Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Gürcistan ::::: Svaneti ::::: Arabamla Dünya Turu – Gürcistan 3 (Svaneti: Mestia ve Ushguli)        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Gürcistan Svaneti 23 Mayıs 2012 10 Mayıs 2009
27 Mayıs 2009
5594 0 Ali Eriç 

 Arabamla Dünya Turu – Gürcistan 3 (Svaneti: Mestia ve Ushguli)
 (Genel)

Ertesi gün, yani 16 Mayıs Cumartesi sabahı erkence bir saatte toparlanıp, Svaneti Bölgesi'ne doğru yola çıktım. Her ne kadar hedefim, Tiflis'e 500km uzaklıktaki Mestia ise de, bu yolu bir günde kat etmek imkânsız. Sebebi, yalnızca yolun son 136km'lik bölümü olan Zugdidi-Mestia arasının yaklaşık 6 saat sürüyor olması. O nedenler, istemeden de olsa Zugdidi'de keyifsiz, renksiz bir gece geçirdim. Akşamüstü mesajlarımı kontrol etmek için girdiğim, ufak bir marketin daracık asma katına sıkıştırılmış internet caféden, market sahibi şişman kadınla bir başka kadının yüksek perdeden, dayanılması güç ve uzun süren ağız dalaşına dayanamayıp, on beş dakikada kaçtım. Hızlı bir akşam yemeğinden sonra ruhsuz otel odamda kitap okudum.

Mestia 17 Mayıs sabahı 6 itibariyle eşyalarımı toplamış, arabama binmiştim. Yola çıkar çıkmaz, uygun bir yerde durup çaylı bir kahvaltı yaptıktan sonra, Mestia'nın bitmez virajlar ve çukurlarla dolu, heyelan nedeniyle yer yer kaymış yoluna daldım. Gerçekten 6 saat sürdü o 136km'yi bitirmem. Arabayı da daha işin başında yormak istemediğim için çok temkinli gittim.
Mestia yolu
Svaneti, Gürcistan'ın kuzey-batısında, batısındaki sorunlu Abhazya Özerk Bölgesi ile kuzeyindeki Rusya sınırı arasında kalan; yer yer yüksekliği 4,000m'nin üzerindeki dağlarla kaplı bölgesi. Bölgenin içerisinde bulunduğu yüksek Kafkasya Sıradağları aynı zamanda Gürcistan'la Rusya'nın da sınırını oluşturuyor. Sınırın hemen kuzeyinde kalan iki bölge, batıdaki Çerkezya (Kharachayevo Cherkezia), doğudaki ise Balkarya (Kabardino Balkarya) Özerk Bölgeleri. Serinin en yüksek dağı Elbruz, bu iki özerk bölgenin tam sınırı üzerinde ve Gürcistan sınırına da çok yakın. Elbruz, 5,642m yüksekliği ile Avrupa'nın en yüksek zirvesine sahip. "Avrupa" dememe kiminiz şaşıracaktır ama, kıtanın kuzey-doğusu, Rusya'nın ortalarındaki Ural Sıradağları'na kadar uzanır.
Mestia yolu ve biz... Arkada Ushba Dağı'nın (4,400m) zirvesi bulutların arasından görülüyor
Biz yine gelelim Svaneti'ye. Bu yüksek ve ulaşılması zor özelliği nedeniyle tarihte bu bölgeye düzenlenen onca akından kurtulmayı, Sovyetler birliği döneminde dahi geleneksel yaşantısını sürdürmeyi başarmış. Svanlar, Gürcüce'nin kırık bir lehçesi olan kendine özgü bir dili konuşuyorlar. Bu da onların, diğer Gürcüler tarafından dahi bilinmezliklerle dolu bir toplum olarak varlıklarını bugüne kadar sürdürmelerini sağlamış. Coğrafi ve sosyal bu izole konumu, Svaneti'nin, Gürcü ("Georgian", Jorjiyen diye çeviriyorum ben) dini kimliğine düzenlenen saldırılarda, kutsal emanetlerin korunması ve saklanması için uygun mekân olmasını sağlamış. Jorjiyen Hıristiyanlar'ca kutsal birçok eser, yıllarca Svan köylerinde saklanmış, halâ da saklanmakta. Svaneti'nin çok önemli bir alâmet-i farikası (eskiler böyle derdi; "amblem" ya da "tanımlayıcı işaret" demektir) var; savunma kuleleri. Bu kuleler, 9. ilâ 13. yüzyıllar arasında tüm Svan köy evlerinin yanı başında kurulur, alt (giriş) katları evin sahip olduğu -genellikle büyükbaş- besi hayvanlarına ayrılırmış. Yaklaşık 25-30m yükseklikteki kulelerin esas yaşam mekânı olan üst katlarına giriş ise, yerden yaklaşık 5-6m yüksekte bir kapıdan yapılıyor. Bu kapıya tırmanmak için kullanılan tahta merdiven, kuleye girdikten sonra yukarı çekiliyor. Kulenin en tepesindeki tarassut (gözetleme; artık iyice eskiye döndüm) kısmında, daha sonradan, yani tüfek icat olunup da mertlik bozulduktan sonra, ateş etme delikleri de konmaya başlanmış. Mertlik bozulmadan önce ise, kuleye tırmanmaya çalışan düşmanın kafasına taş atmak için, aşağıya doğru bakan delikler var. İnsanların esas yaşam mekânları bu kuleler değil tabii. Kulelere bitişik birer "normal" ev de var. Kuleye ancak, bir tehdit olduğunda geçici olarak taşınılıyor. Sayfiyeye taşınmak gibi, yani.
Mestia'da savunma kulesi
Benim Svaneti'deki ilk durağım olan Mestia, Svaneti Bölgesi'nin idari merkezi. Öğle saatlerini biraz geçtikten sonra Mestia'ya vardım. Önce konaklayacak yeri bulmalıyım. Gezginlerin kutsal kitabı Lonely Planet'da yazan özellikleri nedeniyle uygun olduğuna karar verdiğim Nino Ratiani'nin pansiyonunu bulmam, küçücük Mestia'da zor olmadı. Ancak, kapı-duvar. Bahçe içindeki iki katlı evin tüm kapı ve pencerelerini çalmama rağmen, ses-seda yok. Kitaptaki diğer yerleri denemek üzere arabaya yöneldiğimde, yolun öte tarafındaki evden bir kadın koşarak bana doğru geldi. Onun 1-2 kelime İngilizcesi, benim 1-2 kelime Rusçam ve Gürcücem'le, orada kalabileceğim konusunda anlaştık. Bir şartla; bahçede çadır açacağım. Zar zor ikna ettim. Yine de eski taş evinin odalarını, tuvaletini ve mutfağını bana göstermeden edemedi Bayan Marina. Koca bahçenin müsait bir köşesine arabayı park edip, çadırı açtım. Marina'nın çok hoşuna gitti; evini sırtında taşıyan bir araba. Kaplumbağa gibi. Akşam yemeğe de davetliyim. Kalan zamanımı Mestia'nın toprak yollarında dolanarak, kulelerini fotoğraflayarak geçirdim. Akşam yemeğinde Borj çorbası, irmik "pilavı", yoğurt ve patates var. Ev yemeği yiyorum; keyfime diyecek yok.
Mestia'da Bayan Marina'nın bahçesinde...
Pazartesi sabah erkenden uyandım. Çadırı kapatıp, Bayan Marina'nın kahvaltı daveti için beklemeye başladım. Onlar saat 8:00'e kadar uyanmayınca, kendime hızlı bir kahvaltı hazırlayıp, Svaneti Bölgesi'ndeki son hedefim Ushguli'ye doğru yola çıktım.
"Balkon" yollar
Bu yol 47km ve herkesin söylediğine göre, Zugdidi-Mestia arasındaki yoldan daha betermiş; 2.5 saat sürer diyorlar. Gerçekten de öyle. yer yer korkutucu uçurumların dibinden, heyelândan kaymış ve tamir göre göre çizgisini ve benliğini yitirmiş, yer yer dağlardan inen ve şiddetli akan suların içerisine bata-çıka geçen bir yol. Kimi yerlerde, altı tümüyle boş, insan yapısı "balkonlar"ın üzerinden geçiyor yol. Bazen de, kayaların içerisine alelacele oyulmuş tünellerden. Bu tünellerden ilkine girdiğimde, yıllarca önce Erzincan-Kemaliye'ye (diğer adıyla, Eğin ya da Ağın) giderken geçtiğim benzer tüneli hatırladım.
İğreti tüneller


Ushguli Ushguli, Svaneti Bölgesi'ndeki en ilginç yerleşim. Kurulduğundan beri bozulmamış kısmı 1996 yılında Unesco'nun Dünya kültür Mirası listesine alınmış. Bu kısımdaki tüm binalar, yapıldıklarından itibaren olduğu gibi kalmışlar ve şimdi de koruma altında. Ushguli'ye vardığımda, okulun önündeki köprünün başında arabamı park ettim. Tenefüsteki çocuklar meraklı gözlerle beni seyrediyorlar. Ama, hiç birisi arabaya yanaşmıyor. Gürcistan'da, özellikle taşrasında insanların yabancılara karşı merakları, onları yalnızca uzaktan seyretmek şeklinde tezahür ediyor. örneğin, çocukların gelip de sizin, ya da arabanızın (hele benimki gibi garip görünüşlü olanların dahi) etrafını sarıp sizi çileden çıkarmak gibi bir alışkanlıkları yok. Ancak, bir şey sorduğunuzda ya da yardım istediğinizde, bunun için ellerinden geleni de yapıyorlar.
Svan çocuklar
Müzenin yerini sorduğumda, çocuklar hep bir ağızdan yerini gösterdiler. Orada bulunan yetişkinlerden birisi, anahtarı buldurmak için telefonuna sarıldı. Birazdan orta yaşlı, kısa boylu bir hanım okuldan koşarak çıkıp geldi yanımıza, elinde anahtarlarla. Anlaşılan, müze isteğe göre açılıyor. Birlikte kulelerden müze olarak kullanılanına doğru yürüdük. Kapının önünde bekliyoruz. Bizle birlikte yürüyen birkaç çocuğun fotoğraflarını çektim, bu arada. Özellikle iki kız çocuğunun masum güzellikleri çok büyüledi beni.
Svan kızlar
Anahtar taşıyan hanım okulun müdürüymüş. Ancak, kapıyı açmakla sorumlu olan kişi başkasıymış. Birazdan "müze kapısı açıcı" da çıkageldi. Uzattığı elini sıkarken bir şey söyledi. Özür dileyerek, Gürcüce bilmediğimi anlatmaya çalıştım. Meğer, adını söylemiş. Nerden bileyim, cehalet işte. Müze-kuleye girdik. Hayatımda ilk defa bir Svan kulesine giriyorum. Lonely Planet'in yazdığına göre, içeride paha biçilmez mücevherler ve ikonlar var. Duhuliye 10 Lari, fotoğraf çekmek yasak. Yasak olmasina yasak da, neyin fotoğrafını çekmenin yasak olduğunu pek anlayamadım. Belki içerideki birkaç parça eşyanın kıymeti Svanlar'ca paha biçilmezdir ama, bana çok zayıf ve özensiz bir müze görüntüsü verdi. Ama, kulenin en tepesindeki "ateş etme" ve "taş atma" deliklerinden dışarının fotoğraflarını çekmeme izin verdiler.
Kuleden Ushguli manzaraları


Ushguli'nin daracık sokaklarında gezinip, bol bol fotoğraf çektikten sonra, Mestia'ya dönmek üzere ayrıldım. 2.5 saatlik aynı işkenceyi, bu sefer aksi istikamette yaşayıp, Mestia'da Bayan Marina'nın bahçesine ulaştığımda, kulaklarım çınlıyor, bacaklarım, sürekli debriyaj ve frene basmaktan, kollarım da sürekli direksiyon simidini bir sağa, bir sola tam tur döndürüp, vites değiştirmekten ağrıyordu. Bu akşam yemeğinde dünkünden farklı olarak yumurta var. Tabii, Gürcistan'ın olmazsa olmaz sebzesi ve benim de tadından nefret ettiğim kişniş otu, hepsine "tat" katmak için ilave edilmiş.
Enguri Vadisi
O akşam erkenden yattım. Ertesi sabah kargalarla birlikte kahvaltı yaptıktan sonra hareket edip, ancak akşam altı buçuk gibi Dodo'ya gelebildim. Bundan sonraki program, iki gece Tiflis'te medeniyete adapte olduktan sonra, Gürcistan'ın şarap diyarına, doğudaki Kakheti Bölgesi'ne hareket etmek. Konaklamam büyük olasılıkla Telavi'de olacak.

Yazıyı bitirmeden önce Gürcistan'da, aslında şimdiye kadar ziyaret ettiğim tüm Ortodoks ülkelerle, eski Sovyetler Birliği ülkelerinde dikkatimi çeken bir konudan bahsetmek istiyorum. Buralarda, yol üzerlerinde yer yer, kimi son derece mütevazı, kimi ise abartılı yapılmış anıtlara rastlıyorsunuz.
Enguri Vadisi
Bunlar çoğunlukla yolların tehlikeli kısımlarında yoğunlaşıyor. Buralarda meydana gelen trafik kazalarında ölen kişilerin anıları için yapılmış "anıtlar" bunlar. Bu anıtlar, yakınları tarafından arada bir ziyaret edilmekte ve çiçekler konulup, mumlar dikilmekte. Bir de, ölen kişinin ruhu için anıta bir bardak, bazen de bir şişe şarap da bırakmayı unutmuyorlar. Bunlardan, şimdiye kadar rastladığım en görkemlisi de aşağıdakiydi.
Rahmetlinin anısına yaptırılan anıtın içinde, şaraplar konmuş.


Bundan sonraki yazım sanırım Gürcistan'ın sonuncusu olacak. Beni izlemeye devam edin, efendim.

Not: Ali Eriç'in "Arabamla Dünya Turu" gezisinin başlangıcı ile ilgili detaylar için Arabamla Dünya Turu - Türkiye (Başlangıç - Karadeniz) gezi yazısını okuyabilirsiniz.









 Yazılan Yorumlar...
  Henüz Yorum Yazılmamıştır
 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.