İlk Durak Azdavay; Son Durak Sinop...


Karabük’te yaşarken Kastamonu ve çevresinin semt pazarlarına alışveriş, mantar toplama, kültürel ve coğrafi zenginliği gibi artıları nedeniyle defalarca gittik. Bu alışkanlığımız Ankara’ya yerleşince de devam etti. Başkentli gezginler için yakınlığı nedeniyle de eşsiz bir nimet bu bölge. Azdavay Pınarbaşı (Ilıca Şelalesi) Daday (Kasaba köyü/Mahmutbey Cami, Gölköy), Araç (yaylalar), Kastamonu, Taşköprü, hepsi birbirine çok yakın ve özellikli bölgeler. 

Pınarbaşı Horna Kanyonu ahşap yürüyüş yolu ve Kanyondan eşşiz kadrajlar…

Ankara Azdavay Yardımlaşma Derneği Bşk. Dr. Ayşen Karakaş ve Yönetim Kurulu üyelerinin yöreyi tanıtmak için düzenledikleri geziyi haber alınca katılmaya karar verdik. Özellikle yörenin insanlarının düzenledikleri gezileri tercih ederim. Çoğunluğu Azdavaylı olan uyumlu güzel grubumuzla, eğlenceli verimli bir gezi gerçekleştirdik. Öncelikle emeği geçenlere çok teşekkürlerimle diyerek gezi anılarımızı paylaşmak istiyorum. Bu gezi yazım Başkentlilere de kısa bir gezi rotası ilhamı olabilir.

Pınarbaşı Ilıca Şelalesi ve Horna Kanyonundan kareler…

Ankara'dan sabahın erken vaktinde yola çıkıp manzaralar eşliğinde Pınarbaşı’na vardık. Pınarbaşı’nda yöreye has tavuklu kara çorbası, Batı Karadenize has en sevdiğim lezzetlerinden olan yumurtalı ıspıt, yöresel bulgurlu ıspıt dolmasını da tattığımız bir brunchtan sonra Horma Kanyonuna vardık. Horma kanyonu girişinden Ilıca Şelalesi'ne kadar 3 km.lik ahşap yürüyüş yolu 6,7 senelik geçmişe sahip. Kanyon içerisinden Ilıca Şelalesinden dökülen Zarı Çayı geçiyor. Yürüyüşte doğanın sanat eserleri olan derin çukurları, derecikleri, yüksek kayaları, yeşilliği, endemik bitkileri hayranlıkla seyrederken, suyun şırıltıları ve kuş sesleri de size eşlik ediyor. Yürüyüş yolunda dinlenme köşeleri bile var. Benim gibi geçkin gezginler için konforlu bir trekking yolu. Doğanın yapısına zarar vermeden bu ahşap yolu bölgeye kazandıranlara bir alkış. Bu nefes kesici kanyon yolu bitince sizi, Ilıca şelalesi doğal havuzu ve çevresi çeşitli bitki örtüsü ile kaplanmış egzotik bir görüntüsüyle karşılıyor. Seneler önce bu şelalenin etrafında küçük mavi kelebekler uçuşurdu, Çok bakındım etrafa bir tanecik mavi kelebek göremedim, umarım bir başka gelişte o kelebekleri görürüm. Burada etli ekmek, gözleme, odun ateşinde kahve, çay ya da ayran içerek yeşillikler içinde kaybolmuş köşelerde dinlenebilirsiniz. 

Pınarbaşı Valla Kanyonu cam terastan bir başka güzel…Azdavay Hükümet Konağı ek binası ve merkez…

Sonrasında yakınındaki dünyanın en derin ikinci kanyonu olan Valla Kanyonuna giderek, üç katlı seyir tepesi ve Kerte cam terasıyla, kanyonu kuşbakışı panoramik seyredebilirsiniz. Bazen profesyonel dağcıların Valla Kanyonunda kaybolduğu, arama çalışmaları yapıldığını duyuyoruz haberlerde. Bu kanyonu geçmek için yürüyüşün kanyonu çok iyi bilen rehberler eşliğinde olması gerekiyormuş, çünkü sarp kayalıklar, girdaplı debisi yüksek sular, yer altı mağaraları oldukça tehlikeliymiş. 

Azdavay gezi grubumuz ve Azdavay Belediye Başkanı Cevat Taşkan…
 
Azdavay’a dönüyoruz ve Belediyenin misafirhanesine yerleşiyoruz. Azdavay Küre Dağları Milli Parkı içinde olması nedeniyle doğal güzelliğe sahip. Dört tarafı ormanlarla çevrili bir vadide konuşlanmış. Osmanlılar devrinde Kastamonu'ya bağlı bir kadılık iken (1284) nahiye olarak Daday'a bağlanmış, 1946 yılında ilçe olmuş. Azdavay Yürüyüş (Trekking) Parkurları Kitabı" (2011) bile var. Nüfusu yaklaşık 7500. İlçe halkının büyük bir bölümü iş imkânlarının olmayışından genellikle; büyük şehirlere ve bir kısmı da yurt dışına çalışmaya gitmişler. 

Azdavay Belediyesi sosyal tesislerin at çiftliği…Azdavay geleneksel kıyafetleri

40 küsur sene önce Karabük’ten Azdavay’a gittiğimizde pazarına rastlamıştım ve ben pazardaki tüm kadınların başlarına giydiği boncuklu takkeler (tekke), bol işlemeli, süslü, kendilerinin dokudukları renkli dokuma bezlerinden yapılmış yöresel kıyafetlerine bakarak “burada film mi çekiliyor acaba” diyerek hayranlıkla bakakalmıştım. Kadınlar İlçeyle özdeşmiş bu özgün rengârenk kıyafetleri giyme geleneğini devam ettiriyorlar. Birkaç kez bu kıyafetleri giyerek fotoğraf çektirdiğim olmuştur. Kıyafetlerde özellikle başlarına taktıkları tekkelerde bekar ve evli olduklarına göre detay farklılıkları bile var. Şirin sakin huzurlu bir atmosferi olan İlçeyi geziyoruz ve Aşıklar Köprüsünden geçerek, ormanın yeşillikleri arasına saklanmış gibi duran “Samanlık Cafe”de mola veriyoruz. Gezimizi Ankara Azdavay Yardımlaşma Derneği organize ettiği için torpilliyiz. Yerel yemekler (ıspıt, unlu sütlü kabalak dolması, mantı, etli ekmek, gözleme, ıslama, delioğlan sarığı ve isteyenlere köfte, vb.), odun ateşinde kahveler çaylar, yörede eğşi denilen organik meyve suları önceden hazırlanmış. Birde yerel müzisyenin sazıyla eşlik ettiği türküleri dinleyerek, ara sırada türkülerin coşkusuna katılıp oynayarak, yöresel kıyafetleri inceleyerek yöreye has kültürel bir akşam geçirdik. 

Solda Azdavay ve Pınarbaşının yöresel kara çorbası ve çorbanın konsantresi; Sağda ise bulgurlu ıspıt yaprağı dolması, etli ekmek, tereyağlı sütlü unlu kabalak dolması…

Ispıt bitkisi ve yumurtalı ıspıt; Mürver çiçeği reçeli ve mürver çiçeği…

Ertesi gün ilçeye 7 km mesafede olan Çatak Kanyonuna 6 km’si araç ile 1, 1,5 km.lik kısmını da orman içinden yürüyerek derinliği yer yer 900 m olan Kanyonun   450  metre yükseklikteki seyir terasına ulaşıyoruz.  Dünyanın 4. büyük kanyonu. Yine tepeden tertemiz havayı içimize çekerek, ayaklarımızın altındaki cam terastan uçsuz bucaksız enfes manzarayı kucaklıyoruz. Biz gidemedik ve fakat meraklılar için yakınındaki Medil Mağarası görülmeye değer olduğunu söylüyor grup rehberimiz Ayşen Hanım.

Sol üstte Daday Azdavay efsane yol; sol altta Daday Balabanağa Konağı Bahçesinden; Sağda Azdavay Çatak Kanyonundan…

İstanbul’da başarılı bir iş insanı olan ve yöresine hizmet etmek için Azdavaya yerleşen son yerel seçimlerde Belediye Başkanı seçilen Cevat Taşkan beyin daveti üzerine Azdavay Belediyesi Sosyal Tesislerinde (Azdavay Lezzet Evi ve At Çiftliği) buluşuyoruz. Büyük bir alana yayılmış olan bu yer göldeki süzülerek yüzen ördeklerin, neşeli piknikçilerin, ata binmeyi pratikleyen çocukların mekânı olmuş. Guruptakilerin çoğu Azdavaylı olduğu için, Başkanla bölge ile ilgili sorunlar, istekler, projeler konuşuluyor. İlçe sakinleri Başkan beyin hizmet aşkını övüyorlar ve bölgeye yeni bir yüz kazandırmasını içtenlikle bekliyorlar.

Çatalzeytin Ginolu Koyu ve Kalesi…

Kısa süreliğine ziyaret ettiğimiz Suğla Yaylası, Azdavay Belediyesine kiralanmış ve tahsis edilmiş. Sürdürülen proje ile ülkemizin sayılı doğa turizmi merkezlerinden biri olmayı hedeflendiğini öğreniyoruz. Bungolav evlerde konaklanan bu bölgenin projesini tamamlamak Başkan beyin öncelikli hedeflerinden birisi olmalı bence. Azdavay için büyük bir nimet burası.  Gezimizde rastlamasam da bu tescilli güzelliği olan bölgede sosyal medyadan kömür ve mermer arama faaliyetleri olduğunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Umarım ülkemizin birçok ve en güzel köşelerindeki yapılan doğa tahribatı burada yapılmaz.
  
Çatalzeytin…

Her mevsim ayrı bir güzelliğe bürünen, 40 sene içinde defalarca geçtiğimiz ve unutulmaz manzaralara sahip olan ve 40, 50 dakika süren büyülü “Daday Azdavay Yolu” güzergahından İnciğez Köyündeki 1641 yılında inşa edilmiş Balabanağa Konağına varıyoruz. Saklı cennet sanki. Balabanağa Konağında grubumuz için hazırlanmış Daday Üreten Eller Kadın Kooperatifinin ürettiği organik tereyağı, siyez ekmeği, siyez unu, siyezli erişte, elma kiren eğşisi, mürver çiçeği reçeli, kurutulmuş üryani eriği, kara çorba konsantresi, el emeği yerel işler, köy yumurtası alışverişi yapıyoruz. Pazar günü Kastamonu’da Kuzeykent  Kapalı Semt Pazarına kısa bir ziyaret ve alışveriş, kısa bir şehir gezisi ve gurubumuzun Ankara’ya dönüşü gerçekleşiyor. Kastamonu ve çevresi hak ettiği değeri henüz bulamamış olsa da bence o kadar kadim ve kutsal topraklar ki onlarca gezi yazısını hak ediyor. Onlarca kez gittiğim Kastamonu ve çevresi için kapsamlı bir gezi yazısı yazacağım ilham geldiğinde.

Türkeli Güllusu Kayalıkları…

Grubumuzla vedalaşarak biz 4 kişi arabamızla Kastamonudan Çatalzeytin’e rotayı çeviriyoruz. Bir gece Çatalzeytin Öğretmen evinde konaklayarak, sabahın erken vaktinde sahil boyu Çatalzeytin’i turluyoruz, formu güzel taşlar topluyoruz. Çatalzeytin Limanında, balıkçı barınaklarında mola veriyor, güzel fotoğraflar çekiyoruz.  Merkezden 5 km ilerideki doğal koylarından biri olan Ginolu Koyuna ve yanı başındaki Kinolis (Ginolu) Kalesini geziyoruz. Ginolu Köyü 2 Aralık 1998’de Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmış ve bu yüzden güzelliğini muhafaza edebilmiş. Darısı tüm sit alanı ilan edilen yerlere! Çatalzeytin’den 10 km sonra Türkeli Güllüsu mevkiindeki sahildeki nefes kesici güzellikteki kayalıklarını görünce fotoğraflamak için mola veriyoruz. 

Sol üstte Sinop Kalesinden şehrin panoramik görseli, altta ise Meşhur Sinop Hapishanesi; Sağda Sinop lezzetleri Kulak mantısı yoğurtlu ve cevizli - Hamsili pilav-Sarıburma tatlısı…

Küre dağlarının bol sürprizli ansızın bastıran sisinin içinde ve yağmurun altında Sinop’a varıyoruz. Bence Sinop Karadeniz’in incisi. Araştırmaya göre Türkiye’nin en mutlu insanlarının yaşadığı Sinop yeşilliği, kültürü, doğal limanı, berrak denizi Türkiye’nin en kuzey noktası İnceburun Yaramadası, Hamsilos Tabiat Parkıyla, tarihi açıdan önemiyle farklılık yaratıyor. İlk kez 50 sene önce gittiğim, sonrasında iki kez daha gezdiğim bu kentin çehresi epeyce değişmiş olsa da, Kalenin etrafı ve içi eskiye göre kafeler, vb. yerlerle kalabalıklaşsa da, Sabahattin Ali'nin şiirindeki gibi dalgalar hapishane duvarlarını yalamasa da, çarpamasa da (kafe ve yol ilave edilmiş)  Sinop güzel  şehir. Mutlu insanlarından belli değil mi? Sinop’ta denize nazır bir kulak mantısı yemeden dönülmez tabi. Bizde öyle yapıyoruz, Kastamonu Çankırı üzerinden güzel köşelerinde mini molalar vererek Ankara ya dönüyoruz. 

Geze kalın, keşfederek sağlıkla mutlulukla.