Ülke |
Şehir |
Ekleme |
Düzenleme |
Gezi Tarihleri |
Okunma |
Yorum |
Yazan |
İran
|
Tahran |
01 Ekim 2014 |
|
17 Mayıs 2014 24 Mayıs 2014 |
6912 |
2 |
Setenay Süzer |
|
|
İran’da Medeniyetler Geçidi 2 - Tahran (Gezi)
|
Elbruz Dağlarının eteğinde kurulu, İran İslam Cumhuriyeti'nin başşehri, politik, siyasal, ekonomik merkezi Tahran, yeşil alanları, meydanları, sarayları, nadide eserlerin sergilendiği müzeleri, çarşıları ve 15 milyonluk nüfusuyla ile görkemli bir metropol. 1877 yılında Kaçar Hanedanı zamanında başkent yapılmış. Sabah 9.30 gibi ulaştığımızda, önce kısa bir şehir turu yapıldı. Geleneksel İran mimarisi ile açık renk tuğladan yapılı çoğu evler, dışyüzleri sıvasız, boyasız olduğundan şehre sarımsı bir görünüm vermiş. Şehrin en büyük meydanı olan Azadi meydanında otobüslere park yasağı sebebiyle, rehberimiz kısa sürelide olsa fotoğraf izini vermedi, Azadi anıtını yanından yavaş seyirli geçerek ancak otobüsün içinden görüntüleyebildik. Tahran'ın ikonik sembolü olan Azadi (Özgürlük)anıtı, 1971 yılında Pers İmparatorluğunun 2500.kuruluş yıldönümü şerefine Şah Rıza Pehlevi tarafından Shahyad Anıtı adıyla yaptırılmış. Asansörle en üst katına çıkılabilen, yüz yüze bakan 2500 taşın süslediği anıtın orta katında İran Tarih müzesi bulunuyormuş, gece ışıklandırılması bir başka güzel olan bu görkemli anıtı daha yakından ne yazık göremedik.
Azadi Anıtı - Güllerin çok yakıştığı İran caddeleri
Gülistan Sarayı bahçesi - Gülistan sarayı ön cephesi
Tahran'daki ilk durağımız olan Gölestan (Gülistan) Sarayı yanında otobüsten inmeden önce, rehberimiz Behnan, hiç beklemediğimiz kötü bir sürprizle, Pazartesi günleri sarayın kapalı olduğunu, sadece bahçesini ve dışarıdan çini panolarla süslü binaları görebileceğimiz tatsız haberini verdi. Oysa gezi öncesi, sarayı görenlerin anılarını okuyup fotoğraflarını gördüğümde ne çok heveslenmiştim, keyifsizce güllerin çevrelediği havuzu fotoğraflarken Behnan sevinçle 'hanginizin şansı yardım etti bilmem ama bugün Dünya Müzeler günüymüş, saray açık, gezilebiliyor, haydi buyurun! müjdesini verdi, alkışlayarak teşekkür ettik.
Gülistan Sarayı Tahtı mermer - Nasriuddin Şahın mermer mezarı başında Behnam bilgi veriyor
Şah Nasruiddin mermer mezarı - Solda Nadir Şah tahtı, Sağda Nasruiddin Şah selam salon - tavus tahtında
Gülistan Sarayı detayları
2013 yılında Dünya Kültürel mirası listesine alnmış,200 yıllık geçmişi olan Gülistan sarayının inşasına 17.yy Safevi hanedanı zamanında başlanmış, zaman içinde diğer şahların eklemeleriyle, 9 ayrı bina kompleksi halinde genişletilmiştir. Safevi hanedanının son zamanları ve İran'ı 1794-1925 yılları içinde idare eden Türkmen soylu Kaçar hanedanı zamanında da Şahların ikametgâhı olarak kullanılmış. Pehlevi hanedanı ( 1925-1979) ise resmi törenler ve gelen devlet konukları için kullanmış, günümüzde müze olarak gezilip görülebilmektedir. İç dekorasyonu ayrı, dışı ayrı çini panolarla, aynalarla vitraylarla, değerli tablolarla müthiş gösterişli saray binalarını hayranlıkla seyredip, fotoğraflar çekerek (Güneş, Selam ve Aynalı salonlarında fotoğraf yasaktı), 1.5 saat kadar gezip gördükten sonra yakındaki kapalı çarşının bir bölümüne hep birlikte toplu halde kısa süreli girip çıktık. Trafik derdi Tahranda bir hayli fazla olmalı, otobüsün gelmesi için meydandaki parkta epeyce beklerken çevre duvarlardaki graffitileri resimleyerek vakit geçirdim.
Tahran sokaklarında graffiti örneği - Tahranın şehir içi trenleri
Daha sonra İran kültür mirasının buluşma noktası Ulusal Arkeoloji müzesine gidildi, orası da şansımızdan 18-Mayıs, Dünya Müzeler günü şerefine açıktı. İslamiyet öncesi ve sonrası eserleri içeren iki ayrı binadan oluşan müzenin biz ilkini gezdik. Kaçar Hanedanından Şah Nasuriddin, Avrupa seyahatlerinde gördüğü müzelerden etkilenip yapımını başlatmış. Kırmızı ve siyah tuğlalarla örülü ön cephesi, Fars eyaletindeki Firuz Abad'taki Ardeşir sarayına benzemekte ve kemer şeklindeki alınlığı Sasanilerin devasa abideleri Kasra kemerini andırmaktadır, Mimarı Fransız Andre Godard, bu özgün dizaynın müzenin içinde barındırdığı eserlerle uyum içinde olmasına özen göstermiştir, açılışı 1937 yılında olan müze binası bütün bu özellikleri ile kendisi bile başlı başına tarihi eser kabul edilmektedir.
Tahran -Ulusal Arkeoloji Müzesi
İslamiyet öncesi binada, tarih öncesi ve tarihsel dönem eserleri sergilenmekteydi. Antik Pers İmparatorluğu, İkinci Pers İmparatorluğu da denilen Sasani İmparatorluğu (MS.224-651) eserlerini, bir tuz madeninde gömülü kalıp hiç bozulmadan günümüze ulaşmış 1700 yaşındaki tuz adamı, para-mühür koleksiyonunu, üzerinde Babil çivi yazısı ile yazılmış bildiri bulunan mısır koçanına benzer Kiros (Cyrus) silindirinin kopyasını-orijinali Londra British Museumda - (Achemenid imparatoru Büyük Kiros'un Babil'i fethetmesinin ardından kazandığı savaşın kayıtlarını, Babil kölelerinin özgür bırakılmasını gerektiren kanunları, bu kilden yapılı silindir üzerinde yazdırdığı için, ilk İnsan Hakları bildirgesi olduğu da kabul edilmektedir) gördüğümüz Arkeoloji müzesi gezisinden sonra, öğle yemeği için Tahran'ın en gözde oteli olan Firdevsi Hotel'in 4-5 bölümlü bir hayli büyük restoranına gittik, neredeyse o gün Tahran'a gelen bütün yabancı turistler oradaydı (Fransız, Alman, İngiliz fark etmeden kadınların hepsinin başları örtülü elbette), olanca kalabalığa karşın açık büfe yemek stantları sürekli yemeklerle takviye edildiğinden uzun kuyruklarda beklemeden istediğimiz yemekleri aldık keyifle karnımızı doyurduk. İran sofralarında içki olarak, alkolsüz bira, naneli ayran, meyve suyu ve cola benzeri meşrubatlar bulunuyor.
Tahran -Ulusal Arkeoloji Müzesi
Tahran -Ulusal Arkeoloji Müzesi
Yemek sonrası, son derece gösterişli otel lobisi salonlarını gezip gördükten sonra sırada Ulusal mücevher müzesi ziyareti vardı. Devlet merkez bankası binasında yer alan müzeye girişte, elimizde herhangi bir eşya taşımak kesinlikle yasak olduğu için fotoğraf makinası, cep telefon ve çantalarımızı otobüste bıraktık, 2-3 kez güvenlik ten geçerek ve içeri belli sayıda kişi alındığından, bodrum katına inen en alt merdivenlerde yarım saate yakın kuyrukta bekledikten sonra az aydınlatılmış loş ortamı olan müzeye girebildik. Hem yüzyıllardır oluşan İran'ın kendi hazinesi hem de Afşar hanedanından Nadir Şah'ın 1739 Afganistan-Hindistan seferinden getirdiği ganimetlerin bir arada seyri anlatılır gibi değil. İnsanın hayallerini bile zorlayacak nitelikte, böylesi ancak masallarda olur dedirten müthiş ötesi ve gerçekten eşi menendi olmayan bir hazine deryası. Vitrinler içinde dünyanın en nadide taşlarından, elmaslarından incilerinden yapılı taçlar, takılar, kamalar, kılıçlar insanın gözlerini kamaştırıyor. Bunlar arasında en ünlüler; Derya-ı Nur (ışığın denizi) elması, Nadir Şah tahtı, Tavus tahtı, Kaçar ve Pehlevi hanedan şahlarının kraliyet törenlerinde taktıkları kırmızı kadife üzerinde 33380 adet elmas, 5 adet zümrüt,2 adet safir, 368 adet mükemmel eşleştirilmiş inci yerleştirilmiş 2080 gram ağırlığındaki Elmaslı Taç, Kraliçe Süreyya ve Farah Diba'nın taktıkları taç ve dünya haritasının mücevherlerle çizildiği, kaidesi altın olan dünya küresi sayılabilir. Bu kürede denizler zümrüt, karalar yakutla gösterilmiştir. Güneydoğu Asya, İran, İngiltere ve Fransa elmaslarla işlenmiş, Hindistan pastel renkli yakutla belirlenmiş, merkez ve orta Afrika safir ile kaplanmış, ekvator ve diğer coğrafi hatlar elmaslarla çizilmiştir, kürede kullanılan altın miktarı 34 kg,51366 adet değerli taşın ağırlığı ise 3656 gr dır. Müzede işin bir başka ilginç yanı tek tek her bir taş numaralı, yani kayıt altında. Bu hazine ile İran yeni baştan tekrar kurulur efsanesi herhalde doğrudur. Dışarı çıktığımızda, bankanın tam karşısında şanlı bayrağımızın dalgalandığı Türkiye Büyükelçiliği 'ni görünce hepimizin yüzü aydınlandı. Ortadoğu'da bitmek tükenmek bilmeyen, giderek daha tehlikeli boyutlara varan savaşların bitip, sonsuz barış ortamının oluşması için dualar ettik.
Tahran -Milad Kulesi
Tahran'da son durağımız şehrin yeni simgesi kabul edilen ve tümüyle İran mimar ve mühendislerinin eseri olmasıyla da İran'ın haklı gururu olan Milad Kulesiydi. İçinde telekomikasyon üniteleri, Dünya ticaret merkezi kompleksi, uluslararası kongre merkezi, 5 yıldızlı otel, 360 derece dönerli restoran, butik özellikli şık alıveriş mağzaları, sergi salonları, sanat gösterimlerinin yapıldığı bölümleri barındıran 435 m uzunluğu ile iletişim kulesi olarak dünyanın altıncı, Ortadoğunu en uzunu olan bu kulenin mimarı Mohammed Rıza Hafezi'dir. Yapımına 2000 yılında başlanmış,200 milyon $ harcamayla 2007 yılında bitirilmiş, 2008 de ziyarete açılmış.
Tahran -Milad Kulesi
Kuleye ulaştığımızda ilk önce küçük bir toplantı salonuna alındık, bir bayan görevli kuleyi tanıtan bilgi verdi, daha sonra 6 katlı, hem özgün İran hem de modern sanat motifleri ile dizayn edilmiş panoları, fıskiyeli havuzları çok farklı güzellikteki lobi bölümünde yarım saat serbest fotoğraf molasından sonra saniyede 7 m yükselen asansörle kulenin üstünde topuz biçimli yukarı binaya çıktık. Burası da kendi içinde 12 katlı, beşinci kat, bir kafeterya yanında İranlı sanatçılar için atölye ve sergi alanı olarak tasarlanmış. Orada yaptıkları eserleri bire bir ziyaretçiye satış imkânı da verilmiş, çepeçevre seyir alanından Tahran kuşbakışı görülebiliyor. 45 dk. burada kadın erkek bir örnek giyimli sanatçıları izledik, isteyenler beğendikleri eserleri satın aldı, kafeteryasında dondurma yiyerek soluklandık.
Tahran -Milad Kulesi
Belki abartılı büyüklük gösterisi gibi algılanabilir ama sonuçta İranlılar gıpta edilecek bir eser yaratmışlar, 2009 yılında görme şansını bulduğum NewYork -CNN kulesinden fazlası var eksiği yok, helal olsun komşumuza, daha ne diyelim! Bu çok görkemli kulenin fotoğraflarda gördüğüm, ışıklandırılmış gece manzarasını da keşke izleyebilseydik. Akşama doğru kuleden ayrılıp Tahran merkezinde, tavanı tavus kuşları ve meleklerle resmedilmiş, cennet tasvirli çok şık bir restorana gittik. Açık büfe sofrasında yok yoktu, çeşitli salataları Safranlı fıstıklı pilavı, hubatlı koyuca kıvamlı lezzetli çorbası isteyene etli kebap, isteyene ızgara balık ikramları ile hem karnımız hem gözümüz doydu. Daha sonra, konakladığımız Espinas Hotele ulaştığımızda yorgunluktan yine hemen uyumayı tercih ettik.
Tahran -Milad Kulesi
Tahran -Milad Kulesi
Tahrana da daha görülecek pek çok müze (İslamiyet sonrası Arkeoloji müzesi, İran'ın her bölgesinden getirilen eşsiz halıların sergilendiği halı müzesi, cam müzesi, Farah Diba nın meraklısı olduğu ve kraliçeliği zamanında satın aldığı ünlü Amerika ve Avrupalı çağdaş sanatçıların modern sanat eserlerinin sergilendiği, Kamran Diba tarafından Pers mimari tarzında yapılmış Modern sanat müzesi) ve Pehlevi ailesinin yaşadığı Sadabad sarayının görülmesi vardı ama bunun için bir gün daha gerekliydi. Oysa Tahran'ın gezilmesi, tur programında bir gündü. Üçüncü gün sabahı kahvaltı sonrası, 4 gün birlikte olacağımız otobüsümüzle, Nısf-ı Cihan (dünyanın yarısı) sıfatına layık görülen, İran'ın kültür şehri Safevi devletinin başşehri, kişisel olarak en çok merak ettiğim Isfahan'a doğru yola çıktık. Gelecek hafta bu güzel kentte buluşmak üzere hoşça kalın.
Tahran da akşam yemeğini aldığımız restoran
|
Yazılan Yorumlar... |
fatma Dursun (27 Aralık 2014)
|
|
Setenay Hanım, Yazılarınızı okumaya dalınca zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Çok şanslısınız. Hem kıskanıyor, hem imreniyor, hem taktir ediyorum…
|
Erdin İVGİN (01 Ekim 2014)
|
|
Setenay Hanım, merakla beklediğim İran yazınızın ikincisini hemen okudum. Bu güzel yazınız ve fotoğraflarınız için teşekkürler.
|
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
|
|