Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Porto Riko ::::: Porto Riko - Ülke Genel ::::: PORTO RİCO - Karayipler’in Cennet Adası         
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Porto Riko Porto Riko - Ülke Genel 07 Eylül 2011 01 Ocak 2011
01 Ocak 2011
6990 2 Torun Çelebiler 

 PORTO RİCO - Karayipler’in Cennet Adası
 (Genel)

Kuvvetli bir yağmur sonrasında hava, yerini güneşli ve açık bir güne bıraktı. Yolculuğumuz ülkemizin 10 bin mil uzağında farklı bir coğrafyada, Büyük Antiller'de sürüyor.

Mart ayında Orta Amerika'ya yaptığımız gemi yolculuğunda, bir başka limana, değişik kültürleri ve insanları tanımak ümidiyle yelken açıyoruz. Atlas Okyanusu'yla, Karayip Denizi'nin arasındaki rotada iki gün boyunca tek bir ada bile görmeden, göz alabildiğince lacivert sularda yol aldıktan sonra, Büyük Antiller'in cennet ülkesi maceraperest gezginler için keşfedilmeye değer bir doğal hazineye, Porto Rico'ya yaklaşıyoruz. Hava henüz ağardı derken, tüm ihtişamı ile başkent San Juan hayal gibi karşımıza çıkıveriyor.
Hafif rüzgârların eşliğinde San Juan (San Huan) limanına doğru süzülüyoruz. Adanın rengârenk yüzüyle birleşen denizin usul usul gelen sesi huzurun davetçisi sanki. Bu adalarda hayat, sabahın ilk saatlerinde başlıyor. Limana yanaşır yanaşmaz karaya ayak basmak için sabırsızlanıyorum. Çünkü orası, o ünlü Cenovalı kâşif Kristof Kolomb'un Amerika kıtasının keşfine ilk tanık olduğu yer.

Her Karayip adası sakini, "Kolomb ilk bizim misafirimiz oldu!", der. Ancak tarihi belgeler incelendiğinde ilk ayak basılan adanın Porto Rico olduğu çok net anlaşılır. Belki bu şans, adayı el üstünde tutan bir liman yapmış ve ada ismini İspanyolcada "zengin liman" anlamına gelen; "Estado Libre Asociado de Puerto Rico" dan almış.

Adaya ayak bastığımızda çok neşeli bir orkestra, sıra dışı müzikler eşliğinde bizleri karşılıyor. Karayip adalarının insanları da müzikleri gibi son derece cana yakın, güler yüzlü, samimi. Bizlere mambo eşliğinde, Hindistan cevizi ve ananastan oluşan yerel içecekleri pinocolado ikram ediyorlar.
Bölgenin diğer adalarında olduğu gibi burada da anadil İspanyolca'dır; ancak halkın neredeyse tamamı İngilizce de konuşuyor. Adayı mümkün olduğunca yürüyerek gezeceğimizden, yanımıza almayı düşündüğünüz her eşyanın gerekli olup olmadığına gemiden inmeden önce karar vermeliyiz. Gezimizde "olmazsa olmaz"larımızdan fotoğraf makinemi, yedek tişörtümü, siperli şapkamı, güneş gözlüğümü, pasaportumu, haritamı, not almak için kullanacağım defter ve kalemimi çantama hazırlıyorum.

Öncelikle, Unesco tarafından dünya tarih mirası olarak kabul edilen ve koruma altına alınan San Cristobal ve El Morro kalelerinin de olduğu Eski San Juan bölgesine gideceğiz. San Juan 1521 yılında İspanyollar tarafından kurulmuş, ardından 1539'da El Morro kalesi inşa edilmiş. San Cristobal'in inşası ise 1783'de tamamlanmış. Her iki kale de tarihinde pek çok gemi saldırısına maruz kalsa da, asırlarca ayakta kalacak kadar güçlü yapılmış.

San Cristobal'ın gözetleme kulelerinde manzara nefis. Okyanusun sonsuzluğunu, cennet plajları, Eski San Juan'ı ve modern binaları ile yeni San Juan'ı derin derin içimize çekiyoruz kulelerde.
San Juan sokakları renk renk boyanmış eski tarz evlerden ve İspanyol mimarisinden esinlenmiş yapılardan oluşmakta. Birbirlerine birleşik olan evlerin balkonlarında renk renk çiçeklerin olması dikkat çekiyor. Özellikle Eski San Juan bölgesinde araba sayısı çok az olduğundan, etraf hem çok sakin, hem de yayaların hayatı pek kolay. Başkentin sokaklarında yürüyüş yapmak gerçekten çok keyifli doğrusu. Sokakta gezinen, kafelerde oturan Porto Ricolular giyimlerine hayli özen gösteriyorlar. Açık renk, parlak kumaştan şık kıyafetler, siperli şapkalar, parlak deri ayakkabılar tercih ediyorlar.

Yürüyoruz, dolaşıyoruz ve çok yoruluyoruz. Artık bir şeyler içmeyi hak ediyoruz, doğrusu. Sabah gemiden indiğimizde karşımızdaki meydanda dikkatimizi çekmiş olan kentin en çok uğranan barlarından biri, bizi beklemekte. Daha kapısından içeri girdiğimiz anda sempatik bir adalı bize yardım etmeye gönüllü oluyor. Eski bir meydan ve ortasında duran, on iki metrelik ünlü Kristof Kolomb heykelini gören bir masaya oturuyoruz. Bu meydana "güvercinli meydan" adı veriliyor.

Garson siparişimizi almak için yanımıza geldiğinde, biz hâlâ kararsızız! Mönüde bizim alışık olduğumuz, daha önce ismini duyduğumuz hiçbir içecek yok! Oraların tropikal meyveleri ile Türkiye'nin meyveleri birbirinden öyle farklı ki! Bölgenin meşhur meyvesi papayanın tadına bakmak için babam ve annem "Frozenmagneto" isimli papaya ve biraz rom karıştırılmış bir içecek tercih ediyor. Ben ise henüz yaşım tutmadığı için papaya suyuyla yetiniyorum.

İçecekler bize enerji veriyor. Gezmeye devam etmeye karar veriyoruz. Dolambaçlı bir yoldan adanın yukarısına doğru çıktığımızda, çok eskiden kalma fakat hâlâ sapasağlam duran tarihi bir kilise görüyoruz. Bu tarihi kilisenin içi turistler tarafından gezilebiliyor. Öncelikle o kilisenin tarihi hakkında bilgiler aldıktan sonra fotoğraf çekme fırsatı da buluyoruz.


San Juan Katedrali'nin inşaatı 1521 yılında başlar. Orijinal halinde, ahşap duvarlar ve kubbesiz bir çatısı varmış. Bu kullanılır hali 1917 yılında yapılan çalışmaların sonucu olur. Katedralin muhteşem ortaçağ mimarisi Amerika kıtasına örnek olur. Hem tavandaki desenler muhteşem, hem de hiçbir kırık dökük yok. Karşımızda duran çarmıha gerilmiş İsa heykeli ise sanki bizi gözetler gibi.

Adada genel olarak bölgenin kendi kültürüne ait hediyelik eşyalar satılıyor. Yanımızda getirmeyi düşündüğümüz hediyelikleri o sırada satın alma olanağını buluyoruz. Genel olarak Porto Rico kültüründe müzik ön planda. Dünyaca tanınmış müzisyenlere ait müzik albümleri ve milli çalgıları "maracas" çok ilgi çekiyor. Bu arada babamın daha öncelerden bildiği Hectorlavoe ve Josepaporivera'nın albümlerinden de satın alıyoruz. Porto Rico denince hepimizin aklına egzotik müzikler geliyor. Salsa, adanın vazgeçilmezi olmuş. Sokak şarkıcıları ve müzisyenleri de eşsiz ezgileriyle, sokakta dolaşan insanları rahatlatmak için birebir. Adalıların sanki çoğu müzikle uğraşıyor. Nereden mi çıkartıyorum? Hediyelik eşya satan bir mağazaya giriyoruz. En uzak köşede duran, çok ilginç bir çalgı aleti gözüme çarpıyor. Satıcı bize onun ne olduğunu ve nasıl çalındığını bilip bilmediğimizi soruyor; ardından da çalmaya başlıyor. Aynı durum başka mağazalarda da yaşanınca ben herkesin iyi kötü müzik yapabildiğine kanaat getiriyorum. Bu müzik tutkusu Porto Rico'nun sokak hayatını müthiş renklendiriyor.

Güzellik yarışmaları da müzik gibi Porto Ricoluların vazgeçilmez tutkusu. Adalılar için güzellik yarışması çok ön planda. Porto Rico kâinat güzeli yarışmalarını müthiş ciddiye alıyor; bu yarışmalarda dört kez kâinat güzeli çıkarmış, her sene düzenli olarak bu yarışmalarda dereceye girmeyi başarmış. Dünya güzelleri ülkede neredeyse milli kahraman ilan edilmekteymiş.
Adaya gelince, olmazsa olmaz bir başka şey de ünlü yağmur ormanları. Bu ormanlarda yaklaşık 240 tür ağaç ve bitki ile tanışmak mümkün. El Yunque (El Yunki) adı verilen bu ormanın özelliği, aynı zamanda çok nemli olması; bu nedenle ağaçlar ıslak ıslak! Aynı zamanda bu ormanlar, rengârenk papağanların ve minik Coque (Kok) kurbağalarının cenneti. Zaten Coque kurbağaları adada kutsal kabul ediliyor. Uğur getirdiğine inanılan minik kahramanların bibloları hemen her tezgâhta bulunabiliyor.

Günün ilk saatlerinde başlayan rüya gezintimize şehrin ışıklarıyla devam ediyoruz. Porto Rico'nun gündüzleri kadar, geceleri de çok renkli. En şık gömleklerimizi giyiyoruz, adaya özgü yemeklerin yapıldığı lokantanın yolunu tutuyoruz. Sahilde yerel müziklerin eşliğinde salsa yapıyorlar. Açık havada yenen yemeğin ardından, artık veda zamanı geliyor. Bize gün boyunca ev sahipliği yapan bu güzel kente veda ediyoruz.

Gemimizin bizi götüreceği Karayipler'de pek çok ada olmasına karşın, aklım ve kalbim Porto Rico'da kalıyor. San Juan'ın renkli ışıklarını geride bırakarak Karayipler'in turkuvaz sularında ilerliyoruz. Gezilerden bu kadar tat almamın sebebi, yeni yerler görmeye olan tutkum ve merakım olsa gerek.

Heyecanla geldiğim ve bana hiç hayal kırıklığı yaşatmayan güzel ülke Karayipler'in incisi Porto Rico hoşça kal, hoşça kal "Zengin Liman"...
ÖMER EKMEKÇİOĞLU - 14 yaşındayım. Elektro gitar ve klasik gitar çalıyorum, metal müzik dinlemekten hoşlanıyorum. Karayipler'de en sevdiğim adalardan biri olan Puerto Rico'yu yazmayı tercih ettim. Umarım beğenmişsinizdir.
Not: Bu yazı, Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı anısına hazırlanan ve tüm geliri UNICEF Türkiye Komitesi'ne bağışlanan "Torun Çelebiler Seyahatnamesi, 2011" adlı kitaptan editörlerin özel izni alınarak yayımlanmıştır.









 Yazılan Yorumlar...
Omer Ekmekcioglu
(13 Eylül 2011)

Gecenlerde torun çelebi Ömerin Sihirli Şehir Miami isimli yazisini okumustuk. Şu sıralar Agustos ayinda yaptigi Orlando gezisine ait bir yaziyi sitemize gondermeye hazirlaniyor.Bu yazi T. Çelebiler Seyahatnamesi kitabinin yanisira gectigimiz Haziran ayinda Hürriyet Seyahat ekinde yayinlanmisti.

Erdin İVGİN
(13 Eylül 2011)

Ömer ne kadar şanslısın Porto Rico gibi Türkiyeden çok uzak bir yeri görebilmissin. Yazını çok beğendim. Umarım devamı gelir.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.