Arabanızla, hele birde kafa dengi arkadaşlarla gezmek pek keyiflidir. Gideceğimiz asıl rota 7,8 saatlik bir yer olsa bile bazen yol 3,4 gün sürebilir. Bazen planlanmış, bazense ansızın karşınıza çıkıveren sürpriz güzellikler asıl gideceğiniz yeri ikinci plana düşürüverir. Gezilerimizde bu duraklarımız hep olur. Bu sefer eşim ve iki arkadaşımız ile birlikte molalarını da bizzat planlandığımız bir geziye yelken açıyoruz.
Her zaman söylerim: Gezmek yollarda başlar…Yol boyu bize eşlik eden haşhaş tarlalarındaki mor beyaz çiçekler bizimde içimizdeki çiçekleri açtırdı… Isparta’nın 17 bin nüfuslu güzel ilçesi ve Sakin Şehri (Cittaslow) Eğirdir…
Bodrumda Haziran ayı için kiraladığımız evde bir ay kalmak üzere yola çıkıyoruz. Arkadaşlarımız, molaların bizim gezimizin bir parçası olduğunu bildikleri için 5,6 günlüğüne bize katılıyorlar ve beğendiğimiz yerlerde kısa molalardan sonra planladığımız gibi ilk olarak Eğirdir deyiz. Sakin şehir ünvanlı bu ilçe sevimli, yeşillikli, merkezdeki göle bakan iç açıcı geniş parkıyla ünvanına yakışan bir huzur veriyor bize. Mayıs sonu olduğu için bir botanik bahçesini andıran ilçe Isparta ili sınırlarında. Türkiye’nin 4. büyük gölü Eğirdir Gölünün kıyısında kurulmuş. Gölün ışığa, saate ve havanın durumuna göre değişen rengi bizi mest ediyor. Tapusu Eğirdir halkı tarafından Atamıza verilen Can adası, Türk silahlı kuvvetlerinin Dağ Komando Okulu, dünyada eşine az rastlanan Kasnak Meşesi ve Sığla Ormanları, Türkiye’nin en önde gelen Kemik Eklem Hastalıkları Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, dünya pazarında bile bilinen elması ve sadece Eğirdir’de görülen Apollon Kelebeği ile (şanssızdık, biz görmedik) tarih ve doğa zengini bir ilçe. Eğirdir Gölü’nün bir parçasıyken zamanla ondan koparak ayrı bir göl haline gelen Kovada Gölü…
Eğirdir merkezden ayrılıyoruz ve 27 km ilerisinde Eğirdir Gölü’nün bir parçasıyken zamanla ondan kopup ayrı bir göl haline gelen Kovada Gölüne ulaşıyoruz. Gölün rengini veren tortuların oluşturmasından dolayı ebruli bir görünümü var. Hele bulutların göle yansıması eklenince ortaya seyrine doyum olmayan bir manzara çıkmış. Eğirdir İlçesi’nin 27 kilometre güneyinde bulunan Kovada Gölü, oldukça sığ bir göl. Benzersiz flora zenginliği ve yaban hayatı çeşitliliğinin yanı sıra, açık havada dinlenme ve eğlenme imkânları bakımından büyük potansiyele sahip olması, Kovada Gölü ve çevresini milli park yapmaya yetmiş. Bu büyük milli park ve gölün çevresinde; doğa araştırması, kamp yapma, yürüyüş, piknik, bisiklete binme, manzara seyretme, kuş gözlemciliği ve tırmanma gibi etkinlikler yapılabiliyor. Ayrıca fotoğrafçılar tablo gibi kadrajlar yakalayabilirler bu coğrafyada. Isparta’da caddeler, yollar, meydanlar, bahçeler her yer gülle özdeşleşiyor…
Burada bulunan Milli Park’ın girişinde, otopark ve piknik masaları için ayrılmış bir bölüm, göl kenarında ise küçük bir restoran var. Saklı cennet gibi bir yer, iyi ki buraya uğramışız diyoruz. Gölün çevresi kızılçam, meşe ve çınar ormanlarıyla çevrelenmiş. Aynı zamanda birinci derece doğal sit alanı. Gölde, Eğirdir ilçesinin üzerinde bulunduğu yarımadanın bir uzantısı gibi küçük iki ada vardır. Biri Can Ada, diğeri Yeşilada. Gölde balık çeşitliliğinin olduğunu anlatıyorlar. Güneykentte gül yağı çıkarma makinası… Güneykentte ki Gül Evinde başımdan güller yağdıktan sonra Yunus Emre’ye saygılarımı sunuyorum…
Ertesi gün rotamız son yıllarda meşhur olan, turistlerin akın ettiği lavanta kokulu köy Kuyucak. “Gelecek Turizmde” adlı kalkınma programı sayesinde bugünlere gelmiş. Lavantalar Haziranın ikinci haftası çiçeklenmeye başladığı için sadece lavantaların ritmik bir şekilde tarlalarda dizilmiş yeşil bir top gibi açmış hallerini görüyoruz. Aralarda estetik hoş mekânlar yaratılmış, kadınlar traktör üzerinde kendinden emin neşeyle işlerinin başındalar. Sevimli dükkânlar ve tezgâhlarda lavantayla yapılmış her şey var. Lavantalı sabun, kokusu, kolonyası, çayı, yağı, lokumu, balı, gazozu, dondurması ve muhallebisi var. Lavanta Kokulu Kafe de görüntüsüyle çok davetkâr. Kuyucak Köyü’ne ekilen lavantalar şu an 3000 hektara ulaşmış. Lavantalar açmadığı için köyde turist pek yoktu. Bu sakinlik, köylülerin tatlı telaşı, güneşin ışınlarının pırıl pırıl lavanta tarlalarına yansıması, mis kokular, köyün sempatik insanlarıyla sohbet bize yetti. Dört tarafı da dörder sütundan oluştuğu için bu adı alan Tetrapylon, tören alaylarının toplanarak, Afrodit tapınağına ulaştığı kapı olarak biliniyor. Sağda ise Frigidarium’daki (soğuk oda) havuz…
Rotamız Salda Gölü. Beyaz Adalar; Göller Yöresi’nin incisi, Türkiye’nin Maldivleri… Burdur’un Yeşilova İlçesi’nde yer alan ve Isparta’ya 75 kilometre mesafede olan Salda, Türkiye’nin en temiz, dünyanın ise eğer böyle kalabilirse beşinci temiz gölü. Anadolu’nun en derin göllerinden biri. Kapalı havza gölü olması, yani gölü besleyen akarsuların denizle bağlantısı olmaması nedeniyle benzersiz su yapısına ve canlı çeşitliliğine sahip. Cennet gibi görüntüsü aynı zamanda bembeyaz talk pudrası gibi görünen kıyılarından. Göl az tuzlu, yüksek alkalinli bir göl. Göl türkuaz rengini göl tabanını oluşturan stromatolit adı verilen arkaik dönemde oluşmaya başlamış ve oluşumu hala devam eden bakteriyel kökenli beyaz kayaçlardan almış. Göl 1989’da Sit Alanı ilan edilmiş, sonrasında 1992’de, turizm amaçlı kısıtlı imara izin açılmış. En güzel kısmının göle yürüyüş yolu yapılmak için kapatıldığını ve iş makinelerinin hummalı bir çalışma içinde olduğuna şahit oluyoruz ve tedirgin oluyoruz. Birçok küçük barakalar yapılmış bile. Yapılan günü birlik tesislerin Salda Gölü turizme katkı sağlamak için olduğunu söylüyor Yeşilova kaymakamı! Umarız bu proje gölün doğal dokusuna gölge düşürmez! Güzel sanatlar akademisi, heykeltıraşların yetiştiği yer. Uygarlığın izine dokunmak insanı daha bir heyecanlı kılıyor…
Mayolarımızı giyip göle giriyoruz, ancak gölün zemini o kadar yumuşak ki ayaklarımız bataklık gibi gömülmeye başlayınca gölden çıkmak zorunda kalıyoruz. İleride göl kıyısından 10, 15 metre uzaklıkta gölde yüzenleri gördüm. Kaldığımız pansiyonun sahipleri çocukluklarından beri göle girdiklerini söylüyorlar. Salda’da yerel halk evlerini pansiyona dönüştürmüş. Jeolojik olarak da önemli olduğunu öğrendiğim Salda Gölü ülkemizin bir şansı, eşsiz bir coğrafyası var. Hatta Salda Gölü’nde Mars’taki Jezero Krateri benzer özellik gösterdiğini, NASA tarafından tespit edildiğini söylüyorlar. Salda’nın beyaz çamurlarını cilde iyi geleceğini düşünerek vücutlarına sürenleri ve kavanoza koyan insanları görüyorum. Kıyamıyorum bu masalımsı kıymetimizin hiçbir şeyine. Sadece seyrediyor ve manzaranın güzelliğine odaklanıyorum. Kıyanlar zaten çok, bizde kıymayalım ki eşitlensin. Arabamızın arkasında bisikletimizle yolculuğa çıktığımız için, bisikletimi alıp sürüyorum Salda’nın doğal yollarında. Bisikletlerimizle Saldanın seyir tepesine çıkıyoruz pansiyon sahibinin kızıyla. Güneşi batırıyoruz. Güneşi batırma ritüelimiz Salda’da bir başka oluyor. En solda Üç Güzeller Heykeli; Ortada Agrippina genç oğlu Nero’yu defne yaprağından bir taçla taçlandırmakta, elinde talih ve bereket simgesi olan bir boynuz taşımakta; Müze için emeği geçenlere bir teşekkür de bizden…
Kentteki; Aphrodit Tapınağı, Meclis Binası, Agora ve Antik Havuz, Tetrapilon Anıtsal Kapısı, kenti çevreleyen 3,5 km uzunluğundaki sur kalıntıları, Sebasteion tapınak kompleksi, heykel atölyeleri, heykeller, lahitler, Hadrian Hamamları, Tiyatro, Stadyum (kentin en görkemli ve dünyanın en önemli antik yapılarından birisi) ve Müze büyüleyici. Hakkıyla 2004 senesinde de en iyi 10 antik kent listesine girmeyi başarmış. Afrodisias’ın birçok anıt ve heykelinin hammaddesi olan beyaz ve gri mermer şehrin 2,4 km ötesinde bulunan mermer ocaklarından çıkarılmış. Müzede üç Güzeller Heykeli de var, Antik Yunan mitolojisinde üç güzeller algısı oldukça fazla yerde farklı anlatımlarla karşımıza çıkar. Buradaki heykeli alışılmış Helenistik kompozisyonla betimlemişler. Üç güzellerin Louvre Müzesi, Ermitaj ve birçok müzede farklı betinlenmiş heykel ve resimlerini görmüştüm. Bu kenti bu kadar kapsamlı bize kazandıranlara minnet duygularım ve hayranlığımla ve belleğimin en nadide köşesine yerleştirerek ayrılıyorum. Ah insanın içini parçalayan bu görüntüler olmasa (dağlar delinmiş, çimento tozları kenti esir almış)…
İstikamet Bodrum. Bu rotalar bu seferlik içindi. “Molalar ve rotalar hayatımızda çok olsun hem bizim hem bu yazımı okuyanların” diyerek yazımı sonlandırayım.
Hoşçakalın…
|