Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Portekiz ::::: Lizbon ::::: Yedi Tepeli Haliç Kenti: Lizbon (3-Son)        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Portekiz Lizbon 05 Ocak 2014 30 Mart 2013
02 Nisan 2013
7974 7 reyhan 

 Yedi Tepeli Haliç Kenti: Lizbon (3-Son)
 (Genel)

Bugün Dünya Miras Listesinde yer alan başka bir güzelliğe gideceğiz. Sintra. Sabah otelimizde yine çok güzel bir kahvaltı sonrası hemen tren istasyonuna gidiyoruz. 09:47 treniyle yolculuk Sintra'ya. Lizbon'dan Sintra'ya gidiş dönüş 4,30 €. Yolculuğumuz yarım saat sürüyor. Yemyeşil bir doğadayız. Etraf masallar diyarı gibi inanılmaz büyüleyici. Daha Sintra'ya ayak basar basmaz keşke burada bir gece yer ayarlasaydık oldu. Sizlere tavsiyem eğer bir gün yolunuz Lizbon'a düşerse Sintra'yı görmeden asla geri dönmeyin ve burada bir gece konaklayın. En önemlisi bizim gibi bir grupsanız, Sintra ile Cabo da Roca'ya gitmek istiyorsanız, hem daha az yorulalım hem de daha az maliyetli olsun diyorsanız en uygun seçenek araba kiralamak. Biz geziye dönelim. Sintra'da turizm bürosuna uğradıktan sonra yolda tuk tuk denen minik arabaları gördük. Türkan pazarlık sonucu iki tuk tuk için 50 € ya anlaştı. Çünkü burada tepedeki Pena Sarayı ile bahçesine ve kaleye yürüyerek çıkmak imkânsız. Otobüsler var ama biz rehberlik edecek birine de ihtiyaç duyduğumuz biraz da ehlikeyif olduğumuz için tuk tuk'lara bayıldık.

 

Bizim hem şoför hem rehber Philip. Etrafta ne var ne yok canla başla anlattı bize. Ağaçları, sarayı yoldaki muhteşem evleri, yemek yenecek yerleri ve daha ne varsa. Avrupa'nın en eski otelinin burada olduğunu öğrendik. Sonra Johnny Depp'in oynadığı ve Roman Polanski'nin yönettiği "The Ninth Gate" filminin çekildiği evi gördük. Hayati Johnny Depp'in tüm filmlerini seyrettiği için epey ilgilendi tabii ki. Saray yavrusu bu kocaman muhteşem ev aslında burada ticaret yapan oldukça zengin bir Almanın eviymiş.






Geçtiğimiz yerlerde mola vere vere Philip anlatmaya devam etti. Bu molalar hem Philip'in göstermek istediği yerler hem de bizim fotoğraf molalarıydı. Gezimize Pena sarayından en tepeden başlamamız yani önce sarayı sonra bahçeyi sonrada kaleyi gezmemiz tavsiye edildi. Bu küçücük kasaba da her yerden tarih fışkırıyor. Yemyeşil bir doğada saraylar evler, tam bir açık hava müzesi. 

 


 


Pena'ya giriş için 13,5 € ödedik; farklı farklı giriş ücretleri var. Sadece saray, sadece bahçe ya da hepsi gibi. Pena hakikaten bir masal sarayı gibi rengârenk bir yapı ve her şey minyatür. Burada zamanında yaşayanların cüce olduğunu düşünüyor insan. Lizbon'da gezerken de bu duyguya kapıldığımız evler oldu. Apartmanların camları küçücük, iki kat arası küçücük. Çok kısa oldukları kesin. Penanın yatağını görünce iyice emin oluyorsunuz zaten. Penayı gezmek yaklaşık 2 saatten fazla sürdü. Artık herkes hem yoruldu hem de acıktı. Daha önce Philip'in tavsiye ettiği lokantaya gidip yemek yemeye karar verdik. Tabii bu sefer tuk tuk la çıktığımız yerleri yürüyerek indik.

Sintra'nın ortasındaki meydanda bulunan ve içerisi gayet temiz olan cafede yemeklerimiz söyledik. Yemekler çok güzeldi. Burayı tavsiye ederim hepinize. Ve bence mutlaka çorba içmelisiniz. Bizim damak tadımıza uygun sebze çorbası. Ben çok beğendim. Yemek faslı da tamamlandıktan sonra Sintra sokaklarında gezmeye devam ediyoruz. Görülecek o kadar çok yer var ki burada, ama nafile. çünkü biz daha Cabo da Roca'ya yani Avrupa'nın en batı ucuna gideceğiz. Bir gün yolunuz Portekiz'e düşerse Sintra için kendinize ayrı zaman ve bir Sintra bütçesi unutmayın. Çünkü burası gerçekten çok zengin bir tarihe sahip ve tabii görmek istediğiniz her yerin hiç de küçümsenmeyecek bir maliyeti var. Sintra'dan 45 dakika uzaklıktaki Cabo da Roca'ya vardığımızda saat dördü gösteriyordu. Alabildiğine deniz manzarası, şiddetli rüzgâr, bir tabela, o tabela size Avrupa'nın en batı ucunda Roca Burnunda olduğunuzu söylüyor ve son olarak küçük bir turizm bürosu (isterseniz 10 Euro'ya size Avrupa'nın batı ucu diye sertifika veriyorlar). İşte hepsi bu toplasanız yarım saat. Üstelik hadi vakit kaybetmeyelim başka yerlere gidelim örneğim hemen yakındaki Cassais'e gidelim deseniz otobüs yok. Çünkü otobüs saatleri açık ara. Çaresiz biz de yarım saat otobüs bekledik. Sintra tren istasyonu ve tekrar dönüş yolu. Bugün soğuk rüzgâr yağmur inanılmaz yorucu bir gündü. 

 



Yarın Lizbon'daki son günümüz ve bizim gezmemiz gereken Alfama Bölgesi kaldı. Planımız sabah erkenden kalkıp öğlene kadar Alfama'yı gezmek ve saat beş treni ile doğru Porto. Sabah oteldeki son kahvaltımızı da yaptıktan sonra odalarımızı boşalttık ve valizleri otele emanet edip Brezilyalıların Portekiz'e hediye ettiği İsa Heykelini yakından görmek için yola koyulduk. Yakından diyorum çünkü şehrin her yerinden görünecek kadar büyük bir yapı. Otobüsle şehrin karşı kıyısına geçtik. Dar ve fakir mahallelerden yaklaşık on dakika yürüyerek İsa Heykeline ulaştık. Asansörle yukarı çıkıp Lizbon'u başka bir tepeden olduğu gibi seyredebiliyorsunuz. Giriş ücreti 3,5 €. Burada birde hediyelik eşya satan küçük bir butik var. Bol bol fotoğraf çekip birazda hediyelik alıp; Alfama'ya doğru yeniden otobüse bindik.


 


Bugünü hızlı değerlendirmek zorundayız çünkü Porto trenimiz saat 17:00 de. Seyahatimiz boyunca durmadan yağan yağmur planlarımızın aksamasına sebep oldu ama biz yılmadık. Yağmur çamur fark etmez gezdik. Yağmur çamur lafın gelişi evet yağmur bol ama bir damla çamur yok. Alt yapı mükemmel valla. Ne su basıyor memleketi ne çamur oluyor. İsyan ediyorum yine. Ah güzel memleketim, her yerden güzel alımlı sıcak memleketim sen de bir gün böyle ol ne olur.... Hemen bir tramvaya binip Lizbon'un Sao Jorge Kalesi ile Tejo Nehri arasındaki yokuşta kurulmuş en eski mahallesi olan Alfama'ya geldik. Mahallenin adı Arapçada hamam anlamına gelen Al-hamma 'dan geliyormuş. Bölgede, pek çok da Fado barı var. Alfama ve Graça'da dolanırken atlamamanız gereken bir şey var: Azulejos, yani bina cephelerindeki el yapımı seramikler. Hemen hepsi orijinal, en az yüz yıllık geometrik desenli seramik karolarda bulunan geometrik desenlerinin kökeni de Lizbon'daki iki yüz yıllık İslam hakimiyeti döneminden geliyor. Bizim camilerimizdeki süslemelerle hemen hemen aynı olan desenler var içlerinde. Meraklıları için Azulejos müzesi de var şehirde. Sao Jorge kalesine geldik. Fakat giriş ücreti 14 €. Burada hemen hemen tüm sokakları gezdik manzara muhteşem. Yokuş aşağı inerken yine bir gözetleme terasını, Miradour'u görüyoruz. Manzaraya hakim bir yerde kahve molasından sonra biraz aşağıda See Katedraline geldik. Etrafta çok sayıda sokak ressamı var. Bizde hemen birer resim aldık. Bu katedral 12 yy Arap döneminde cami olarak yapılmış ama şehrin Hıristiyanlar tarafından ele geçmesinden sonra kiliseye dönüştürülmüş ve Lizbon'un ilk kilisesi olma özelliğini taşımakta. 1755 ve ondan önceki 1344 depreminde oldukça büyük hasar görmüş. Katedrali gezmek ücretsiz hemen yanındaki manastır için 2 € ödemeniz gerek. Artık otelimize giderek valizlerimizi alma zamanı. Bekle bizi Porto...


 

Avrupa'nın en batısından, eski dünyanın sonu olarak bilinen yer, Vasco da Gama ve Magellan ile tarihin seyrini değiştiren ülke, Jose Saramago ve Fernando Pessoa gibi iki edebiyat devinin vatanı, Fado, Fiesta ve Futbol'un yurdu Portekiz ben seni çok ama çok sevdim ah bi de şu yağmurun olmasaydı...












 Yazılan Yorumlar...
ferda
(28 Ağustos 2017)

avrupanin en bati ucuna gidip vakit kaybetmeyi bende düsünmüyorum acikcasi sintrada ve lizbonda sokaklarda kaybolmak tercihim tabi birde cascais var orda atlantige girmek süper bir olay bende herkese tavsiye ediyorum eger bir gün avrupanin herhangi bir ülkesine gitmek isterseniz ilk duraginiz lizbon olsun kesinlikle hayal kirikligina ugramazsiniz tabi cok yürümegi seviyorsaniz birde uyarim olsun sizlere tek dikkat etmeniz gereken toplu tasima araclarinda cüzdanlariniza dikkat edin zira felaket hirsizlik oluyor

ferda
(28 Ağustos 2017)

gercekten anlattiginiz gibi bir ülke biz allah nasip ederse bu pazar ücüncü kez lizbona gidiyoruz icinde istanbul hasreti olan herkese bir nebzede olsa ilac gibi geliyor sehri yapilari tarihi yerleri müzelere girmeseniz bile ya sadece sokaklarinda gezmeniz bile bir harika ben sahsen ilk gittigimde agzi acik bir sekilde gezmistim ayrica vatanimla kiyasladigim zaman cokta üzülüyorum adamlar tarihine nasil sahip cikiyor özellikle magribi kalesine gittigimde agzimdan su cümleler döküldü adamlara bak hala arap bayragi dalgalaniyor biz olsak hemen bayragimizi dikmistik insanlari güler yüzlü yardim sever hele bir lisboa kartlari var süper metro tramvay tren cascais ve sintrayada gecerli otobüs beles ayrica cogu müzelerde ya hic ücret ödemiyorsunuz yada indirimli oluyor hatta bazi restorantlarda bile indirimli yemek dahi yiyebiliyorsunuz kisacasi adamlar turist cekmek adina cok kolaylik tanimislar valla helal olsun inanin pazar gününü iple cekiyorum ama en cok sevdigim portekizde ülkede kis yok kisin cok iliman geciyor selamlar

candost
(25 Temmuz 2014)

Merhabalar yakında lizbona gideceğim oradandan portoya gececeğim. Otel gezilecek yerler ve ulaşım konusunda bana önberileriniz neler olabilir.şimdiden teşekkürler.

NEŞE
(25 Şubat 2014)

Nisan sonunda yapacağım Lizbon gezisi için çok güzel bilgiler aldım yazınızdan ..Bonjardim restaurant listeye girdi,çok teşekkürler..

reyhan
(09 Ocak 2014)

Yorumlarınız için teşekkürler. Bir fikir verdiyse amaca ulaşmış demektir. Portekiz gezisine sadece Sintra değil Evorayıda kapsayan bir gezi planlamak lazım. Ben hala göremedim diye üzülüyorum. Çünkü Dünya miras listesinde yer alan başka bir harika.

Setenay Süzer
(09 Ocak 2014)

Kuzenimle birlikte 2 kadın kendi başımıza yaptığımız, yaşamımın en güzel gezilerinden saydığım ve 5 gün köşe bucak görmediğimiz yerini bırakmadığımız Lizbonu keyifli ve samimi anlatımınızla yeniden gezdirdiğiniz için çok teşekkürler Reyhan Hanım.Kapısına kadar gidip te göremediğiniz Gülbenkyan müzesi için gerçekten büyük hayal kırıklığı olmuş.İçinde barındırdığı göz kamaştırıcı altın varaklarla süslü kilisesi ile Azulejos müzesi Portekizin sömürgelerinden edindiği zengin ganimetleri nasıl hovardaca harcadığını gösteriyordu.Avrupanın en batı ucunu görmeye gitmekte çok tereddüt etmiştik,yazınızı okuyunca, onun yerine Sintradaki kraliyet sarayı olan National Palace ı görme tercihimizde isabetli karar vermişiz diye düşündüm.Orada keyfimizce yaptığımız çekimlerden sonra Pena sarayının içindeki fotoğraf yasağına epeyce sinirlenmiştik. Bu güzel şehri görmek isteyenlere benim de tavsiyem,gitmek için, şehri dahada güzelleştirip mora boyayan Jakaranda zamanı ( 10-20 Mayıs arası çok sıcaklar başlamadan) en iyi tarih ve merkezdeki müzeler tarihi mekanlardan başka çevredeki Obidos, Cascais, Sintra yı da mutlaka gezi planına almak için en az 5 tam günü Lizbonda olacak şekilde plan yapmalarını öneriyorum.Hepimiz için,yaşamlarımızı güzelleştiren gezilerin devamı dileği ile sevgiler selamlar

hakangeziyor
(07 Ocak 2014)

Reyhancım, Porto tecrübesinden sonra Lizbonun güzel olduğundan hiç şüphem yoktu zaten ama sayende Sintra denen bu şirin ama tarih dolu kasabayı da öğrenmiş olduk. İlerideki bir Lizbon gezisinin olmazsa olmazlarından biri olacağı kesin.
Kalemine sağlık...

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.