Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Moritanya ::::: Moritanya Genel ::::: Arabamla Dünya Turu – Moritanya 2-SON (Ouadane,Choum, Noaudhibou)         
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Moritanya Moritanya Genel 28 Kasım 2012 11 Nisan 2012
14 Nisan 2012
4142 0 Ali Eriç 

 Arabamla Dünya Turu – Moritanya 2-SON (Ouadane,Choum, Noaudhibou)
 (Genel)

Sabahın ilk ışıklarıyla kendime bir kahve yapıp, yanında gofretle hızlı bir kahvaltıdan sonra yola çıktım. Önceki günde ayrıldığım 'ana yol'a vardıktan sonra da doğruca Wadan'a yönlendim.


Wadan yolunda takla atmış -büyük olasılıkla sonra da dört tekerlek üstüne dikilmiş- bir araç. Böyle aşırı ondüle olmuş yollarda hızlı giderken çok dikkatli olmak gerekiyor. Turafrika seyahatimde Kenya'nın kuzeyindeki Moyale-Marsabit 'cehennem yolu' hikâyemi okuyanlar, hatırlayacaklardır


Ouadane, ya da Wadan

Wadan'ın tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Tam olarak bilinmemekle birlikte, Arap gezgin al-Bakri, 11. yüzyılda buranın uzun zamandır kullanılan bir kervan uğrağı olduğunu belirtmiş, notlarında. Kuzey-batıdaki İdjil Tuzlasından tuz tabletleri taşırlarmış, develerle. Daha sonra Portekizliler buraya bir depo kurarlar; tuz ve Sudan'dan getirilen altınları taşıyan kervanların uğrak yeri olmaya devam eder, Wadan.

14. yüzyıldan kalma eski cami yıkılmış. Yerine 19. yüzyılda yapılmış olan yenisi duruyor. Arabayı parkedip,tepenin üzerindeki eski Wadan'ın sokaklarında dolaştım biraz.


Wadan'ın renkli kapılarından...


Yeni caminin minaresi




Wadan sokaklarından...

Wadan'dan, köyün 20km kuzey-doğusundaki Guelb Errichatt'a gideceğim. Burası, bir krater gibi, granit kayalardan oluşan doğal bir yapı. Uzaydan bile görüldüğü iddia olunuyor. Gökyüzünden bakıldığında iç içe geçen daireler şeklinde görünen bu labirent yapının ortasında bir de eski Fransız karakol kalıntısı varmış. Wadan'dan Guelb Errichatt'a giden yolu bulmak, eğer GPS'inizde yolu belirlenmemişse, neredeyse imkânsız. Buralarda (Sahra'da) insanlara bir yer sorduğunuzda, deveyle seyahat etmekten alışkanlıkla, size istikametini gösteriyorlar. Peki ya yolu? Her yer yol, hangisini seçersen. Sen de kendine bir yol seçiyorsun. Bende de Just'tan aldığım koordinata göre kendime bir yol seçtim. Üçüncü batıştan sonra Guelb Errichatt'a Google Earth'ten bakmaya karar verip, geri döndüm. İşin ilginci, ilk battığım yerde beni gören keçi çobanı, aradan 1.5 saat geçtikten sonra beni ikinci battığım yerde yakaladı. İlkinde uzunca bir süre beni seyreden çocuk, 2km uzakta ikinci battığım yerde de bana rastlayınca, umudunu kesip, kafasını iki yana sallayarak yanımdan uzaklaştı.


Google Earth'ten Guleb Errichatt

O akşam yeniden Atar'a, Bab Sahara'ya döndüm. O ve önceki günün yorgunluğunu, Justlar'da iki gece yatarak attım; tabii yazıları da ihmal etmeden. Bir de, nerede düşürdüğümü bilmediğim; yakıt deposu kapağı yerine iç lâstikten yaptığım bir şapka ve arka viraj çubuğunun (stabilizer bar) sol baştaki cıvata ve burcu (rubber bushing) yerine Just'un malzeme hurdalığından parça uydurarak...


Camping Bab Sahara


Noaudhibou yolu ve Moritanya'nın sonu

12 Nisan Perşembe sabahı, daha önce bahsettiğim kuzeydeki tren yolu boyunca Okyanus kıyısındaki Noaudhibou'ya doğru gitmek üzere yola çıktım. Tren yoluna ulaşmak için önce kuzeye, Choum'a gidiyorsunuz. Yol çok bozuk olmamakla birlikte toprak. Atar'ın biraz dışındaki vahadan geçip, kuzeye yöneliyor yol.



Choum'a vardığınızda da tren yoluna kavuşuyorsunuz. Ondan sonrası da, tren yolu boyunca giden bir piste çıkıyorsunuz. Piste yer yer derin ama çok zorlanmadan geçilebilecek nitelikte kum. 80-100km'de bir bir köye rastlıyorsunuz. Yaklaşık 200km sonra da Ben Amira ve Aisha görünüyor uzaktan. Bunlar iki monolit. Monolit, yeryüzünü yırtar gibi göğe yükselen tek parça kayalara deniyor. Dünyada bilinen en büyük monolit, Avustralya'nın hemen hemen tam ortasında yer alan Uluru Kayası. Ben Amira ise iddiaya göre ikincisiymiş. Uluru'yu, 1990'da, ilk kez Avustralya'ya gidişimizde, Nedim ve eşi Necef'le her gece ayrı yerde çadır kura-kaldıra yaptığımız 13 günlük Melbourne-Darwin-Sydney yolculuğunda görmüştüm. Melbourne-Darwin demek, koca Avustralya'yı en güney-doğu ucundan, en kuzey-batı ucuna katetmek demek. İkincisini görmek de bugüne kısmetmiş. Bu ve önceki seyahatimde de dünyanın meşhur monolitlerinden diğer ikisini de görmüştüm; biri ABD'de, Yosemite Ulusal Parkı'ndaki El Capitan, diğeri ise ilk seyahatimde (www.turafrika.com) Etiyopya'da gördüğüm Lalibela'dır.

Ben Amira'yı uzaktan gördüğümde, yolun hemen kıyısında iri taşlardan oluşmuş bir kayalığın yanından geçiyordum ki, şeytan dürttü; yanına kadar gidip fotoğraf çekmek geldi, içimden. ...ve battım. Bir ve son kez daha... Ben arabanın etrafında dolanırken arkamdan "Bonjour!" diyen bir sesle sıçradım. İlerideki yolda duran kırmızı bir Jeep Wrangler, arabadan bana doğru yürüyen yerel kıyafetli bir Moritanyalı ve yanı başımda duran bir Avrupalı. İspanyol adam kendini tanıttı; neyse ki İngilizce biliyormuş. Benzini bitmek üzereymiş; 5lt kalmış, ancak. En yakın yerleşim yerini soruyor. Yaklaşık 15km önce bir köy geçtiğimi ve köyde 1-2 tane eski Land Rover gördüğümü söyledim. Eski olduklarına göre, benzinlidirler, diye de ekledim. Bana yardım teklif etti, İspanyol. Teşekkür ettim; ne de olsa kumdan tek başına araba kurtarmanın ustası olduk. Vedalaşıpp, yollarına devam ettiler.






İşte o meşhur trenin güzergâhı. Gerçekten yolun öbür tarafına geçmek ya da Chris Scott'un önerdiği gibi üzerinde arabayla seyretmek zor değil. İkinci söylediğime hiç ihtiyacım olmadı, ama...

Tren yolunun yaklaşık 3.5km kuzeyinde bulunan Ben Amira'nın yanından geçip, o gece çadır açacağım Aisha'ya yöneldim. Aisha biraz daha kuzeyde, Ben Amira'ya 7km kadar uzak. Önceki yazımda söylediğim tren yolunun kuzey bölümündeki mayın tehlikesi daha buralarda başlamadı. Tren yoluyla sınır arasındaki derinlik buralarda 15km'yi buluyor. Tehlike daha batıda, rayların sınıra iyice yaklaştığı bölgeden itibaren başlıyor.


Bu Ben Amira

Ben Amira'yla Aisha'ya 'kardeş kayalar' diyorlar. Aisha kız kardeş, tabii; Ben Amira'ya göre oldukça küçük.


...bu da Aisha


...ve bu da Aisha'nın yarığı (neler diyorum ben yahu), aynı zamanda benim kamp yerim : )


Çölde gün batımı

O gece hava pırıl pırıldı. Geç saatlere kadar gökyüzünü seyre daldım. Sanki, ışık saçan kum tanelerini kürekle gökyüzüne saçmışlar gibi... O kadar yıldız olduğuna -bir kez daha- şaşırıp, saatlerce bakakaldım. İlk kez Ürdün'de, Wadi Rum'da görmüştüm, çölde gece gökyüzünü. Olağanüstü bir güzellik; herkese nasip olması dileğiyle...

Sabah çölde kahvaltıdan sonra yola çıktım. Geldiğim yoldan geri dönüp, tren yolunun hemen güney yanından devam eden piste geçtim. Just'un söylediğine bakılırsa, treni ancak Noaudhibou'ya doğru yakalayabileceğim.
 





Yolda deve sürüsü ve çobanı


Nitekim, Noaudhibou'ya 10km kadar kala treni yakaladım. Noaudhibou'ya varmak üzere olan katar çift yolda, biraz önce karşıdan hareket etmiş olan katarı bekliyordu. Söylendiği gibi 2.3km değil pek. Herhalde 1.5km'den biraz hallice.

    
Kumullardan detaylar

O gece, Noaudhibou'da, ana yolun hemen dibinde, gürültülü bir kampingde açtım, çadırımı. Ertesi gün sabah erkence bir saatte sınırı geçmek üzere kampingden ayrıldım. Moritanya'yla Fas'ın Batı sahra bölgesi sınırı arasında kalan yaklaşık 3km'lik bölümde yol yok. Herkes kafasına estiği bir yerden gidiyor. Ama, o 'kafasına estiği' yolu fazla abartmamak lâzım. Moritanya sınırından Fas sınırına kadar benimle gelen bir adam, çevrede hurda yığını şeklinde yatan onlarca arabanın, eskiden mayın kurbanı olduklarını söyledi. Bu mayın işini Fas'ın ilk bölümünde, Batı Sahra'yı anlatırken açıklayacağım.

Bu yazıyı, bitirmeden önce eklemem gereken şeyler var. Birincisi, şeytanın bacağını kırdığımla ilgili. Afrika'ya başladığımdan beri hep ya seçimler -ve peşinden geleceği beklenen olaylar- ya da darbeler hep benden önce gidiyordu. Önce Demokratik Kongo'ya girmeden bir süre önce olaylı seçimler oldu; sonuçlarına bakarak kanlı olaylar çıkacağı söylentileri yayıldı. Her ne kadar beklenen olmadı ve biz (Buket ve ben) seçim sonuçlarına bağlı değil ama, farklı nedenlerden ülkeyi, hem de gerisin geriye hızla terk etmek zorunda kaldık. Arkasından, ben Senegal'e gitmeden önce bu sefer orada seçimler vardı; Demokratik Kongo gibi olmamakla birlikte, orasıyla ilgili de endişeler oluştu. Daha sonra, programımdaki Mali'de darbe oldu; Tuaregler bu ortamdan istifade edip ülkenin kuzeyinde -kendilerince- bir bağımsızlık ilân ettiler. Orada durumlar halâ karışık ve dolayısıyla benim programımın da değişmesine neden oldu. Mali'nin listeden çıkmasından sonra Senegal'den Mali'ye doğru yol üzerinde olan Gine-Bissau ve Gine'yi de -vizelerimin hazır olmasına rağmen- ben program dışı bıraktım. Her ne kadar bu yüzden gitmemiş olsam da, Gine-Bissau, benim önceki programıma göre olan takvimimden sonra bir askeri darbe yedi. Yani, oraya gitmiş olsaydım bile benden sonraya rastlayacaktı bu darbe. Şimdilerde durum sakinmiş ama, bu şeytanın bacağını kırdığımın bir göstergesi. Yani, darbeleri solladım!

İkinci konu da, Atar'da, Bab Sahara'da, Just'la yaptığımız muhabbetlerden birinin konusuydu; Moritanya'da yaşayan siyahî Afrikalılar'a karşı ayrımcı uygulamalar. Genel olarak 1986'da başlayan ülkeyi Araplaştırma uygulamaları 2008'deki askeri darbelerin sonuncusuna kadar sistemli olarak sürmüş. Özellikle Kasım 1990-Şubat 1991 döneminde yüzlerce siyahî Moritanyalı sebepsiz yere öldürülmüş. Sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte 1,000'e yakın olduğu belirtilen bu ölümlerin büyük kısmı, orduda ya da kamu görevlerindeki siyahîler. Ülke nüfusunun %30'una yakınını teşkil eden siyahî Moritanyalıların önemli bir kısmı Fula ve Soninke. Geri kalan nüfusun %30'u Arap, kalanı karışık. Her ne kadar son darbenin lideri de olan şimdiki başkan Mohamed Ould Abdel Aziz reddetse de, ülkede siyahîlere karşı ayrımcı uygulamalar sürmekte. Bunu gözlemlemek de aslında benim gibi ülkede kısa süre kalmış bir yabancı için bile zor değil. İş sahibi bir siyahîyi hemen hiç göremiyorsunuz. Onlar hep 'hizmetkâr' konumundalar. Dahası, kölelik uygulaması... Evet, 21. yüzyılı yaşadığımız bu günlerde, Moritanya'da kölelik uygulaması, 1981'de resmen yasaklanmış olmasına rağmen halâ fiilen sürmekte.

Şimdilik, kalın sağlıcakla.














 Yazılan Yorumlar...
  Henüz Yorum Yazılmamıştır
 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.