtik.

Önce pasaport sonra da arabanın işlemlerini yan yana bürolarda yaptırdıktan sonra arabayı ileriye çektim. Gümrük polisi arabanın içine ve bagaja baktı. Pasaportuma damga vurdu. Son çıkış kapısına gelmeden arabayı bir kenara çekip gümrüksüz satış mağazasından alışveriş yaptık.

Az ilerimizde otobüsle gelen yolcular pasaport işlemlerini kendileri yaptırdıktan sonra bagajlarını alıp tek tek x-ray cihazından geçirdiler. Otobüsün içini de görevliler kontrol ettiler.

Gidişteki uzun beklememizin aksine, toplam yarım saatte her iki kapıdaki işlemler bitti. Son kapıda pasaportları bir kez daha gösterip giriş yaptık.

Kırklareli’ndeki köfte molasından sonra ver elini İstanbul. Ama ne İstanbul.!!! Hafta içi olmasına rağmen Küçükçekmece civarından Osmangazi Köprüsü’ne E 80 üzerinden tam 5 saate geldik.

Sonuç olarak:

-Bulgaristan artık ucuz bir ülke değil. 2015’ te 100 liraya 61 leva alınırken, 2018’ de 26 leva alınıyor.

-Kendi içinde de fiyat artışları var. Sahildeki şezlong ve şemsiyelerin günlük kirası 2015’ te 8 leva iken 2018’ de 10 leva olmuş.

-Akaryakıt artık en ucuz Türkiye’ de. (Aman birileri duymasın.) Bulgaristan’da mazot 2.61 leva. Bizim parayla aşağı yukarı 10 liraya geliyor.

-İçkiler hala ucuz. Hele yerel votkalar bir hayli ucuz.

-Yollar güzel, işaretlemeler iyi. Kurallara uyulduğu sürece sorun yaşanmıyor.

-Yollarda çok sık polis görmemize karşın, durduran olmadı.

-Deniz sıcak, kumsal ve tesisler güzeldi. Önerilir.

-Yeşil pasaportunuz veya geçerli bir vizeniz varsa gidip görülmeye değer.

-Şehirler temiz ama biraz bakımsız. Mahalle aralarında eski, yıkılmış veya iyi bir tamire ihtiyacı olan evler var.

-Varna’da otopark gerçekten sorun. Gitmeden yol kenarlarına park etmek için ne yapılması gerektiği öğrenilmeli.

-Bence güvenli bir ülke. Herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Bir gece arabanın arka kapı camının açık kalmasına karşın içinden hiçbir şey alınmadı.

-Havası temiz. Nem yok, terleme yok.

Yeni bir gezi yazısında buluşmak üzere.

“ Seyahatte  kalın…”