Müzeye giriş 8 TL, Müzekart geçerli, müzekartınız yoksa bu gişeden de temin edebiliyorsunuz isterseniz. Müzekartımızı gösterip ana kapıdan girip surları geçiyoruz, çok geniş ve karla kaplı bir alandayız. Eserler geniş bir alana yayılmış durumda ancak çok fazla kar var. Bu arada Ani Harabeleri ile özdeşleşmiş olan sembol binaya (Aziz Gregory kilisesi) geçici ziyaret yasağı olduğu için gidemiyoruz. Ani Harabelerine gitmek için aracı olmayanlara da şehirden Gazi Ahmet Muhtar Paşa konağı önünden servisler olduğunu söyleyelim.
Ana giriş kapısından geçtikten sonra geriye dönüp kapıya doğru baktığınızda duvarda ters bir gamalı haç göreceksiniz. Aslında her ne kadar meşhur edeni Naziler olsa da bu işaretin kökeni çok daha eskiye dayanıyor. İngilizce ve diğer bir çok dilde "Swastika" denilen bu işaret bizde 1955 yılında Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğüne Fransızca' da olduğu gibi (Croix gammeé) Gamalı haç olarak girmiş. Aslında Uzak Doğu kültüründe "iyi talih, sağlıklı olma, şanslı olma, iyilik hali" gibi anlamlar taşıyor. M.Ö. 2000' li yıllara kadar da uzanıyor geçmişi...
Swastika (Ters Gamalı Haç)...
Ani harabeleri "40 kapılı 1001 kiliseler şehri" diye geçer bazı kaynaklarda, gerçekten bir çok kilise görebilirsiniz.
Gücümüz yettiğince bir çoğunu dolaşıyoruz. Bizi en çok zorlayan "Tigran Honents (Dikran Honentz) Kilisesi" oluyor. Çünkü bu kiliseye ulaşmak için dik bir yardan aşağıya inmek zorundasınız, normal bir havada sorun olmayacak bir yükseklik ancak karlı ve kaygan tepe özellikle ayakkabıları uygun olmayanlar ve yaşlılar için epey sıkıntı oldu. Bu yüzden bir kısım inmekten vazgeçti. Ancak görülmeye değer bir yapı. Tam yamaçta yer alıyor ve Arpaçay'a ve İpek Yolu Köprüsüne bakıyor. Bizler çok zorlanmadan iniyoruz.
Tigran Honents Kilisesi...
Kilisenin yamaca bakan tarafındaki duvarda eğer dikkatli bakmazsanız gözden kaçırabileceğiniz bir de güneş saati bulunmakta.
Tigran Honents Kilisesi...
Kilisenin içi esasında çok güzel ama resimler hep tahrip edilmiş ne yazık ki. Nedense bu tür değerleri bir türlü koruyamamışız. Türkiye'nin her yerinde bu tür kiliselerde maalesef resimler bu şekilde kazınmış ve gözler bilinçli bir şekilde oyulmuş. En kötüsü ise otorite buna izin vermiş ve bu canım eserler günümüze kadar ancak bu kadar gelebilmiş.
Bir diğer kilise Kutsal Kurtarıcı diye de bilinen "Aziz Prkich Kilisesi". M.S. 1035 tarihinde yapılmış olan kilisenin zemini dairesel kesitli olup kümbet şeklindedir. Büyük Katedrale yakın inşa edilmiş olan bu kilisenin 1930'lu yıllarda yıldırım düşmesi sonucu yarısı yıkılmıştır. Şu an restorasyon çalışmaları kalan yarısında devam etmektedir.
Aziz Prkich (Kutsal Kurtarıcı) Kilisesi...
Büyük Katedrale doğru yürürken sol tarafta Menuçehr Camisini görüyoruz. Ani şehri 11. yüzyılda Türklerin Anadolu'da fethettiği ilk şehir. 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından fethediliyor. Şehrin idaresini de Şeddatlı Emiri Ebu'l Esvar'ın oğlu Ebu'l Menuçehr' e bırakıyor. Menuçehr'in şehirde ilk yaptırdığı yapılardan birinin Menuçehr minaresi olduğu söyleniyor. Tamamlanması bazı kaynaklara göre 1072 yılını bulmuş. Sekizgen şeklindeki minaresi ile birlikte Menuçehr Cami Anadolu'da yapılan ilk Türk Camisi ünvanını alıyor. Bugün ise minarenin sadece şerefesine kadar olan kısmı ayakta kalmış durumda...
Ebu'l Menuçehr Camii...
Artık Büyük Katedral'e geçiyoruz. Büyük Katedral'in 987-1010 tarihleri arasında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Alparslan 1064 yılında Ani şehrini fethettiği zaman Fetih Namazını burada kıldığı için Fethiye Camii diye de anılır. Geniş kare bir avlusu, dört kapısı ve görkemli sütunları var ancak kubbesi yıkılmış durumda. İçerisi de ne yazık ki sütunlar haricinde harap haldeydi.
Büyük Katedral (Fethiye Camii)...
Kubbe yerinde yok...
İçerisi harap bir halde...
Ani gezimizi bitirip dönüşe geçiyoruz. Dönüş yolunda Ani harabelerinin simgesi olan Aziz Gregory Kilisesini uzaktan bir kere daha fotoğraflıyorum. Bir de yıkılmış bir minare objektifime yakalanıyor.
Aziz Gregory Kilisesi...
Çıkışta çay ikramı içimizi ısıtıyor. Ancak hala tuvalet için en az bir 20 dakikamız var. Kendine çok fazla güvenemeyenler çay ikramını istemeye istemeye de olsa reddetmek zorunda kalıyorlar. Ancak benim gibi çayı seven biri için hele ki bu soğukta geri çevrilecek bir teklif değil. Çay içerken yanınıza elişi bir şeyler satmak için çocuklar yanaşıyor, harçlıklarını çıkartmak için çaba gösteriyorlar. Elimizden geldiğince bir şeyler alarak yardımcı oluyoruz. Ama burada söylemenin çok faydası olacağına inanıyorum, eğer Kars seyahati düşünüyorsanız, eğer yardımsever biriyseniz mutlaka yanınıza 10-16 yaşlarına uygun kız erkek farketmez kışlık mont, hırka, bot, atkı, eldiven alın mutlaka. Çünkü şehir merkezinde de sizi hiç rahatsız etmeden ufak tefek bir şeyler satmak için yanınıza gelecek olan bu küçük arkadaşlarımızın bunlara ihtiyacı var. Böyle bir girişimin onları çok mutlu edeceğine inanıyorum. (Devam edecek...)
Ani Hatırası...