Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Arnavutluk ::::: Tiran ::::: Balkanlarda Barışla Yürümek : 2 (Arnavutluk)        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Arnavutluk Tiran 22 Ağustos 2013 11 Mayıs 2012
13 Mayıs 2012
5470 1 Şükran Şahin 

 Balkanlarda Barışla Yürümek : 2 (Arnavutluk)
 (Genel)

Balkanlardaki yürüyüşümüz Arnavutluk'la devam ediyor... Sabah kahvaltısından sonra otelden ayrılıp, Murigan Arnavutluk sınır kapısına varıyoruz. Gümrük işlemlerimiz yapılıp Arnavutluğa geçiyoruz. Resmi adı: Arnavutluk Cumhuriyeti. Arnavutluk, 1912 de Balkan savaşlarında bağımsızlığına kavuşmuş. Resmi dil Arnavutça Latin alfabesini kullanıyorlar. Nüfusu yaklaşık 3,5 milyon. Serbest piyasa reformları, özellikle enerji ve ulaşım altyapılarının gelişiminde, ülkeye yabancı yatırımların kapısını açmış. Arnavutlar, Avrupa'nın en eski halklarından oldukları ve ayrıca millî kimliğini dinsel farka dayandırmayan tek Balkan milleti oldukları konusunu özellikle vurguluyorlar.

Arnavutluğun adı, bu ülkenin dilinde: "Kartallar Ülkesi" anlamına geliyor. Arnavutluk topraklarının büyük çoğunluğu 2 bin metreden yüksek dağlarla kaplı. Rivayete göre Arnavutların ülkelerine "Kartalların Ülkesi" denmesi, bu dağlarda kartalların yaşadığını düşündüklerinden. Bayraklarındaki kartal da bu yüzden olsa gerek! Okuma yazma yüzde 99. Para birimi lek. Bir dolar 100 lek. % 70 Müslüman. % 20 Ortodoks.% 10 Katolik. Bektaşi tekkeleri var. Enver Hoca döneminde bütün kilise ve camiler kapatılmış ve Arnavutluk, 1967 yılında resmi olarak dünyadaki ilk ateist devlet olmuş. Ancak, 1990'ların başlarında dini anlamda özgürlükler tekrar geri gelmiş. Buradaki Müslümanların dörtte biri Şii mezhebinden olduğu söyleniyor. Tiranın kuzey doğusunda yer alan Baba Reşat Bardi tekkesini göremedik. Atatürk döneminde tekkelerin kapatılmasından sonra dönemin dedesi Arnavut'muş. Tirana gelmiş. Balkanlarda Bektaşi tekkelerine sıkça rastlıyoruz. Bunu Yeniçeri Ocağına bağlayanlar var. Kimilerine göre Yeniçeri Ocağı Hacı Bektaş Ocağı.



İskender Bey Meydanı... © Claudio Poli / Wikimedia Commons / CC-BY-SA-3.0 (22.08.2013)

Yol boyunca yeşilliğin doyumsuz çekiciliği eşliğinde Elbasana varıyoruz. Tarım merkezi, kereste işleme, çimento, sabun ve zeytinyağı imalatıyla ilgili bilgi veriyor rehberimiz. Hurda demirleri işleyen eski bir fabrika görüyoruz. Arnavutlukta nüfus sayımında fazla Türk çıkınca iki nüfus memuru iflas etmek zorunda kaldı. Belirli bir nüfusu geçerse ana dilini konuşmak zorunda. Arnavutluğun başkenti olan Tiran'a rotamız.  Yakup Kadri Karaosmanoğlu'da burada Büyükelçilik yapmış. Atatürk'ün babası Arnavut, Nazım Hikmetin babası da İşkodrada savaşmış. Arnavutlarla Türklerin arasında epeyce ortak şeyler var!

Tirana girer girmez Arap mimarisi ile yapılmış gösterişli yeni yapılmış camiler dikkatimizi çekiyor hemen. Nüfusun 495.000'i burada yaşamakta. Arabaların çoğunluğu 10 yıllık geçmişe sahip. Trafik işaretleri göremedim. Sadece havaalanına giden yolda görebiliyorum. Arabalar burun buruna geliyor, bizdeki gibi; yol senindi, yol benimdi diye kavga etmiyorlar, hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlar. Trafik cezası da yokmuş. Otelimizin önündeki cadde aksam trafiğe kapalı. Alanlar kalabalık. Otelin balkonundan bakarken trafiğe kapalı caddede bile otomobilin kaldırıma çıkıp, indiğini, savrula savrula gittiğini görüyorum. Doğal görüntüler sanırım, kimse tepki vermiyor!

Sabah saatleri olmasına karşın, insanlar şık kıyafetleriyle bisikletlerine binmişler. Takım elbise giymiş çoğunluğu orta yaşlı erkekler, bakımlı bayanlarda bisikletleriyle bir yerlere yetişme telaşında. Bisikletliler Enver hoca zamanında daha çokmuş. Arnavut mafyası İtalyan mafyasıyla işbirliği içindeymiş. Arnavutluk mafyası İtalyan mafyasının yanında staj yapmış! Sicilya'da Arnavutça konuşuluyormuş ters olarak,  "bir bardak su ver yerine, "ver bardak su" gibi.



Tiran merkezindeki Lana Çayı... (Fotoğraf: Hasan Aşan)

"Arnavutlukta eylemler" deyince akla gelen İskender Bey alanındayız. Bizim taksim meydanımız gibi. İskender Bey'in heykelini ve adını taşıyan meydanın çevresini, Osmanlıların yaptırdığı Ethem Bey Cami, yanında saat kulesi, Kültür merkezi, pek estetik bulmadığım dev binalar ve Tarih müzesi çevreliyor. Müzenin üstündeki dev duvar resmi ülkenin tarihini de yansıtıyor. İskender Bey, Osmanlıya yenilmiş olmasına rağmen, Arnavutların ulusal kahramanı. Adına sık sık rastlıyoruz.

Sicilya mafyası burayı mesken tutmuş. Avrupa'dan İtalyan mafyası aracılığıyla çalınan arabalar buraya geliyormuş. 5 bin liraya Mercedes alınıyormuş. Her beşinci araba Benz değil derlermiş Tiranda. Bu kaçak arabaları ucuz ve lüks diye devlet daireleri bile alıyormuş! Zaten araba mazisi çok yeni. Sosyalist sistemde zaten arabaların yerini bisikletler almış. Bisikletten vazgeçmemişler hala.


Enver Hoca zamanından kalan sığınak...

Gençlerin giyimleri özgür. Herkes istediği gibi moda yaratmış. Pek estetik olduğunu söyleyemem. Yeni trend dar kotlar, mini etekler, taytlar, beli açık kısa üstler, resimli tişörtler, v.b. Saçlar ve makyaj abartılı. Türbanlı genç kızlar bizdeki gibi. Gayet modern ve dar giyimlerin üzerinde şık türbanlar takmışlar. Enver Hoca dönemindeki tek tip giyime inat gençler giyim özgürlüğünün tadını çıkarıyorlar! Dilenciler turist olduğumuzu anlayınca her an önümüze atlıyorlar. Aile boyu dilenciler, çocuklarıyla beraber dilencilik yapıyorlar. Yürümek imkânsız gibi oluyor neredeyse. Kaldığımız otel yeni yapılmış,  lüks ve servisi iyi. Tirandaki "arabesk atmosferi ve gemisini kurtaran kaptan" ortamını hissedebiliyorsunuz!

Enver hocanın başarısının kültür ve eğitim olduğunu belirtiyorlar. Ancak diktatörlüğünü de her fırsatta vurguluyorlar. Artık Enver Hocanın Tarih Müzesinde bile adı yok! Ülkedeki bu karmaşa ve çılgınlığı bu baskıcı tutumunun sonucu olarak görüyorlar Tiranlılar. Kosova'daki Arnavutların daha zengin olduğunu, burada yaşayan Arnavutlarla pek yıldızlarının barışmadığını, sevmediklerini söylüyorlar.




Durres Camii... © Dori / Wikimedia Commons / CC-BY-SA-3.0 (22.08.2013)


Dajti dağlarının eteğinde kurulan Tiran'ı, dağın zirvesine bağlayan bir teleferik hattı var. Binecek zaman bulamadım. Teleferiğe binmiş olan arkadaşım Serap, manzaranın etkileyici olduğunu söyledi. Ayrıca hafta sonları yürüme mesafesindeki kentin merkezindeki Lana Çayının herkesin uğrak yeri olduğunu,  beylerin takım elbiseli, bayanlarında şık giysilerle sürekli uğradıkları bu mesire yerinin sosyalleşme alanı olduğundan ve burada büyük bir keyifle dama oynadıklarından bahsetti. Çayda yüzenlerinde olduğunu anlattı. Kaldığımız otelin balkonundan sabah etrafı seyrederken orta yaşlı şık bayanlar ve beylerin bisikletleriyle hep aynı yöne gittiklerini anlatmıştım. Demek ki erkenden Lana çayına yüzmeye, sosyalleşmeye, dama oynamaya gidiyorlarmış!

Durresteyiz. Durres ya da Osmanlı'daki adıyla Dıraç, Arnavutluk'un Adriyatik kıyısındaki önemli liman şehri. Tarihi kalıntılar açısından zenginmiş, ekonomisi hareketli, sahilleri popülermiş. Fakat şehir, o kadar karışık ki inşaat şehri gibi. Bu yüzden bu karışıklık şehrin güzelliklerini görmemize engel. Edart balık lokantasında zıplayan balıkların arasından levrek balığını seçerek, ızgara olarak, olmazsa olmazlardan midye, Amasra salatası gibi olmasa da salata ile birlikte soframızda yerini aldı. Dondurma ve sorbe tatlısı ile zenginleşti.

Arnavut kaldırımlarını Arnavutlukta pek göremesem de, asfaltta Arnavut kaldırımlarını hayal ederek gezi otobüsümüze doğru yürüyorum. Bir yandan düşünüyorum. Arnavutluktaki zıtlıklar, kuralsızlıklar, trafikteki başına buyrukluk, v.b.Sanırım yıllarca dışa kapalı yaşamanın tepkisi olsa gerek. Gençlerin bir çoğu ülke dışında çalışmaya gidiyorlarmış. Umarım bu globalleşmeyi de ülkelerinin lehine çevirmesini bilirler. Yine otobüsümüze biniyoruz. Yol boyunca ilerlerken yol kenarında çiçeklerle bezenmiş minyatür mezarlar görüyoruz. Bunların buralarda trafik kazası olduğunu ve ölenlerin anısına yapıldığını öğreniyoruz. Ülkemizde böyle bir gelenek olsa ve trafik kazalarının olduğu yere minyatür mezarlar yapılsa, hayal bile edemiyorum. Yollar minyatür mezarlardan geçilmez herhalde!



Enver Hoca zamanından kalma, Tiran Müzesi'nin dış cephesini süsleyen mozaik pano...

Balkanlarda yaşam ve ölüm ne kadar iç içe. Her şeye rağmen insanlar yaşananlara inat özgürlüğün ve barışın tadını çıkarıyorlar.Balkanlar coğrafyasındaki savaşın izleriyle,  barışın huzuruyla gezimiz sürüyor. Yarın tarihi ve doğal güzellikleriyle, Makedonya ve Kosova var. Sanki akrabalarımla buluşacağım hissini duyumsuyorum. Makedon tanıdıklarımdan burayla ilgili çok anılar dinledim.

Sabırsızlanıyorum...














 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(02 Eylül 2013)

"Milli kimliğini dinsel farka dayandırmayan "saptamanız çok hoşuma gitti..Görmediğim bir ülkeden ilginç yorumlar getirdiniz,yazınızın tümü çok faydalı.Arnavutluk-Sicilya ilişkisinden bahsetmişken benden de bir küçük katkı olabilir.Sicilya nın tam ortasında Osmanlı akınlarından bu adaya kaçmış bir Arnavut topluluğu yaşıyor,ilginç adet ve geleneklerini halen devam ettiriyorlar.Teşekkürler ..

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.