Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: İspanya ::::: Granada ::::: Endülüs Rüyası: 6 -Son (Elhamra Sarayı)        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
İspanya Granada 08 Mayıs 2014 27 Ekim 2009
01 Kasım 2009
12030 6 Setenay Süzer 

 Endülüs Rüyası: 6 -Son (Elhamra Sarayı)
 (Kültür/Sanat)

İslam kültürünün İspanya'da son kalesi Elhamra, sadece Endülüs medeniyetinin değil, Dünya mimarlık eserlerinin başyapıtlarından biri kabul ediliyor. Cennet-ül Arif bahçeleriyle birlikte, insan eliyle yaratılmış bu muhteşem mekânı, gezip görmenin ayrıcalığını yaşamak harika bir duygu. Elhamra, alın, akıl, gönül teri ile birleşen sanatın nasıl sonsuz olduğunu, bir kez daha anlatıyor, Cordoba Camiinde olduğu gibi buradan da gözümüz arkada çıkarken, İspanyada sekiz asır var olan İslam izlerini silmek için her şeyi göze alan Katolik taassubu bile bu güzelliklere iyi ki kıyamamış diyoruz.

Elhamra Sarayı-Mexuar salonu ve mozayik süslemesi

Elhamra Sarayı-Mexuar salonu balkon ve tavan detayı

1236 da Kurtuba (Cordoba), 1248 de İşbiliye (Sevilla) nın işgalinden sonra buralarda yaşayan Müslüman ve Yahudilerin de akın akın göç ettiği, 1232 yılında kurulan Gırnata başkentli Ben-i Ahmer devleti varlığını 1492 yılına kadar varlığını sürdürdü. Aragon kralı II.Ferdinand ile Kastilya kraliçesi İsabel'in Katolik kilisesinin de kararı ile 1469 yılında evlenmeleri sonucu, İspanyol birliği sağlanmış, siyasal gücü artmıştı. O tarihte kraliçe 18 kral 17 yaşlarındaydı. 1480 li yıllara kadar Nasri sultanları verdikleri vergilerle Hristiyan istilalarını önleyebildi son sultanların kendi aralarındaki taht kavgalarıyla merkezi otorite zayıflamış iç kargaşalıklar artmıştı, bunu fırsat bilen II.Ferdinand, Beni Ahmer devletine karşı mücadeleyi başlattı. 1491 yılı sonunda Gırnatayı kuşatma altına aldı, bu güçle baş edemeyeceğini anlayan son sultan Emir Ebu Abdullah Muhammed, tebaasının yok edilmesini ve muhtemelen Elhamra nın yakılıp yıkılmasını önlemek amacı ile 47 maddelik bir anlaşma yaparak, 2Ocak 1492 de teslim oldu, ailesi ile Kuzey Afrika'ya gitti, söylenceye göre, sığındığı Mağribi sultanı, gereği gibi savaşmadan ülkesini eliyle teslim ettiği için, gözlerini kör ettirip, sokaklarda dilenerek fakirlik içinde ölmesine sebep olduğu anlatılır. Kilisenin baskısıyla İber Yarımadasında tamamen Hristiyan hâkimiyetini amaçlayan reconquista (yeniden fetih) hareketinin hedefe varması için kral Ferdinand ve kraliçe İsabel, 31 Martta Elhamra kararnamesini imzaladı, öncelikle bütün Yahudiler ve onlarla evli olanlar dört ay içinde yanlarına değerli eşyaları almaksızın ülkeyi terk edeceklerdi. Bunun üzerine yakınlığı sebebi ile pek çoğu Kuzey Avrupa ve Portekiz'e bir kısmı Hollanda'ya İngiltere'ye yada II.Bayezit'in gönderdiği gemilerle Osmanlı İmparatorluğuna göç ettiler. 5 yıl sonra Portekiz kralı I.Manuel de, Müslüman ve Yahudilerin ülkeyi terk etme kararını verdi. Bu arada Kristof Kolomb kraliçe İsabel'in yardımlarıyla Amerika'yı keşfetmişti, fethedilen bu yeni kıtaya ilk yerleşenler, Portekiz, Hollanda ve İngiltere Yahudileri oldu. Müslümanlara gelince 5 yıl kadar son sultanla yapılan anlaşmaya hürmeten rahat yaşadılar, kilisenin baskılarına fazla dayanamayan ve koyu Katolik olan İsabel, mudejar ve müdeccen adı verilen Müslümanların da din değiştirmeleri için baskıları arttırdı. Yüz yılı geçen karşılıklı mücadeleler, isyanlar, Müslüman kıyımları 1609 yılına kadar sürdü. İspanya kralı III.Philip'in yayınladığı sürgün fermanıyla, ülkenin %4 ünü oluşturan 300.000 Müslüman halk ülkeyi terk etti, İspanya tamamen Katoliklerin yaşadığı ülke haline geldi.

Elhamra Sarayı-Kastilya kraliyet arması

İç avluya geçiş koridoru ve Elhamra Sarayı Mescidi

Elhamra sarayının akıbetine gelince, zapt edildiği gün, Kardinal Pedro de Mendoza, al kasaba (alcasaba)nın gözetleme kulesine gümüş hacı dikerek İspanya'da İslam hâkimiyetinin tamamen son bulduğunu ilan etti. Ferdinand-İsabel çifti Elhamra'yı zaferlerinin simgesi olarak muhafaza edilmesinde özel gayret gösterdiler. Binalar öncelikle devlet himayesine alınıp kraliyet sarayı olarak ilan edildi, bakım ve yönetimiyle de, öldükten sonra, sülalesince devam ettirilmek üzere kardinalin yeğeni Tendilla kontu Inigo de Lopez Mendoza görevlendirildi, ardından Müslüman ustalar toplanarak sarayın tamire muhtaç kısımlarını aslına uygun biçimde onarımı sağlandı. İsabel'den sonra kraliçe olan kızı Juana da aynı hassasiyeti göstererek, Granada valisine gönderdiği ve Elhamra'yı muhteşem bir yapı olarak nitelendirdiği 13 Eylül 1515 tarihli mektubunda şehir meclisince toplanan vergilerden bir kısmının sarayın korunması için ayrılmasını istediğini belirtmiştir. Elhamra sarayının mimari bozulması ilk olarak, Juana'dan sonra kral olan V.Carlos (Şarlken) ın 1526 da bir kısım binaları yıktırıp yerine Rönesans stili saray yaptırmasıyla başlamıştır. Bu arada mersinli avlunun yanındaki mescidin yerine şapel yaptırmış, yanındaki hamamların bir bölümünü ne yıktırmıştır. 1568-70 yıllarında vuku bulan Müslüman ayaklanmasından sonra Elhamra'nın bakımı için ayrılan parada önemli miktar azalma olmuş, son bağış olarak 1581 de II Philip 6000 duka altını tahsis etmişti. 18 yy başlarında, Tendilla kontluğu sorumluluğundaki devlet koruması kaldırılınca Elhambra yersiz yurtsuz kimselerin istilasına maruz kalmış. 1809 yılında Napolyon orduları Granada'yı işgal ettiklerinde Elhamrayı karargah olarak seçmişler. Fransızlar bulundukları süre içinde bazı kısımları tamir etmiş, ancak 1812 de ayrılırlarken Elhamrayı yerle bir etmek için bütün kulelere dinamit döşemişler son anda durumu fark eden bir İspanyol asker cesaretle kabloları keserek, bu korkunç girişimi engellemiştir.

Mexuar bölümü iç avlusu

Mersinli avlu ve Hüsn-ü hat oyması-La Galibe İllallah-

Daha sonraki kendi haline terk edilmişliği, Amerikalı biyografi, hikâye yazarı, denemeci, tarihçi ve diplomat Washington Irving 'in yeniden keşfi ve hakkında 1832 yılında yazdığı Tales of Alhambra kitabı ile sona ermiş ve (Türkçe çevirisi; Elhamra: Endülüs'ün Yaşayan Efsanesi) bütün dünyanın ilgisini çekmiştir. Yazar 1826-1829 yılları arasında İspanyanın Amerika elçisinin sekreteri olarak Madrid te görev yaptığı sırada, krallığın bütün arşivleri elinin altında olunca özellikle Kristof Kolombla ilgili araştırmalar yapmış kitaplar yazmış. Bu arada doğu hikâyelerine ilgisini bilen, dostu Rus konsolosunun Elhamra'nın eşsiz güzelliklerini görmesini, araştırmasını önerdiğinde, saray arşivlerinden 1492 de fetih öncesi durumunu inceleyerek, Granada'ya gelmiş. Elhamra'yı gördüğünde sarayın Müslümanlar zamanındaki halini bildiğinden, terk edilmişliği, saray odalarının bahçelerin bakımsızlığı karşısında büyük hayal kırıklığı yaşamış. Buna rağmen bir müddet burada yaşama isteğini İspanyol idareciler olumlu bakmışlar. Salonlardan birine yerleştiğinde yalnız olmadığını fark etmiş bir başka odada hırpani kılıklı, saçı sakalı birbirine karışmış, kendisini saray mensuplarının birinin yakın akrabası ve Elhamra'nın oğlu olarak tanıtan bir adam yaşıyormuş böylece bu metruk sarayda Mateo Ximenes le birlikte yaşamaya başlamışlar. Bu zorunlu beraberlik Washington Irving'i sarayın unutulmuş efsaneleri ile tanıştırır, yazar yemeğini paylaştığı bu yarı deli adamdan dinlediği hikâyeleri, söylenceleri kaydedip, efsanelerin izini sürer, tarihini kurcalar ve sonunda Tales Of Alhambra adlı kitabı ortaya çıkar. 1832 de yayınlanan kitap, edebiyat ve tarih dünyasında büyük ilgi çeker. Batı dünyasının gözü, artık bu unutulan saraya çevrilmiştir. İspanya'nın İslami geçmişini idealize ederek kaleme alan yazarın hayal gücüyle anlattığı, efsanelerle, aşk hikâyeleri ve kadınca entrikalarla süslü Endülüs tarihi, oryantalist eğilimli pek çok yazara ilham kaynağı olmuştur. Doğu dünyasının gizemini Osmanlı coğrafyasında arayan bu oryantalist yazarlar, aynı gizemi Endülüs topraklarında bulmaya çalışmışlar. Washington Irving 1829 da Amerika'ya geri döner, 1844 te bu defa büyükelçi olarak yeniden İspanyada göreve başlar. İspanya hükümetleri batının bu aşırı ilgisindeki turistik potansiyeli görünce, öncelikle Müslüman geçmişi yüzünden unutulmak istenen sarayın 1870 yılında hukuki statüsü, köklü esaslara bağlandı ve milli anıtlardan sayılarak, bakım ve onarımı için devlet bütçesinden pay ayrılması kararlaştırıldı. 1905 te bakımı ve korunması özel komisyona verildi. 1913 te Güzel Sanatlar Enstitüsü görevi devraldı. 1985 yılından bu yana ise Elhamra ile ilgili bütün hizmetler El Patronato de la Alhambra y Generalife adlı kuruluş tarafından yürütülmektedir. 1984 yılında Unesco örgütü tarafından dünya kültür mirası listesine alınmıştır.

Elhamra sarayı-Elçiler salonu

Elçiler salonu detayı ve tavan detayı

Elçiler salonunun  9 penceresinden biri ve Mersinli avluya açılan kapılardan biri

Dış görüşü itibariyle fazla albenisi olmayan sarayın kapısından girdiğimizde, ilk salon, Sultan I.Yusuf zamanında yapılıp daha sonra V. Muhammed'in ilaveler yaptırdığı (1314-1391), Mexuar ( Meşver) odasıdır. Sarayın idari kısmı sayılan bu bölümde, sultanlar haftada iki gün halkın ileri gelenleri ile toplantı yapar, dertlerini dinlerlermiş. Zengin ve nadide desenli ahşap tavan, orta bölümde yer alan simetrik, kabartma ve oyma işçilikli dört sütun üzerinde yerleştirilmiş, yan duvarların mozayik işçiliği de estetik bütünlüğü tamamlamış. 1560 yılında V. Carlos sarayı yapılırken bu salon mühendis ve ustaların ofisi olarak kullanılmış 17.yy da ise Hıristiyan rahiplerin konsül toplantılarına mekân olmuş. Duvarlardaki Kastilya kral armaları, üzerinde en güçlü anlamına gelen Plus Ultra yazılı pano ve girişin karşısında balkonun o zamanlara yapıldığı tahmin ediliyor. Salonun yan kapılardan biri, uzayan bir koridor şeklindeki namazgâh yani saray mescidine açılıyor, üç çift penceresinden seyredilen Gırnata'nın tarihi mahallesi Albaicine, manzarası çok güzel. Buradan, ortasında tas şeklinde bir havuz bulunan meşverin iç avlusuna geçiliyor. Sultanın taht odasının bulunduğu yönetim bölümünden, halkla buluştuğu meşver salonuna gelip gittiği bu küçük ve çarpıcı avlu, Endülüs sanatına ait üç ana element olan çiçek, yaprak ve iç içe geçmiş bant motiflerinin taş üzerine işlenmiş örnekleri ile bezenmiş ve sarayı ziyaret edenleri daha sonraki salonlarda göreceği ihtişama hazırlayan ön sunum gibidir. Avlunun karşılıklı iki yönünde yer alan kapıların çevreleri ve zeminden bir metre olan duvar bölümleri mozayiklerle kaplanmıştır. Bu hizadan tavana kadar olan taş işçiliğin desenleri arasında ki   'Ve La Galibe İllallah' yazısı fark edilir. Sarayın bütün duvarlarında sıkça tekrarlanan ve Elhamra'ya damgasını vuran bu tılsımlı sözcük 'Allah'tan başka galip yoktur' anlamındadır.

Restorasyondaki Aslanlı avlu ve Aslanlı avludan harem kadınlarının odaları

Aslanlı avlu revakları ve Aslanlı avluya bakan Mokarab salon detayları

Mexuar (meşver) avlusunun Güney cephesinde yer alan ve altın renkli desenleriyle dikkati çeken kapıdan, Comares avlusuna geçilir. Hem tasarım ve süslemelerdeki zarafeti hem de mimari ölçülerdeki dengesi ile huzurlu bir ihtişam yansıtan bu avlu devlet konuklarının ve elçilerin, sultanın huzuruna çıkmadan önce bekletildikleri ön kabul yeridir. Avlunun ortasında, 37 m uzunluğunda 23 m eninde havuz bulunur uzun kenarları boyunca mersin ağaçları (günümüzde dikdörtgen biçimli şekillendirilmiş) bulunduğu için mersinli avlu olarak ta isimlendirilir. İki başında yer alan havuzcuklardaki fıskiyelerden devamlı suların aktığı Comares avlusun çevresinde yer alan salonlar, devletin yönetildiği, sultanın kumandanlarla toplantılar yaptığı, yabancı elçilerin kabul edildiği yani diplomatik ve politik görüşmelerin yapıldığı bölümlerdir. Mersinli avlunun kuzey yönündeki revakların altından geçince Sala de la Barca adı verilen Divan odasına girilir. Yabancı elçilerin Sultanla buluşmadan önce vezirler tarafından kabul edildiği bu odanın devamında elçiler salonu bulunur. Taht odası da denilen Elçiler salonu ( Sala de Los Embajadores ), sarayın en büyük kulelerinden biri olan Comares kulesinin içine yerleştirilmiştir, kenarları 11 er m olan kare biçimli salonun yüksekliği 18 m dir. Bu ihtişamlı odanın hem taş hem ahşap işçiliği süsleme sanatının zirvesindedir. Sedir ağacından, bal peteği şeklinde dizayn edilmiş tavanın tahta oymalarının hiç biri diğerine benzemez ve üç cephedeki beşer pencereden yansıyan ışığı, değişik açılardan kırıldığı için günün değişik saatlerinde renkten renge bürünür. Salonun iç duvarlarında yerden bir m. yükseklikte çini ile kaplanmış, üzerinde bir sıra halinde Ve La Galibe İllallah yazısı ile çevrelenmiştir. Salonun zemininden başlayan her üç cephede üçer adet olmak üzere, dışarının seyredilmesini sağlayan dokuz kemerli pencere bunların her birinin üzerinde de iki küçük süs penceresi bulunur. Mersinli avlunun Doğu duvarındaki kapıdan, idare ve yönetim bölümü terk edilerek, büyüklük bakımından sarayın yarısından çoğunu kaplayan harem kısmına, ünlü Aslanlı Avlunun kenarında olan Mokarab salonundan (Sala de Los Mocarabes ) geçilir. Mokarab, plaklar halinde özel bir alçıdan yapılan duvar bezemesine verilen isimdir.

İbni Sarac divanhanesi

tavan detayı ve duvarlardaki çini ve taş

Endülüs gezimin, Sevilla İspanyol meydanından sonra ikinci hayal kırıklığını, maalesef büyük hevesle, heyecanla yeniden görmeyi, fotoğraflarını çekmeyi dilediğim Aslanlı avluyla karşılaştığımda yaşadım Restorasyon nedeni ile orta bölüm cam panellerle çevrilmiş aslanlar kaldırılmış ve bahçeye girilmiyordu. Yapacak bir şey yok deyip, avluyu çevrelemiş muhteşem işçilikli revakları taşıyan oymalı sütunları, dört yönde yer alan ihtişamlı, özel alçı plaklarla donatılmış mokarab salonu (Sala de Mocarabes), sultanın dinlenme odalarının bulunduğu Sale deLos Reyes salonu, gözalıcı,doyumsuz seyirli taş işlemelerinden, ahşap kafesli pencerelerinden, sekiz köşeli yıldız biçimli kubbesinden gözümü alamadığım İbni Sarac divanhanesi (Sala de Los Abencerrajes) salonu ve son olarak İki kız kardeş- (Sala de Dos  Hermanas) salonlarını heyecanla ve mutlulukla seyrederek ,fotoğraflar çekerek  teselli buldum.

İki kız kardeş salonu ve detayları

Pencere duvar detayı ve Harem odalarından, revaklı koridor ve aslanlı avluya geçiş

1354-1361 yıllarında emir V. Muhammed zamanında yapılan Aslanlı avlu (Patio de Los Leones ), sanat tarihi kitaplarında Endülüs mimarisinin ulaşabildiği en yüksek nokta olduğu diye nitelenir, 28 m.ye 16 m boyutlarında 124 mermer sütunla çevrelenmiş alan ve ortada beyaz mermerden yapılmış 12 aslan figürünün taşıdığı bir su çanağı ile tabanda poligon şeklinde, derinliği az bir su yüzeyinden oluşmaktadır. Çanaktan taşan ve aslanların ağzından fışkıran su ince kanallarla salonlara geçmektedir. Avlunun dörtkenarı mermerden yapılı tek ya da çift sıralı sütunlardan oluşan revaklarla çevrilidir. Bu revaklar taş işçiliğin en güzel örnekleri ile dekore edilmiştir. Kur'an'dan alınan ayetler ve İbni Zamrak, İbni Hatip İbni Ceyyap gibi şairlerin mısralarının kazındığı, süsleme sanatından ayrılamayacak derecede estetik kitabeler, bazı duvarları tamamen kaplamakta, kemerler kapı çerçeveleri boyunca uzayıp gitmektedir. Avlular ile açık salonlar arasında, güneş ışığı, suların akışı ve gölgelerin oyunu buluşturularak, dış âlemle inanılmaz bir uyum ve zarafet sağlanmıştır.

Harem kadınlarının manzaralı odaları - Lindaraja bahçesine inen merdivenler

Lindaraja bahçesi - Elhamradan çıkış yolu

Aslanlı avlu salonlarından sonra, harem kadınlarının gözlerden ırak vakit geçirdikleri, pencerelerinden diğer saray binalarını, ara bahçeleri Albaicin semtini Darro vadisini seyrettikleri Peinador kulesinden biz de manzara seyrettik, son olarak üzerinde desenler işlenmiş ahşap merdivenden  harem dairesinin özel bahçesi olan Lindaraja bahçesine indik, ortasında mermer havuzu ,çeşitli ağaçları olan bu küçük iç avlu , Endülüs evlerinin ortak mimari özelliğini yansıtmaktadır.Kızımla birlikte sarayı terk edip, şekillendirilmiş türlü çeşit ağaçların yer aldığı dış parkta yol alırken, üç saat boyunca doyumsuz güzellikleri görmenin müthiş hazzını yaşadık ve Elhamra'ya veda ettik. 

Sabahın erken saatinde, El Albaicin den Elhamra görünümü

Yazının başında dediğim gibi vakti olanlara, bir bütün günü ayırarak acele etmeden, bütün birimleri gezerek bu güzelliklerin daha fazla tadını çıkarmasını öneriyorum. Ertesi sabah gün doğumu ile dışarı çıkıp Albaicin semtinin, tarihi dar sokaklarını, beyaz boyalı, çiçekli evlerini görüp gezerken, Elhamra'yı bütün haşmetiyle bir de karşıdan seyreyledim.

El_Albaicin'nin evleri ve sokakları

El Albaicin'nin dar sokakları

Yazı serisini burada noktalıyor, Endülüs Rüyasının darısı, gerçekte görmeyi arzu eden bütün dostların başına olsun diyorum. Hoşça kalın.








 Yazılan Yorumlar...
Şükran Şahin
(17 Mayıs 2014)

Setenay hanım, aynı yerleri gezmişiz. Endülüs görülmesi gereken yerlerden...Zaten gezialemi sitemizdeki takip ettiğim bilinçli gezginlerden birisiniz. Umarım yollarımız bir yerlerde buluşur. Elhamra Sarayının büyüsü hala üzerimde.Çok güzel anlatmışsınız.Tebrikler. Benim yazmama gerek kalmadı. Gezgince ve sağlıkla kalın.

emine
(17 Mayıs 2014)

Endülüs gezmek benim de rüyam. Umarım ileride gezebilirim. Buraları sizin güzel anlatımınız ile okumak ayrıca keyif verdi.

fatma Dursun
(17 Mayıs 2014)

Yazılarınızı zevkle okudum Setenay Hanım. Teşekkürler.

Engin D
(15 Mayıs 2014)

Bütün "Endülüs Rüyası" yazı serisini keyifle okudum. Bu bölgeyi mutlaka gezmek gerekir. Gezmeden öncede sizin yazınızı okumak.

Setenay Süzer
(09 Mayıs 2014)

Erdin bey fotoğraf düzenlemeniz için çok teşekkür ederim ,elinize sağlık.selam ve sevgilerimle
setenay

Erdin İVGİN
(08 Mayıs 2014)

Kaleminize sağlık Setenay Hanım,
Bilmediğimiz bir çok bilgiyi bizimle paylaştınız. Bu ayrıntılı yazınız için teşekkürler.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.