Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Kosova ::::: Kosova Genel ::::: Osmanlı'nın İzinde Priştina ve Prizren...        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Kosova Kosova Genel 24  Aralık 2010 19 Haziran 2010
19 Haziran 2010
12387 3 burak 

 Osmanlı'nın İzinde Priştina ve Prizren...
 (Genel)

Yine bir Strabon gezisi, bu defa Balkanlara ve 37 arkadaşımızla beraber. 19-27 Haziran 2010 tarihleri arasında... Toplam altı ülkeye, Osmanlı izlerini takip ederek. Hani torunlarıyız diye övündüğümüz, 600 yıl boyunca dünyaya hükmettik diye böbürlendiğimiz Osmanlı. İşte o Osmanlı'nın bazılarını sıfırdan kurduğu, bazılarını da eserleriyle donattığı şehirlere gittik. Tabi yine "gidecek başka yer bulamadınız mı?" diye burun kıvıranların sorularına maruz kalarak...

Gezimiz 19 Haziran günü İstanbul'dan başladı. THY ile kısa süren bir yolculuk sonunda Kosova'nın başkenti Priştina'ya vardık. Kosova'yı hepimiz Osmanlı'nın Sırplara karşı kazandığı çok kanlı bir savaş ve Sultan 1. Murad'ın (Hüdavendigar) "Allah bir daha böyle zafer nasip etmesin" dediği zafer ile duymuşuzdur. Savaşın yapıldığı ova Priştina'ya 15 dakika uzaklıktadır ve savaş sonunda öldürülen Sultan 1. Murad'ın iç organları burada yaptırılan bir türbeye, vücudundan geri kalanlar ise Bursa'daki türbesine gömülmüştür. Aynı ovada Sultan'ı öldüren Sırp soylusu Miloş Obiliç adına dikilen bir de anıt bulunmaktadır. Miloş Obiliç'in Osmanlı sultanını öldürmesi Sırp milliyetçiliğinin yeşermesi yolundaki ilk adımdır ve bu özelliği nedeniyle savaş Sırplar tarafından kaybedilmiş olsa bile aradan geçen yüzlerce yıla rağmen anılmakta, savaşın cereyan ettiği ovada törenler düzenlenmektedir.
Hüdavendigar'ın Priştina'daki türbesi, Buharalı bir türbedar tarafından korunmaya başlanmış. Bugün bile o Buharalı türbedarın soyundan geldiği söylenen ama sarışın ve mavi gözlü olan Saniye teyze türbedarlık yapmakta. Soyu Buhara'dan ama inadı ve görüntüsü Arnavut. TİKA tarafından onarılmakta olan türbede çalışmalar devam ettiği için içeriye giremedik. Saniye teyze ne dediysek kabul etmedi ve bizi içeri almadı. Daha gezinin ilk gününde Arnavut inadıyla karşı karşıya kaldık.

Kosova Müslümanların, Ortodoksların ve Katoliklerin bir arada yaşamak için çabaladığı ama bir türlü beceremediği koca Balkan coğrafyasında küçük bir ülke. Nüfusun çoğunluğunu Arnavutlar oluşturmakta, az sayıda Sırp, Türk ve Boşnak da var. Yugoslavya'nın dağılmasıyla birlikte bağımsızlık isteyen Kosova Kurtuluş Ordusu'nun taleplerine kulak tıkayan Sırplar günün birinde "yettiniz ulan gayrı" diyerek Arnavutlara saldırmaya ve etnik temizliğe başlamış, bunun üzerine Bosna Savaşında kılını kıpırdatmadığı için prestij kaybeden batı (NATO) günah çıkarma kabilinden bir harekat ile Sırpları bombalayarak Kosova'nın bağımsızlığa giden yolda ilerlemesini sağlamıştır. 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova, hala politik sorunların devam ettiği ve bir genelleme yapacak olursak Amerika'nın yanında olan devletlerin tanıyıp, Rusya'nın yanında yer alanların tanımadığı bir ülke durumunda. O kadar yeni bir ülke ki henüz kendi para birimleri bile yok, geçerli para birimi ise Euro.
Şimdi Priştina'dan çıkıp Prizren'e gidelim. Yol 1,5 saat sürüyor. Belki daha da kısa sürebilir ama yollar şimdilik pek iyi değil, alt yapı çalışmaları yoğun biçimde devam ediyor. Bu arada yol üstünde bulunan Gracanica adlı küçük bir kasabadaki Milutin Nemanjic Sırp Ortodoks Kilisesi'ne uğradık. 1321 yılında inşa edilen kilise görmeye değer güzellikte bir mimariye sahip. Buradan ayrıldıktan kısa bir süre sonra Prizren'e vardık. Prizren'in nasıl bir yer olduğunu şöyle bir örnekle açıklayayım. Gözünüzü bağlayıp sizi Prizren'e götürseler ve orada gözünüzü açsanız, Amasya veya benzeri bir yere geldiğinizi sanırsınız. Nereye baksanız size çok tanıdık gelen bir manzarayla bir camiyle, hamamla veya kervansarayla karşılaşıyorsunuz. Şehrin tam ortasından da çok güzel, gürül gürül bir nehir akmakta.
Geçmişte uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinde kalan bir şehir olması dolayısıyla bu tarz mimari eserlerle karşılaşacağımızı biliyorduk ancak burada bizi asıl şaşırtan husus herkesin Türkçe konuşması oldu. Hem de Anadolu Türkçe'si. Orta Asya'da ya da Azerbaycan'da konuşulduğu gibi değil, Bursa'da, Trakya'da, Eskişehir'de konuşulduğu gibi. 165.000 nüfuslu şehrin büyük çoğunluğu Arnavut, sadece 20.000 civarında Türk yaşıyor ama kentte herkes Türkçe konuşuyor. Şehir merkezinde 30 kadar cami, 3'ü Ortodoks, 1'i Katolik olmak üzere 4 kilise bulunmakta. Bunlardan Sinan Paşa, Mehmet Paşa, Emin Paşa camileri ile Şeyh Osman Halveti (tekke) görülmeye değer.

Sinan Paşa Caminin üzerinde bulunduğu sokaktan ilerlediğinizde şehrin meydanına çıkıyorsunuz. Meydan kalabalık ve burada cafeler, barlar ve lokantalar bulunmakta, ayrıca yan yana dizilmiş dondurmacı, börekçi ve çekirdekçileri görüyorsunuz. Bu sayede anladım ki çekirdek salgın bir Türk hastalığıdır. "Küftecileri" de unutmamak lazım. Küfte'nin ana vatanında "küfte" yemeden gelmek olmazdı dedik ve 2 €'ya yarım ekmek küfteyi mideye indirdik (Bu arada bahsettiğimiz "küfte" bizim "köfte" haaa). Şehrin ara sokaklarını gezerken sünnet kıyafetleri satan dükkanlara da rastladık. Elinde asa ve sırtında pelerin olan sünnetlik çocuk mankeni vitrinden size bakıyor, ne kadar tanıdık değil mi?
Prizren, Türkiye ile sıkı ilişkileri olan bir kent. Türkiye bağlantılı dernekler faaliyet göstermekte. Ayrıca DTP'nin (Kosova Demokratik Türk Partisi) bir bürosu var Prizren'de. Sokak aralarında gezerken Türk olduğunuzu anlayanlar yakın ilgi gösteriyorlar. DTO (Dünya Trabzonlu Olsun ve 1 saat 61 dakika olsun felsefesiyle hareket eden hemşerilerim beni burada da buldu) İsmail Selim, sen kalk Sürmene'den buralara gel beni bul. Prizren'de öğretmenlik yapıyormuş. 37 kişinin arasından "vay toprak" dedi, cımbızla çeker gibi beni buldu. (acaba kendimi nasıl ele verdim hala onu düşünüyorum) Dünya üzerinde bir gün içinde gezilebilecek ülkeler arasında Kosova... Prizren'de güzel saatler geçirdik. Prizren'deki bu günümüz gezinin ilerleyen günlerinin nasıl geçeceğinin habercisi gibiydi. Neşeli, şaşırtıcı, "aaa bak bizdekinin aynısı" dedirten ve duygusal bir yolculuk oldu. Günün sonunda Üsküp'e doğru yola çıktık. Makedonya'da görüşmek üzere...








 Yazılan Yorumlar...
burak
(01 Haziran 2011)

Süleyman bey merhaba,
Kosovadaki yollar bosna ve karadağdakine göre daha kötü durumda. Karar sizin ama Kosovada da diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi trafikte dikkatli olmak lazım.

süleyman tolga yavuz
(29 Mayıs 2011)

Selamlar
Biz aynı rotayı Ağustosta Priştinadan araba kirala yapmak istiyoruz. Acaba Kosovadaki yollarda araba kirala gezmek nasıl bir fikir? Daha önce Bosna ve Karadağı bu şekilde gezmiş ve pek sıkıntı yaşamamıştık.

NEŞE
(24  Aralık 2010)

Ben size "gidecek başka yer yok muydu? değil de "iyi ki gittiniz" diyorum..Saniye hanım mavi gözlere rağmen,çekik gözlere sahip tipik bir Buharalı... Devamını bekliyorum ve teşekkür ediyorum.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.