Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: İspanya ::::: Barselona ::::: Barselona: İspanya'nın Kraliçesi        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
İspanya Barselona 18 Temmuz 2010 08 Nisan 2008
12 Nisan 2008
8924 3 Erdin İVGİN 

 Barselona: İspanya'nın Kraliçesi
 (Genel)

Barselona gezimizi Katoliklerin dini bayramları olan Paskalya döneminde yapmayı özellikle tercih ettik. Hz. İsa'nın dirilişini simgeleyen, Hıristiyanların Noel`den sonraki en önemli dini bayramı Paskalya`da özellikle İspanyol ve İtalyanlar tatile çıkıyor. Binlerce İtalyan ve İspanyol sadece 4-5 günlük dönem için Türkiye gibi ülkeleri ziyaret ediyor. Bu yolcuları taşıyan uçakların da boş dönmek istememesi üzerine Türkiye'deki tur operatörlerinin bu uçaklarla uygun fiyatlara anlaşması mümkün oluyor. Böylelikle turun ana maliyeti olan uçak fiyatı ciddi derecede düşürülmüş oluyor ve bu da tur fiyatına yansıyor. Normalde Avrupa`ya 300-700 € arası fiyatta olan turlar, 100-300 € gibi çok uygun fiyatlara düşebiliyor. Bu nedenle ilanlarda uçak bedeli, rehberlik hizmetleri ve kahvaltı dahil dört gece kalışlı üç yıldızlı otel ücreti olarak 139 Euro gibi bir rakamı görünce Barselona turuna katılma kararı aldık. 2008 yılında 49 Euro bedelle Madrid'e gitmiş biri olarak bu tutar biraz pahalı geldi ama ne yapalım ki fiyatlar daha fazla aşağıya inmedi. İstanbul kalkışlı turun bedeli, 150 Euro Havaalanı vergisi + 15 Euro Seyahat sigortası + 15 Euro acente hizmeti de eklenince kişi başı toplam 319 Euro oldu.

Barselona İlk Gün

8 Nisan 2009 tarihinde İstanbul Atatürk Havaalanı'ndan saat 14.30'da havalanan uçağımız İspanya saatiyle 17.00'de Barselona'ya ulaştı. Otelimize gitmeden önce otobüslerle Barselona panoramik turu yapıldı. Bu gezi sırasında ertesi günlerde yapılacak olan ekstra turlara kimlerin katılmak istediği rehberimiz tarafından belirlendi. (Ekstra tur fiyatları; Barselona Şaheserleri Turu 30 €, Flamenco Gecesi Turu 50 €, Gerono & Figueras Turu 65 € ve Andora Turu 60 €) Eğer yabancı bir diliniz yoksa, önceden gerekli hazırlıkları yapmadıysanız veya yürümekte zorlanıyorsanız bu turlara katılmanızı öneriyorum. Tur fiyatları yüksek gelebilir ancak otobüsler sizi otelinizin önünden almakta gidilecek yerlere kadar ulaştırmakta, bulabilmek için birçok kitap karıştırmanız gereken bilgileri kolayca öğrenebilmekte ve (zorunlu alınması gereken İspanyol rehberlerin yanında) sorun yaşadığınızda yardımcı olacak Türk rehberiniz de sizinle birlikte gelmektedir.


   

Otelimiz kentin dışında Molins De Rei denilen bölgede temiz, güzel ve yeni bir otel. Otelimize (3* Molins De Rei Hotel) ulaştıktan ve yerleştikten hemen sonra şehir merkezine gitmek üzere harekete geçiyoruz. Resepsiyondan yürüyerek 10 dakika uzaklıkta bir tren istasyonunun olduğunu ve otelin önüne kadar ulaşan otobüs seferlerinin bulunduğunu öğreniyoruz. Otelimiz kentin dış mahallelerinde bulunduğundan metro hatlarının da dışında bulunuyor. Ancak bu istasyondan kentin merkezine kadar ulaşabilen düzenli tren seferleri yapılmakta. Tren istasyonunda görevli memurdan gerekli bilgileri alıyoruz. Görevli memur güler yüzlü ve yardımsever. Barselona'da görevlilerin tamamı az İngilizce bilgilerine rağmen size yardımcı olabilmek için gerçekten ciddi çaba gösteriyorlar. Barselona metrosu 2 ayrı şirket tarafından yönetilen 8 hattan oluşuyor. TMB L1,L2,L3,L4,L5 hatlarını FGC ise L6,L7,L8 hatlarını yönetiyor. Ayrıca L9 hattının da inşa edildiğini gezilerimiz sırasında gördük. Metro biletleri metro istasyonlarındaki gişelerden, makinelerden veya gazete stantlarından alınabiliyor.

Barselona'da şehir merkezide dâhil 6 bölge bulunmakta. Bizim otelimiz 2. bölgede bulunduğundan hem şehir merkezinde hem de ikinci bölgede geçerli bir kart almak zorunda kalıyoruz. Bu aldığımız kart metro, tren, otobüs ve tramvayda da geçerli. Biz dört kişi olduğumuzu ve beş gün barselona'da kalacağımızı belirtince görevli T 70 biletini öneriyor. Bu bilet tren, metro, otobüslere 70 kez binmemizi sağlıyor. Yani yaklaşık her birimiz için 17 yolculuk anlamına geliyor. Bu kart için 64 € ödüyoruz. Bedeli kişi başına 16 € tutuyor. Tren ve metroyu kullanarak yaklaşık 25 dakika içinde Catalunya meydanına (Plaça de Catalunya) ulaşıyoruz. Burası ortasında heykeller ile süslü bir park bulunan oldukça büyük bir meydan. Bu meydandan Akdeniz'e doğru Las Ramblas Caddesi uzanıyor. Bu caddenin Barselona'nın en canlı, hareketli caddesi olduğu söyleniyor. Bizde bu caddeye direk giriş yapıyoruz. Hava karardığından binalardan çok sosyal ortama dikkat ediyoruz. Burası ortasında yayalara ayrılan yürüyüş yolu, yanlarında ise iki şerit taşıtlara ayrılmış yol bulunan çok geniş bir cadde. Las Ramblas havanın karardığı bu saatlerde oldukça kalabalık. Gazete büfeleri, kafes kuşu ve çiçek satıcıları, müzisyenler, çeşitli kılıklara giren amatör sanatçıların bulunduğu ve her ulustan insanın doldurduğu geniş yaya yolunda yürümeye başlıyoruz. Avrupa'nın birçok kentinde görebildiğimiz gibi burada da kanuna aykırı kopya ve taklit malları rengi siyah insanlar satıyor.

Ara sokaklara dalıyoruz. İçleri insanlar ile tıka basa dolu barlar, lokantalar ve eğlence mekânlarını görüyoruz. Bizde bir bara oturuyoruz. Fiyatlar neredeyse Türkiye'nin üç katı. Madrid'deki fiyatlar ile karşılaştırıldığında Barselona'nın daha pahalı bir kent olduğu görülüyor. Bu farkı Barselona'nın daha turistik bir kent olmasına bağlıyorum. Karnımız acıktığında ise bir fastfood lokantada yemek yiyoruz. Buradaki fiyatlar ise Türkiye'deki fiyatların iki katı. Yolculuğun yorgunluğu ve yarınki yoğun programımız nedeniyle çok geç saatlere kalmayarak otelimize geri dönüyoruz.

Barselona İkinci Gün

Sabah otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra tren ve metroyu kullanarak yeniden Catalunya meydanına ve Las Ramblas caddesine gidiyoruz. Las Ramblas sabahın erken saatleri olmasına rağmen yine kalabalık. Bu sefer büyük çoğunluk Dünyanın değişik ülkelerinden gelen turistlerden oluşuyor. Caddenin hemen başında bulunun sokak lambası görünümlü 19. yüzyıldan kalma bir çeşmeden (Font de Canaletes) su içiyoruz. Elimizdeki rehber kitapta bu çeşmeden su içen herkesin Barselonalı olduğuna inanıldığı yazıyor.


   

Reial Academia de Ciencies (tiyatro binası) Palau Moja ve Palau de la Virreina binalarını dışından izlemekle yetinerek La Boqueria'ya ulaşıyoruz. La Boqueria Barselona'nın en renkli yiyecek pazarı. İlk önce sizi dünyanın her yerinden gelmiş meyveler karşılıyor. Ülkemizde göremeyeceğimiz tropikal meyveler ve kuruyemişler bulunuyor. Tabiî ki bu meyvelerden satın alarak tatlarını deniyoruz. Turistler için önceden dilimlenerek hazırlanmış paketler bulunuyor. Karışık meyvenin tabağına 1,50 € veriyoruz. Pazarda ilerleyince her çeşit deniz ürününün satıldığı tezgâhları görüyoruz. Tezgâhtarların çoğu kadınlardan oluşuyor. Tezgâhlarda adını bile bilmediğimiz birçok deniz ürünü bulunuyor.


   

La Boqueria epeyce bir zaman geçirdikten sonra tekrar Las Ramblas'da denize doğru yürümeye başlıyoruz. Gran Teatre del Liceu (Opera) binasını ve eskiden şemsiye mağazası olan şemsiye ve Art Deco ejderha heykellerinin yer aldığı binayı görüyoruz. Dar bir sokağa girerek Gaudi'nin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Neo-Gotik bir malikâne olan Palau Güell'i binanın dışından izliyoruz. Antoni Gaudi (1852-1926) yakın çağların çok dikkat çeken ve üzerinde en fazla tartışma yapıla gelen büyük mimarlarından biri olarak biliniyor. Doğup büyüdüğü ve sonra da tüm yaşamının sürdürdüğü Katalonya yöresinde, özellikle Barselona kenti ve çevresinde çok kuvvetli izlekler bırakmış. Sadece çağdaş mimarlık kültürü değil, sosyal yaşam biçimi ve gündelik yaşamın şekillenmesi de Gaudi'nin büyük etkisi olmuş. Gaudi'nin eserlerinin sekiz tanesi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. Park Güell, Palau Güell ve Casa Milà 1984'te, Sagrada Familia'nın "İsa'nın Doğuşu" cephesi ile yeraltı türbesi, Casa Vicesn, Casa Battlo ve Colonia Güell türbesi 2005'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmiştir. Tekrar La Ramblas'a çıkıyor ve bu sefer yolun karşı tarafındaki ara sokağa giriyoruz. Bu ara sokak bizi Plaça Reial'e çıkarıyor. Burası 1850'lerden kalma Barselona'nın en canlı meydanı. Meydandaki Neo-Klasik lambalar Gaudi'nin tasarımı. Madrid'de bulunan Plaza Mayor'un küçük bir kopyası gibi olan bu meydanda bir kahve içmenizi öneriyorum. Las Ramblas'a tekrar çıkıyoruz ve caddeden denize doğru yürüyünce karşımıza Kolomb adına yapılan anıtla karşılaşıyoruz. 60 metrelik dökme demir anıt, Kolomb'un 1493 yılında Amerika'dan dönüşünde yanındaki altı Karayipli ile birlikte karaya ayak bastığı yerde yükseliyor. Anıt, Gaieta Buigas tarafından 1888 Evrensel Sergisi için tasarlanmış. Anıtın altına inen bir geçitte giriyoruz. Kişi başı 2,50 € ödeyerek anıtın tepesindeki platforma çıkıyoruz. Asansör ve çıktığımız platform çok dar. Yukarıdaki platform boşalmadan aşağıdan asansöre binmenize izin veremiyorlar. Yukarıya çıktığımızda ise güzel bir Barselona manzarası bizi bekliyordu.


   

Kolomb Anıtından çıktığımızda anıtın hemen ön tarafında küçük bir Pazaryeri görüyoruz. Pazarda antika eşyalar satılıyor. Bir süre burada oyalanıyoruz. Kolomb Anıtına sırtınızı verip denize doğru döndüğünüzde sağ tarafta Drassanes (Tersane) ve Museu Maritim'i (Denizcilik Müzesini) görüyoruz. Biz girmedik ama denizcilik tarihine meraklı olanlar bu müzeyi gezebilirler. Giriş ücreti yetişkin kişi başı 6,50 €.

Kolomb Anıtının hemen karşısında bulunan Place del Portal de la Pau'ya gittiğimizde ise bizi Golondrina'lar karşılıyor. Golondrina'lar, Barselona limanı ve çevresini gezebileceğiniz, sözlük anlamı kırlangıç olan çift katlı tekneler. Bu gezi tekneleri ile Barselona limanı ve çevresini gezebileceğiniz yarım saat süren kısa veya bir buçuk saat süren uzun turlar düzenleniyor. Merak edenler için hemen belirteyim. Bir buçuk saat süren turun bedeli yetişkinler için 12,50 €, öğrenciler için 10 €, 4-10 yaş arası çocuklar için ise 5 €.

Biz Port de Barcelona binasının önünden geçerek Port Vell'e (Yeni Liman) gidiyoruz. Döner köprü ve yaya yolundan, yat kulüplerinin ve büyük bir alışveriş, kafe ve restoran kompleksinin bulunduğu alana geçiliyor. Burada aynı zamanda IMAX sinema ve Avrupa'nın en büyük akvaryumlarından birisi olan L'aquarium Barcelona bulunmakta. Akvaryumda daha önce televizyonda bile görmediğim deniz canlıları ile tanışma fırsatına erişiyorum. Yüzlerce farklı deniz canlısı burada yer alıyor. Müzenin özellikle üst ve yanları tamamen camdan oluşan bir tünelde yürüdüğünüz ve köpek balıkları dâhil her türlü deniz yaratığının çevrenizde dolaştığı bölümü çok etkileyici. Penguenlerin bulunduğu bölümde ise bu hayvanların ne kadar hızlı olduklarını bir türlü düzgün fotoğrafını çekemeyince anlıyorsunuz. Bu keyifli gezi için 17 € ödemeniz gerekiyor.


   

Port Vell'de 1862 yılında Barselona limanında denize indirilen (1992 yılında birebir yeniden yapılmış) tarihi denizaltı ile Amerikalı sanatçı Roy Lichenstein'in 20 metrelik heykeli El Cap de Barcelona'yı da (Barselona'nın Başı) görme fırsatımız oldu. Artık Katalonya Tarih Müzesinin önünden geçerek Barcelonata bölgesine gidiyoruz. Burası eskiden balıkçı ve işçilerin oturduğu bir liman bölgesi. Barcelonata'da marinaya bakan bir kafede yorulan ayaklarımızı dinlendirip susuzluğumuzu gideriyoruz. Bugün hava şansımıza çok güzel. Turist ve Barselonalılardan oluşan kalabalık bu bölgede yürüyüş yapıyor, koşuyor, bisiklete biniyor veya bizim gibi bir kafe veya restoranda oturuyor, güneşin keyfini çıkarıyor. Dört bira ve fıstık için 18 € ödüyoruz.

Barcelonata bölgesini yürüyerek gezme fikrine ekipten itirazlar gelince T-70 kartımızı kullanarak otobüse biniyoruz. Otobüs bizi Port Olimpic'e götürüyor. 1992 Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapan Barselona'da bu oyunlar için yürütülen bir proje ile eski rıhtım yıkılıyor ve 4 km uzunluğundaki liman önü ile kumsal yeniden düzenleniyor. Kumsalda havanın da güzel olmasının etkisiyle yüzlerce insan güneşleniyor. Hatta denize girenler bile bulunmakta. Bizde, diğer insanlar gibi, kumsal önünde bulunan parktaki çimenlere seriliyoruz. Port Olimpic'in hemen önünde 44 katlı iki gökdelen dikkatimizi çekiyor. İspanyanın en yüksek binaları olan bu gökdelenlerin birinde ofisler, diğerinde Arts Hotel bulunuyor.


   

Ara ara atıştırmamıza rağmen karnımızın oldukça acıktığını fark ediyoruz. Aklımıza sabahleyin uğradığımız La Boqueria'da (yiyecek pazarı) gördüğümüz deniz ürünleri lokantaları geliyor. Yine T-70 kartı ile iki metro hattını kullanarak La Boqueria'ya ulaşıyoruz. La Boqueria'da bazı tezgâhların kapatılmakta olduğunu görüyoruz. Daha önce gözümüze kestirdiğimiz, yerli halkın da karnını doyurduğu, müşterilerin yüksek tabureler üstünde oturduğu bir mekâna (Bar Boqueria) hemen gidiyoruz ancak kalabalıktan birilerinin kalkmasını beklemek zorunda kalıyoruz. Oturur oturmaz hemen cerveza diyerek bira ve calamare diyerek kalamar siparişi veriyoruz. Türkiye yapılan halka şeklindeki kalamarları beklerken bütün halde ızgarası yapılmış hafif soslu kalamarlar (Calamares a la plancha) limon dilimleri ile birlikte teşrif ediyor. Denediğimizde çok lezzetli olduğunu anlıyoruz. Yan yana oturduğumuz Katalanların yediği karidesler dikkatimizi çekiyor. Hemen sipariş veriyoruz. Karides ızgaralarımızda (Gambas a la plancha) çok lezzetli ama yemek için bayağı çaba harcamak gerekiyor. Bunların yanına da karışık yeşil zeytin söylüyoruz. Dört kişi için toplam 57 € ödeme yapıyoruz. (Kalamarın tabağı dört parça 7 €, ortaya söylediğimiz 8 adet karides 17 €)

Yemek sonrası La Boqueria'dan ayrılıp yürüyerek Bari Gotic'e (Gotik Mahalleye) gidiyoruz. Las Ramblas'tan Ara sokaklara girerek ortaçağdan kalma Katalonya Parlamento Binası ile Barselona Belediye Sarayının olduğu bir meydana (Plaça de Sant Jaume) ulaşıyoruz. Barselona Belediye Sarayının (Casa de la Ciutat) girişinin iki yanında, 1249 yılında kent sakinlerine meclis üyelerini seçme hakkı tanıyan I.Jaime ile 1500'lerde saray halkına vergi bağlayan Joan Fiverller'in heykelleri yer alıyor. Bu heykeller bize, gerçek demokrasiye ulaşmanın çok uzun sürede ve ancak halkın tam bilinçlenmesiyle gerçekleştiğini hatırlatıyor. Katalonya Parlamento Binası (Palau de la Generalitat) 1403 yılından bu yana Katalan Hükümeti'nin merkezi. Ön cephede girişin üzerinde; Katalonya'nın koruyucu azizi Aziz Jordi (Geoge) ile ejderha heykeli yer alıyor.


   

Ara bir sokaktan yapımına 1298 tarihinde başlanan Barselona Katedraline ulaşıyoruz. Katedralin 19. Yüzyılda ön cephesi tamamlanana kadar yapım çalışmaları devam etmiş. Yan kapısından katedralin avlusunun bulunduğu bölüme giriyoruz. İçerisi Paskalya dönemi olduğundan ibadet ve ziyaret etmek için gelenler ile dolu. Avlunun kenarlarındaki odalarda İsa ve Meryem'in değişik heykelleri bulunmakta. Önlerinde çeşitli amaçlar ile ziyaretçiler tarafından yakılarak bırakılmış mumlar bulunuyor. Avlunun ortasında Gotik revaklarda yer alan Aziz George'un heykeliyle süslenmiş çeşme bulunuyor. Bu çeşmeden su içebilirsiniz.

Buradan çıktığımızda iki kişinin para toplamak amacıyla köpüklü su ile devasa balonlar yaptığını, biraz ileride ise bir sokak çalgıcısının harika bir melodi çaldığını görüyoruz. Barselona sadece tarihi eserleri ve binalarından dolayı güzel bir şehir değil, şehir mutlu insanlar ile dolu olduğundan, her sokakta size sürprizler yaptığından, hayat dolu olduğundan güzel bir şehir. Katedralin ön tarafına doğru ilerliyoruz. Katedralin hemen önündeki bina Casa de l'Ardiaca başdiyakozun evi bulunuyor. 12. Yüzyılda inşa edilen binanın kapısının yanındaki üç kırlangıç ve sevimli bir kaplumbağa figürü bulunan mektup kutusunu mutlaka inceleyin. Bu binadan çıkarak Barselona Katedraline giriyoruz. Paskalya sebebiyle ayin düzenlendiğini görüyoruz. Binayı inceledikten ve ayini biraz gözlemledikten sonra Katedralden ayrılarak Frederic Mares Müzesine gidiyoruz. Bir gezgin ve koleksiyoncu olan heykeltıraş Frederic Mares'in kurduğu müze maalesef kapalı. Ancak avlusundaki kafede bir süre oturma fırsatını yakalıyoruz. Portakal ağaçları küçük avluya harika bir görünüm vermiş. Müzeye giriş bedeli bedeli yetişkinler için 4,20 €, 16 yaşın altındaki çocuklar için ücretsiz.

Buradan Plaçe del Rei'ye geçiyoruz. Barselona kontlarının ikametgâhı olan Kraliyet Sarayının merdivenli kapısı bu küçük meydana açılıyor. Görmemiz gereken yapıları tamamladıktan sonra, kendimizi Bari Gotic'in dar sakaklarına atıyoruz. Nerede olduğumuzu haritadan takip etmeden geziniyoruz. Ortaçağ Barselona'sını hissetmeye çalışıyoruz. Bu mahallenin dar sokaklarında tasa etmeden sizinde kaybolmanızı öneriyorum. Her sokakta ayrı bir sürprizin sizi beklediğini göreceksiniz. Havanın kararması ile Las Ramblas geri dönüyoruz. Las Ramblas yine oldukça kalabalık. Küçük bir barda geçirdiğimiz neşeli bir gecenin ardından keyifli sohbetler eşliğinde otelimize geri dönüyoruz...








 Yazılan Yorumlar...
hakangeziyor
(13 Mart 2011)

Sizin tavsiyelerinizle biz de aynılarından yemiştik...Mükemmeldi...:)

Erdin İVGİN
(10 Mart 2011)

Gezi çok güzeldi. Ancak yediğimiz Calamares a la plancha (ızgarası yapılmış soslu kalamarlar)ın tadını hala unutamıyorum. Keşke tekrar gidebilsek diyorum.

İlker
(09 Mart 2011)

Dostum, Barselona da geçen güzel anılarımızı bu makale ile yeniden yaşama fırsatı buldum.
Kalemine sağlık.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.