Hammamet'teki keşiflerimiz sırasında, yol bizi Kartacaland adlı bir eğlence merkezine doğru götürüveriyor. Gecenin karanlığında, birdenbire Hannibal'in devasa filleriyle burun buruna gelivermeyelim mi! Gerçi bunlar heykel ama yine de savaş fillerinin hoparlörden gelen çığlıkları ve karanlıktaki görüntüleri müthiş etkileyiciydi doğrusu. Antik Yunanistan ve Roma İmparatorluğu, Akdeniz ticareti nedeniyle giriştikleri müthiş rekabet sonucu Kartaca ile pek çok kez çatışmış.
Kartacalı Hannibal bir
politikacı ve general. Tüm zamanların en büyük askeri dehalarından biri olarak
kabul ediliyor. Sadece Büyük İskender gibi dehalarla kıyaslanabiliyor. Askeri
tarihçilere göre, "Stratejinin Babası"dır. En büyük düşmanı olan
Roma'nın bile, Hannibal'i ancak "Hannibal'in kendi taktikleri" ile
yenebildiği görüşü genel kabul görür.
30 kadar savaş fili ve
yaklaşık 30 bin askeriyle müthiş zorluklarla dolu, inanılmaz bir yol kat eder
Hannibal; İber Yarımadası, Pireneler ve Alpler'i aşar, kuzey İtalya'ya girer ve
önemli savaşlarda Roma ordusunu yener. Tarihin en ünlü savaşları arasında
sayılan ve 17 yıl süren II. Pön Savaşı'dır bu.
Rivayet o ki, Kartacalılar
diplomasiden daha iyi anlasalarmış, Roma'yı yıkabilirmiş Hannibal! "Olsa ile
Bursa burada olsa, ne güzel kestane şekeri yerdik!.." sözü bir kez daha
geçerliğini korur, "olsa"lar bir türlü gerçekleşmez ve Romalılar
toparlanıp Kartaca'ya saldırır. İtalya'da bulunan Hannibal Kartaca'ya dönerek
Romalılarla savaşır ve yenilir.
Hannibal Kartaca'dan kaçar,
kimi saraylarda askeri danışmanlık yapar. Romalılara teslim edileceğini
anlayınca, yüzüğünde taşıdığı zehri içerek yaşamına son verir. Tarihler MÖ 183
ya da MÖ 182'yi göstermektedir. Askeri deha 65 yaşlarında hayata gözlerini
yumar. Nerede mi? Gebze'de!.. Hannibal'in savaş stratejilerinin Kurtuluş
Savaşı'nda Yunanlılara karşı başarıyla kullanılmış olduğu söylenir. 1937'de
Atatürk'ün isteği üzerine, Gebze'de Hannibal'in heykeli dikilir. Tunus'ta da 5
dinarlık banknotların üzerinde Hannibal'in resmine yer verilir.
Hannibal'in ölümünün
ardından MÖ 146'da gerçekleşen III. Pön Savaşı'nda ise Roma ordusu Kartaca'da
taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bırakmaz!
Filler... Hannibal...
Alpler derken gözlerimize tarifi imkânsız bir ağırlık çöküyor. Sanki,
Hannibal'in fillerini sırtımızda taşıyıp Alpler'den biz geçirmişiz!.. Oysa, tüm
taşıdığımız bir bavul; onun da tekerlekleri vardı... Gözlerimiz kapanıyor,
uykuya teslim oluyoruz...
Ertesi gün, başkent
Tunus'a 18 km mesafedeki Kartaca antik kentini ziyaret ediyoruz.
Kartaca'nın Tunus tarihindeki önemi çok büyük. Bu yüzden olsa gerek, Tunus
milli futbol takımı da "Kartaca Kartalları" olarak anılıyor. UNESCO
Dünya Kültür Mirası Listesi'nde de yer alıyor Kartaca.
Tunus'un kuzey
kıyılarındayız ve Sicilya sadece 140 km ötemizde bulunuyor. Fenike dilinde
Kart-Hadaşt Yeni-Kent anlamına geliyormuş. Adına bakmayın, MÖ 814'e
tarihlendiğine göre, hani neredeyse 2.800 küsur yaşıyla Tunus'un en eski
kentidir Kartaca. MÖ 146'da Romalılar kenti yağmalar. 700'lü yıllarda ise
Araplar Tunus'u kurar, Kartaca işlevsiz kalır, bir kenara itiliverince kaderine
küsüverir!
Efsane o ki, Fenike kenti
Tyre'nin bir kralı, kralın da bir oğlu, bir de kızı vardır. Baba ölünce, oğlu
Pygmalion Tyre kıral olur, kızı Elissa da amcasıyla evlenir. Amca dini
liderdir. Hem tartışılmaz bir otoriteye sahiptir, hem de hazinesi altınla tıka
basa doludur. Dini liderlikle krallık arasında müthiş bir rekabet başlar.
Pygmalion altınlarına göz diktiği amcayı öldürünce çocuklar terk-i diyar
eylemek zorunda kalırlar.
Deniz onları Libya
kıyılarına atar. Libyalılar bu insanlara toprak verirler. Ne kadar mı? Bir
öküzün pöstekisinin sığabileceği kadar! Fenikeli kraliçe Elissa pöstekiyi ince
ince kestirtir, kesilen parçaları uç uca ekletip elde ettiği toprak üzerinde
Kartaca'yı kurar! Kartaca'nın kuruluş efsanesi böyledir. Aradan 2.800 küsur yıl
geçtiğinden "öküz pöstekisi üzerine kurulan Kartaca" efsanesinin ne
kadarı gerçektir bilinmez! İlginçtir, bu efsanenin çok benzerini başka kentler
için de duyduğumu anımsıyorum.
Yeni 10 Dinar'lık Tunus
banknotlarında gördüğünüz gizemli kız işte efsanedeki Fenikeli kraliçe
Elissa'dır. Kurduğu Kartaca "parıldıyan kent" olarak anılır, Batı
Akdeniz'de 300 kent üzerinde hükümran olur. Romalı ünlü şair Vergilius Kraliçe
Elissa'yı Aeneid adlı destanında anlatır.
Kartaca'da büyük bir nekropol
bulunuyor. Bu sözcük "ölüler şehri" anlamına geliyor ve bölge pek çok
mezara ev sahipliği yapıyor. Antik kent Kartaca'da dini yapılar, kuleler,
amfitiyatro ve pazar yerleri bulunuyor. Kartaca, zamanının en büyük
kentlerinden biriymiş. Rivayet o ki, sadece dönemin İskenderiye'si büyüklükte,
Kartaca'yla yarışabilirmiş.
Antik kente girmemizle,
gördüklerimiz karşısında şoke oluyoruz. Dizi dizi bebek lahitleriyle
karşılaşıyoruz. Rivayet o ki, Fenikeliler ilk çocuklarını Tofet adlı
tapınakta kurban ederlermiş. Kime kurban ediyorlar? Tanrı Baal Amon ile karısı
ana tanrıça Tanit'e!..
Kurban edilecek çocukları
boğuyorlar, yakıyorlar sonra da mezar taşlarının altına gömüyorlar. Bu mezar
taşlarından Bardo Müzesi'nde de görmüştük. Tanit bereket
tanrıçasıymış. Çok güçlü bir deniz imparatorluğu kurmayı başaran Fenikelilerin
yaptığına bir bakar mısınız? Fenikeli din adamlarının ürettiği bu inanç
sisteminin sonuçlarını aradan binlerce yıl geçtikten sonra ürpererek izliyoruz.
O dönemlerde anne, baba,
akrabalar yeni doğmuş çocuğu kurban edilmek üzere nasıl da gururla tapınağa
götürüyorlardı kim bilir? Tanrıları için, toplumları için müthiş onurlu bir iş
yaptıklarını düşünüyorlardı mutlaka!.. Bu dehşet verici kurban törenleriyle
Fenikeliler Tanrı Baal ile karısı ana tanrıçaya bir dirhem yaranabildiler mi,
onu da bilemiyoruz! Dehşet içinde ayrılıyoruz bebek lahitleriyle dolu
mezarlıktan.
Kartaca'nın II. yüzyıla
tarihlenen Antonius Hamamları da son derece etkileyici doğrusu. Hamamın
soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümlerini inceliyoruz. Hamam o derece kapsamlı ki,
iki bin yıl önce insanların yaşamını gözümüzün önüne getirmeye çalışıyoruz.
Belli ki hamamlar yaşamın tam göbeğine oturmuşlar.
Varlığa darlık olmaz, dedikleri kadar varmış
doğrusu. Yüzme havuzlarından yemek salonlarına, masaj odalarından mozaiklere
kadar neler yokmuş ki Antonius hamamları içinde. Hali vakti ziyadesiyle yerinde
olan Romalı ailelerin çocuklarına eğitim veren bir de okul bulunurmuş burada.
Hamamın berisinde beyaz bir
yapı dikkatimizi çekiyor. Cumhurbaşkanlık konutu olduğunu öğreniyoruz. Konutun
fotoğrafının çekilmemesini rica ediyor rehberimiz. Gerçi bu yasağın uygulanması
da pek kolay olmasa gerek! Antik kentte çektiğimiz video ve fotoğrafların içine
başkanlık konutu ucundan köşesinden bir şekilde girebiliyor aslında...
Kartaca'da deniz manzarası
ve günbatımı öyle hoş ki... Zeytin,
yasemin, hurma diyarı Tunus'un her köşesinin ayrı güzel olduğuna inancımız git
gide pekişiyor...