Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: İtalya ::::: Floransa ::::: Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 1: Lucca...        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
İtalya Floransa 12 Mayıs 2012 15 Şubat 2012
20 Şubat 2012
16580 3 hakangeziyor 

 Şubat Güneşinde Toskana Gezisi 1: Lucca...
 (Genel)

Yeniden İtalya'dayım. Birkaç saatlik geçiş gezisini de sayarsak bu dördüncü gelişim. Biraz da orta Avrupa'nın şubat soğuğundan kaçmak için bir liman düşünürken aklıma geldi İtalya seyahati. Ve daha önce hiç görmediğim Toskana'da karar kıldım. Altı günlük programı en ince detayına kadar yaptım: Uçak, otel, otobüs, tren, ne yenecek, ne alınacak, hangi müze mutlaka görülecek.... Sıra sizlerle paylaşmaya geldi. Ben çok keyif aldım. Umarım siz de beğenirsiniz...

Lüksemburg tren garı önünden bindiğim Flibco otobüsü saat 09.40'da Frankfurt Hahn Havaalanına ulaştı. Yaklaşık bir buçuk ay önce satın aldığım için otobüs tek yön 5 €. Geç kalırsanız fiyatlar 22 €'ya kadar çıkıyor. Hahn Havaalanı burada en çok uğradığım yerlerden birisi olduğu için artık neredeyse her deliğini biliyordum. AB vatandaşı olmadığım için iç hat uçuşlarında bile pasaport kontrolü yapılıyor. Yalnız bu kontrolü Ryanair Havayolu'nun check-in görevlileri yapıyorlar. El bagajının da gerekli ölçülerde olduğu kanaat getirildikten sonra uçağımıza doğru yürüdük. Yürüdük diyorum zira Hahn Havaalanı çok küçük bir yer olduğundan otobüs garında otobüse gider gibi uçağa da yürüyerek gidiyorsunuz. Bu arada Ryanair firmasından Hahn - Pisa gidiş dönüş uçak biletini her şey dahil 43 €'ya aldığımı da belirteyim.

Pisa Havaalanına indiğimizde saat tam 12.35'ti. Çıkışta tabelalar son derece detaylı ve güzel hazırlandığından neyin nerede olduğunu kolayca görebiliyorsunuz. Tren istasyonu ile biletin alınacağı yer zıt tarafta olduğu için haliyle önce bilet gişesine yöneldim. Lucca'ya gideceğimi söyleyince görevli bayan "tren mi otobüs mü?" diye sordu. Farkı? Fiyat ve zaman olarak yok ama trenle önce Pisa'ya gidip oradan aktarma yapıyorsunuz. Otobüs biraz dolaşıyor ama en azından direkt. Saat 13.00'de otobüs olduğundan onu tercih ettim ve 3 € ödeyerek biletimi aldım.

Pisa-Lucca arasında lacivert renkli Lazzi bus (VAI Bus) otobüsleri çalışıyor. İtalya'da bölgesel tren ve otobüs biletlerinin pek çoğunda zaman kavramı olmadığı için otobüse binince hemen girişteki makineye biletinizi onaylatmanız gerekiyor. Ben de öyle yaptım ve tarih-saat bilete işlendi. Sıcak kahvemin keyfini çıkararak otobüsün kalkış saatini beklemeye başladım.
Gezimin ilk günü Pisa'da hava sıcaklığı yaklaşık 9-10 derece idi ama yer yer yağmurla karşılaşacağız gibi görünüyordu. Hatta ince ince atıştırıyordu. Otobüs tam zamanında hareket etti ve daha 10 dakika bile olmamıştı ki Pisa'ya ulaştı. Pisa dönüş günü programımda olduğundan yolculuğa devam ettim. Yaklaşık 45 dakika sonra birkaç metre yükseklikteki surları görünce Lucca'ya geldiğimizi anladım. Otobüs surların içinden geçerek Verdi Meydanında durdu. Son durakmış...Peki tren istasyonu nerde? Şoför yaklaşık bir kilometre mesafede olduğunu söyledi. Elimde küçük de olsa bavul bulunmasa zaten sorun değil de...Neyse hem giderim hem de keşfe başlamış olurum diyerek yola koyuldum.

Toskana'nın en güzel kasabalarından birisi olarak kabul edilen Lucca, Etrüksler tarafından kurulmuş bir şehir. Nüfusu yaklaşık 90.000. Etrüksler sonradan Roma İmparatorluğunda eridiği için Roma şehri olarak da biliniyor. Tarihte özellikle askeri açıdan önemli bir noktada bulunması nedeniyle tüm şehrin etrafı bugün bile son derece iyi durumda olan surlarla çevrili. Zaten tarihi Lucca kasabası da bu surların içindeki bölge. Oldukça küçük olduğunu söyleyebilirim.

Bir elimde şemsiye bir elimde küçük bavulumla tren istasyonuna doğru yolculuğum başladı. Vittorio Emanuele II anıtının oradan surların üzerine çıktım. Askeri önemi kalmayan surlarda iki tarafta ağaçlarla çevrelenmiş yol bulunuyor. Hatta bisiklet yolu bile yapılmış. İnce ince yağan yağmurda bile bu surların tepesinde yürümek insana çok büyük keyif veriyor doğrusu.
Yaklaşık 15 dakika sonra tren istasyonuna açılan San Pietro kapısındaki tünelden geçerek istasyona ulaştım. Akşamüstü yolculuk Floransa'ya. Lucca-Floransa arası bölgesel tren bileti 6,40 €. Yaklaşık her saat hareket eden trenlerden hangisine bindiğiniz çok önemli değil. Zira aldığınız bilet 60 gün boyunca geçerli. Makineye okuttuğunuz andan itibaren de altı saat içinde kullanmanız gerekiyor.

Biletimi cebime koyduktan sonra hem şehir haritası almak hem de emanet ofisine elimdeki bavulu bırakmak için hemen 100 metre ileride Giuseppe Giusti Caddesi üzerinde yer alan turizm danışmaya gittim. Şok! Kapalı....Üzerinde bir not: "Verdi Meydanındaki turizm danışmayı kullanabilirsiniz". Hayda...Zaten otobüsten orada indik...Kısa bir süre ne yapacağımı düşündüm. Tamam elimdeki çanta küçük ama yine de sıkıntı tabi. Bir ara "basayım gideyim Floransa'ya" diye bile aklımdan geçti.

Kafamdan bunlar geçerken tam köşede yer alan Hotel Rex'e gözüm ilişti. Denemekten zarar gelmez deyip içeri daldım ve bagajımı emanet olarak bırakıp bırakamayacağımı sordum. Güler yüzlü resepsiyonist bayan "elbette" dedi ve yer gösterdi. "Borcum ?" dedim, "bunun için para istemez" dedi. Teşekkür edip ayrıldım. Ne şans ama...
Bir başka şanslı konuda yağmurun dinmiş olmasıydı. Gün boyunca da bir daha tek bir damla yağmadı. Pek çok şehirde yaptığım gibi kendimi "yürüyerek gezme modu"na alıp gezime başladığımda saat 14.30'u gösteriyordu Hemen tren istasyonunun karşısındaki duvarın arkasında kalan San Martino Katedrali ilk durağım oldu. 12 ila 15. yüzyıl arasında inşa edilen katedral, yan tarafındaki kulesi ve ünlü Nicola Pisano'ya ait dış cephedeki oymaları ile heybetli ama dışarıdan bakınca sanki miadını doldurmuş bir havada duruyor. Katedralin en önemli eseri ahşaptan yapılmış Hz. İsa figürü olan Volto Santo imiş ama neredeyse yarısı tadilatta olduğundan görmek nasip olmadı. Sizin anlayacağınız katedralden pek bir şey anlamadan istikametimi Lucca'nın en yüksek kulesi Torre dele Ore'ye çevirdim. Tepesinde büyük bir saat ve çan bulunan 130 yılından kalma kule maalesef bakımda olduğu için çıkmak nasip olmadı. Kış mevsiminde gezmenin maalesef bu tarz dezavantajları oluyor. Meraklısı için yaz döneminden kalma fiyat listesi giriş adam başı 3,50 €.
Yolun devamı Lucca'nın önemli alışveriş merkezlerinden birisi olarak kabul edilen Via Fillungo. Tabi siz benim alışveriş caddesi dediğime bakmayın, nefis ortaçağ mimarisini barındıran dar sokaklardan bir tanesine sağlı sollu bildik markalar birer dükkan açmışlar ve olmuş size alışveriş caddesi. Böyle tarihi yerlerde gezmek ayrıca büyük keyif veriyor insana. 30-40 metrekare olmasına rağmen haritada "meydan" olarak gösterilen Mercanti'den sağa dönerek Sant Andrea 14 numaradaki diğer kule olan Guinigi'ye geldim. Tabelada giriş ücreti 4 € yazmasına rağmen görevli bayan henüz o fiyatın geçerli olmadığını ve giriş ücretinin 3,5 € olduğunu söyledi. Biletimizi aldık ve başladık tırmanmaya.

Çıkışın yaklaşık yarısı normal beton, geniş merdivenlerden oluşuyor. Duvarlar da dini figürlerin bulunduğu hoş resimlerle süslenmiş. Yarıyı geçtikten sonra yaklaşık bir metre genişliğinde demir merdiven başlıyor. Ancak sonlarına doğru yaklaşık 20-25 basamaklık bir bölüm var ki en fazla 40 cm. genişliğinde ya var ya yok. Biraz şişman birisinin buradan yukarıya çıkması mümkün değil. Yukarıya ulaşınca ağzım açık kalakaldım. Bunda manzaranın güzelliğinin de etkisi var elbette ama asıl tepede bulunan meşe ağaçlarını görünce şok oldum. Bildiğiniz kanlı canlı ağaçlar. Bu yükseklikte karşınıza çıkınca birden garip oluyor tabi...
Eski dönemlerde Lucca ve civarında 200'den fazla kule olduğu söyleniyor. Bugün için bunlardan çok azı ayakta kalabilmiş. Guinigi Kulesi de bunlardan birisi. 15 yüzyılın zengin ailelerinden ve Lucca'yı Floransalı Medici ailesine karşı savunan Guinigi'lerin kocaman evlerinin (saray da denilebilir) yanına eklenen kule yaklaşık 45 metre yüksekliğinde ve ortalama 230 basamakla çıkılıyor. Yukarıdan surlar içindeki Lucca'nın harika manzarası bir yanı tepesindeki meşe ağaçlarıyla son derece ilginç bir örnek oluşturuyor.
Sonraki hedefim Lucca'nın en güzel meydanlarından birisi olarak kabul edilen Anfitiyatro Meydanı. Antik Roma döneminde meydanın bulunduğu yerde yaklaşık 10.000 kişilik bir anfitiyatro bulunduğu için böyle anılıyor. Oval şeklindeki meydan uzun bir süre Lucca'nın en büyük pazar yeri olarak da kullanılmış. Bugün için sarı rengin hakim olduğu evler ve altlarında hediyelik eşya dükkanları ile kafelerin bulunduğu popüler ve oldukça şirin bir mekan. Hem önemli bir turistik nokta hem de yerel halkın buluşma noktası. Kış mevsimini tüm ağırlığı meydana da çökmüş zira pek çok dükkan kapalı ya da açık olmasına rağmen dışarıdan kapalı gibi duruyor. Eminim bahar ve yaz döneminde buralarda olmanın keyfi bir başka güzel olur. Buradaki dükkanlardan birisinden 3 €'ya magnetimi de almayı unutmadım.

Meydandan ilerleyince St. Frediano Meydanı ve hemen ilerisinde aynı adlı kiliseye ulaştım. Elimdeki notlara göre 1112-1147 yılları arasında inşa edilen kilise Lucca'nın en büyüğü olmasa da en çok fotoğrafı çekileni imiş. Bunun esas sebebi de dış cephesinde bulunan, iki tarafında meleklerle Hz. İsa'nın bulunduğu renkli mozaik. Gerçekten son derece canlı renklerle bezenmiş hoş bir mozaik. İçerisi de oldukça güzel döşenmiş. En önemli eserlerden birisi Lucca'nın azizi olan Santa Zita'nın mumyalanmış olarak camekan içinde sergilenen mezarı.
Uzun alışveriş caddesi Via Fillungo buralara kadar geliyor. Biraz çevreyi gezdikten sonra haritayı kapatıp bıraktım kendimi Lucca sokaklarına. Lucca'da yürümek müthiş keyifli. Dar sokaklar, kırmızı tuğladan inşa edilmiş tarihi binaların ve küçük meydanların arasında dolaşmak inanılmaz güzel. O kadar hoş muhafaza edilmiş ki gözlerinizi kapadığınızda bir an kendinizi gerçekten ortaçağda zannetmeniz içten bile değil. Nispeten sakin sokakların mevsiminde ne kadar hareketli olacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Bu arada yeri gelmişken bisikletlerden de bahsetmem lazım. Lucca, Toskana geneline göre nispeten düzlük olduğu için bir bisiklet cenneti. Bu mevsimde bile her yerde onlarca bisiklet veya bisikletli var.

Gezerken deniz ürünleri satan küçük bir mekana rast gelince dayanamadım ve daldım içeri. 7,90 € ödeyerek kocaman bir kapta muhtelif deniz canlılarından (kalamar, balık kroket, midye, karides) oluşan yemeğimi yürüyüş sırasında afiyetle mideye indirdim. Bu esnada Lucca'nın meşhur bir diğer meydanı olan St. Michele'ye ulaştım. Meydan ismini aynı adlı kiliseden alıyor. 11-14. yüzyıllar arasında yapılmış olan romanesk tarzdaki Kilisenin beyaz mermerden ön cephesi oldukça etkileyici bir görüntüye sahip. Minik sütunlardan oluşan ön cephenin en üst bölümünde ejderha figürü bulunuyor. Kilisenin arka tarafında yine bir kule mevcut. İç taraf son derece sade döşenmiş. Özellikle resimlerden oluşan minik şapel son derece etkileyiciydi. Bence Lucca'nın en güzel kilisesi burası.
Yola devam edince Lucca'nın en büyük meydanlarından birisi olan Napoleone Meydanına çıktım. Kış nedeniyle tamamı kelleşmiş ağaçlardan oluşan meydanın ortasında antik Roma dönemini simgeleyen bir heykel mevcut. Yaz döneminde Lucca Festivali burada yapılıyormuş. Meydanın en önemli tarihi değeri 14. yüzyıla tarihlenen Dükler Sarayı (Palazzo Ducale). Bugün için idari bina olarak kullanılan Saray oldukça büyük ve gösterişli. Buraya açılan bir diğer meydan olan Giglio'da ise aynı adlı tiyatro binası bulunuyor. Meydanın ortasında ise İtalya'da pek çok şehirde karşılaşabileceğiniz türden bir Garibaldi Heykeli var.

Cittadella Meydanı denince elinde sigarası ile ünlü kompozitör Puccini'nin heykeli karşıma çıktı. Lucca ve civarında pek çok müzisyen doğmuş ama aralarında en meşhuru Puccini olmuş. Meydanın hemen köşesinde yer alan müzisyenin doğduğu ev (Casa di Puccini) 1979 yılında Müzeye çevrilmiş. Müzede kişisel belgeler, eşyalar ve ilk çaldığı piyano bulunuyormuş. Ziyarete açık ama ben çok fazla vaktim olmadığı için tercih etmedim.
Sokaklarda biraz daha dolaştıktan sonra artık saat 17.00'ye gelmişti. Surlar içinde yer alan tarihi Lucca oldukça küçük bir yer. Üç dört saatte pek çok kez aynı yerlerden geçtim. Mevsim de çok müsait olmadığı için açık alanlarda fazla vakit geçirmek mümkün olmadı. Bu yüzden Floransa'ya 17.31 treni ile gitmeye karar verdim. Hotel Rex'e gelip çantamı aldıktan sonra istasyonun hemen yan tarafında bulunan büfeden sıcak bir kahve aldım (0,90 €).

Treni beklerken Lucca ile ilgili okuduklarımın ne kadar doğru olduğunu düşündüm. Mutlaka birkaç saat ayrılması gereken Toskana kasabalarından birisi Lucca. Ben beğendim. Emininm bahar ya da yaz döneminde gelseydim çok daha fazla keyif alırdım. Siz siz olun Toskana'ya program yaparsanız en azından birkaç saatinizi mutlaka surlar içindeki bu şirin ortaçağ kasabasına ayırın. Pişman olmayacaksınız...

Seyahatle kalın...












 Yazılan Yorumlar...
baran
(07  Aralık 2012)

bisiklet şehri lucca... italya‘da beni en çok eğlendiren şehir... bu şehirde bir sürü meydan var, hepsi de inanılmaz geniş etrafları kafelerle çevrili. dedim ya inanılmaz keyifli bir yer, tabi bisikletle gezmenin ayrı bir güzelliği var. hiç bilmediğiniz bir yerde bisikletin tepesinde aklınıza gelen her sokağa dalıyorsunuz. evler, binalar burada da inanılmaz, italya hiç yanıltmıyor. bu siteden daha fazla bigi edinebilir ve fotoğraflara bakabilirsiniz... http://www.geziyorum.net/lucca/

hakangeziyor
(17 Mayıs 2012)

Hocam, zaten sizde biliyorsunuz Toskananın her köşesi ayrı güzel. Ben altı günde ancak bir bölümünü gezebildim. Müthiş keyifliydi. Lucca küçük ama harika bir yer. Daha önce bizim Gülşahdan da bolca dinlemiştim. Fırsat olursa bahar ya da yaz aylarında da görmek lazım. Görüşmek üzere...

NEŞE
(12 Mayıs 2012)

Hakan,tiryaki olduk yazılarına,bugün neresi var sırada diye bekler oldum,her yazında ayrı tad alıyorum...Gerçekten çok haklısın,ben Eylül başında gördüm Lucca yı ve bayıldım,tabii senin kış mevsimi için "yavaşlatılmış"aktivitelerden bahsetmen çok doğal ,o soğuk ve yağmurlu havada yine de çoook iyi gezmişsin....Çok teşekkürler...

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.