Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Rusya Federasyonu ::::: Moskova ::::: Moskova: Demir Perde Nerede?        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Rusya Federasyonu Moskova 12 Ocak 2014 17 Ekim 2013
20 Ekim 2013
11723 3 Şükran Şahin 

 Moskova: Demir Perde Nerede?
 (Genel)

Petersburgtan küçük sayılabilecek bir uçakla 1,5 saatte Moskova'ya geçiyoruz. Moskova Doğu Avrupa ile Kuzey Asya'ya yayılmış, dünyanın en geniş ülkesi olan Rusya Federasyonu'nun başkenti. Rusya Federasyonu'nun nüfusu yaklaşık 141 milyon. Moskova ise yaklaşık 11 milyon. Sanat, edebiyat, spor, bilimde akla gelen önemli şehirlerden biri olan Moskova görmek istediğim şehirlerden biriydi. Yıllarca, bazılarının çok beğendiği, bazılarının da atıp tuttuğu bu şehri kendi gözlerim ve aklımla görecek olmanın biraz heyecanı var. Şimdilerde ise, eskiden komünistler Moskova'ya diyenler iş bağlantıları içindeler Rusya ile. Gitmeden gezi sitelerinden biraz dersimi çalışmıştım. Kısa zaman diliminde planladığım yerleri görmeliyim. 2007 yılı istatistiklerine göre dünyanın en pahalı şehirleri listesinde birinci sıraya yerleşmiş. 

 
Eski Sovyet rejiminin sosyal konutları; Her yerde karşımıza çıkan ısıtma ve sıcak su bacaları...

 
Aziz Vasili Katedrali. Minin ve Pojarski Heykelleri; Sağda ise Kızıl Meydan'daki Diriliş Kapısı ...

Havaalanından şehre yol alıyoruz. Daha önceden Orta Avrupa da gördüğüm komünist sistemin yüzlerce minik dairelerden oluşan, lojman görünümündeki sosyal konutlarını otobüsün içinden burada da görüyorum. Türk inşaat şirketleri bu konutları restore ediyorlarmış. Karayolları yeni yapılanma içinde. İnşaat sektörü de öyle. Türk firmaların tabelalarını görüyorum. Yeni yapılan yerleri İstanbul Ataşehir'e benzetiyorum. Türk şirketleri biraz bize benzetmiş buraları. Trafik felç. Araba ve benzin çok ucuz olduğu için herkesin arabası var. Çok eski arabalar ve lüks arabalar kural dinlemeden kalabalık trafikte akıyorlar. Yanımızdan eski model bir otobüs geçiyor. İçinde yatak, yorgan ne ararsanız var. İnsanlar evlerindeki gibi sere serpe yorganlarıyla 2 kişilik yere ilişmişler, uyuyorlar! Henüz hayalimdeki Rusya'yı göremedim. Rehberimiz "Kremlin ve çevresini çıkarırsan Moskova bir köydür" diye burada söylenen bir sözü hatırlatıyor. Birçok yerde inşaatlar boy gösteriyor. Karayollarında da yeni yapılanmalar var. 

 
Kızıl Meydan'dan ve sıfır noktasından selam olsun...

 
Hava kararınca Kızıl Meydan...

Kentin her yerine yayılmış bacalardan tüten büyük fabrikaları görüyoruz. Kentin ortasında fabrikanın ne işi var diye düşünürken, bunların ısıtma ve sıcak su merkezleri ısıtma sistemi olduğunu ve bacalardan çıkan dumanların da su buharı olduğunu öğreniyorum. Ruslar enerji sorunlarını halletmişler! İmrendim doğrusu! Stalin'in "Seven Sisters" (7 kule) binalarını görüyorum. Rusçada "vısotki", yani "gökdelenler" olarak bilinen bu devasa yapılar, Kremlin ve Kızıl Meydan'dan sonra Moskova'nın en bilinen simgeleri. 1947-53 yılları arasında Stalinin emriyle inşa edilmiş. Gotik tarzda yapılmış. Totaliter ve ihtişamlı görünüşleriyle Stalinle benzeşim gösteriyor binalar. Ülkemizde de bu binalara benzeyen binalar türedi. Devasa gökdelenler meydanlarımızı ve yeşilliklerimizi elimizden almaya başladı. Avrupa'da, Rusya'da, Finlandiya'daki şehirlerde ve birçok yerde geniş meydanları gördükçe hüzünleniyorum doğrusu! Bizim meydanlarımız ise obsesif bakış açısıyla eklemeler, çıkıntılarla dolduruluyor! İstanbul'un hali ortada! O güzelim şehir estetikten yoksun eklemeler ve çıkıntılarla, gereksiz devasa binalarla belleklerimizdeki siluetini kaybetmeye başladı. Biz neden başaramıyoruz yaşanası mekânları? Güzel ülkemizi, cennet ülkemizi gelişmişlik adı altında ne hallere sokuyoruz! Of ki off! 

Kazan Katedrali...

 
Solda Kurtarıcı İsa Kilisesi ve sağda da SSCB Devlet Kütüphanesi...

 
Dostoyevski ve güvercin; Karl Marx Heykeli...

Kızıl Meydandayım. Bir zamanlar komünizm ve gücün sembolü olmuş bu ünlü meydan, şimdilerde turizm ve paranın sembolü sanki. Her yer turist dolu. Tarih boyunca gösterilere, mitinglere, acılara, umutlara sahne olan meydanın gecesi de gündüzü de ayrı bir ışık yayıyor. Kızıl Meydan'da, eski asker kıyafetleriyle dolaşanlar, çakma Lenin, Marx, Putin benzerleri, çizgi filmden fırlamış sevimli karakterler turistlerle para karşılığı birlikte fotoğraf çektiriyorlar. Film seti gibi burası. Belleklerden silinmeyecek bir meydan. 28 hektarlık bir alana yayılmış olan bu meydan Kremlin ve Kızıl Meydan 1990 yılında 13. Yüzyıl'dan beri Rusya tarihiyle olan güçlü bağları nedeniyle UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne girmiş. Dünyanın en meşhur sanatçılarının konserlerine tanıklık etmiş bu meydan. Kış aylarında meydanın ortasına kurulan buz pistinde kayanları izlemek çok keyifli olduğunu da duymuştum kışın buraya gelen tanıdıklarımdan. Lenin'in mozolesi, kızıl ve siyah renkli ural taşlarından yapılmış olarak Kremlin duvarları önünde bulunmakta. Mumyalanmış vücudu var mozolede. Kremlin duvarı boyunca da Stalin, kozmonot Yuri Gagarin ve "Dünyayı Sarsan On Gün" isimli kitabın yazarı John Reed'in mezarlarını görüyoruz. Kremlin Rus devlet Başkanlarının konutu ve yönetim makamı. Büyük bir bölümü halka kapalı. Turistler en güzel köşeleri, mimari yapıları fotoğraf makineleriyle belgelemenin koşuşturması içindeler. Yerli turistler en güzel anları için burayı fon olarak kullanmakta. Düğünden önce fotoğraflar burada çekiliyor. 

 
Solda Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi, sağda ise yeni yapılanan bölgeler...

 
Meçhul Asker Anıtı ve Sönmeyen Ateş; Dünya liderleri matruşkaları...

Korkunç İvan tarafından yaptırılan değişik şekilde tasarlanmış olan sekiz kubbenin, sekiz ayrı zaferi simgelediği Aziz Vasil Katedrali... Görmek istediğim mimari yapıların başında geliyordu. Nihayet gördüm yakından, dokundum. Fotoğrafları kadar güzel ve etkileyici. Sanki bir masaldan fırlamış bir şeker evi. Önceleri som altın olan kubbeler 1670'den sonra değişik renklerde boyanmış. En uzun kulesi yaklaşık 65 metre yükseklikte. Yöre halkı arasında yapının bir İtalyan mimarın tasarımı olduğu, daha sonra yapıyı tekrar etmemesi için mimarın kör edildiği rivayeti dolaşıyormuş. Bugün müze olarak kullanılıyor. Kilisenin arka cephesinde bulunan büyük bronz heykel köylü ayaklanmaları ile bilinen Polonyalılara karşı savaşmak üzere gönüllüleri toplayan Kuzma Minin ve Prens Dimitri Pojarski kahramanlarını anlatmakta! En güzel fotoğraflar bu kilisenin ön ve arka cephesinde çekiliyor. 

Moskova Ulusal Tarih Müzesi kırmızı rengiyle gözünüzü alan güzellikte meydana çok yakışmış. Müzenin önündeki heykelin etrafında dolaşırken; Lenin, Stalin ve Putin'i gördüğünüzü zannedersiniz. Çakma olsa da bu siyasetçilere epeyce benzeyen bu insanlarla anlaşacağınız miktara hatıra fotoğrafı çektirebilirsiniz. Kızıl Meydanın bir ucundaki aslına sadık kalınarak tekrar yapılan Kazan Katedrali de bu meydana çok yakışmış. Moskova'nın büyük ve en güzel alışveriş merkezlerinden birisi olan GUM Alışveriş Merkezi neredeyse meydanın doğu kanadını kaplamış. 1890-1893 yılları arasında Alexander Pomerantsev tarafından yapılmış olan bu üç katlı modern alışveriş merkezi Moskova merkezindekilerin içinde en büyüğü. 1990 yılında bir Türk firması tarafından yeniden dizayn edilen bu binanın cam tavanından yansıyan ışık ve sanki içeride uçuşan kuşların sesleri eşliğinde alışveriş yapabilir, lezzetli tatlarla buluşacağınız kafe ve lüks restoranlarında kızıl meydandaki saatler süren dolaşmanızın yorgunluğunu atabilirsiniz. Ünlü markaların hepsi burada. Vitrinlere bakmak bile keyifli. Dükkânlar estetik ve ışıl ışıl. Kremlin'in hemen yanı başında, Rusya karayollarının sıfır noktası var. Buraya: "0 km" deniyor. Bütün yollar, buradan başlatılıyor. Yani başka bir şehre olan uzaklığı öğrenmek istediğinizde, başlangıç noktası olarak Kremlin Sarayının yanı başında olan bu nokta dikkate alınıyor. İnsanlar buraya dilek tutmak için de geliyorlar. 

 
Arbat Caddesi ve Puşkin Evinden bir kare...

 
Puşkin ve eşi Natalia; Arbatskaya metro istasyonu...

Bizim ekip, Puşkin ve eşi Nathalia ile birlikte...

Kremlin duvarlarının yanında dev ağaçlar ve çiçek bahçeleriyle kucaklaşmış Aleksander bahçesinde bulunan meçhul asker anıtı, 1941-1945 yıllarında gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı'nda hayatını kaybedenlerin anısına yapılmış. Meçhul Asker Anıtı'ndaki sürekli yanan sönmeyen ateş 46.yılını doldurmuş. Askerlerin nöbet değişimi ritüelini seyrediyoruz. Hüzün hissediyor insan burada. Dünyadaki tüm ülkelerin geçmişi savaşlara, yok oluşlara tanık ve gebe ne yazık ki! Biz turistlerde meraklı gözlerle anlamaya çalışıyoruz! Barışa Savaşların olmamasını ve insanların bu savaşlarda ölmemesini dileyerek! özlemi ruhumuzda hissederek! 

Moskova'nın en renkli sokaklarından ve sadece yayalara ait ender yerlerinden biri olan Arbat için, İstiklal Caddesi'nin Moskova'daki karşılığı diyebiliriz. Şehrin tam merkezinde. 2-3 kilometreyi bulan bu sokak boyunca hediyelik eşya dükkânları, sokak satıcıları, lokantalar, kafeler, tiyatrolar boy gösteriyor. Dansçıları, müzisyenleri, sokak ressamlarını her an karşınızda bulabilirsiniz burada.  Değişik dönemlerde Çehov, Puşkin, Çaykovsky, Mayakovsky, Tolstoy, Gogol gibi ünlü Rus yazar ve sanatçılarda yaşamış burada. 53 no'lu apartman "Puşkin Müze Evi" olarak ziyarete açık. Bizde ziyaret ettik. Puşkin'e bir merhaba dedik. Puşkinin aşık olup evlenmek için büyük mücadele verdiği Natalya Gonçarova ile kısa süreli yaşadığı bu evde aşıkların resimleri, fotoğrafları, mektupları, kullandığı eşyaları, dostlarının fotoğrafları, hediyeleri ve Puşkin heykelleri var. Bu küçük müzede 6-7 görevli saydım. Fakat Rusya'da otelde katlarda görevli arasanız bulamıyorsunuz! Bu müze evin karşısında Puşkin ve eşi Natalya'nın büyük heykelleri sokağa ayrı bir estetik katmış. Özbek, Azeri ve Kırgız satıcılarla Türkçe anlaşabiliyorsunuz, pazarlık yapmadan bir şey almayın derim bu sokakta.  Yeni Arbat tarafında girmek isteyenler Arbatskaya metrosunu, eski Arbat tarafından girmek isteyenler Smolenskiy metrosunu kullanabilirler. Zaten her yerde bulabileceğiniz çok ayrıntılı metro planlarıyla istediğiniz yere gidebilirsiniz. Metroda yolu şaşırsanız bile, üzülmeyin. Her istasyon ayrı bir güzellikte! Yeni metro keşifleri yapmış olursunuz!  

 
Sağda Novodeviçi Mezarlığında büyük şair Nazım Hikmet'in mezarı ve yanı başında Vera'sı...Işıklar içinde uyuyun...

 
Sağda Novodeviçi Mezarlığında Rus balerin Galina Ulanova'nın mezarı...

Sembolik mezarlar (Ölenlerin külleri var bu raflarda)...

Rotamız Novodeviciy Mezarlığı! Burası bir açık hava mezarlık müzesi bence. Siyaset, edebiyat, tiyatro, sinema, bale, v.b. alanlarındaki ünlü kişilerin mezarları var burada. Mezar taşlarındaki adları okuyunca çoğu çağrışım yapıyor bellekte. Gogol, A. Cehov, Stalin, Shostakovich, Tolstoy,  Mayakovski, Eınsteın, Kruşçev... Mezarların başındaki heykellerin hangisine bakacağımı şaşırıyorum. Ağaçlar, yeşillik, mezarlıktaki kubbeli yapılar, temizlik ve bakım muhteşem. Sonbaharın renk cümbüşü ve renk senfonisi hem gözüme, hem de ruhuma yansıyor. Yaşamanın ve yok oluşun doğallığını hissediyorum burada. İzlanda da mezarların sadeliği ve mezar başındaki kişiye ait minik semboller beni etkilemişti. Buradaki mezarlarında sanatsal formları ve görkemi etkiledi beni. Sadelik ve görkem...Biraz çelişkili oldu galiba. Ancak bu mezarlıktaki görkem, sanatsal dilin görkemiydi.  Gurupça gelen turistler rehberi can kulağıyla dinliyorlar. Hafiften bir yağmur çiseliyor, aldırmıyoruz. Her mezarın bir öyküsü var. Nazımın mezarını bir görevliye soruyoruz ve hemen buluyoruz. Yeltsin var tam karşısında. Mezarlıkların 175. sırasında Nazım. Yıllardır fotoğraflardan gördüğüm ve ülkemizde olmasını umut ettiğim Nazımın siyah mermer mezarı karşımda. Nazım Hikmet'in Saman Sarısı şiirinde (Şiirin tamamı için: www.insanokur.orgAbidin Dino'ya "Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?" demişti, Abidin Dino mutluluğun resmini yaptı mı bilinmez, ancak Nazıma yakışır bir mezar taşını tasarlamış başucuna. Bu mezar bir anıt heykel olmuş! Eskiden buraya gelmişim gibi hissediyorum. Vera'sının küçük taştan mezarı da yanı başında. Heyecanlanıyorum ve Nazıma dua okuyup, teşekkür ediyorum eşsiz şiirleri için. 

Vasiyetinde; "Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
Tepemde bir çınar olursa
Taş maş da istemez hani..." diyen büyük şair tepesindeki çınarı, ayakucunda Vera'sıyla sevenlerinin bıraktığı karanfiller, çiçekler ve sevgileriyle gurbet ellerde uyumaya devam ediyor. Işıklar ve özlem içinde! Ve ölmeden önce yapmak istediğim 100 şey arasında olan Nazımın mezarı başında iki şiirini (Davet ve Bugün Pazar) okuyorum ve rahat uyu, hoşça kal fısıltısıyla el sallayarak ayrılıyorum.

 
Solda Zafer Parkı Metro İstasyonundan görülesi metal pano, sağda ise Ryevolutsyi Ploşad Metro İstasyonu...

 
Metro yerine sanki sergide gibisiniz...

 
Metroda ne ararsanız mevcut...

Meşhur votkaları, Moldovya şarabı, Rus mantısı (pelmeni), et yemekleri, lakerda ve balık ürünleri, tatlıları, çikolataları turistlerin gözdesi. Metroda gördüğümüz Kebab House'da Türk usulü döner, lahmacun, v.b. yemekleri Rusların afiyetle tükettiğini görmek güzeldi.            

Metrolar Moskova'nın yer altı şehri sanki. Ne ararsanız var. Çok kalabalık. Dünyanın en güzel metro istasyonları Moskovada galiba. 1931 yılında Stalin tarafından başlatılan ve 4 yıl gibi kısa sürede bitirilen bu alt yapının yapımında komsomol adı verilen gönüllü parti gençleri, işçiler birlikte durmaksızın çalışmışlar. Müze gibi. Tertemiz. Heykeller, resimli dev panolar, işlemeler, rölyefler, devasa abajurlar, döşemeler muhteşem. Her metro ayrı bir konsept. Bakmaya doyamıyorsunuz. New York metroları aklıma düşüyor. Eskiydi, pisti ve fareler vardı ayağınızın yanından geçiveren! Sadece metroları gezmek için sabahtan akşama kadar bir günü vermek lazım Moskova'da. Daha fazla bilgi için: www.gezialemi.com/Bu Metro Başka Bir Yerde Yok  Metro istasyonlarını keşfederken bazen kaybolsakta metro broşürleri imdadımıza yetişiyor. Bizim gibi şanslıysanız eğer, tüm bilgileri büyük bir sabırla, mutlulukla anlatan Moskovada 9 senedir yaşayan Sivaslı mimar Sultan gibi harika bir hemşerinize rastlayabilir, metroları daha bilinçli bir turist olarak gezebilsiniz!

"Duyduk ki: Seksen bin işçi yapmış metroyu,
birçoğu günlük işlerinden sonra,
çoğunlukla geceleri sabahlara dek.
O yıl boyunca hep delikanlıların ve kızların güle oynaya
tünellerden çıktıkları görülürmüş"  diye başlayan B.Brecht'in "Moskovalı İşçilerin 27 Nisan 1935'te Büyük Metroya Sahip Oluşları" şiirini okuduysanız eğer, metroya daha farklı bakıyorsunuz doğal olarak. Şiirin tamamı için: www.siir.gen.tr  Moskova metrosunun yapılırken halkın, işçinin idealizmini bu şiirde hissediyorsunuz! Ve ülkemizdeki metrolar ve yakında bitirilen Marmaray!  Yapılışındaki tüccar, v.s. zihniyeti...  Ne demişti Nuri Bilge Ceylan: "Yalnız ve güzel ülkem."  
  
 
Bolşoy Tiyatrosu ve  Kremlin duvarları, yanında Lenin'in Mozolesi, yanındaki Moskova Tarih Müzesi ve öğrencilerle tarih dersi!...

 
Izmailovo Beta Hotelinin yanıbaşındaki Russian Restaurant ve Izmailovsky Parkı ve Pazarı...

Meşhur Bolşoy Tiyatrosunu izleyemedim, ancak etkileyici binasını ve içini gördüm. Konserlerdeki, tiyatrolardaki uzun kuyruklara imrenerek baktım. 10.000 kişiyi barındırabilen, görkemli Büyük kurtarıcı İsa Kilisesindeki ayini izledim. Kilisenin dışındaki dev ekranda da içerideki ayin dışarıdan da görülebiliyordu. Ancak içeride fotoğraf çekmek yasaktı. Bu çelişkiyi pek anlamasam da! Moskova Devlet Üniversitesi (MGU), gelişmekte olan ülkelerdeki en iyi üniversiteler sıralamasında ilk 10 sırada gösterildi. Bizim en iyi özel üniversitelerimiz bile ilk 500'e girmekte zorlanıyorlar. Eğitim, sanat, bilim, edebiyat Moskova da eskisi gibi bunca sorunlarına, ekonomik sıkıntılarına karşın gelişerek devam ediyor. Bizi ülkemizde sanatın içine tükürenler, tiyatroları kapatanlar, sanattan devlet desteğini çekenler, bilime sırt çevirenler, yazdıklarından ötürü gözaltına alınanlar, v.b. artarak devam ediyor. Bizde ters açıdan gelişmekteyiz demek ki!

Akşam kaldığımız otelin çevresini dolaşıyoruz. Bir Rus vatandaşa marketi soruyoruz. Bize markete kadar mihmandarlık yapıyor. Sadece el kol işaretiyle anlaşabiliyoruz. Türkiye'den geldiğimizi söylüyoruz. İngilizce hiç bilmiyor, bizde Rusça hiç bilmiyoruz. Fakat bu Rus vatandaş Türkçe "Kurban Bayramınız hayırlı olsun" diyor. Şaşkınlığımızı, elindeki akıllı telefonda bulduğu siteden söylediği cümleyi gösterince atıyoruz. Marketlerde her şey var. Dışarıya göre Rus votkaları, içkileri daha ucuzdu. Otelin hemen yanı başında Russian Restaurant var. Yemekleri, özgün müziği ve dekorasyonuyla Rusya'da olduğunuzu hissediyorsunuz. Yine otele yakın Özbek lokantasında lezzetli Özbek pilavını afiyetle yiyoruz. Otelimiz eğlenceleriyle, görünüşüyle Antalya'daki turistik otellere çok benziyor. Belli ki Türk müteahhitler yapmış. Otelin içinde hediyelik dükkânlar fazlasıyla var. Arbat caddesindeki dükkânlardan daha ucuz diyebilirim. Hele otelin karşısında Izmailovo parkı ve alışveriş pazarına mutlaka gidilmeli, bizim gibi son güne bırakılmamalı. Moskova'nın ünlü alışveriş merkezlerinden, Arbat caddesinden aldığımız her şeyin Izmailovo pazarında daha ucuzu ve daha çok çeşidi vardı. Ağaç, seramik, cam, tekstil, keçe, metal, taş, gümüş, v.b. el sanatları görülmeye değer. Ruslar el sanatlarında çok yetenekli ve başarılılar. Rus paltolar (şinel), matruşkalar, süzlü, parlak, Pavlovsky Posad şalları, keçe çizmeler (valenki), yazlık ayakkabılar (lapti), folklorik işlemeli elbiseler, kürk kalpaklar,  Ruslara has çalgı balalayka, mine kaplı ve pırlanta, zümrüt, yakut gibi değerli taşlarla süslenen yumurtalar,  komünist döneme ait giysiler, pullar, belgeler, kitaplar,  farklı objeler ne ararsanız bu pazarda bulabilirsiniz. Yurt dışı gezilerinde yaptığımız gibi şehrin sokaklarını saatlerce yürüyerek keşfediyoruz, sürprizler içinde... Moscow Greeters adında bir grubun gönüllü olarak şehri gezdirdiğini öğreniyoruz. İlgilenenler için web sitelerinden detayları öğrenebilirsiniz: www.moscowgreeter.ru 

Izmajlovskij Park ve çarşısı metro istasyonundaki Dünya Savaşı anıtı...

Komünizm ve kapitalizmin izlerini ve çelişkisini Moskova'da her an rastlayabiliyorsunuz! Kadınlara, kamyon sürme, yüksek binaların dışını boyama gibi en ağır işlerde bile rastlayabiliyorsunuz. Ya da bir sokakta akordeon çalan bir sokak çalgıcısının güzelim ezgilerine kulak veriyorsunuz. Otelimizden 20 dakikada gidebileceğimiz havaalanına korkunç trafikte 2,5 saatte varınca, trafiğin ve insanların karabalıklığına, devinimine şaşırmıyorsunuz! New York'ta sıkça rastladığım limuzinlere burada da sıkça rastlamaya, New York'taki gibi tüketim çılgınlığını burada da görmeye şaşırmıyorsunuz!

Görülecek birçok yerleri görememenin yarım kalmış hisleriyle, yeniden buraya beyaz gecelerde gelmeyi umarak vedalaşıyoruz. Sanatla, sağlıkla, gezgince dileklerimle yeni gezi yazılarımda buluşmak üzere...














 Yazılan Yorumlar...
engin
(17 Ocak 2015)

Merhabalar...
Çok uzun süredir Moskovada yaşamaktayım burda rehberlik tercümanlık ve havaalanı taksi transfer işleri ile meşgulüm Moskovaya gelmeyi düşünüyorsanız benimle irtibata geçebilirsiniz TEL: +7 903 268 25 41

Şükran Şahin
(19 Ocak 2014)

Setenay hanım, teşekkürler.Tretyakov hep aklımdaydı, ancak vakit bulamadım.Emekli olunca daha geniş zamanlara saklıyorum.

Setenay Süzer
(17 Ocak 2014)

Merhaba Şükran Hanım,
Helsinki,St.Petersburg,Moskova seyahatinizi çok güzel değerlendirmişsiniz, akıcı anlatımınızla bizleride beraberinde gezdizdiniz.Helsinkiyi 2004 yılında diğer İskandinav ülkeleriyle birlikte gördüğümden mi bilmem şehir olarak çok fazla etkilenmemiştim oysa Beyaz Zambaklar ülkesinde kitabını okuduğumda Fin halkı kahramanım olmuş çok saygı duymuştum,sizin anlatımınızı okurken haksızlık etmişim diye düşündüm.St Petersburg ,tarihi saray, müze konser salonları ve beyaz gecelerini yaşamak için bir kaç kez daha gidilecek güzelliklerle dolu .Moskova gezinizde özellikle sizin için bir büyük eksik, Tretyakov müzesi .Rus resim sanatının başyapıtlarıyla dolu, özel olarak yapılmış müze binasıyla kaçırılmayacak bir fırsattı.Dediğiniz gibi Bolşoy da bir gösteri ve Tretyakov için bir kez daha gidilir.
Çok selamlarımla

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.