|
İSVİÇRE - Karlar Ülkesi (Genel)
|
Kar taneleri havada narince dans ederken, biraz dikkat ederseniz hepsinin farklı bir şekli olduğunu anlarsınız. Bu tanelere biraz daha odaklanırsanız arkadaki beyaz battaniyenin altında gizlenmiş ülkeyi fark edersiniz. Burası, İsviçre.
Turizmini Alp Dağları'nın sırtına dayamış olan bu sevimli kar küresi, aslında pek çok kültürün kaynaştığı bir coğrafya. Fransız'ından Alman'ına, Alman'ından İtalyan'ına kadar her türlü insan yaşar bu topraklarda. Sanki Avrupa ülkeleri toplanmış hep beraber bir aile yemeği veriyorlar. Ancak sınırlı turizm çeşitliliğiyle, ülkemize kıyasla ipte yürüyorlar denebilir. Yine de kültürün ve karın mutluluğunu yaşayınca, bir daha unutamazsınız bu ülkeyi.
Gelin sizi, Alman kantonunda büyüleyici bir yer olan Interlagen'e götüreyim. Interlagen, içinde büyük ama eski köy evleri olan küçük bir kasaba. Her iki yanında bulunan Alp Dağları ve Bleusee (Blözi) adlı muhteşem gölüyle, Türkiye'dekilerin aksine etrafında ağaçlar olan bir park haline getirilmiş. Havanın soğuk ve karlı olması da dikkatimizi çekmiyor değil. Göle bakmak bana buz torbalarını anımsatıyor; turkuvaz rengi olanları, çünkü üstü buz tutmuş ve aynı renkteler. Sanırım göle veda etme zamanımız geldi. Şimdi hoş bir dağ manzarasını belleğimize kazımanın ve kayak ya da yürüyüş yapmanın tam zamanıdır.
Karların güzelliğini tatmak için yukarıya çıkmanız şart tabii. Önerim oraya arabayla çıkmanız, çünkü sıcaklık -8 derece, ama yukarıya çıktıkça hava ısınıyor. Yolda başınızı kaldırıp dışarıya bir göz atarsanız, kollarına trafik polislerinin taktığı kolluklardan takmış, sırtlarına çantalarını almış okula giden küçük çocukları görebilirsiniz. Ancak tepeye vardığınızda, gözleriniz önünde uzanan muhteşem manzara karşısında, yolda neler görmüş olduğunuzu hatırlayamayabilirsiniz.
Alp Dağları'nın yüksekliği o kadar fazla olmasa da çok geniş bir alana dağılmış. Her tarafını kar kaplamış bu dağlara bakarken ruhunuzun arındığını hissediyorsunuz. Karı elinize aldığınızda ise dünyalar sizin oluyor.
Dağlardaki nefes kesici manzarayı hafızanıza raptettikten sonra gözlerinizi kapatın ve havayı derin derin içinize çekin, alışık değilse akciğerleriniz bayram edecektir.
Bu kadar gezme yeter, acıkmış olmalısınız. Hazır İsviçre'ye kadar gelmişken onların yöresel yemeklerinden yemeden de gitmek olmaz. Bir restorana giderseniz, size getirecekleri iki tip su var: biri mineralli su, diğeriyse alışmakta zorlanacağınız kadar tadı ağır bir dağ suyu. Mineralli su aslında İsviçre'de o kadar yaygındır ki şaşırabilirsiniz. Su yerine çoğunlukla mineralli suyu tercih ediyorlar, çünkü bu su çok daha sağlıklı ve hafif.
İsviçre'nin ün yapmış besini ise peynir. Türkiye'de almak isterseniz elli liraya mal olacak bir peynir burada çok daha hesaplı; ancak uyarmalıyım ki tadını pek beğenmeyebilirsiniz, çünkü bizim damak tadımıza pek uygun değil gibi.
Eğer gerçekten farklı bir tat denemek isterseniz, pamuk ellerinizi cebinize sokup salyangozu deneyebilirsiniz. Size garanti ederim ki çoğu kişi ilk başta çekinse bile sonra tadını beğeniyor.
Karnımızı da doyurduktan sonra, şehre inip biraz gezinmenin tam sırası. Kapalı bir binada müze gezintisi içinizi karartıyorsa, şehirde birçok buz heykelinin bulunduğu açık hava sergilerine gidebilirsiniz.
Ben tam bir alışverişkoliğim, diyorsanız kendinize bir çift eldiven alabilirsiniz. Yünlü eldivenlerinizin arasına sıkıştırdığınız kahvenizi yudumlarken, dağların arasında kızıllıklar ve mavilikler bırakarak ağır ağır kaybolan güneşi izleyebilirsiniz. Çikolatayı da lütfen unutmayın! İsviçre çikolata alanında adını dünyaya duyurmuş sayılı ülkelerden. Her biçim ve lezzette çikolata yapıyorlar.
Basel ya da Bern'e yolunuz düşerse, oradaki Coop isimli marketin çikolata bölümünü ziyaret etmenizi önerebilirim. Basel ve Bern demişken, bu iki yerde de size çok yabancı gelmeyecek dükkanlar görecek olmanızın yanı sıra, caddelerden geçen tren yolları ve istasyonlar da size değişik gelebilir.
Basel ve Bern'den geri dönerken en çok yolların etrafındaki sesi emen saydam duvarlar dikkatimi çekmişti. Siz sormadan ben söyleyeyim; bunu şehre otoyolun gürültüsü gelmesin diye yapmışlar.
Akşam saatine kalırsanız, yandınız demektir. Her ülkenin her gün yüz yüze geldiği bir sorun olan trafik, İsviçre'de de var! Hem de nasıl! Öğle saatlerinde geri dönerken yolun kenarındaki otlayan kuzulara da zaman ayırın Öyle sevimliler ki!
İsviçre'de güzel mi güzel bir zaman geçirdikten sonra ayrılırken, etrafınıza son bir kez bakın. Kar yağıyorsa eldiveninizi çıkartın ve karı hissedin.
Burası karların, değişik kültürlerin, akıl almaz güzellikteki dağların, nazik ve yaşlı insanların ülkesi. Burası İsviçre. Not: Bu yazı, Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı anısına hazırlanan ve tüm geliri UNICEF Türkiye Komitesi'ne bağışlanan "Torun Çelebiler Seyahatnamesi, 2011" adlı kitaptan editörlerin özel izni alınarak yayımlanmıştır.
|
Yazılan Yorumlar... |
NEŞE (22 Eylül 2011)
|
|
Sevgili Karya,İnterlaken da 2 gün kaldım ama yaz aylarında ve yeşillikler içinde...Kışın karlar altındaki durumu da senden okuduk,ellerine sağlık,teşekkürler.
|
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
|
|