Ülke |
Şehir |
Ekleme |
Düzenleme |
Gezi Tarihleri |
Okunma |
Yorum |
Yazan |
Türkiye
|
Bolu |
21 Temmuz 2012 |
|
29 Haziran 2012 01 Temmuz 2012 |
7944 |
7 |
Şükran Şahin |
|
|
Ankara’dan Mudurnu’ya: Doğa, Kültür ve Tarihin Kucaklaştığı Yer (Kültür/Sanat)
|
Mudurnu İpek Yolu Festivali için SEDER (Sanat Eğitimcileri Derneği) üyeleri sergi ve söyleşi daveti üzerine, Mudurnu hakkında araştırmaya başlıyorum. Ankara Mudurnu arasının 245 km olduğunu, yaklaşık üç saate yakın süreceğini anlıyorum. Mudurnu'nun çeşitli medeniyetlerin ilk merkezi olduğunu, Kuvayı Milliye hareketine destek verdiğini, Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklulardan sonra, Samsa Çavuş tarafından Osmanlı topraklarına katıldığını, ahilik geleneğinin hala yaşatıldığını, yüzyıllara tanıklık etmiş bir Anadolu kasabası olduğunu öğreniyorum. Ankara'dan Ayaş, Beypazarı, Nallıhan kuş cenneti güzergâhının zengin doğasına tanıklık ederek yaptığımız yolculuğun sonunda; büyük bir tavuk heykelinin, hemen yanında da Mudurnu İpek Yolu Kültür Sanat ve Turizm Festivali afişinin karşıladığı kente girince içimize sevinç doluyor.
Belediyenin festival davetiyesindeki yoğun programı görünce ilgimi çeken bölümleri işaretleyip not alıyorum. Ankara'dan, Bolu'dan, Sivas'tan, Düzce'den akademisyenler, eğitimciler, öğrencilerin festivale geldiğini, birçoğunun görevleri olduğunu görüyorum. Herkes tatlı bir telaş içinde. SEDER sergisinin Kent Müzesinde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve çok sayıda davetli eşliğinde açılması, Ankara Ünv. hocalarının rehberliğinde, A.İ.B.Ü. öğrencilerinin katıldığı yaratıcı drama etkinliği, "Yüksek Öğretimde Müze Eğitimi" söyleşileri, ardından "Tiyatro ve Eğitim" konulu söyleşisi, Özgür ve Özge Günay kardeşlerin öz tiyatromuzdan kısa bir örnek sunmaları festivalin kültür ve sanat boyutuyla örtüşüyordu.
Festival etkinlikleri için hazırlanan meydanda Mudurnulular ve festival ziyaretçileri etkinlikleri hiç kaçırmadılar. Etkinlikler gece geç vakitlere kadar sürdü. Festivalin sanat ve eğitim kısmını yürüten A.İ.B.Ü. öğretim görevlisi Sn. İlknur Karageyik ve öğrencilerinin kent meydanındaki "doğada sanat" atölye etkinliğinde, sanatın halkla buluşması coşkusuna tanık olmak hoştu. İlk olarak 1957 yılında kurulan ve Belediyenin bir hizmeti olarak devam eden Belediye Bandosu eşliğinde Festival Yürüyüşü çok renkli görüntülere sahne oldu. Meydanda Kültür ve Turizm Bakanı Sn. Ertuğrul Günay'ın, milletvekili, vali, kaymakam ve çok sayıda bürokratın katılımıyla da festival etkinliklerinin açılışları yapıldı. Mudurnu Belediye Başkanı Sn. Mehmet İnegöl'ün kentsel sit alanı olarak ilan edilen Mudurnu için projelerin devam ettiğini, herkesin destekleriyle, elele vererek daha eşsiz bir Mudurnu için yola devam edeceklerini açıklamasına halkın alkışları yanıt verdi.
Çok sayıda kalabalık yabancı ve ulusal ekiplerin (Romanya, Bulgaristan) kendi folklorik giysileri, dans ve müzik gösterileri, Mudurnu Halk oyunları, Çankaya, Bartın Belediyesi halk oyunları ekiplerinin gösterileri, konserler Şeyh-ül İmran mevlidi, Karakucak güreşleri katılanlara eşsiz anlar yaşattı. Çok sayıdaki davetliler hepsi konakladıkları konaklardan memnun görünüyorlardı. Kent'te konaklama konusunda bir problem olmadığını anlıyorum.
Kaldığımız Konağın penceresinden baktığımda eski evler, ceviz ağaçları, Şeyh-ül İmran tepesi bize gülümseyerek el sallıyordu. Doğallık, sessizlik, sakinlik içimizi aydınlattı. Biraz ilerideki yavru dört sincap olağanüstü sevimlilikleriyle, ağaçlardan duvara, duvardan yuvalarına atlayıp duruyorlardı. Yavru sincapların inanılmaz bir çeviklik ve sevimlilikleriyle oyunlarını büyülenmiş olarak seyrettik. Yakından görmek için konağın bahçesine inerek kız kardeşim Şule ile bu oyunlarını belgelemek istedik, ancak sincaplar bizi hissettikler ve yuvalarına kaçtılar. Fotoğraf çekemeden konağa geri döndük, güzel görüntüleri belleğimize atarak.
Mudurnu'nun sokaklarını dolaşırken; yeşil rengin tonlarını ve nüanslarını görüyorum ve o renkleri paletimde karıştırarak bulmak istiyorum. Tarihi evlerin Mudurnu'ya has ayrıntılarını ve şehrin yeşil tepelerle çevrelendiğini, hemen eteklerindeki yerleşimin düzenini, yeşilin tarihi evlerle kucaklaşmasını, konakların Göynük evleriyle benzeştiğini fark ediyoruz. Armutçular Konağı, Hacı Şakirler Konağı, Keyvanlar Konağı, Hacı Abdullahlar Konağı, Fuat Beyler Konağını, Mudurnu saat kulesini, kalesini, Yıldırım Bayezıd cami ve hamamını, Kanuni Sultan Süleyman Camilerini hayranlıkla seyrediyoruz. Toplam 165 adet konak, 8 cami, çeşme, hamam olmak üzere 173 adet mimari değeri yüksek yapıların bulunduğunu öğreniyorum. Bakırcılar çarşısındaki dükkanların içini saatinde yetişemediğim için göremeden dönüyorum. Mudurnu çarşısında dolaşırken Beyaz renkli betonarme, Avrupai özellikte farklı yapıyı görünce soruyoruz. Binanın alt katındaki süpermarketin sahibi, dedesinin babasının Macar asıllı olduğu ve buraya oradan geldiklerini ve Macar binalarından esinlenerek bu binayı yaptığını söylüyor (Uygarlıklar beşiği Anadolu'ya yakışan bir ayrıntı).
Festival kapsamında yörenin her türlü el sanatlarının, özellikle iğne oyalarının, Mudurnu örtülerinin, yemeklerinin, gelenek ve göreneklerinin sergilendiği yol boyunca sıralanan stantları incelemek, kentin kimliğini öğrenmek için bir fırsattı bizim için. Kızılcık tarhanası, oğmaç, erişte çorbaları, kaşık sapı, Mudurnu böreği, sini makarnası, yaprak sarması, baklavası, tavuk göveç, tepme helvası gözümüze ve midemize çarpanlardı. 1957 den beri yapılan saray helvasını da unutmamak lazım. Ayrıca tavukçuluğun azalması üzerine turizmin önem kazanması da gözümüze çarpanlardandı. Eskiden Mudurnu deyince tavukçuluk aklımıza gelirdi (kuş gribi Mudurnu dan da geçmiş)! Burada yaşayanlarla sohbet ediyoruz, köylerini ve yaylalarını, kaplıcalarını, evliyalarını, türbelerini, endemik bitkilerini, mesire yerlerini ve göllerini de görmemizi öneriyorlar. Ayrıca; Mudurnu'nun tüm Anadolu'ya ve Hindistan'a kadar gönderdiği iğneleri, kenti 1640 yılında ziyaret eden Evliya Çelebinin de, Mudurnu çarşısında sıra sıra 1100 adet iğneci dükkânının bulunduğunu ve ceviz cenneti olduğunu kitabında yazdığını anlatıyorlar. Mudurnu köy pazarından erişte, kaşık sapı, tarhana, reçel, peynir, fındık ve cevizlerimizi alıp çantamıza yerleştiriyoruz.
Mudurnulular Derneğinin kapsamlı bir bülten kitabını ve Pertev Naili Boratav özel sayısını değerli eğitimci, araştırmacı ve Mudurnu gönüllüsü Mehmet Tunçkol bey bize takdim ediyor. Sn. Mehmet Bey, bizlere Mudurnu Kent Müzesinde Boratav ile ilgili bir sunu yapıyor. Ülkemizin yetiştirdiği ve dünyanın tanıdığı önemli halk bilimcisinin, ülkemizin kültür, folklor tarihine damga vuran aydınının, engin bilgisini uzak ellerin daha çok değer verip, onu ülkesinden önce bağırlarına bastıklarını biliyordum. Geçte olsa, Boratav'ın hak ettiği gerçek değerini bir grup Mudurnu gönüllüsü sayesinde gerçekleştiğini görmek bizi rahatlatıyor. Onun adının yaşatıldığı Kültür Evini ziyaret ediyoruz. Mudurnu ve yöresine ait etnografik objelerin, kentin tanığı olağanüstü güzellikteki eski fotoğrafların anılarını, öykülerini Sn. Necdet Akay bey'den dinliyoruz. Boratav'ın babası olan: Kaymakam Abdurrahman Naili Beyin Mudurnu için yaptıklarını ve ne kadar çok sevildiğini anlıyoruz. Ne mutlu kente değer ve anlam katanları yaşatanlara...
Mudurnu'nun keşfedemediğimiz, dokunamadığımız birçok yerini arkamızda bırakarak, Sünnet Gölünü görmek üzere yola çıkıyoruz. İnsana huzur veren manzarasıyla, dar yollardan geçip saklı cennet Sünnet Gölüne vardığımızda, tüm zarafetiyle bize kucak açan doğasını sevgiyle selamlıyoruz. Gölün sakin ve büyülü renginin içinde, ritmik bir düzenle yüzen ördekler ve kuğuların güzelliğini fotoğraflarla belgeliyoruz. Temiz havasını içimize doldurarak, doğayla dostluğun tadını çıkarıyoruz. Doğal Yaşam Oteline ait olduğunu düşündüğüm gölün kenarındaki büyük kapalı kameriyeden içeri girdiğimde 50 kişilik bir grubun sessizce kitap okuduğunu görüyorum ve okuma saati olduğunun yanıtını alıyorum.
168'den fazla kuş türüne ev sahipliği yapan Nallıhan Kuş Cennetine yaklaştığımızı gökyüzündeki kaya kartalını görünce anlıyoruz. Ayrıca yol üzerindeki Nallıhan'a uğrayıp iğne oyalarının inceliğini, güzelliğini, dokumalarının ayrıcalığını görmezseniz çok şey kaçırmış olursunuz.
Beypazarı'nda mola vermezseniz, lezzetli yemeklerinden tatmazsanız, kurusundan, simidinden, havuç lokumundan almazsanız darılır size. Ayaş' tan geçerken bir mola verip, kirazı, dutu, domatesi tatmadan, almadan Ankara'ya geçilmez.
Mudurnu İpek Yolu Kültür Sanat ve Turizm Festivali gezisinde yaşayan açık müze diyebileceğim kentin dokusuna sadece üç gün dokunabildik. Daha uzun zamanlar kalınarak keşfedilecek çok şeyin olduğunu düşünüyorum. Hele büyük kentin keşmekeşliği ve bireyselliğinden sonra; cömert doğası, sıcakkanlı insanları, doğal ve zengin kültürüyle biraz daha zaman geçirmek iyi gelebilir.
Mudurnu' ya ve ülkemizin her köşesine gönül verenlere, aydınlatanlara, geliştirenlere selam, saygı ve teşekkürlerimle...
Şükran Şahin
|
Yazılan Yorumlar... |
Nursel Baykasoğlu (17 Eylül 2012)
|
|
Sevgili Şükran,Mudurnu notlarınız da diğerleri gibi açık,yalın,anlaşılır bir dille çok güzel ifade edilmiş..Fotoğraf desteği de ayrı bir güzellik katmış..Yürekten teşekkür ediyor,sevgiyle öpüyorum...Nursel
|
Setenay Süzer (04 Ağustos 2012)
|
|
5 yıl önce kısa süreli gördüğüm Mudurnuyu öyle güzel anlatmışsınz ki Sonbaharda kimbilir nasıl güzel olur düşüncesiyle bu çok yararlı ön bilgilerinizle yeniden gitmeyi heveslendirdiniz.Paylaşımınız için teşekkür ederim.
|
İnci san (01 Ağustos 2012)
|
|
Sevgili Şükran, Mudurnudaki etkinlikle ilgili düşünce, duygu ve izlenimlerini çok güzel iletebildiğin yazını zevkle okudum.İşte bir derneğin etkinliğinin ve katkısının kalıcı kılınmasını sağlayan böyle resimli yazılar ve kayıtlardır. Çabaların(ız) için seni de tüm arkadaşları da kutluyorum.Yazını okudukça da üzerinize düşeni hakkıyla başarmış olmanızdan gurur duydum. SİZİNLE OLMAYI ÇOK iSTERDİM. Sana ve çaba göstermiş tüm katılanlara sevgilerimi yolluyorum. İnci San - Onursal Başkanınız
|
Ahmet ÖZDEMİR (28 Temmuz 2012)
|
|
Festival boyunca mudurnuda farklı alanlarda göev aldım ve zevkle izledim. Mudurnu ve kültür için önemli yer teşfik eden bu festivalin temel kaynağı olan sayın: İlknur KARAGEYİK hocamıza teşekkurlerimi sunmak istiyorum. Emeği gecen tüm hocalarımıza ve görev alan herkeze teşekkurlerimi sunuyorum...
|
candan TERVİEL (24 Temmuz 2012)
|
|
Güzel doğası,zengin tarihi ve ilgi bekleyen kültürel kimliği ile Mudurnu büyüleyici bir yer.Mudurnu Belediyesi ve Sayın İlknur Karageyiğin övgüye değer çabaları Mudurnuyu hak ettiği yere getirecek ve ülkemizin bu nadide köşesi yıldızlaşacak diye umuyoruz.
|
Ersin Bankoğlu (22 Temmuz 2012)
|
|
Şükran Mudurnuda tavukculuk sektörü gidince altenatif olarak ,doğa,tarih,kütür mirası,konakların restorasyanu ve buna bağlı turizmi tercih ettiler ,iyi de ettiler.Şimdi onun verimini alıyorlar.Mudurnuda her cuma namazından sonra topluca esnaf duası edilir,her esnafın çeki senedi sıraya konup esnaf dayanışma fonundan ödenir,esnafda fona öder,onun için fazla bankada yoktur ,eski lonca dayanışması esnsf odası olarak devam etmektedir.
|
hakangeziyor (22 Temmuz 2012)
|
|
Şükran Hocam, çoğumuz Mudurnuyu görülecek bir yer olarak değerlendirmeyiz belki de ama gidildiğinde ne kadar keyif alıyoruz değil mi? Güzel yurdumun pek çok yeri böyle değil mi zaten. Siz de ne kadar doğal anlattınız bu güzel ilçemizi...Kaleminize sağlık...
|
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
|
|