Ülke |
Şehir |
Ekleme |
Düzenleme |
Gezi Tarihleri |
Okunma |
Yorum |
Yazan |
İtalya
|
Verona |
29 Ekim 2010 |
|
19 Ekim 2010 19 Ekim 2010 |
34525 |
6 |
hakangeziyor |
|
|
Garda Gölü'nün İncisi Sirmione ve Şirin Garda Kasabası... (Genel)
|
İtalya'nın en büyük gölü olan Garda (Lago di Garda) 370 km 2 yüzölçümüne sahip. Yer yer derinliği 345 metreye kadar ulaşan göle Verona, Milano ve Brescia şehirlerinden kolaylıkla ulaşmak mümkün. Etrafında pek çok irili ufaklı kasabayı barındıran Garda gölünün tamamını bir günde gezmek neredeyse imkansız. Biz de bugün (19.10.2010) öğleden sonradan akşama kadar yaklaşık 6-7 saatimizi ayırabildiğimiz için gidilecek yerleri tespit etmek bayağı bir zamanımı aldı. "Garda'nın İncisi" olarak nitelendirilen ve neredeyse tüm turların ekstra ücretle ziyaret ettiği meşhur Sirmione kasabasına karar verdik vermesine ama diğer yer neresi olmalıydı?
Aslında bu kararı verirken pek çok farklı etkeni dikkate almanız gerekiyor. Eğer mayıs başı ile eylül sonu Garda'daysanız işiniz daha kolay. Zira çok fazla ve sık ulaşım alternatifiniz oluyor. Özellikle göldeki feribot gezilerinde. Ekim ayı İtalya'nın bu bölgesi için orta-yüksek sezon olarak değerlendirildiğinden gene de şanslı sayılırız. Eğer Kasım-Mart ayı olsaydı feribot seferleri o kadar azalıyor ki binememe ihtimaliniz çok fazla. Bizde Ankara'da birkaç alternatif üzerine araştırma yaptıktan sonra nihayet şöyle bir programa karar verdik: Verona'dan otobüsle gölün ismini aldığı Garda kasabasına gidip, orada yaklaşık 1,5 saat geçirdikten sonra 16.10 feribotu ile Sirmione'ye geçeceğiz. Ondan sonrası saat 19.28'de ise Verona'ya son otobüs... Yolculuğu harita üzerinde çizmeye çalıştım. Kırmızı gidiş, sarı dönüş yolu. Morlar da feribot turunun güzergahı...
Verona'dan yaklaşık 19 derecelik güneşli bir havada başladığımız yolculuğumuz otobüsün en ön sırasında devam ederken geçtiğimiz hiçbir yeri kaçırmamak için gözlerimi dört açmıştım. Arzu'da göz kapaklarına hakim olduğu sürece bana eşlik ediyordu. İlk önemli durak Castelnuova del Garda kasabasıydı. Buranın en önemli esprisi küçük bir Disneylend olarak da tarif edilebilecek olan Gardaland eğlence parkı. Tek kişi giriş ücreti günlük 35 € iken üç ila beş kişilik aile giriş ücreti 85-139,50 € arasında değişiyor. Ayrıca konaklama dahil farklı paketler de mevcut. Vaktiniz olduğunda tam gün geçirilebilecek keyifli bir park olsa gerek. Zaman zaman farkli fiyatlar olabiliyor. Park hakkında daha detaylı bilgi için Gardaland Eğlence Parkı .
Otobüs Pescheria del Garda kasabasında yolcu indirip bindirdi. Burası Garda etrafında trenle ulaşım imkanı olan birkaç kasabadan biri. Daha sonra göl kenarından Lazise ve Bardolino kasabalarını geçerek Garda'ya vardık. Yol boyunca lüks oteller kadar pansiyonlar da dikkatimi çekti. Ayrıca bolca camping alanları da mevcut. Her yer yemyeşil ve bakımlı. İmrenmedim dersen yalan olur. Geniş ve düzenli plajlarda hala suya girenleri gördüm. Saat tam 15.00'te Garda kasabası otobüs terminaline vardık. Siz benim terminal dediğime bakmayın. Küçük bir marketin önündeki tek bir otobüs levhası işte...
Sahile çıktığımızda ne kadar hoş ve güzel bir yere geldiğimizi anladım. Belki de gölün etrafındaki tüm yerleşim yerleri böyledir. Yaklaşık 4.000 kişilik nüfusu olmasına rağmen yaz döneminde nüfusun kat be kat arttığını okumuştum. Evlerin ve otellerin balkonlarındaki renk renk çiçekler, kasabanın her iki tarafında yükselen yemyeşil dağlar, bisikletle gezenler, yürüyenler, banklarda güneşin ve sahilin keyfini çıkaranlar, patenle kayanlar, yatlar, tekneler, vsvsvs...
Sahil boyunca yürüyüşümüze devam ederken bir yandan da feribot kalkış iskelesinin neresi olduğunu anlamaya çalışıyordum ki bingoo...Garda gölünde (aslında diğer göllerde de) tüm yerleşim yerleri arasındaki feribot ulaşımı kamu tarafından sağlanıyor (Gestione Governativa Navigazione Laghi). Kasabalar arasındaki ulaşım ücretleri mesafelere göre düzenlenmiş 7 farklı cetvelle belirleniyor. 01 Ekim 2010 - 31 Mart 2011 itibariyle en kısa mesafe (1) 2.20 € iken en uzak mesafe (7) 11,30 €. Hızlı feribotlar için 1,50 - 4 € arasında ilave ücret ödemeniz gerekiyor. Gidiş dönüş indirimi söz konusu değil. Ayrıca bu biletlerle farklı kasabalarda indi-bindi yapamıyorsunuz. Tüm günlük biletler ise kullanım bölgesine göre 15,40 ila 25,80 € arasında değişiyor. Sefer saatleri ve diğer detaylar için Garda Gölü Feribot Turları internet sitesine bakabilirsiniz.
Bilet gişesi kalkıştan on dakika önce açıldığından kasabanın iç tarafına doğru yürüyüşe geçtik. Daracık sokaklarda hediyelik eşya dükkanları, dondurmacılar, cafeler, küçük marketler ne ararsanız var. Yalnız fiyatlar hiç de ucuz değil. Gezerken aldığımız güzel kokular hafiften acıktığımızı aklımıza getirince Ristorante All'Ancora'dan Margharita pizza aldık (8 €) ve çantamızdaki kolalarımızla mideye yuvarladık. Yeniden sahil yoluna çıkarak göl kenarında ağır ağır yürüyerek bulunduğumuz yerin tadını çıkarmaya çalıştık. Arzu'nun "böyle bir yerde bir ömür yaşanır" sözüne katılmamak mümkün değildi. Zaten büyük şehirde yaşayan insanlar olarak nerede bir sakinlik ve huzur bulsak aynı yorumu yapıyoruz. Göl kenarındaki martılar bize yine İzmir'i hatırlatıyor.
Bu dinginlik içinde feribot iskelesine varıyoruz. Feribotun kalkmasına 7-8 dakika var ama ortada feribot falan yok. Sirmione (4) no'lu cetvele denk geldiğinden adam başı 7,30 € ödeyerek biletlerimizi alıyoruz. Çok fazla kalabalık yok, biz dahil 7 kişi var. Birkaç dakika içinde uzaktan feribot görünüyor ve görünmesi ile iskeleye yanaşması bir oluyor nerdeyse. Feribot tam saatinde kalkıyor ve hemen üstü açık bölüme geçiyorum. Garda kasabasından ayrılırken bol bol fotoğraf çekiyorum. Biz bu Garda'yı sevdik...
Sirmione yolunda feribot sadece tek bir noktada duruyor: Bardolino kasabası. Buradan otobüzle gelirken de geçmiştik. Küçücük bir iskele ve onun hemen yanında minik bir liman. Sahildeki kafelerde insanlar Garda'daki gibi güzel havanın tadını çıkarıyordu. Aslında kalmasına daha beş dakika olmasına rağmen saatini beklemeden feribot hareket etti. Aslında bu durum işimize geldi çünkü bir an önce Sirmione'ye varmak istiyorduk.
Sirmione...Meşhur şair Catullus'un bundan yaklaşık yüzlerce yıl önce "gölün incisi..." diye tanımladığı 7000 kişilik tarihi kasaba. Feribotla gelirken Sirmione'yi önce yarımadanın ucundaki Roma dönemine ait kalıntılar (La Villa Romano) eşliğinde görüyorsunuz. Gerçekten etkileyici. Bu bölge 1.yüzyıldan beri bölgenin zengin ve soylu ailelerinin yerleşim yeri olmuş. Hatta meşhur Sezar'ın bile kaldığı söyleniyor. Bugüne gelen kalıntılardan o dönemim ihtişamını yakalamak mümkün. Buraya sadece yürüyerek gidebiliyorsunuz. Merkezden yaklaşık 1 km uzaklıkta.
İskeleye yanaştığımızda saat tam 16.50'ydi. İskele küçük Carducci meydanına açılıyor. Burada Catullus'nun bir büstü var. Meydanda kafeler ve restoranlar mevcut. Ancak Sirmione'nin Garda ve Bardolino kasabalarından en önemli farkı merkezde göl boyunca yürüyebileceğiniz alanların olmaması. Meydandan sonrası doğrudan dar sokaklara açılıyor.
Meydanda bulduğumuz ilk kişiye Verona otobüslerinin nereden kalktığını sorduk ve oraya doğru yürümeye başladık. Bir dakika geçmemişti ki her zaman resimlerde ve kartpostallarda gördüğümüz Scaligero Kalesi karşımıza çıktı. 13.yüzyılda savunma amaçlı olarak inşa edilen kalenin yanında kanallar açılmış. İçinde şirin ördekler mevcut. Giriş ücreti 4 €. Kapanmasına az bir zaman kaldığından girmedik. Kalenin yanındaki tahta kaplanmış köprüden geçerek otobüs biletinin satıldığı gişeyi bulduk. Görevli tek kelime ingilizce bilmiyor. Daha doğrusu önümdeki bayanla konuşmalarından anladığım kadarıyka italyancadan başka hiçbir dili bilmiyor. Hatta bilet ücretini bile hesap makinesine yazarak gösterecek kadar. Avrupa'nın belki de dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden birisi İtalya ama o kadar çok yerde böyle durumlarla karşılaşabiliyorsunuz ki ilginç yani. Hiç olmazsa turistik yerlerde daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tanesi 3,20 €'dan (Tariffa E) dönüş biletlerimizi aldıktan sonra tekrar merkeze doğru yürüdük. Sirmione kasabası Brescia'ya bağlı. Bir yarımadanın üzerine kurulmuş ve yarımadanın sonunda meşhur kalıntılar bulunuyor. Merkez dediğimiz bölge birkaç dar sokaktan oluşuyor. Ama diğer iki kasabadan çok daha kalabalık. Dar sokaklarda yürürken mor çiçeklerle kaplanmış yapı özellikle fotoğraf arzumuzu kabartıyor. Yürüyerek La Villa Romano'nun girişine kadar geldik ama Arzu istemediği için içeriye girmedik. Tekrar geri dönerek dar sokaklarda gezmeye devam ettik.
Burada da bir tane Santa Maria Maggiore kilisesi mevcut. Onun bahçesinden geçerken üstümüze düşecekmiş gibi duran bir kaya parçasından bayağı korktum. "Bunu nasıl böyle bırakırlar, bunlarda hiç mi akıl yok" derken aslında bunun Belediye tarafından düzenlenen sergideki bir sanat eseri olduğunu ilerdeki tabeleden öğrendik. Eserin adı da ilginç: "I Don't Like Rolling Stones". Yani kabaca "yuvarlanan kayaları sevmiyorum" Ama bundan ziyade meşhur Rolling Stones grubuna gönderme yapıldığı kesin. Değişik bir çalışma. Onun kaya olduğunu da zannetmiyorum zaten. Yoksa üç tane tahta parçasının onu orada tutması bence imkansız. Gene de çok hoştu...
Kalenin arkasından Castello meydanına çıktığımızda birer kahve içmek için iskelenin açıldığı meydandaki kafelerden birine oturmaya karar verdik. Bar İtalia'da bir bira ve espresso eşliğinde (ikisi 7 €) yaklaşık yarım saat etrafı seyre daldık. Saat 18.30'a geliyordu ve hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Yeniden dar sokaklara daldık. Arzu birkaç hediyelik eşya aldı. Sirmione'de fiyatlar Garda'dan daha pahallı değil, hatta ucuz gibi geldi bana. Verona dahil bu bölgede en çok dikkatimi çeken şey her tarafta dondurmacı dolu. Onlarca çeşit var, eminim seçmekte bile zorlanırsınız.
Castello meydanında kale ve çevrenin bolca fotoğrafını çektikten sonra yavaş yavaş 19.28'de hareket edecek olan otobüsümüze doğru yürümeye başladık. Tam şehre giriş kapısının yanındaki küçük şapele girerek tablolara ve içeriye şöyle bir baktık. Otobüs Brescia'dan geliyor (LN 26). Buraya tren seferi olmadığı için tek toplu ulaşım aracı bu otobüsler. Bilet gişesi kapanmıştı. Biletleri otobüste de alabildiğiniz için bu sorun değil. Göl boyunca yürüyerek daha çok evlerin bulunduğu alanı da gezdik. İçine ışık yerleştirilmiş ağaç çok hoştu ama bende onu güzelce resimleyecek kalitede bir fotoğraf makinesi olmadığı için nafile. En kısa zamanda bunu halletmem lazım...
Yaklaşık altı saatlik Garda programımız tamamlanmıştı. Sirmione gerçekten hoş bir yer. Ama gölün en iyisi mi onu bilemiyorum. Biz Garda'yı da çok beğendik. Özellikle sahil boyunca yürüyüş yapabilme açısından Sirmione daha kısır. Yine de buralara kadar gelmişken en azından birkaç saatinizi Garda gölüne ve birkaç kasabaya ayırmanızda yarar var. Hatta konaklamaya karar verirseniz hiç kimsenin size "neden" sorusunu soramayacağı kesin...
İyi seyahatler...
|
Yazılan Yorumlar... |
Ercan (28 Ekim 2012)
|
|
Mascelinedan Funivia ile monte baldoya çıkıp gölün enfes manzarasını 1760 metreden seyretmeyi ihmal etmeyin derim
|
reyhane sen (04 Şubat 2011)
|
|
Ben senede iki kere gidiyorum,yinede doyamiyorum tarih kokan bu yerlere.Haziran en güzel zaman limon kokuyor.Cok güzelsayfaniz selamlar
|
hasan kunter (08 Kasım 2010)
|
|
Sevgili hakan o kadar güzel anlatmissin ki cok güzel. Stuttgart şehrinin Herrenberg yani "Bey Dağına" geldiğini ise hic yazmamışsın?? LÜtfen kasabamız Herrenberge de biraz yer ayır...Kolay gelsin
|
NEŞE (31 Ekim 2010)
|
|
Sevgili Hakan,tabii ki haklısın biz kuzeyde,Dolomitlerde Merano da kaldık bir hafta boyunca ve çevreye geziler yaptık.Garda gölüne kuzey ucundan Riva del Garda dan girdik,nefis bir kasaba,daha sonra yine çok tipik olan Limone de yemek yiyerek,tepelere çıkmadan Sirmione ye geldik...Çevredeki dağların üzerinde küçük güzellikler ve manastırlar var..Doğu yakasında teleferikle çıkılıyor tepelere,bunları görebilmek için 2-3 gün şart tabii...Ehhh ne yapalım imkanlar kısıtlı olunca gün de kısıtlı oluyor,buna da razıyız değil mi?
|
hakangeziyor (31 Ekim 2010)
|
|
Hocam, Garda Gölü gerçekten çok büyük. Ben bir tam günün çevresine yeteceğine de inanmıyorum. Belki de 2-3 gün konaklamalı gezmek lazım..
|
NEŞE (30 Ekim 2010)
|
|
Hkan bu rotamız da aynı.Yalnız biz bir kiralık araba ile tüm gün süren bir tur yaptık.Garda gölüne kuzeyden giriş yaparak öğle yemeğini Limone de yedik ve köyleri,kasabaları dolaşarak akşam üzeri Sirmione ye vardık.Erken bir akşam yemeği yiyerek güzellikleri içimize sindirdik ve gölü yine kuzeyden terkettik..Bu güzel anılarımızı canlandırdığın için teşekkürler.
|
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
|
|